Gelişmiş Arama
Ziyaret
46118
Güncellenme Tarihi: 2010/10/12
Soru Özeti
Kur’an’ın nazil olan son ayeti hangisidir ve vahyin çoğalmasının imkanı var mıydı?
Soru
Sizden ricam Peygamber’e (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında bilgi vermenizdir. Bu ayetler ne zaman ve Peygamberimiz (s.a.a) hangi yaşta iken nazil olmuştur? Acaba Peygamberimiz (s.a.a) mesela yetmiş yaşına kadar yaşasaydı başka ayetlerde nazil olur muydu?
Kısa Cevap

Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bütün rivayetleri göz önüne aldığımızda diyebiliriz ki, Peygamber’e (s.a.a) Mekke’nin fethinde ya da o yıl içinde nazil olan son tam sure ‘Nasr’ suresidir. Başlangıç ayetleri yönünden nazil olan son sure, hicretin 9. yılında Mekke’nin fethinden sonra ‘Tebük Seferi’nden dönüldüğü sırada nazil olan Tevbe suresidir. Ama anlaşıldığı kadarıyla ayet olarak Peygambere (s.a.a) nazil olan son ayet ikmal ayeti (Maide/3)’dir. Çünkü bu ayet dinin kamil olmasını bildirmekte ve vahyin sona erdiğine dair bir uyarıdır. Bu ayet hicretin 10. yılının zilhicce ayının 18’inde veda haccından dönülürken nazil olmuştur. Ancak dinin ikmali ayeti, ahkam ayetlerinin son ayeti olduğuda söylenebilir. Bakara suresinin 281. ayeti Peygamber’in (s.a.a) vefatından 21, 9 veya 7 gün önce  nazil olan son ayettir.

Sorunuzun ikinci bölümünün cevabı için diyoruz ki, nübüvvetin hatminin kesin delilleri ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) Allah’ın gönderdiği son peygamber olduğu göz önüne alındığında, Peygamberimizin (s.a.a) ömrünün daha uzun olması halinde dahi Kur’an’ın ayetlerinin çoğalmasının bir manası olmadığı görülecektir. Çünkü eğer çoğalırsa bundan Allah’ın son kitabını eksik bıraktığı ve sona ulaştırmadığı sonucu ortaya çıkar ki, bu da açıkca bir çelişkidir.
Ayrıntılı Cevap

Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında çeşitli rivayetler olduğundan müfessirlerinde bu konudaki görüşleri farklıdır:

1-Şia ve Ehl-i Sünnet’in bir çok hadisinde, Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son surenin ‘Nasr’ suresi olduğu söylenmiştir.[1]

2- Başka rivayetlerde Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetin hicretin 9. yılında Mekke’nin fethinden sonra ‘Tebük Seferi’nden dönüldüğü sırada, Tevbe suresinin ilk ayetleri olduğu söylenmiştir.[2]
3- Bir çok rivayette son nazil olan ayetin ‘Sakının o günden ki dönüp Allah'a ulaşacaksınız, sonra da herkese kazancının karşılığı verilecek ve onlara zulmedilmeyecek.’[3] ayeti olduğu buyurulmuştur. Ayet nazil olduktan sonra Cebrail, onun Bakara’nın 280. ayetinin başına konulmasını söylemiştir. Bu olay Peygamber’in (s.a.a) vefatından 21, 9 veya 7 gün önce olmuştur.[4]

4- İbn-i Vazih Yakubi’ye göre sahih ve açık rivayetler Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetin ‘Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak Müslümanlığı verdim de hoşnut oldum.’[5] ayeti olduğunu göstermektedir. Bu ayet Ğadir-i Hum’da Emir-ul Müminin Ali b. Ebi Talib halifeliğe seçildiği zaman nazil olmuştur.[6]

Merhum Ayetullah Marifet diyor ki: Nasr suresinin Tevbe suresinden (ilk ayetlerinden) önce nazil olduğunda şüphe yoktur. Çünkü Nasr suresi Mekke’nin fethini müjdelemektedir; öyleyse Mekke’nin fethinden önce veya o yıl Mekke’de nazil olmuştur.[7] Halbu ki, Tevbe suresi Mekke’nin fethinden bir yıl sonra nazil olmuştur. Buna göre rivayetleri şu şekilde toparlayabiliriz:

a)Son sure: Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son tam sure ‘Nasr’ suresidir. Başlangıç ayetlerine göre ise nazil olan son sure Tevbe suresidir.

b)Son ayet: Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayet hakkında Yakubi’nin görüşü tercih edilebilecek bir görüştür. O, dinin ikmali ayetinin son ayet olduğunu söylüyor. Çünkü bu ayet dinin kamil olduğunu gösteren ve vahyin sona erdiği konusunda uyarıcı niteliğinde bir ayettir.

