Gelişmiş Arama
Ziyaret
39614
Güncellenme Tarihi: 2010/10/12
Soru Özeti
Kur’an’ın nazil olan son ayeti hangisidir ve vahyin çoğalmasının imkanı var mıydı?
Soru
Sizden ricam Peygamber’e (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında bilgi vermenizdir. Bu ayetler ne zaman ve Peygamberimiz (s.a.a) hangi yaşta iken nazil olmuştur? Acaba Peygamberimiz (s.a.a) mesela yetmiş yaşına kadar yaşasaydı başka ayetlerde nazil olur muydu?
Kısa Cevap

Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bütün rivayetleri göz önüne aldığımızda diyebiliriz ki, Peygamber’e (s.a.a) Mekke’nin fethinde ya da o yıl içinde nazil olan son tam sure ‘Nasr’ suresidir. Başlangıç ayetleri yönünden nazil olan son sure, hicretin 9. yılında Mekke’nin fethinden sonra ‘Tebük Seferi’nden dönüldüğü sırada nazil olan Tevbe suresidir. Ama anlaşıldığı kadarıyla ayet olarak Peygambere (s.a.a) nazil olan son ayet ikmal ayeti (Maide/3)’dir. Çünkü bu ayet dinin kamil olmasını bildirmekte ve vahyin sona erdiğine dair bir uyarıdır. Bu ayet hicretin 10. yılının zilhicce ayının 18’inde veda haccından dönülürken nazil olmuştur. Ancak dinin ikmali ayeti, ahkam ayetlerinin son ayeti olduğuda söylenebilir. Bakara suresinin 281. ayeti Peygamber’in (s.a.a) vefatından 21, 9 veya 7 gün önce  nazil olan son ayettir.

Sorunuzun ikinci bölümünün cevabı için diyoruz ki, nübüvvetin hatminin kesin delilleri ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) Allah’ın gönderdiği son peygamber olduğu göz önüne alındığında, Peygamberimizin (s.a.a) ömrünün daha uzun olması halinde dahi Kur’an’ın ayetlerinin çoğalmasının bir manası olmadığı görülecektir. Çünkü eğer çoğalırsa bundan Allah’ın son kitabını eksik bıraktığı ve sona ulaştırmadığı sonucu ortaya çıkar ki, bu da açıkca bir çelişkidir.
Ayrıntılı Cevap

Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında çeşitli rivayetler olduğundan müfessirlerinde bu konudaki görüşleri farklıdır:

1-Şia ve Ehl-i Sünnet’in bir çok hadisinde, Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son surenin ‘Nasr’ suresi olduğu söylenmiştir.[1]

2- Başka rivayetlerde Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetin hicretin 9. yılında Mekke’nin fethinden sonra ‘Tebük Seferi’nden dönüldüğü sırada, Tevbe suresinin ilk ayetleri olduğu söylenmiştir.[2]
3- Bir çok rivayette son nazil olan ayetin ‘Sakının o günden ki dönüp Allah'a ulaşacaksınız, sonra da herkese kazancının karşılığı verilecek ve onlara zulmedilmeyecek.’[3] ayeti olduğu buyurulmuştur. Ayet nazil olduktan sonra Cebrail, onun Bakara’nın 280. ayetinin başına konulmasını söylemiştir. Bu olay Peygamber’in (s.a.a) vefatından 21, 9 veya 7 gün önce olmuştur.[4]

4- İbn-i Vazih Yakubi’ye göre sahih ve açık rivayetler Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetin ‘Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak Müslümanlığı verdim de hoşnut oldum.’[5] ayeti olduğunu göstermektedir. Bu ayet Ğadir-i Hum’da Emir-ul Müminin Ali b. Ebi Talib halifeliğe seçildiği zaman nazil olmuştur.[6]

Merhum Ayetullah Marifet diyor ki: Nasr suresinin Tevbe suresinden (ilk ayetlerinden) önce nazil olduğunda şüphe yoktur. Çünkü Nasr suresi Mekke’nin fethini müjdelemektedir; öyleyse Mekke’nin fethinden önce veya o yıl Mekke’de nazil olmuştur.[7] Halbu ki, Tevbe suresi Mekke’nin fethinden bir yıl sonra nazil olmuştur. Buna göre rivayetleri şu şekilde toparlayabiliriz:

a)Son sure: Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son tam sure ‘Nasr’ suresidir. Başlangıç ayetlerine göre ise nazil olan son sure Tevbe suresidir.

b)Son ayet: Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayet hakkında Yakubi’nin görüşü tercih edilebilecek bir görüştür. O, dinin ikmali ayetinin son ayet olduğunu söylüyor. Çünkü bu ayet dinin kamil olduğunu gösteren ve vahyin sona erdiği konusunda uyarıcı niteliğinde bir ayettir.

Bakara suresinin 281. ayeti hakkında iki görüş vardır:

1-Bu ayet veda haccında, kurban bayramı günü Peygambere (s.a.a) nazil olmuştur.[8]  Bu rivayet doğru ise son ayet dinin ikmali ayetidir. Zira dinin ikmali ayeti 18 zilhicce’de veda haccından dönülürken nazil olmuştur.
2-Rivayet sahihse bu ayetin son ayet olması gerekir; o zamanda dinin ikmali ayeti ahkam ayetlerinin sonuncusu olacaktır. Bakara’nın 281. ayeti ise Peygamber’e (s.a.a) vahyolan son ayettir.[9]

Sorunuzun ‘Eğer Peygamber (s.a.a) daha fazla yaşasaydı Kur’an’ın ayetlerinin çoğalma imkanı var mıydı?’ olan ikinci bölümünün cevabında diyoruz ki: Kesin delillerle Resul-ü Ekrem (s.a.a) hatem-ul enbiya, Kur’an ise Allah’ın son mesajıdır. Bu esasa göre Allah-u Teala tam ve son mesajını Peygamberiyle insanlara ulaştırmıştır. Hatta eğer Peygamberin (s.a.a) ömrü daha kısa olsaydı, bu mesajların tümü o kısa dönemde inerdi. Eğer Peygamberin (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı, o zaman onların tümü o uzun zamanda Peygambere (s.a.a) nazil olacaktı. Dolayısıyla nübüvvet hatminin kesin delillerine dayanarak diyoruz ki, ‘Peygamberin (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı ayetlerde çoğalacaktı’ sözünün bir manası kalmıyor; çünkü böyle olmazsa o zaman Allah son mesajını eksik bırakmış ve sonlardırmamış olacaktı; bu da açık bir şekilde çelişkidir.

Konu hakkında daha fazla bilgi için Üstad Hadevi Tahrani’nin şu sözlerine yer veriyoruz:

Kur’an ve Tarih

Kur’an, kendi zamanının hakikat ve gerçeklerine bağlı mıdır? Peygamber (s.a.a) başka bir zaman ve mekanda gönderilmiş olsaydı ayetler yinede bu dilde mi nazil olurdu? Kısacası Kur’an’ın tarihi bir yönü mü var?

Bazıları bu tür sorulara cevap verirken belli bir açıdan bakıp şöyle diyorlar: ‘Kur’an’ın ayetleri vahye dayalı olup zaman ve mekanın ötesindedirler. Tarih ve tarihe ait hiçbir şeyle ilgileri yoktur.’ Onların zannına göre Peygamber (s.a.a) herhangi bir zaman ve mekanda Peygamber olsaydı yine aynı ayetler nazil olacak, dil veya Kur’an’ın konularında hiç bir değişiklik olmayacaktı.

Diğer bir grup ise tamamen göreceli bir şekilde cevap veriyor ve diyor ki: ‘Kur’an’ın konularının hepsi nazil olduğu özel şartlara bağlıdır. Zaman ve mekan değişseydi sadece dili değil, aynı zamanda Kur’an’ın konularıda farklı olurdu.’ Onlara göre Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı veya daha erken peygamberliğe gelseydi ve peygamberlik süresi daha uzun olsaydı, Kur’an’ın ayetleride çoğalır ve hacmi şimdikinin belkide kat kat fazlası olurdu.’

Bu konuyu doğru bir şekilde değerlendirebilmek ve doğru cevaba ulaşabilmek için bir kaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:

1-Daha öncede işaret edildiği gibi, insanın yaşamında değişen şey yaşamın dış yüzeyine ait olan şeylerdir ve insanın aslı ve öz hüviyeti bu değişikliklerle değişime uğramaz. Bu yüzden tarihi konumların değişik olması, bu konumlarda bulunan insanın özünü değiştirmez.

2- Din, insanın değişmeyen ve sabit olan zatına ve özüne bakar. Dinler sadece tarihsel süreçlerinde, insanların dini gerçekleri kavramadaki kabiliyetlerine uygun şekilde kemale doğru hareket etmişlerdir. Bu tekamüli hareket son dinde sona ulaşmış ve en kamili ortaya çıkmıştır. Öyle bir din ki, vahiy yoluyla açıklanması gereken herşeyi kapsıyor ve tahriftende korunmuştur.

3- İnsanlara armağan olarak bir din getiren peygamberin, kendi zamanındaki insanların maarifi gerçekleri ve diliyle onlarla konuşmalı ki birbirleriyle anlaşabilsin ve onlar Onun mesajını alabilsinler. Peygamber, İbranice konuşan halkın içinde peygamberliğe gönderilseydi, o zaman sözlerinin anlaşılması için ibranice konuşması gerekirdi. Öte yandan mesajının temsillerinde ve açıklamalarında onların anlayabileceği kavramları kullanmalıydı. Demek ki, peygamberliğe geldiği zamanın tarihi hakikatı, onun dil kalıbı ve mesajının içeriğinde etki etmektedir. Bu şeklide değişken unsurlar, dindeki sabit unsurların yanında kendilerini göstermektedirler.

Buna göre, eğer Resul-ü Ekrem (s.a.a), İngilizce konuşulan bir yerde peygamber olsaydı, Kur’an’da  İngilizce nazil olacaktı. Ve o bölgede insanlar deve yerine penguen yetiştirselerdi, devenin sahip olduğu acaipliklerin yerine penguenin yaratılış acaipliklerine işaret edilecekti.

Bu durum Kur’an’ın konularının kutsiyet ve değerinin düşmesine neden olmaz. Zira birincisi, bu farklılıklar eğer ortaya çıkmışsa, yalnızca insanın yaşamının dış yüzeyine ait olan değişken unsurlara aittir ve insanın hakikatına ait olan sabit unsurlar alanına girmez. Başka bir deyişle son dinin ebedi mesajı, değişik bir zaman ve mekanda ortaya çıksaydı dil, kalıp ve içeriğinin değişikliğe uğrama imkanı olsaydı dahi yinede her yer ve zamanda aynı olacaktı.

İkincisi, bir peygamberin nerede ve ne zaman seçileceği ilahi ilim ve hikmet göre olup tesdüfi değildir. Allah Resulü’nün (s.a.a) Arap yarımadasında, o belli zaman aralığında peygamber olması hikmetsiz ve nedensiz değildi. Kur’an’ın Arapça nazil olmasını gerektiren böyle bir ortam, ilahi hikmette bu dilin son dinin mefhumlarını sunmada en uygun dil olduğunu göstermektedir. İslamın, Arap cahiliyetinin kültür ortamında ortaya çıkması, İslamın kalıcı mefhumlarının açıklanması için en iyi şartların bu ortamda olduğu hakikatını ortaya koymaktadır. Bu yüzden eğer Kur’an’da deve örnek olarak getirilmişse muhatapların bu hayvanı tanıdıklarından dolayıdır. Bu muhatapların bu tür marifetle Kur’anî hakikatın beyanı için seçilmesi, o konu için en iyi örneğin deve’nin olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla ilahi hikmet, son dinin mesajını ulaştırmada en iyi yolun, bu sayıdaki ayetlerle, bu Arapçayla, bu örnek ve özelliklerde olmasını gerektirmiştir. Bu yüzden, Peygamberin (s.a.a) nübüvvet süresi uzamış olsaydı, ayetlerin sayı ve içeriğinde bir değişiklik olmayacaktı.

Peygamberimizin nübüvvetinin hatemliği konusunda daha fazla bilgi için 386. sorunun (site:399) cevabı olan ‘İslam Dininde Hatemiyetin Sırrı.’ yazısına bakınız.    


[1] -Tabersi, Mecma-ul Beyan, c.10, s.554; Bahrani, Tefsir-i Burhan, c.1, s.29; Suyuti, el-İtkan, s.27

[2] -Feyz-i Kaşani, Tefsir-i Safi, c.1, s.680

[3] -Bakara/281.

[4] -Tefsir-i Şubber, s.83

[5] -Maide/3              

[6] -Tarih-i Yakubi, c.2, s.35

[7] -Esbab-un Nüzul, el-Celaliyyin haşiyesi, c.2, s.145.

[8] -Zerkeşi, Burhan, c.1, s.187

[9] -Ayetullah Muhammed Hadi Marifet, Telhis-ul Temhid, c.1, s.80-81

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Müslüman olmayan bir bayanla evlenmenin şartları nelerdir?
    6518 Aynı Dini Paylaşmak 2015/05/04
    Fakihlerin çoğu şöyle diyor: Müslüman olmayan bayanlarla hata eğer ehli kitap olsa, ahlaki meselelere rivayet etse ve şeriata muhalif işler yapmazsa bile, evlenmek caiz değildir. Böyleli bayanlarla evlenebilmek için ilkin İslam’ı kabul etmeleri lazım. Buna binaen eğer siz bu bayanı seviyorsanız ve onunla evlenmek istiyorsanız ilkin onu ...
  • İmamları (a.s) ziyaret etme felsefesi nedir?
    8072 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/05/21
    Saygı ve tazim etme eşliğinde herhangi bir şahıs veya şeye yönelik duyulan içsel bir temayül ve eğilime ziyaret denir. İnsanın hakikati ruhu olduğundan ve o da hiçbir zaman fani olmadığından, bir büyük şahsı öldükten sonra ziyaret eden bir insan gerçekte diri bir varlığı ziyaret etmiş, ona eğilim ve temayül ...
  • Bakire kızla geçici evlilik yapmanın hükmü nedir?
    11902 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Günümüzde ki taklit merciilerin çoğunluğu bakire kızın geçici veya daimi evliliğinde babanın izninin şart olduğunu söylüyorlar. Baba olmadığı zaman babanın babasından izin alması gereklidir. Eğer bakire olmazsa veya baba ve babanın babası olmazsa izine ...
  • Mecusiler Kimlerdir?
    21423 Eski Kelam İlmi 2011/10/22
    Arap dilinde Zerdüşt dinine mensup olanlar için kullanılan “Mecusi” kavramı, Yunancaya girdikten sonra “magus” şeklini alın kadim Farsçadaki “meguş” veya “megu” kavramından alıntılanmıştır. (İngilizcedeki magic kavramı bu kavramdan alıntılanmıştır). Bu kavram Arap diline girdikten sonra “Mecusi” şekline bürünmüştür. Mecusilerin dini olan Zerdüşt dini, kutsal kitaplar (Tevrat ve İncil) ile ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    8406 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • Neden Yahudiler Yahudi olarak adlandırılmaktadır?
    9193 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Yahudilerin Yahudi olarak adlandırılmasının nedeni hakkında ihtilaf vardır. Bazıları Yahud’un hidayete ermiş olduğu manasına geldiğini ve bunun nedenin de Musa’nın (a.s) kavminin buzağı tapmaktan tövbe etmesi olduğunu belirtmiştir.[1] Bazıları da bu kavme Yahudi söylenmesinin nedeni hakkında şöyle demiştir: Hz. Yakub’un dördüncü oğlunun adı “Yahuza” ...
  • Ruhlar Âleminde Zamanın Olmayışı
    6060 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Zaman, aklî bir mefhum olup maddi varlıkların ontolojik tarzından elde edilir. Nitekim sebat mefhumu da soyut varlıkların ontolojik tarzından elde edilir. Ruh, soyut varlıklardandır ve soyut varlıklar âleminde zaman mevcut değildir; çünkü zaman tabiat âleminin özelliklerindendir. Elbette ruhlar (soyutlar) âleminde maddi varlıklar için kullanılan “zaman” kelimesinin yerine, soyut varlıklar ...
  • Allah yolunda cihat meydanlarında canlarını veren şehitlerin kanları pak mıdır?
    6382 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
     Şehidin kanı Allah yolunda ve Allah için döküldüğünden şehidin Allah katında makamı yücedir. Onun kanın ilk damlası yer döküldüğünde bütün günahları kul borcu hariç bağışlanır.[1] Hatta bir şiar ve alamet olarak kıyamette bu kanı taşıyabilmesi için kanın beden ve elbisesinde ...
  • Acaba Müslüman olmayan bir kimseyi Müslümanların kabristanına defnedilebilinir mi?
    4852 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/18
    İslami hükümlere göre Müslüman olmayan bir kimseyi Müslümanların kabristanına ve Müslüman olan bir kimseyi Müslüman olmayanların kabristanına defnedilmesi işkâllı ve caiz değildir. Eğer yanlışlıkla böyle bir şey gerçekleşirse kabri açıp içinde defnedilmiş olan meyyiti çıkartıp başka bir yere götürülebilinir. Bu bağlamda şu meseleye dikkat ediniz. Müslüman olan bir ...
  • Acaba iki kızı ikide oğlu olan bir anne eşinin vefatından sonra mirastan kendi payına düşenden erkek evadını mahrum edebilir mi?
    2677 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/07/14
    Sorunuzda birkaç mevzu bahis olan nokta bulunmaktadır. Öncelikle siz miras paylaşımında Allah telala’nın belirlediği ölçünün dışına çıkılmasını istiyorsunuz. Anlaşıldığı kadarıyla bu şekilde siz erkek evlatlarınızın kızlarınızdan daha fazla pay almaktan mahrum etmek ve büyük erkerk evladınızıda sizin mirasınızdan mahrum bırakmak istiyorsunuz. Dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan ...

En Çok Okunanlar