Gelişmiş Arama
Ziyaret
13704
Güncellenme Tarihi: 2010/09/22
Soru Özeti
Utanmanın kökü nedir?
Soru
Utanmanın kökü nedir?
Kısa Cevap

Utanmak “çekingenlik” anlamındadır. Çekingenlik ise olağanüstü “kendine bakma” ve başkalarıyla karşılaşmaktan korkmaktır. Çekingenlik hayâ ile eşdeğer değildir. Hayâ kendini kontrol etme gücü olup iradî ve değerli bir fiildir. Ayet ve rivayetlerde ondan olumlu bir şekilde söz edilmiştir. Çekingenlik ise tamamıyla gayri tabii, hoş olmayan ve insanın ruhsal güçsüzlüğünü yansıtan bir fenomendir. İnsanın kendini başkalarıyla mukayese etmesi, kendini küçük görmesi, yalnızlık hissi, dışlanmak ve alaya alınmak ve de kabul görmeme korkusu, cismanî ve derunî kusurları büyük görmek, alçakgönüllülüğü çekingenlik ile eşdeğer görme yanılgısı ve öz güvenin olmayışı vb. hususlar utanmanın kökleridir.

Ayrıntılı Cevap

Yanıttan önce utanmanın mefhum ve manasına aşina olmamız ve sonra utanmanın köklerini değerlendirmeye tabi tutmamız lazımdır. Kur’an’da (Arapçada utanmanın kökü olan) “hacel” kökünden türemiş bir kelime mevcut değildir. Bundan dolayı, onun gerçek manasını bulmak için sözlük ve psikoloji kitaplarından yardım almak gerekir. Utanma için yapılan değişik tanımlar bir yana, “çekingenlik” tabirinin onun yerine kullanılması daha isabetli gözükmektedir. Nitekim birçok psikoloji kitabı bu perspektiften bu hususa bakmıştır. Bu yüzden biz de bu yanıtta bu perspektifle konuya yaklaşacağız. Çekingenlik insanın toplumsal bir konumda kendine yönelik anormal ve mustarip bir bakışından ibarettir. Bunun neticesinde birey bir tür ruh ve kas gerilmesine duçar olur, bilgisel ve duygusal şartları etki altında kalır ve kendisinde ham ve ölçülmemiş davranışlar ve de uygun olmayan reaksiyonların altyapısı hazırlanır. Sade bir ifadeyle, çekingenlik olağanüstü “kendine bakma” ve başkalarıyla karşılaşmaktan korkmaktır.

“Hayâ” İle “Çekingenlik” Arasındaki Farkı

Bazıları çekingenliği hayâ ile eşdeğer bilmekte, bayanlar nezdinde onu onaylamakta, savunmakta ve teşvik etmektedir. Bu algı doğruluktan uzaktır ve bu ikisi eşdeğer değildir. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) bir hadiste akıldan kaynaklanan hayâ ve budalalıktan kaynaklanan hayâ diye hayâyı iki kısma ayırmıştır. Bu esas uyarınca Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: Bir kimse hakkı söylemekten utanırsa, bu onun budalalığındandır. Bunun mukabilinde bir çirkinlik nedeniyle insanlardan hayâ etmek ise güzel ve gerekli bir eylemdir.[1] Bundan dolayı akıldan kaynaklanan hayâ insanî sıfatların en güzellerinden biri, imanın alameti ve karakter gelişiminin göstergesidir. Başka bir ifadeyle kendini kontrol etme gücü iradî ve değerli bir haslettir ve rivayet ve ayetlerde[2] ondan iyi bir şekilde söz edilmiştir. Bunun karşısında çekingenlik ise tamamıyla gayri iradî, hoş olmayan ve toplumsal güçsüzlük ve özürlülüğün göstergesidir. Çocuklardaki utanmanın manası da çocuğun başkaları karşısında hazır olma ve konuşmadan kaçınmasıdır. Ama hayâ ise çocuğun değerli huylara ve İslam adaplarına bağlı olması anlamındadır. Bir çocuk men edilmiş şeylere bulaşmaktan, günah işlemekten ve yaramazlık yapmaktan kaçınırsa, utangaç sayılmaz. Bir çocuk büyüklere saygı duymayı adet edinir, haramlardan sakınır ve sırları duymaktan kulağını alıkoyarsa, utangaç addedilmez. Bunlar ilahî ve semavî dinlerin tavsiye ettiği hayânın örnekleridir.[3]

İslam’ın “Utanma ve Çekingenlik” Hakkındaki Görüşü

İslam çekingenliğe muhaliftir. Bu, İslam’ın bireysel ve toplumsal sorumluluk ve görev türleri hakkında yaptığı tavsiyelerden anlaşılmaktadır. Cesaret mayası olmaksızın toplumsal sorumlulukların kabul edilmesinin ve İnsanî ve İslamî görevlerin yapılmasının mümkün olmadığı çok açıktır. Mesela Kur’an’da çok vurgulanan iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak farzı[4] ahlakî cesaret ile faydalı ve etkili bir ilişki kurma gücüne ihtiyaç duyar.[5]