Bakara suresinin 281. ayeti hakkında iki görüş vardır:

1-Bu ayet veda haccında, kurban bayramı günü Peygambere (s.a.a) nazil olmuştur.[8]  Bu rivayet doğru ise son ayet dinin ikmali ayetidir. Zira dinin ikmali ayeti 18 zilhicce’de veda haccından dönülürken nazil olmuştur.
2-Rivayet sahihse bu ayetin son ayet olması gerekir; o zamanda dinin ikmali ayeti ahkam ayetlerinin sonuncusu olacaktır. Bakara’nın 281. ayeti ise Peygamber’e (s.a.a) vahyolan son ayettir.[9]

Sorunuzun ‘Eğer Peygamber (s.a.a) daha fazla yaşasaydı Kur’an’ın ayetlerinin çoğalma imkanı var mıydı?’ olan ikinci bölümünün cevabında diyoruz ki: Kesin delillerle Resul-ü Ekrem (s.a.a) hatem-ul enbiya, Kur’an ise Allah’ın son mesajıdır. Bu esasa göre Allah-u Teala tam ve son mesajını Peygamberiyle insanlara ulaştırmıştır. Hatta eğer Peygamberin (s.a.a) ömrü daha kısa olsaydı, bu mesajların tümü o kısa dönemde inerdi. Eğer Peygamberin (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı, o zaman onların tümü o uzun zamanda Peygambere (s.a.a) nazil olacaktı. Dolayısıyla nübüvvet hatminin kesin delillerine dayanarak diyoruz ki, ‘Peygamberin (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı ayetlerde çoğalacaktı’ sözünün bir manası kalmıyor; çünkü böyle olmazsa o zaman Allah son mesajını eksik bırakmış ve sonlardırmamış olacaktı; bu da açık bir şekilde çelişkidir.

Konu hakkında daha fazla bilgi için Üstad Hadevi Tahrani’nin şu sözlerine yer veriyoruz:

Kur’an ve Tarih

Kur’an, kendi zamanının hakikat ve gerçeklerine bağlı mıdır? Peygamber (s.a.a) başka bir zaman ve mekanda gönderilmiş olsaydı ayetler yinede bu dilde mi nazil olurdu? Kısacası Kur’an’ın tarihi bir yönü mü var?

Bazıları bu tür sorulara cevap verirken belli bir açıdan bakıp şöyle diyorlar: ‘Kur’an’ın ayetleri vahye dayalı olup zaman ve mekanın ötesindedirler. Tarih ve tarihe ait hiçbir şeyle ilgileri yoktur.’ Onların zannına göre Peygamber (s.a.a) herhangi bir zaman ve mekanda Peygamber olsaydı yine aynı ayetler nazil olacak, dil veya Kur’an’ın konularında hiç bir değişiklik olmayacaktı.

Diğer bir grup ise tamamen göreceli bir şekilde cevap veriyor ve diyor ki: ‘Kur’an’ın konularının hepsi nazil olduğu özel şartlara bağlıdır. Zaman ve mekan değişseydi sadece dili değil, aynı zamanda Kur’an’ın konularıda farklı olurdu.’ Onlara göre Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı veya daha erken peygamberliğe gelseydi ve peygamberlik süresi daha uzun olsaydı, Kur’an’ın ayetleride çoğalır ve hacmi şimdikinin belkide kat kat fazlası olurdu.’

Bu konuyu doğru bir şekilde değerlendirebilmek ve doğru cevaba ulaşabilmek için bir kaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:

1-Daha öncede işaret edildiği gibi, insanın yaşamında değişen şey yaşamın dış yüzeyine ait olan şeylerdir ve insanın aslı ve öz hüviyeti bu değişikliklerle değişime uğramaz. Bu yüzden tarihi konumların değişik olması, bu konumlarda bulunan insanın özünü değiştirmez.

2- Din, insanın değişmeyen ve sabit olan zatına ve özüne bakar. Dinler sadece tarihsel süreçlerinde, insanların dini gerçekleri kavramadaki kabiliyetlerine uygun şekilde kemale doğru hareket etmişlerdir. Bu tekamüli hareket son dinde sona ulaşmış ve en kamili ortaya çıkmıştır. Öyle bir din ki, vahiy yoluyla açıklanması gereken herşeyi kapsıyor ve tahriftende korunmuştur.

3- İnsanlara armağan olarak bir din getiren peygamberin, kendi zamanındaki insanların maarifi gerçekleri ve diliyle onlarla konuşmalı ki birbirleriyle anlaşabilsin ve onlar Onun mesajını alabilsinler. Peygamber, İbranice konuşan halkın içinde peygamberliğe gönderilseydi, o zaman sözlerinin anlaşılması için ibranice konuşması gerekirdi. Öte yandan mesajının temsillerinde ve açıklamalarında onların anlayabileceği kavramları kullanmalıydı. Demek ki, peygamberliğe geldiği zamanın tarihi hakikatı, onun dil kalıbı ve mesajının içeriğinde etki etmektedir. Bu şeklide değişken unsurlar, dindeki sabit unsurların yanında kendilerini göstermektedirler.

Buna göre, eğer Resul-ü Ekrem (s.a.a), İngilizce konuşulan bir yerde peygamber olsaydı, Kur’an’da  İngilizce nazil olacaktı. Ve o bölgede insanlar deve yerine penguen yetiştirselerdi, devenin sahip olduğu acaipliklerin yerine penguenin yaratılış acaipliklerine işaret edilecekti.

Bu durum Kur’an’ın konularının kutsiyet ve değerinin düşmesine neden olmaz. Zira birincisi, bu farklılıklar eğer ortaya çıkmışsa, yalnızca insanın yaşamının dış yüzeyine ait olan değişken unsurlara aittir ve insanın hakikatına ait olan sabit unsurlar alanına girmez. Başka bir deyişle son dinin ebedi mesajı, değişik bir zaman ve mekanda ortaya çıksaydı dil, kalıp ve içeriğinin değişikliğe uğrama imkanı olsaydı dahi yinede her yer ve zamanda aynı olacaktı.

İkincisi, bir peygamberin nerede ve ne zaman seçileceği ilahi ilim ve hikmet göre olup tesdüfi değildir. Allah Resulü’nün (s.a.a) Arap yarımadasında, o belli zaman aralığında peygamber olması hikmetsiz ve nedensiz değildi. Kur’an’ın Arapça nazil olmasını gerektiren böyle bir ortam, ilahi hikmette bu dilin son dinin mefhumlarını sunmada en uygun dil olduğunu göstermektedir. İslamın, Arap cahiliyetinin kültür ortamında ortaya çıkması, İslamın kalıcı mefhumlarının açıklanması için en iyi şartların bu ortamda olduğu hakikatını ortaya koymaktadır. Bu yüzden eğer Kur’an’da deve örnek olarak getirilmişse muhatapların bu hayvanı tanıdıklarından dolayıdır. Bu muhatapların bu tür marifetle Kur’anî hakikatın beyanı için seçilmesi, o konu için en iyi örneğin deve’nin olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla ilahi hikmet, son dinin mesajını ulaştırmada en iyi yolun, bu sayıdaki ayetlerle, bu Arapçayla, bu örnek ve özelliklerde olmasını gerektirmiştir. Bu yüzden, Peygamberin (s.a.a) nübüvvet süresi uzamış olsaydı, ayetlerin sayı ve içeriğinde bir değişiklik olmayacaktı.

Peygamberimizin nübüvvetinin hatemliği konusunda daha fazla bilgi için 386. sorunun (site:399) cevabı olan ‘İslam Dininde Hatemiyetin Sırrı.’ yazısına bakınız.    


