Gelişmiş Arama
Ziyaret
7907
Güncellenme Tarihi: 2012/02/14
Soru Özeti
Acaba Allame Meclisi Safeviye hükümetinin övücüsü müydü? Yoksa dinin tebliğcisi miydi?
Soru
Acaba Allame Meclisi Safeviye hükümetinin övücüsü müydü? Yoksa dinin tebliğcisi miydi?
Kısa Cevap

Şia âlimlerinin Safeviye hâkimleri ya da diğer yöneticilerle işbirliği içinde olmaları bu hâkimlere meşruiyet vermek veya onları teyit etmek cihetiyle değil, Şia Mezhebi ve Şia camiası için son derece olumlu faydaları olan toplumsal ve dini maslahatları dikkate almaları cihetiyledir.

Allame Meclisinin siyasi kimliği ve siyasi faaliyetlerine yapılan eleştiriler onun Safevi hükümeti sisteminde yer alması ve kendi asrındaki padişahlarla işbirliği içinde olmasından kaynaklanmaktadır.

Bu alanda dikkat edilmesi uygun olan nokta şudur: Şia fakihleri, İmamların (a.s) zalim halifelerle yapmış oldukları işbirliklerini ve hakeza İslam dünyasının siyasi mesele ve sorunlarını, zalim hükümetlerin varlığını gerçekçi bir bakışla göz önünde bulundurarak mevcut durumu ıslah etme girişiminde bulunmuşlardır.  Şöyle ki: Onlarla muaşeret edip işbirliği yoluyla, onların zahiri güçlerinden yararlanıp toplumun hidayeti ve ıslah edilmesi ve özellikle dinin güçlendirilip Şia mezhebinin yayılması ve nispi de olsa toplumsal adaletin gerçekleşmesi için uğraşmış ve çaba sarf etmişlerdir. Meseleye gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaştığımızda, Allame Meclisi ve diğer din âlimlerinin hükümetlerle işbirliğini bu doğrultuda değerlendirebiliriz. Her ne kadar başka zamanlardaki fakihlerin çoğu, mevcut durumu değerlendirerek farklı yönelimleri tercih etmişlerdir.

Ayrıntılı Cevap

Şia âlimlerinin Safevi hâkimleri ya da diğer yöneticilerle işbirliği içinde olmaları, bu hâkimlere meşruiyet vermek veya onları teyit etmek cihetiyle değil, Şia Mezhebi ve Şia camiası için son derece olumlu faydaları olan toplumsal ve dini maslahatları dikkate almaları cihetiyledir. Safevi asrında Şia âlimleri saltanat imkânlarından istifade ederek ilmi birikimi arttırma, âlimleri, Peygamber (s.a.a) torunlarını ve onların kabirlerini koruma ve toplum arasında şer’i hükümleri muhafaza etme görüşüne dayanarak hükümetle işbirliği yapıyorlardı. Gerçekte onların hedefi, hâkimlere meşruiyet kazandırmak değil, dini hükümlerin ve İslami ilimlerin yayılmasıydı. Yapılan bu işbirlikleri, o asrın Şia’sı için kayda değer tarihi fırsat ve güvenilir bir sığınak sayılıyordu. Safevi asrı analizcilerinin bu konudaki itikatları şöyledir:

“Safevi hükümetinin yapısı, toplum düzeyine siyasi yoldan sulta ve gücü uygulayacak kurum ve kuruluşlardan ibaretti. Saray, eyalet ve askere dayalı hükümet ve bürokrasi düzeni tamamen Safevi padişahlarının güçleri dâhilinde karar kılınmıştı. Padişahlar şeriat kanunlarını himaye etmek, din âlimleriyle yakın münasebetler oluşturmak; dini törenleri, mezhebi uygulamaları, teberri ve tevelli sünnetini, yas günleri merasimlerini ve dini bayramları yaygınlaştırıp bu vesileyle Safevi dönemi İran siyaseti kimliğini sağlamlaştırmak doğrultusunda pek çok çaba sarf etmişlerdi.”[1]

Allame Meclisinin siyasi kimliği ve siyasi faaliyetlerine yapılan eleştiriler onun Safevi hükümeti sisteminde yer alması ve kendi asrındaki padişahlarla işbirliği içinde olmasından kaynaklanmaktadır. Bu eleştiriyi cevaplandırmadan önce şu noktaya dikkat edilmesi gerekir: İslam inkılâbından öncesine kadar, Şia imamları ve onların haleflerinin hilafet ve hükümetten mahrum kalmaları ve müslümanların, zalim hükümetlerin eline düşmeleri gibi siyasi ve toplumsal acı bir tarihi gerçekle yüz yüze kalmışlardır. Buna binaen din âlimlerinin böyle bir fezada nasıl amel etmeleri gerekirdi?

Acaba bu hükümetlerle kelami, fıkhi ve ideal bir anlayışla mı amel etmeliler miydi? Acaba cihat anlayışını güdüp mücadele vererek meşru bildikleri o ideal hükümetini kurabilirler miydi? Veya o zamanın şartlarında düşünülebilecek en iyi çözüm yolu, dinin bekasını korumak ve mevcut durumu ıslah etmek hedefini güderek zalim halife ve sultanlarla işbirliği yapmak mıydı?

Din âlimlerinin takip ettikleri yöntemi, içinde bulundukları dönemin mevcut şartlarını değerlendirilmesine bağlıdır. Allame Meclisi gibi âlimler konusunda da hakikat böyledir. Bu kısımdan olan Şia fakihleri, İmamların (a.s) zalim halifelerle yapmış oldukları işbirliklerini ve hakeza İslam dünyasının siyasi mesele ve sorunlarını, zalim hükümetlerin varlığını gerçekçi bir bakışla göz önünde bulundurarak mevcut durumu ıslah etme girişiminde bulunmuşlardır. Şöyle ki: Onlarla muaşeret edip işbirliği yoluyla, onların zahiri güçlerinden yararlanıp toplumun hidayeti ve ıslah edilmesi ve özellikle dinin güçlendirilip Şia mezhebinin yayılması ve nispi de olsa toplumsal adaletin gerçekleşmesi için uğraşmış ve çaba sarf etmişlerdir. Buna binaen din âlimleri bu yöntemi seçerek, bir yere kadar zikredilen kendi hedeflerine ulaşmışlardır ki bu yöntem, İmam Ali (a.s) çağından tutunda İslam tarihi boyunca revaçta ve uygulanan bir yöntemdi. Bu alanda zalim halife ve sultanların hükümetlerinde yer alan birkaç Masum İmam(a.s)’ın ve Şia âliminin örneğine işaret edilebilir:

1.İmam Ali(a.s)’nin, üç halife hükümetiyle işbirliği yapması. 2. Mansur Devaniki’nin hükümet dönemlerinde İmam Cafer Sadık (a.s)’ın sahabelerinden Abdullah Necaşi’nin Ahvaz emirliğini kabul etmesi. 3. Harun Reşit’in hilafeti döneminde, İmam Musa Kazım (a.s)’ın tavsiyesi üzerine Ali b. Yaktin’in vezirliği kabul etmesi. 4. İmam Rıza (a.s)’nın, Abbasi halifesi Mensur’un veliahtlığını kabul etmesi. 5. Nasirüddin Tusi’nin, Moğul hükümdarı Halagû’nun saltanat sisteminde vezirliği kabul etmesi ve… sonunda Muhakkık Kerki, Şeyh Bahaî, birinci Meclisi (baba) ve ikinci meclisi (oğul) ve… gibi Safevi hükümeti siyasetinde yer almış ve hükümet tarafından siyasi mezhebi atanmaları kabul etmiş meşhur Şia alimlerini buna örnek gösterebiliriz.

Buna binaen Safevi padişahları döneminde âlimlerin padişahlarla yapmış oldukları işbirlikçileri o âlimlerin makama olan tamahlarından dolayı değil, tesis edilmiş ve oluşum içinde olan yeni Şia devletinin korunması için işbirliği yapmışlardır. Şia’nın tarih boyunca genellikle siyasi münzeviliği dikkate alındığında bu işbirliğinin zarureti daha bir belirginlik kazanır. Elbette âlimlerin padişahlarla irtibatı, yalnızca onların Şia mezhebinin tebliğini yapmaları, din bölümleri sahasını genişletmeleri ve Şia temelini yayıp güçlendirmeleriyle sınırlıdır.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki kaynaklara müracaat ediniz:

1. Mururi ber endişe’i siyasi Allame Meclisi.

2. Mecelle’i Hükümeti Siyasi, sayı: 20, Sultan Muhammedi, Ebu’l Fezl; Mururi ber zendegiyi siyasi Allame Muhammed Bakır Meclisi.

3. http://noorportal.net/951/1254/1304/6009/34715.aspx

 

4.www.hawzah.net/Hawzah/Articles/Articl


 

 



[1] Behram Nejat, Muhsin, Safaviye der gostere’i tarihi iran zemin, s. 99; (Makale’i huviyeti siyasiyi devleti safavi), intişarati sutude, daneşgahi Tebriz, 1383 şemsi.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar