Please Wait
9672
İmam Ali b. Ebu Talip’in (a.s) oğlu İmam Hasan (a.s), mübarek Ramazan ayının 15. gecesinde hicretin üçüncü yılında Medine’de dünyaya gözlerini açtı. 37 yaşındayken ona İmam Ali’nin halifesi ve (a.s) varisi olarak biat edildi. İmamet dönemi altı ay üç gün sürdü. Ondan sonra oluşan bazı özel etken ve şartlardan dolayı hicri 41. yılda Muaviye ile sulh ederek Medine’ye döndü ve orada on yıl yaşadı. Nihayet Muaviye’nin plan ve entrikaları sonucu hanımı tarafından (Eş’as Kendi’nin kızı) şehit edildi ve Baki Mezarlığında büyükannesi Fatıma binti Esed’in yanına defnedildi.
Dost ve düşmanların itiraf ettiği bir gerçek şu ki o üstün ahlak ve fazilet açısından kâmil bir insandı. Resulullah’a (s.a.a) yakınlığı, Peygamber’in (s.a.a) ona olan ilgi ve muhabbeti, birçok konuda Peygamber’e (s.a.a) benzerliği, tathir ayetinin ve Kesa hadisinin tanıttığı kişilerden biri oluşu, mübahele olayında Peygamber’in (s.a.a) yanında bulunması, tevazu ve cömertliği, çok ibadet etmesi, kardeşi (İmam Hüseyin (a.s)) ile birlikte cennet gençlerinin efendisi olması onun en belirgin özellik ve hususiyetlerindendir.
Cennet gençlerinin efendisi olan İmam Hasan (a.s), Abdi Menaf oğlu Haşim oğlu Abdul Muttalip oğlu İmam Ebu Talip oğlu Ali’nin (a.s) oğludur.[1]
Ehlisünnet ve Şia arasında meşhur olan rivayete göre[2] İmam Hasan (a.s), mübarek Ramazan ayının 15. gecesinde hicretin 3. yılında Medine’de doğmuştur.[3] İmam”ın doğumunun Şaban ayında olduğunu zikreden zayıf rivayetler de mevcuttur. Büyük ihtimalle bu tarih İmam Hüseyin’in (a.s) doğum tarihi ile karıştırılmıştır.
Künyesi, Ebu Muhammed’dir. Bu künyeyi Peygamber (s.a.a) İmam Hasan’a (a.s) vermiştir. [4] Doğumunun yedinci gününde Hz. Fatıma (s.a), İmam Hasan’ı babasının yanına götürdü. Peygamber (s.a.a) ise ona Hasan adını verdi.
İmam”ın lakapları ise; Sait, Zeki, Mücteba ve Takî’dir.[5]
Peygamber (s.a.a) dünyadan gittiğinde İmam Hasan (a.s) 7 yıl birkaç ay veya 8 yaşındaydı. İmam Ali’den (a.s) sonra İmamet ona ulaştığında ise 37 yaşındaydı.[6]
Şeyh Müfit, İrşat kitabında şöyle diyor: İmam Mücteba’ya (a.s) biat (İmametinin başlangıcı), hicri kırkıncı yılda Ramazan ayının 21’i olan Cuma günü gerçekleşti.[7]
Hz. Hasan”ın imamet dönemi 6 ay 3 gün sürdü ve Hicri 41. yılda Muaviye ile ateşkes imzaladı. Antlaşmadan sonra İmam Hasan (a.s) Medine’ye döndü ve ömrünün son on yılında orada sükûnet etti. Hicri ellinci yılda Peygamber’in (s.a.a) vefat yıldönümü olan Sefer ayının 28. günü 47 yaşında[8] (Eş’as Kindi’nin kızı olan) eşi Cu”de tarafından zehirlenerek şehit edildi.
Bu olay, Muaviye’nin hile ve entrikası ve adı geçen kadını oğlu Yezit b. Muaviye ile evlendirme vaadiyle gerçekleşmiştir. Sonunda İmam (a.s), içtiği zehir ve 40 gün süren hastalığa tahammül ettikten sonra[9] Hak”ka kavuştu ve kardeşi İmam Hüseyin (a.s), gusül ve kefen işlemlerinden sonra kardeşini Cennet’ul Baki’de bulunan büyükanneleri Fatıma binti Esed’in (r.a) yanına defnetti.[10]
Tarihçilerin İmam Hasan (a.s) hakkında zikrettikleri fazilet ve menkıbelerden bazıları şunlardır:
1- İmam Hasan’ın (a.s) adının Allah emriyle belirlenmesi
Cabir b. Abdullah diyor ki: Hazreti Zehra (s.a), Hasan’ı (a.s) dünyaya getirdikten sonra İmam Ali’ye (a.s) şöyle dedi: Onun için bir isim seç. Hz. Ali (a.s) buyurdular: Ben bu çocuğa konulacak isim konusunda Peygamber’den (s.a.a) öne geçmem. İmam Hasan’ın kundakta Hz. Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna getirdiler ve dediler ki; Ey Allah’ın resulü bir isim seç. Peygamber (s.a.a) buyurdu ki: Çocuğa isim koyma hususunda Allah’tan öne geçmem. Sonra Allah Teâlâ, Cebrail’e haber göndererek “Muhammed (s.a.a) çocuk sahibi oldu, ona git ve tebrik et ve ona söyle ki Ali’nin sana nispeti Harun’un Musa’ya olan nispeti gibidir. Öyleyse ona Harun’un oğlunun adını ver.” dedi. Cebrail, Peygamber’e (s.a.a) nazil oldu ve Allah tarafından onu çocuğun doğumu için tebrik etti ve dedi ki: Allah buyuruyor ki: Fatıma’nın çocuğunun adını Harun’un oğlunun ismi ile adlandır. Peygamber (s.a.a): “Harun’un oğlunun adı nedir?” diye buyurdu. Cebrail: “Şibr” diye cevap verdi.
Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: Bizim dilimiz Arapçadır! Cebrail cevap verdi: Onun adını Hasan koy. Peygamber (s.a.a) de onun için Hasan adını beğendi.[11]
2- İmam Hasan (a.s), Cennet gençlerinin efendisi:
Cabir, Peygamber’den (s.a.a) şöyle naklediyor: Cennet gençlerinin efendisini görmek isteyen, Ali (a.s) oğlu Hasan’ın cemaline baksın.[12]
3- İmam Hasan’ın heybet ve azameti, Peygamber’in (s.a.a) heybeti ve azametidir.
İbni Ali Rafiî babasından, o da Ebu Rafiî kızı Zeynep’ten naklediyor: Hazreti Fatıma (s.a), iki oğlu Hasan ve Hüseyin (a.s) ile Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna vardı … ve dedi ki: “Bu ikisi sizin oğlunuzdur. Öyleyse onlara sizden yadigâr kalacak ve irs kalacak bir şeyler öğretin.” Peygamber (s.a.a) onlar hakkında şöyle buyurdu: “Hasan bendeki heybet ve azamete sahip Hüseyin de bende olan cesaret ve cömertliğe sahipdir.” Bu rivayeti teyit edici bir rivayet de Muhammed b. İshak’ın naklidir. Resulullah’tan (s.a.a) sonra hiç kimse şeref ve itibarda Hasan b. Ali”ye (a.s) ulaşmamıştır. O diyor ki: Ben Mekke yolunda şahsen şahit oldum ki İmam Hasan (a.s) merkebinden indi ve yaya olarak yoluna devam etti. Yol arkadaşlarının tamamı hatta Sa’d b. Ebi Vakkas bile bineğinden inerek İmam (a.s) ile birlikte yürüdüler. [13]
4- İmam Mücteba (a.s) halkın Resulullah’a (s.a.a)’a en çok benzeyeni idi
Enes ibni Malik’ten nakledildiğine göre, hiç kimse Allah Resulü’ne (s.a.a) Hasan b. Ali’den (a.s) daha çok benzemezdi.[14]
5- Allah Resulü’nün (s.a.a) İmam Mücteba’ya (a.s) olan aşırı sevgisini açığa vurması
Sahih’i Müslim kitabındaki rivayete göre, Allah Resulü (s.a.a) İmam Hasan (a.s) hakkında şöyle buyuruyor: “Ben Hasan’ı seviyorum, Allah”ım! Sen de her kim onu severse sev.”[15]
Bera’ b. Azib’den nakledilen diğer bir rivayette şöyle diyor: Ben, Hasan’ın Allah Resulü’nün (s.a.a) omuzlarındayken Hazretin şöyle buyurduğunu gördüm: “Allah”ım! Ben onu (Hasan’ı) seviyorum, sen de onu sev.”[16]
6- İmam Hasan’ın (a.s) züht ve ibadeti
Emali kitabında şöyle nakil olunmaktadır: İmam Mücteba (a.s) kendi zamanında halkın en abidi, zahidi ve faziletlisiydi. Hac için yola çıktığında yaya gider hatta bazen yalın ayak ile hacca giderdi. İmam Hasan (a.s) ölümü yâd ettiğinde ağlar ve kabir ve kıyameti andığında ise gözünden gözyaşları dökülürdü.[17]
7- Allah yolunda bağış ve cömertliği
İmam Mücteba (a.s) cömertlik ve bağış ehliydi. Halk arasında bu özelliğiyle meşhurdu. Bu konuda birçok rivayet gelmiştir. Bihar’ul Envar’ın sahibi Allame Meclisi, Hilliyetul-Evliya’dan şöyle nakleder: İmam Hasan (a.s), iki defa tüm varlığını Allah yolunda ihtiyaç sahipleri arasında dağıttı.[18]
8- Fakirlere karşı tevazu ve sevgisi
İbni Şehri Aşub, El-Fünun kitabında Ahmet Müeddip’ten ve Nizhetul-Ebsar’da ibni Mehdi’den naklediyor ki: İmam Hasan (a.s), bir yerden geçiyordu. Fakirlerden bir gurubun yerde oturduğunu, sofralarında bir miktar ufalanmış kuru ekmek olduğunu ve onu yediklerini gördü. Hazreti davet ederek kuru ekmekten meyletmesini söylediler. İmam (a.s) da bineğinden inerek onların yanına oturdu ve kuru ekmekten yedi. Hazret’in vücudunun berektiyle ekmek o kadar çoğaldı ki herkes ondan yedi ve doydu. Yemekten sonra İmam Mücteba (a.s), onları kendi evine davet ederek ağırladı ve …[19]
Ehli Beyt’in ve İmam Hasan’ın menkıbeleri ve faziletlerini anlatan bu rivayetin benzerleri ve onlarca Kur”an ayeti mevcuttur.[20] Biz o Hazret’in hakkında bu kadarıyla yetiniyoruz. İmam Hasan’ın (a.s) şahsiyeti hakkında Onun Ehli Beyt’ten olması yeterlidir. Onlar öyle kimseler ki Allah, bütün kötülükleri (pislikleri) onlardan uzak kılmış ve onları pak ve tertemiz(mutahhar) kılmıştır.[21] Ayrıca Allah Resulü (s.a.a), Ehlibeyt ile birlikte Necran Hıristiyanları ile mübahele etmiştir.[22]
[1] Tehzib’ul Ahkam, 6.c, 40.s.
[2] A’lamul Vera, 1.c, 206.s.; Sulh’ul-İmamil-Hasan (a.s), 25.s.
[3] Cafer Murtaza El-Amili, El-Hayatus-Siyasiye lil-İmamil-Hasan (a.s), 9.s
[4] Seyit Muhsin, Emin, A’yanuş-Şia, 1.c, 567.s.
[5] Sulhul-İmamil-Hasan (a.s), 25.s.
[6] A’lamul-Vera, 1.c, 206.s.
[7] A’yanuş-Şia, 1.c, 207.s. Şeyh Müfit’in İrşat kitabından naklen
[8] A’yanuş-Şia, 1.c, 567.s. Şeyh Müfit’in İrşat kitabından naklen
[9] A’yanuş-Şia, 1.c, 576.s
[10] A’lamul-Vera, 1.c, 207.s.
[11] A’lamul-Vera, 1.c, S. 207-211
[12] a’lamul-Vera, 1.c, 211.s.
[13] A’lamul-Vera, 1.c, 212.s.
[14] Bihar’ul-Envar, 43.c, 340.s.
[15] Bihar’ul-Envar, 37.c, 74.s.
[16] Bihar’ul-Envar, 37.c, 74.s.
[17] Emali, Şeyh Saduk, 179.s.
[18] Bihar’ul-Envar, 43.c, 340.s.
[19][19][19] İbni Şehri Aşub, El-Menakib, 4.c, 24.s.
[20] Bakınız: Fezail’ul-Hamse mines-Sihahis-Sitte, Firuz Abadi
[21] Bakınız: El-Mizan, Numune ve … tefsirlerinde Tathir ayetinin tefsiri.
22] Tathir ayetinin tefsiri ve Mübahele hakkındaki kitaplar.