[1] -Tabersi, Mecma-ul Beyan, c.10, s.554; Bahrani, Tefsir-i Burhan, c.1, s.29; Suyuti, el-İtkan, s.27

[2] -Feyz-i Kaşani, Tefsir-i Safi, c.1, s.680

[3] -Bakara/281.

[4] -Tefsir-i Şubber, s.83

[5] -Maide/3              

[6] -Tarih-i Yakubi, c.2, s.35

[7] -Esbab-un Nüzul, el-Celaliyyin haşiyesi, c.2, s.145.

[8] -Zerkeşi, Burhan, c.1, s.187

[9] -Ayetullah Muhammed Hadi Marifet, Telhis-ul Temhid, c.1, s.80-81

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • geçici nikahın aktı için kullanılan lafızlar nelerdir? Şartları ve Hükümleri nasıldır?
    7192 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/05/03
    Geçici nikâhın aktini okumak için birkaç şart gereklidir: Aktin sıgasını okumak; şöyle ki süreli akitte bayan ve erkek’in rızası tek başına yeterli değildir. Belki bunun yanı sıra akit için okunan has lafızların okunması şarttır. İhtiyati vacip gereğince aktin sıgası sahih Arapça ile ...
  • Yaşayan anne ve babaya yönelik yapılan hayırlar doğru mudur?
    19582 Pratik Ahlak 2011/04/11
    Her insan iyi işler yapıp sevabını başkalarına ve bu cümleden olmak üzere anne ve babasına bağışlayabilir. Böyle bir durumda bu hayırlı amelin sevabı onlara ulaşacak ve buna ek olarak aynı sevabın benzeri veya hatta ondan daha fazlası ameli bağışlayan için de göz önünde bulundurulacaktır. ...
  • Hamd, medh ve şükür’ün farkı nedir?
    12760 Eski Kelam İlmi 2012/02/14
    Lügatte ve Istılahta Hamd, Medh ve Şükür1- Hamd lügatte sena ve övgü manasına gelmektedir.[1] Istılahta ise iradeyle yapılan güzel iş ve sıfata denir.[2] 2- Medh ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    5215 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Domuzun parçaları gibi necasetlerin bazı kısımları Müslüman olmayan kimselere satılabilinir mi?
    5962 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah’el - Uzma Mekarim Şirazi (Allah ömrünü uzun etsin): Eğer bu konu hakkında yakininiz varsa onun alınıp satılması sakıncalıdır. Hz. Ayetullah’el - Uzma Safi Gülpeygani (Allah ömrünü uzun etsin): Soruda gelen konu hakkında bilgim yok ama eğer söz konusu maddeler ...
  • Yasin Suresi’nin altıncı ayetiyle İsra Suresi’nin on beşinci ayeti arasında bir uyuşmazlık mı var?
    10831 Tefsir 2008/08/12
    Bu iki ayet arasında herhangi bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Çünkü ikinci ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) bir peygamber göndermedikçe azap olmadığını söylüyor ancak birinci ayette (Yasin Suresi, altıncı ayet) “ataları uyarılmamış” diyor ve herhangi bir azaptan bahsetmiyor. ...
  • Sürmeyle abdest veya gusül alınabilir mi?
    38418 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/14
    Abdest ve gusül alırken bedende, suyun deri ve uzuvlarına ulaşmasına engel olacak herhangi bir şeyin olmaması gerekir. Buna göre sürme, gözün içine çekilirse abdest ve guslün doğruluğuna zarar vermez. Ama gözün etrafına veya kaşlara çekilirse bakılmalıdır, abdest veya gusül uzuvlarına suyun ulaşmasına engel midir, değil midir?
  • Kızla oğlanın doğru bir şekilde (günaha düşmeden) cinsel ilişkiye girmelerinin bir yolu var mı?
    51581 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/11/10
    İslama göre kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Hekim olan Allah bu ikisini sükunet bulsun, duygusal, ruhsal ve cinsel ihtiyaçlarını karşılasınlar diye birbirleri için yaratmıştır. İslam iki tarafında ihtiyaçlarının giderilmesi ve kadınla erkeğin her türlü ilişkisinin belli bir sınır ...
  • Neden Peygamber (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını vermiştir?
    11310 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    10355 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...

En Çok Okunanlar