“Utanma ve Çekingenliğin” Etken ve Kökleri

Çekingenlik gelişim dönemi sürecinde tedricen ortaya çıkar. Çocuklarda ilk utanma alametleri dört aylıkken zahir olur ve bir yaşındayken tamamıyla beliriverir; zira bu yaşta çocuk yabancı şahıslardan yüzünü çevirir veya gözlerini veyahut yüzünü kapatır. Çocukların utangaç olmasında verasetin rolü vardır. Aynı şekilde utanmayı artırma veya dengelemede ortam da tamamıyla etkilidir; başka çocuklarla irtibatı olan çocuklar daha az utangaçtırlar. Çocukların utangaç olma nedenlerinden biri de büyüklerin sürekli onları dost, arkadaş, tanış ve yabancılar karşısında bir söz söyleme ve harekette bulunmadan alıkoymaları ve göz, dudak ve parmaklar ile tehdit edici bir şekilde işaret ederek onları susmaya zorlamaları ve de bir söz söylemeleri halinde bir şekilde bastırmalarıdır. Neticede çocuklar kınama ve dalga geçme tehlikesinden korunmak ve büyüklerin rızasını kazanmak için susmak ve başı öne eğmekten başka bir yol olmadığını teşhis etmektedir. Elbette gençlik döneminde de bu meselenin baş göstermesi muhtemeldir. Bunun etkenleri aşağıdaki maddelerle özetlenebilir:

1- Çekingen şahıs kendine ve yeteneklerine yönelik kuşku duyar. Bu yüzden hiç kimsenin kendisine bir değer vermediğini zanneder (kendini yersiz tahkir etmek).

2- Çekingen şahıs cesaretten yoksundur (bu nedenle çekingen şahıs tanımında bunun cesaretten yoksun olan kimse olduğunu söylemişlerdir) ve başkaları tarafından alaya alınmaktan kaygılanır. Birçok araştırmacı çekingenliğin asıl kökünün toplumsal korku ve ıstırap olduğu kanısındadır.[6]

3- Bazı cismanî ve derunî kusurlar büyütülür.

4- Bazı bireyler alçakgönüllülüğü yanlışlıkla çekingenlik ile eşdeğer saymakta ve onu bir değer görmektedir. Onlar kendilerini çekingen göstermekle alçakgönüllü görünmek istemektedir. Oysaki tevazu ve alçakgönüllülük tıpkı hayâ gibi erdemdir ama yersiz utanma ise bir tür kusur ve noksanlıktır. Alçakgönüllü şahıs kendinden haberdardır ama çekingen birey ise vehme dayalı hayallerin tutsağı olup kendini yanlış değerlendirmelerin kurbanı yapmaktadır.

5- Yersiz telkinde bulunmak; bir şahsın tip ve şeklinin itici ve çirkin olduğunu, kusur ve noksanlık taşıdığını kendine telkin etmesi ve bu yüzden kendini gözlerden uzak tutması, toplumda yer almaktan sakınması, başkalarının kendine baktığında kaygılanması ve hızla topluluktan çıkması buna bir örnektir.

6- Köşeye çekilmeye ve toplumdan uzak kalmaya neden teşkil eden şahsın öz güven ve ümidinin olmaması.

7- Bazen utanmanın nedeni kendini büyük görme olabilir. İnsan bazen kendi için sahte bir şahsiyet üretir ve bunun neticesinde kendinden yersiz beklentiler içine girer.

Son nokta: Utanma ve çekingenlik hiçbir zaman insanın güçsüzlüğüyle eşdeğer değildir. Genellikle bireyler güçsüz olduklarını düşünürler. Oysaki bu gerçekte böyle değildir. İnsan kabiliyet ve yeteneklerini tanımalı ve kendi davranış ve hareketlerini aşırı ve olağanüstü bir şekilde kontrol etme, kendini başkalarıyla kıyaslama, kendini büyük veya küçük görme, yalnızlık hissi ve dışlanmak, alaya alınmak ve kabul görmemek korkusu gibi utanmanın ortaya çıkmasındaki etkili nedenleri öğrenmeli ve onları yaşam sahnesi ve zihin atmosferinden silmelidir.      


[1] Mizanu’l-Hikme, c. 2, s. 718.

[2] Kısas, 25.

[3] İslam ve Terbiyet-ı Kudekan, s. 216-221.

[4] Âli İmran, 104.

[5] Bkn: Efruğ, Ğulam Ali, Revanşinasi-i Kemruyi, Defter-i Neşr-ı Ferheng-ı İslamî; Hakcu, Muhammed Hasan, Necat Ez Kemruyi, Merkez-ı Ferheng-ı Ensaru’l-Mehdi.

[6] Efruğ, Ğulam Ali, Revanşinasi-i Kemruyi, s.15.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar