Evvela dini öğretilerde kul hakkının büyük günahlardan sayıldığını ve bağışlanmasının sadece hak sahibinin rıza göstermesi yoluyla olduğunu hatırlatmak zorunlu gözükmektedir; yani eğer bir insan bir müminin hakkını zayi ederse, örneğin bir toplulukta haysiyetini lekelerse yahut malına tecavüz ederse bu kötü ve çirkin fiili telafi etmenin tek yolu söz konusu bireyin rızasını almaktır. İslami hadis ve öğretilerde kul hakkının azamet ve önemini beyan etmek için onu Allah’ın hakkıyla kıyaslamakta ve Allah hakkından geçebilir ama kul hakkından vazgeçmez diye söylerler. Dolayısıyla ilk yapılacak iş gerçekte söz konusu bireyden özür dilemekten ibaret en kolay iştir ve ondan af ve bağışlanma dilemek gerekir. Hatta kendisi eğer sen bir topluluk önünde benim haysiyetimi lekeledin ve bu toplulukta hazır olmalı ve benden özür dilemesin diye söylediği takdirde bunu kabullenmeli ve ona haysiyetini iade etmelisiniz. Bu hareketinizle hem ilgili şahsın rızası ve hem de ilahi rızayı kazanmış olacaksınız. Böyle bir davranışı bundan sonra başka hiç kimse hakkında yapmamak için karar almalısınız. Her hâlükârda ilgili bireyin yanına gitmeli ve kendisinin şartlarını görmelisiniz. Eğer herhangi bir nedenden ötürü sizin özür dilemenizi kabul etmezse Allah nezdinde tövbe etmeli ve Allah’tan ilgili şahsın kalbini size yönelik yumuşak ve rauf kılmasını dilemelisiniz. Allah’ın sizin özür dilemenizi kabul etmesi ve sizi bağışlaması için hem kendiniz ve hem de söz konusu şahıs için Allah nezdinde af dileyin.