Gelişmiş Arama
Ziyaret
9682
Güncellenme Tarihi: 2009/10/22
Soru Özeti
İnsanın zatının kaynağı nedir ve bunun davranışlardaki etkisi nasıldır?
Soru
İnsanın zatının kaynağı nedir? Zat, ruh cenine üfürülmeden önce mi vardı, yoksa doğduktan sonra mı kazanılıyor? Ve zat ne ölçüde insanın davranış ve amellerinde etkilidir?
Kısa Cevap

Hikmet-i Mütealiye’ye göre zatlar önce belirsiz bir şekilde vardırlar, sonra maddi var oluşla belirlenmektedirler. Ondan sonrada bireysel bir varlığa sahıp olurlar.

İnsanın zatı, onun ortaya çıkışının başlangıcından itibaren onunla beraber olup maddi ve manevi boyutlarını kapsamaktadır. Genellikle maddi boyutuna tabiat ve tiynet, manevi boyutuna da fıtrat denmektedir.

İnsanların zatı, onların düşüncelerinin veya güdülerinin kaynağı olabilir. Ama insanın amellerindeki etkisi onun iradesini elinden çıkaracak şekilde değildir, sadece yönlendirici şekildedir.

Ayrıntılı Cevap

Zat, çeşitli kullanım alanları olan bir sözcüktür. Felsefede bazen mahiyetin aslına zat, mahiyetin cüzlerinede zati denir.

Her şeyin varlığının temeline ve kıvamına zatiyat denmektedir.[1]

Zat, İnsanın canıdır; can hayy (canlı), derkeden, duyan, gören ve akledendir.[2]

 

Nefs’i de şöyle tarif etmişlerdir: Nefs zatıyla canlı olan ruhani bir özdür. Cisimlerden biriyle beraber olduğu zaman onu kendisi gibi yapar; tıpkı yakıcı özelliği olan ateş gibi, nitekim ateşi bir cismin yanına bırakırsan onu da kendisi gibi sıcak yapar.[3]

 

Nefs gerçekte ilahi maneviyatın nurlarından bir nur olup doğuş yeri Allah, battığı yeri ise insanın karanlık bedenidir.[4]

 

Hikmet-i Mütealiye’ye göre zatlar başlangıçta bir arada bulunuyorlardı, sonra ise maddi varoluşla belirlenmektedirler. Bundan sonrası kişisel olarak kalmaktadır. Nefs “varoluşu cismanı ve bekasi ruhanidir.[5]

 

Ama anlaşıldığı kadarıyla zat sözcüğünün örfte özel bir manası vardır. Ondan kasıt, bir kısım zati, kazanılmış vs. özelliklerdir. Çünkü insanın zatı iki açıdan incelenmeye müsaittir:

a-Maddi ve tabii açı; buna tiynette denmektedir.

b-Manevi ve ruhi açı; buna fıtrat denmektedir.

Tiynet, maya ve tabiat demektir. Tiyn, maddi varlığın ve yaşamın kaynağıdır. Manevi ve ruhani yaşamın kaynağı ise ruh’tur.

İnsanın davranışlarının ortaya çıkışı ve ardından dünya ve ahiret saadet ve bedbahtlığının kaynağı onun düşünce ve güdüleridir. Benim düşünce ve bilgilerim, benim ihtiyaç ve heyecanlarımı oluşturmaktadırlar. Heyecanlarım ise sevgi, korku, keder, gazap vs’den daha genel olup davranışlarımı hidayet etmektedir.

Heyecan ve hislerimi, arkasındanda amel ve davranışlarımı düzenleyen düşünce ve bilgilerim şu dört nedene bölünebilirler:

1-Kişinin tabiat ve genetiği

2-Fıtrat

3-Çevre

4-İnsanın iradesi

Dini delillere göre bütün insanlar bir yönden ortak bir fıtrat üzeredirler: ‘Her çocuk fıtrat üzerine doğar.’ Fıtratta insanı belli akılcılığa davet eder; Allah’ın varlığını idrak etmek, sonsuz bir varlık ve yaşayış, yine bazı güzelliklere bağlılık, ahlaki yönelişler, kutsallığa ve tabii kemale eğilim gibi. Öte yandan insanların tiynet ya da maddi başlangıçlarının sermayeleri eşit değildir. Bazılarının anne-baba ve cedlerin dindar veya dinsiz oluşları helalzade veya zinazade olmaları, annenin verdiği süt, babanın harcadığı para, başkalarının duası, başka bir çok maddi ve manevi şeyler maddi ve dünyevi bağlılıklar açısından, ruh ve fıtratının sözlerini daha çok dinleme ve onların peşinden gitme kabiliyeti vermektedir. Bazıları ise daha az ve tersinedir. Yani düşünce ve eğilimleri daha çok maddi, bedensel ve dünyaya yöneliktir. Şu hadis belkide bu gerçeğe işarettir: ‘Mutlu annesinin karnında mutludur, bedbaht annesinin karnında bedbahttır.’[6]

Ancak önemli olan şudur: İnsan zatının görevi, cebr ve iradeyi yok edecek şekilde değil, sadece insanda belli bir eğilim oluşturacak şekildedir. Zira insanı diğer varlıklardan ayıran asıl özelliği onun iradesinin olmasıdır. Fıtri veya şehevi ve maddi eğilimi kendi iradesiyle seçen odur. Ve hangisini seçse ona olan alışkanlığı daha çok olur, o yolu daha güzel bulur, sonra rahat bir şekilde ve daha istekli olarak ister şehvet olsun, ister fıtat, yoluna devam eder. Demek ki o meyil ve yönlendirmeye lebbeyk deyip, daveti kabul veya reddeden insanın kendisidir.[7]



[1] -Seyyid Cafer Seccadi, Ferheng-i Ulum-i Felsefi ve Kelami, s.267; Ali Kereci, Istılahat-ı Felsefi ve Tefavut-i Anha Ba Yek Diger, s.127

[2] -Molla Sadra, Esfar-ı Erbaa, c.2, Muhammed Hacevi’nin tercümesi, c.2/4, Sifr-i Çahrrum, s.52

[3] -Molla Sadra, Mefatih-ul Gayb, Muhammed Hacevi’nin tercümesi, s.853

[4] -a. k. s.853

[5] -Esfar, c.8, s.347

[6] -Bihar-ul Envar, c.5, s.153 ve c.74, s.117

[7] -el-Mizan tefsiri, c.8, s.137, A’raf suresi 30. ayetin tefsirinden alıntıdır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar