Gelişmiş Arama
Ziyaret
10599
Güncellenme Tarihi: 2008/05/04
Soru Özeti
Fena (yok olma), irfanda ne anlama gelmektedir?
Soru
Fena (yok olma), irfanda ne anlama gelmektedir?
Kısa Cevap

Arapça olan fena kelimesi, sözlükte yokluk ve yok olma ve irfani terimlerde ise, kulun beşeri yönünün, hakkın ilahlığında mahvolacağı şekilde hakta kaybolması anlamına gelmektedir. Allah’a giden yolun peşinde olan ve giden salikler, Allah’a ulaşma yolunu merhalelere ayırmışlar ve fena merhalesini Allah’a olan yolculuğun en son noktası olarak kabul etmişlerdir.

Örneğin Attar, bu yolda yedi merhalenin olduğuna inanmaktadır: talep, aşk, marifet, istiğna (muhtaç olmamak), tevhit, hayret ve fakirlik ve fena.

Ariflerden bazıları da birkaç kısma ayırmışlardır: birincisi, fiillerin fenası olan zahiri fena, ikincisi, sıfatların fenası olan batını fena, üçüncüsü, zatın fenası.

Onlar şöyle diyorlar: Allah’ın dergâhında fena (yok) olan, kalıcı olur.

Ayrıntılı Cevap

Arapça olan fena kelimesi, sözlükte yokluk ve yok olma[1] ve irfani terimlerde ise, kulun beşeri yönünün, hakkın ilahlığında mahvolacağı şekilde hakta kaybolması anlamına gelmektedir.

Söylenen konuların açıklığa kavuşması için şu ön bilgilere dikkat edilmelidir:

1) Bilindiği üzere Allah-u Teala kendi hekim iradesi gereği, insanı, hayatı boyunca sürekli mutlak kemale ulaşmayı ve onun sayesinde kendisinin kalıcılığı ve sürekliliğini düşüneceği ve bu hedefe ulaşmak için de hiçbir şeyden kaçınmayacağı bir şekilde yaratmıştır. O, sahip olmadığı her şeyi arayarak onun peşinden gider ve ona ulaştığı zaman da, ondan daha iyi ve mükemmel olana karşı vücudunda istek ve şevk oluşur ve onu hiçbir zaman kendi haline bırakmaz:

İstemekten vazgeçmem ta ki mutluluğa ereyim

Ya vücudum canana ulaşır ya can vücudumdan çıkar

Tabiî ki dikkat edilmesi gerekir ki bu içten gelen his ve arzuların çıkış noktası, hayali ve sanal bir şey değil, bir hakikattir. Bu insanın makamı ve konumuyla uyumlu bir gerçektir ve bu ona mahsus olarak kendisini en aşağı dereceden en yüce derecelere ulaştırması, ilk ve asıl yerine dönmesi için bağışlanmış bir güdüdür:

Herkes ki uzak kalmış kendi aslından

Tekrar arasın kendisine ulaştığı günleri

2) İnsan, iki yükseliş ve alçalış dönemecinde sonsuza kadar gidecek şekilde serbest ve irade sahibi bir varlıktır.

3) İnsanın önünde kemale giden yolda, ariflerin “ferdi taayunat[2] ve eniyyat[3]” olarak tabir ettikleri engeller vardır. İnsan bu tayyunat kurtulmadığı ve önündeki engelleri kaldırmadığı sürece kendi hedefine ulaşamaz. Bunlar, hakkın nurunun ulaşmasını engelleyen toz ve hicaplardır.

Sen ki tabiat âleminden çıkmıyorsun dışarı

Nerede tarikatın yolundan geçebilirsin

Yârin cemalinin peçe ve perdesi yoktur ama

Tozları kaldır ki bakabilesin

Bu ön bilgilerin doğrultusunda şöyle söylüyoruz: Salik bu merhaleleri sırasıyla kat etiği zaman, bütün eniyyat, tayyunat, maddi ve manevi bağlılıklardan kurtulmuş ve Allah-uTeala’da eriyip yok olarak fena makamına ulaşmış demektir. Böylesi bir durumda kendisini unutarak maşukun cemalinde mahvolmuş ve nereye baksa sadece ve sadece onu görmektedir.

Marifet ehli, (Enel hak) diyenin ilahlık iddiasında bulunmadığını söylemektedirler. Sadece kendi eniyyetini yok saymaktadır; yani, ben kendi vücudumda kendimi görmüyorum, seni görüyorum demek istemiştir. Kendisi de bunu şöyle söylemektedir:

Benimle senin aranda benimle çekişen ben var

Kaldır fazlınla beni ortadan

Gel ve hafızın varlığını onun önünden kaldır

Ki senin vücudunla kimse duymasın benden beni

Konunun devamında şu iki noktaya da değinmek yerindedir:

1) Arifler, Allah’a giden yolu merhale ve kısımlara ayırmışlar[4] ve fena merhalesini Allah’a olan yolculuğun en son noktası bilmişlerdir. Örneğin Attar, bu yolda yedi merhalenin olduğuna inanmaktadır: talep, aşk, marifet, istiğna(muhtaç olmamak), tevhit, hayret ve fakirlik ve fena.

 

2) Ariflerden bir kısmı fena makamı için kısımlar zikretmişlerdir[5]:

a) Fiillerin fenası olan zahiri fena, yani arifin bütün işleri ve fiilleri Allah’tan bilmesidir. Nafile ibadetlerin yakınlaştırmasıyla ilgili olan meşhur bir hadiste şöyle gelmiştir: Peygamber-i Ekrem(s.a.a.) şöyle buyuruyor: “…Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır: kulum, ben onu sevene kadar, nafile ibadetlerle bana yaklaşır. Ben onu sevdiğim zaman da onun işiten kulağı, gören gözü, konuştuğu dili ve alıp verdiği eli olurum ve bana dua ettiği zaman, duasına icabet ederim ve benden istediği zaman ona isteğini veririm.”[6]

b) Sıfatların fenası olan batını fena, yani insani sıfatların, ilahi sıfatlara dönüşmesidir.

Nasiruddin Tusi şöyle buyuruyor:

Arif kendisinden geçerek hakka bağlandığında bütün kudretleri onun, âlemdeki her şeyi kaplayan kudretinde, bütün ilimleri onun, varlıkların hiç birisinin gizli kalmadığı ilminde, bütün istekleri onun, hiçbir varlığın kaçınmadığı isteğinde kaybolmuş olarak görür.[7]

c) Zatın fenası, bu mertebe arifin melekuti ve ruhani olan yolculuğunun en son hedefidir ve bu mertebeye sadece bazı saliklerin ulaşması mümkün olmaktadır. Bu merhalede isim ve sıfat nuru hicapları da ortadan kalkar ve gaybi olan zati tecellilere de nail olurlar. Bu müşahedede hakkın her şeyi kapsadığını ve kedi zatının yok olduğunu (fenasını) görür. Açıkça kendi vücudunu ve diğer bütün varlıkları hakkın gölgesinde müşahede eder: “Müminin ruhunun Allah’ın ruhuna olan bağlılığı, güneş ışınlarının güneşe olan bağlılığından daha fazladır.”[8]



[1] Ferheng-i Farsi, Amid, s: 1551.

[2] Büyüklenme ve ferdi özellikler.                                            

[3] Varlık.

[4] Tabiî ki arifler tarafından bu merhalelerin sayı hakkında değişik görüşler öne sunulmuştur.

[5] Şu kitaba başvurunuz: İrfan şerhli Hafız’ın divanı, Ahmet Danişger, s: 144–145.

[6] Usul-u Kâfi, İman ve Küfür Kitabı, Müslümanlara eziyet eden ve onları küçümseyenler babı, 8. hadis; Muhasin Berki, s: 291.

[7] İşaratın Şerhi, İbn,i Sina, c: 3, Ariflerin Makamları, s: 390.

[8] Usul-u Kâfi, İman ve Küfür Kitabı, Müminin kardeşliği babı, 4. Hadis. Şu kitaba başvurunuz: Kırk Hadis, İmam Humeyni, s: 382.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar