Gelişmiş Arama
Ziyaret
9467
Güncellenme Tarihi: 2009/10/22
Soru Özeti
İnsanın zatının kaynağı nedir ve bunun davranışlardaki etkisi nasıldır?
Soru
İnsanın zatının kaynağı nedir? Zat, ruh cenine üfürülmeden önce mi vardı, yoksa doğduktan sonra mı kazanılıyor? Ve zat ne ölçüde insanın davranış ve amellerinde etkilidir?
Kısa Cevap

Hikmet-i Mütealiye’ye göre zatlar önce belirsiz bir şekilde vardırlar, sonra maddi var oluşla belirlenmektedirler. Ondan sonrada bireysel bir varlığa sahıp olurlar.

İnsanın zatı, onun ortaya çıkışının başlangıcından itibaren onunla beraber olup maddi ve manevi boyutlarını kapsamaktadır. Genellikle maddi boyutuna tabiat ve tiynet, manevi boyutuna da fıtrat denmektedir.

İnsanların zatı, onların düşüncelerinin veya güdülerinin kaynağı olabilir. Ama insanın amellerindeki etkisi onun iradesini elinden çıkaracak şekilde değildir, sadece yönlendirici şekildedir.

Ayrıntılı Cevap

Zat, çeşitli kullanım alanları olan bir sözcüktür. Felsefede bazen mahiyetin aslına zat, mahiyetin cüzlerinede zati denir.

Her şeyin varlığının temeline ve kıvamına zatiyat denmektedir.[1]

Zat, İnsanın canıdır; can hayy (canlı), derkeden, duyan, gören ve akledendir.[2]

 

Nefs’i de şöyle tarif etmişlerdir: Nefs zatıyla canlı olan ruhani bir özdür. Cisimlerden biriyle beraber olduğu zaman onu kendisi gibi yapar; tıpkı yakıcı özelliği olan ateş gibi, nitekim ateşi bir cismin yanına bırakırsan onu da kendisi gibi sıcak yapar.[3]

 

Nefs gerçekte ilahi maneviyatın nurlarından bir nur olup doğuş yeri Allah, battığı yeri ise insanın karanlık bedenidir.[4]

 

Hikmet-i Mütealiye’ye göre zatlar başlangıçta bir arada bulunuyorlardı, sonra ise maddi varoluşla belirlenmektedirler. Bundan sonrası kişisel olarak kalmaktadır. Nefs “varoluşu cismanı ve bekasi ruhanidir.[5]

 

Ama anlaşıldığı kadarıyla zat sözcüğünün örfte özel bir manası vardır. Ondan kasıt, bir kısım zati, kazanılmış vs. özelliklerdir. Çünkü insanın zatı iki açıdan incelenmeye müsaittir:

a-Maddi ve tabii açı; buna tiynette denmektedir.

b-Manevi ve ruhi açı; buna fıtrat denmektedir.

Tiynet, maya ve tabiat demektir. Tiyn, maddi varlığın ve yaşamın kaynağıdır. Manevi ve ruhani yaşamın kaynağı ise ruh’tur.

İnsanın davranışlarının ortaya çıkışı ve ardından dünya ve ahiret saadet ve bedbahtlığının kaynağı onun düşünce ve güdüleridir. Benim düşünce ve bilgilerim, benim ihtiyaç ve heyecanlarımı oluşturmaktadırlar. Heyecanlarım ise sevgi, korku, keder, gazap vs’den daha genel olup davranışlarımı hidayet etmektedir.

Heyecan ve hislerimi, arkasındanda amel ve davranışlarımı düzenleyen düşünce ve bilgilerim şu dört nedene bölünebilirler:

1-Kişinin tabiat ve genetiği

2-Fıtrat

3-Çevre

4-İnsanın iradesi

Dini delillere göre bütün insanlar bir yönden ortak bir fıtrat üzeredirler: ‘Her çocuk fıtrat üzerine doğar.’ Fıtratta insanı belli akılcılığa davet eder; Allah’ın varlığını idrak etmek, sonsuz bir varlık ve yaşayış, yine bazı güzelliklere bağlılık, ahlaki yönelişler, kutsallığa ve tabii kemale eğilim gibi. Öte yandan insanların tiynet ya da maddi başlangıçlarının sermayeleri eşit değildir. Bazılarının anne-baba ve cedlerin dindar veya dinsiz oluşları helalzade veya zinazade olmaları, annenin verdiği süt, babanın harcadığı para, başkalarının duası, başka bir çok maddi ve manevi şeyler maddi ve dünyevi bağlılıklar açısından, ruh ve fıtratının sözlerini daha çok dinleme ve onların peşinden gitme kabiliyeti vermektedir. Bazıları ise daha az ve tersinedir. Yani düşünce ve eğilimleri daha çok maddi, bedensel ve dünyaya yöneliktir. Şu hadis belkide bu gerçeğe işarettir: ‘Mutlu annesinin karnında mutludur, bedbaht annesinin karnında bedbahttır.’[6]

Ancak önemli olan şudur: İnsan zatının görevi, cebr ve iradeyi yok edecek şekilde değil, sadece insanda belli bir eğilim oluşturacak şekildedir. Zira insanı diğer varlıklardan ayıran asıl özelliği onun iradesinin olmasıdır. Fıtri veya şehevi ve maddi eğilimi kendi iradesiyle seçen odur. Ve hangisini seçse ona olan alışkanlığı daha çok olur, o yolu daha güzel bulur, sonra rahat bir şekilde ve daha istekli olarak ister şehvet olsun, ister fıtat, yoluna devam eder. Demek ki o meyil ve yönlendirmeye lebbeyk deyip, daveti kabul veya reddeden insanın kendisidir.[7]



[1] -Seyyid Cafer Seccadi, Ferheng-i Ulum-i Felsefi ve Kelami, s.267; Ali Kereci, Istılahat-ı Felsefi ve Tefavut-i Anha Ba Yek Diger, s.127

[2] -Molla Sadra, Esfar-ı Erbaa, c.2, Muhammed Hacevi’nin tercümesi, c.2/4, Sifr-i Çahrrum, s.52

[3] -Molla Sadra, Mefatih-ul Gayb, Muhammed Hacevi’nin tercümesi, s.853

[4] -a. k. s.853

[5] -Esfar, c.8, s.347

[6] -Bihar-ul Envar, c.5, s.153 ve c.74, s.117

[7] -el-Mizan tefsiri, c.8, s.137, A’raf suresi 30. ayetin tefsirinden alıntıdır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Fikhi açıdan had cezasının uygulanması niçin yargıcın sorumluluğundadır?
    9145 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/09/09
    Beşeri toplumların örfünde suçluların cezalandırılması, hükümetin sorumluluğundadır ve devlet dışında biri, bunu uygulayamaz. Bu ilke, İslam fıkhı tarafından da teyit edilmiştir. Müslüman fakihler hadlerin uygulamasını İmam’ın (a.s) var olduğu dönemde, Masum İmam’ın (a.s) ve onun tarafından atanan kimseler tarafından uygulanacağına inanırlar. Ancak gaybet döneminde, haddin uygulanması, gerekli ...
  • Estetik ameliyatlar konusunda İslam’ın görüşü nedir?
    8180 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/05/14
    Ehl-I Beyt Mektebinin büyük Taklit Mercilerinin güzellik amaçlı estetik ameliyatları konusunda ki çeşitli görüşleri aşağıda sıralanmıştır:Ayatullah el-Uzma Hamei’nin yetkili bürosu tarafından yayınlan fetva:Mahrem olmayanın insana dokunmasının ve başka günahı gerektirmediği müddetçe, estetik ameliyeti haddi zatında caizdir.Ayetullah el Uzma Mekarim Şirazi’nin bürosu tarafından yayınlana fetva:Başka bir haramı ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7020 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Kadınlar, arka arkaya 31 gün olan orucun keffaretini hayız halinde nasıl yerine getirebilirler?
    6467 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/14
    Arka arkaya tutulması şart olan oruçlarda (keffaret veya adak orucu gibi), hastalık, hayız, nifas vb. özürlerden dolayı mükellef arka arkaya oruç tutamazsa özrü (hastalık, hayız, nifas...) giderildikten sonra orucunu tutmaya hemen devam ederse orucu sahih olur ve yeni baştan oruçları tutmasına gerek yoktur.
  • Bir Avrupalı için, İslam’ı ve Şia’yı nasıl tanıtmak mümkündür?
    8770 Eski Kelam İlmi 2009/08/23
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Mescidin hangi halısının necis olduğunu bilmiyorsak, onu nasıl temizleyebiliriz?
    5845 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Büyük mercilerin (Allah onları korusun) bürolarının yanıtları şunlardır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu: Sorulan sorudaki varsayıma göre belirtilen tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Yakin hâsıl olması için tüm halılar yıkanmalıdır. Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu: Eğer ...
  • “Kurban bayramı gecesinde yapılan cima neticesinde şekillenen nütfeden meydana gelecek çocuk altı parmaklı olacaktır” şeklinde olan rivayet ne kadar doğru ve güvenilirdir?
    31876 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Peygamber Efendimiz (cinsel ilişkiye girme bağlamında müstehap ve mekruh konuları içeren uzun bir rivayette) İmam Ali’ye (a.s) şöyle buyurdu: “kurban bayramı gecesinde kendi hanımıyla cinsel ilişkide bulunma. Zira eğer bu gecede yapılan cima neticesinde çocuğun nütfesi şekillenirse ondan dünyaya gelecek çocuk ...
  • Neden Yahudiler Yahudi olarak adlandırılmaktadır?
    10054 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Yahudilerin Yahudi olarak adlandırılmasının nedeni hakkında ihtilaf vardır. Bazıları Yahud’un hidayete ermiş olduğu manasına geldiğini ve bunun nedenin de Musa’nın (a.s) kavminin buzağı tapmaktan tövbe etmesi olduğunu belirtmiştir.[1] Bazıları da bu kavme Yahudi söylenmesinin nedeni hakkında şöyle demiştir: Hz. Yakub’un dördüncü oğlunun adı “Yahuza” ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7506 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...
  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    8685 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...

En Çok Okunanlar