Gelişmiş Arama
Ziyaret
8043
Güncellenme Tarihi: 2012/02/14
Soru Özeti
Acaba Allame Meclisi Safeviye hükümetinin övücüsü müydü? Yoksa dinin tebliğcisi miydi?
Soru
Acaba Allame Meclisi Safeviye hükümetinin övücüsü müydü? Yoksa dinin tebliğcisi miydi?
Kısa Cevap

Şia âlimlerinin Safeviye hâkimleri ya da diğer yöneticilerle işbirliği içinde olmaları bu hâkimlere meşruiyet vermek veya onları teyit etmek cihetiyle değil, Şia Mezhebi ve Şia camiası için son derece olumlu faydaları olan toplumsal ve dini maslahatları dikkate almaları cihetiyledir.

Allame Meclisinin siyasi kimliği ve siyasi faaliyetlerine yapılan eleştiriler onun Safevi hükümeti sisteminde yer alması ve kendi asrındaki padişahlarla işbirliği içinde olmasından kaynaklanmaktadır.

Bu alanda dikkat edilmesi uygun olan nokta şudur: Şia fakihleri, İmamların (a.s) zalim halifelerle yapmış oldukları işbirliklerini ve hakeza İslam dünyasının siyasi mesele ve sorunlarını, zalim hükümetlerin varlığını gerçekçi bir bakışla göz önünde bulundurarak mevcut durumu ıslah etme girişiminde bulunmuşlardır.  Şöyle ki: Onlarla muaşeret edip işbirliği yoluyla, onların zahiri güçlerinden yararlanıp toplumun hidayeti ve ıslah edilmesi ve özellikle dinin güçlendirilip Şia mezhebinin yayılması ve nispi de olsa toplumsal adaletin gerçekleşmesi için uğraşmış ve çaba sarf etmişlerdir. Meseleye gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaştığımızda, Allame Meclisi ve diğer din âlimlerinin hükümetlerle işbirliğini bu doğrultuda değerlendirebiliriz. Her ne kadar başka zamanlardaki fakihlerin çoğu, mevcut durumu değerlendirerek farklı yönelimleri tercih etmişlerdir.

Ayrıntılı Cevap

Şia âlimlerinin Safevi hâkimleri ya da diğer yöneticilerle işbirliği içinde olmaları, bu hâkimlere meşruiyet vermek veya onları teyit etmek cihetiyle değil, Şia Mezhebi ve Şia camiası için son derece olumlu faydaları olan toplumsal ve dini maslahatları dikkate almaları cihetiyledir. Safevi asrında Şia âlimleri saltanat imkânlarından istifade ederek ilmi birikimi arttırma, âlimleri, Peygamber (s.a.a) torunlarını ve onların kabirlerini koruma ve toplum arasında şer’i hükümleri muhafaza etme görüşüne dayanarak hükümetle işbirliği yapıyorlardı. Gerçekte onların hedefi, hâkimlere meşruiyet kazandırmak değil, dini hükümlerin ve İslami ilimlerin yayılmasıydı. Yapılan bu işbirlikleri, o asrın Şia’sı için kayda değer tarihi fırsat ve güvenilir bir sığınak sayılıyordu. Safevi asrı analizcilerinin bu konudaki itikatları şöyledir:

“Safevi hükümetinin yapısı, toplum düzeyine siyasi yoldan sulta ve gücü uygulayacak kurum ve kuruluşlardan ibaretti. Saray, eyalet ve askere dayalı hükümet ve bürokrasi düzeni tamamen Safevi padişahlarının güçleri dâhilinde karar kılınmıştı. Padişahlar şeriat kanunlarını himaye etmek, din âlimleriyle yakın münasebetler oluşturmak; dini törenleri, mezhebi uygulamaları, teberri ve tevelli sünnetini, yas günleri merasimlerini ve dini bayramları yaygınlaştırıp bu vesileyle Safevi dönemi İran siyaseti kimliğini sağlamlaştırmak doğrultusunda pek çok çaba sarf etmişlerdi.”[1]

Allame Meclisinin siyasi kimliği ve siyasi faaliyetlerine yapılan eleştiriler onun Safevi hükümeti sisteminde yer alması ve kendi asrındaki padişahlarla işbirliği içinde olmasından kaynaklanmaktadır. Bu eleştiriyi cevaplandırmadan önce şu noktaya dikkat edilmesi gerekir: İslam inkılâbından öncesine kadar, Şia imamları ve onların haleflerinin hilafet ve hükümetten mahrum kalmaları ve müslümanların, zalim hükümetlerin eline düşmeleri gibi siyasi ve toplumsal acı bir tarihi gerçekle yüz yüze kalmışlardır. Buna binaen din âlimlerinin böyle bir fezada nasıl amel etmeleri gerekirdi?

Acaba bu hükümetlerle kelami, fıkhi ve ideal bir anlayışla mı amel etmeliler miydi? Acaba cihat anlayışını güdüp mücadele vererek meşru bildikleri o ideal hükümetini kurabilirler miydi? Veya o zamanın şartlarında düşünülebilecek en iyi çözüm yolu, dinin bekasını korumak ve mevcut durumu ıslah etmek hedefini güderek zalim halife ve sultanlarla işbirliği yapmak mıydı?

Din âlimlerinin takip ettikleri yöntemi, içinde bulundukları dönemin mevcut şartlarını değerlendirilmesine bağlıdır. Allame Meclisi gibi âlimler konusunda da hakikat böyledir. Bu kısımdan olan Şia fakihleri, İmamların (a.s) zalim halifelerle yapmış oldukları işbirliklerini ve hakeza İslam dünyasının siyasi mesele ve sorunlarını, zalim hükümetlerin varlığını gerçekçi bir bakışla göz önünde bulundurarak mevcut durumu ıslah etme girişiminde bulunmuşlardır. Şöyle ki: Onlarla muaşeret edip işbirliği yoluyla, onların zahiri güçlerinden yararlanıp toplumun hidayeti ve ıslah edilmesi ve özellikle dinin güçlendirilip Şia mezhebinin yayılması ve nispi de olsa toplumsal adaletin gerçekleşmesi için uğraşmış ve çaba sarf etmişlerdir. Buna binaen din âlimleri bu yöntemi seçerek, bir yere kadar zikredilen kendi hedeflerine ulaşmışlardır ki bu yöntem, İmam Ali (a.s) çağından tutunda İslam tarihi boyunca revaçta ve uygulanan bir yöntemdi. Bu alanda zalim halife ve sultanların hükümetlerinde yer alan birkaç Masum İmam(a.s)’ın ve Şia âliminin örneğine işaret edilebilir:

1.İmam Ali(a.s)’nin, üç halife hükümetiyle işbirliği yapması. 2. Mansur Devaniki’nin hükümet dönemlerinde İmam Cafer Sadık (a.s)’ın sahabelerinden Abdullah Necaşi’nin Ahvaz emirliğini kabul etmesi. 3. Harun Reşit’in hilafeti döneminde, İmam Musa Kazım (a.s)’ın tavsiyesi üzerine Ali b. Yaktin’in vezirliği kabul etmesi. 4. İmam Rıza (a.s)’nın, Abbasi halifesi Mensur’un veliahtlığını kabul etmesi. 5. Nasirüddin Tusi’nin, Moğul hükümdarı Halagû’nun saltanat sisteminde vezirliği kabul etmesi ve… sonunda Muhakkık Kerki, Şeyh Bahaî, birinci Meclisi (baba) ve ikinci meclisi (oğul) ve… gibi Safevi hükümeti siyasetinde yer almış ve hükümet tarafından siyasi mezhebi atanmaları kabul etmiş meşhur Şia alimlerini buna örnek gösterebiliriz.

Buna binaen Safevi padişahları döneminde âlimlerin padişahlarla yapmış oldukları işbirlikçileri o âlimlerin makama olan tamahlarından dolayı değil, tesis edilmiş ve oluşum içinde olan yeni Şia devletinin korunması için işbirliği yapmışlardır. Şia’nın tarih boyunca genellikle siyasi münzeviliği dikkate alındığında bu işbirliğinin zarureti daha bir belirginlik kazanır. Elbette âlimlerin padişahlarla irtibatı, yalnızca onların Şia mezhebinin tebliğini yapmaları, din bölümleri sahasını genişletmeleri ve Şia temelini yayıp güçlendirmeleriyle sınırlıdır.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki kaynaklara müracaat ediniz:

1. Mururi ber endişe’i siyasi Allame Meclisi.

2. Mecelle’i Hükümeti Siyasi, sayı: 20, Sultan Muhammedi, Ebu’l Fezl; Mururi ber zendegiyi siyasi Allame Muhammed Bakır Meclisi.

3. http://noorportal.net/951/1254/1304/6009/34715.aspx

 

4.www.hawzah.net/Hawzah/Articles/Articl


 

 



[1] Behram Nejat, Muhsin, Safaviye der gostere’i tarihi iran zemin, s. 99; (Makale’i huviyeti siyasiyi devleti safavi), intişarati sutude, daneşgahi Tebriz, 1383 şemsi.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Vaktin başında namaz kılmak mı iyidir yoksa iki doğuş arasında yatmamak mı?
    5640 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Her şeyden önce bir noktaya dikkat etmeniz lazımdır:Kerahete neden olan uyku ister sabah namazından sonra olsun, ister ondan önce olsun iki doğuş arasındaki uykudur. Bu yüzden sorunuza göre siz iki doğuş arasında uyuduğunuzdan dolayı her iki durumda da kerahete mürtekip olmuş bulunmaktasınız. ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    26742 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • Bazen kıbleye doğru oturuyor ve temiz imamlar (a.s) ile sohbet ediyorum ve bu esnada bedenimde özel bir hal hissediyorum ve deyim yerindeyse tüm tüylerim ürperiyor. Bu hal neyin işaretidir?
    10283 Pratik Ahlak 2012/01/18
    Bildiğiniz gibi masum hazretler (a.s) bizim amellerimizi gözetlemektedir ve rivayetlerde de bu konuya işaret edilmiştir. Kesinlikle bu ilgi onların haremindeyken veya dikkatle kendilerine sevgi ifadesinde bulunduğumuzda daha çok ve belirgindir. Öte taraftan bedenin heyecanlıyken ve manevi hallerde reaksiyon göstermesi, hepimiz için vuku bulmuştur ve ayet ve rivayetlerde de bunun ...
  • Bankanın halktan geciken taksitten dolayı aldığı “gecikme parası” faiz sayılıyor mu?
    5983 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Banka aracılığıyla gecikmiş taksitten dolayı alınan gecikme parasın hükümü hakkında bazı mercilerin görüşleri aşağıda açıklandığı şekildedir: Ayetullah Uzma Hamenei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Çalışmalarını “İslami Şura Meclisi’nin” tasvip ettiği kanunlar esasına göre yapan ve “Gözetleme Şurası’nın” teyit ettiği bankanın uygulamasında bir ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    7834 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4784 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Rivayetlere göre iyi bir ortağın taşıması gereken özellikler nelerdir?
    3561 Şirket 2020/01/20
  • Anne (kadınlar) yoluyla da seyitli intikal eder mi?
    16105 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Hz. Zehra’nın (a.s) tüm evlatlarının Peygamberin (s.a.a) evlatları olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Ama Allah Resulü’nün (s.a.a) evladı olmak sıfatı ile seyit ve Haşimi olmak sıfatı arasında fark bulunduğuna dikkat etmek gerekir. Soyu Fatıma Zehra’ya (a.s) ulaşan herkes İslam Peygamberinin (s.a.a) neslindendir, ama seyitlerden değildir; zira seyit ve Haşimî ...
  • Bilal-i Habeşî Ve Hilafet Meselesi
    9683 تاريخ بزرگان 2011/08/03
    Tarihten anlaşıldığı kadarıyla Bilal-i Habeşî halifeler biat etmemiş, bazı yerlerde onlara itiraz etmiş ve hilafet sistemi için ezan okumaktan uzak durmuştur. Bu yüzden Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada vefat etmiştir. ...
  • “Farz” ve “vacip” hangi manaya gelmektedir? Bu iki kelime arasındaki fark nedir?
    10232 مبانی فقهی و اصولی 2014/01/21
    Farz ve vacip eğer değişik durumlarda ve özellikle ayrı (birlikte değil) bir şekilde kullanılırsa, kesinlik ve belirleme anlamına gelir[1] ve ıstılahtaki manası ise mütealliklerinin zorunlu olmasıdır. Ama bu iki kelime arasında bir farkın olduğu bazı lügat kitaplarında zikredilmiştir. Farz ve vacip arasındaki fark, farzın ...

En Çok Okunanlar