Gelişmiş Arama
Ziyaret
6406
Güncellenme Tarihi: 2010/12/05
Soru Özeti
Cennet nimetleri bıktırıcı değilse, cennet ehli bir lezzeti bırakıp başka bir lezzete nasıl yönelebilirler?
Soru
Cennet nimetleri bıktırıcı değilse, cennet ehli bir lezzeti bırakıp başka bir lezzete nasıl yönelebilirler?
Kısa Cevap

Bu sorunun kaynağı galiba dünyanın özellikleriyle ahiret meselelerinin birbirleriyle mukayese edilmesi ve dünyanın özelliklerinin ölçü kabul edilmesidir. Eksiklik, kusur, hastalık, zayıflık ve yokluk bu aleme aittir. Halbuki ayet ve rivayetlere göre ahiret aleminin özellikleri bu dünyanınkiyle muvafık değildir.

Bir lezzeti bırakıp (eğer cennette bırakmak varsa) başka bir lezzete yönelmek o nimetten yorulduğu için değil, nimetlerin taze ve çeşitli olmasından dolayıdır. Cennet, bütün peygamberlerin ve müminlerin isteklerinin kemalidir. Emir-ül Müminin’in deyimiyle cennet hakkında senin için anlatılanlara kalp gözüyle bakarsan, dünyada olanları -her ne kadar yeni ve güzel olsalarda- kalbinden silersin.

Cennetlik insan hep canlıdır, zira daima çeşitli tecelliler görmektedir. Cismani tecelliyattan ilahi rızvana yükselmiş ve hakkın rububiyetinin dergahında yaratılışın temaşasına koyulmuştur.

Bir başka nokta şudur: Cennetlik bir insan için asıl lezzet, şu anda yaratıcısının misafiri olması ve O’nun sofrasında oturmasıdır. Yani o hakikatle bağlantısını kurmuştur. Bu yüzden yorulmanın manası yoktur.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun kaynağı galiba dünyanın özellikleriyle ahiret meselelerinin birbirleriyle mukayese edilmesi ve dünyanın özelliklerinin ölçü olarak alınmasıdır. Eksiklik, kusur, hastalık, zayıflık ve yokluk bu aleme aittir. Oysa ahiret alemi, ayet ve rivayetlere göre bu dünyanın özellikleriyle muvafık değildir. Cennette yokluk ve eksiklik olmaz. Dolayısıyla onun lezzeti daimidir, değişme ve bozulma diye bir şey söz konusu değildir. Allah-u Teala buyuruyor: ‘Şüphe yok ki ahiret yurdunda gerçek yaşayış vardır.’[1] Demek ki ahiret alemi ve ona ait her şey hayat ve yeniliktir. Cennetlik insan hep canlıdır, zira daima çeşitli tecelliler görmektedir. Cismani tecelliyattan ilahi rızvana yükselmiş ve hakkın rububiyetinin dergahında yaratılışın temaşasına koyulmuştur. Bu yüzden bir lezzeti bırakıp başka bir lezzete yönelmek nimetten yorulduğu için değil, lezzetin tazeliği ve nimetlerin canlı ve çeşitli olmasından dolayıdır.

Cennet, o yüce ebedi yer, bütün peygamberlerin ve müminlerin isteklerinin kemali, daha genel bir ifadeyle bütün muvahhidlerin arzusudur.

Hz. Ali (a.s) bir hutbesinde cennetin özelliklerini şöyle anlatmaktadır: ‘Cennet hakkında senin için anlatılanlara kalp gözüyle bakarsan dünyaya ait olan her şeyi -her ne kadar güzel ve çekici, istekleri nefsani ve hoşa giden şeyleri insana çekici gelse de- kalbinden silersin. Irmakların kenarındaki ağaçların hareketleri, yapraklar birbirine değerken çıkardıkları güzel sesleri ve miskten tepelere gizlenmiş ağaçların kökleri üzerinde düşünürsen kendinden geçersin. Taze ve sağlam dallara asılmış yaş ve yeni inci salkımları, dallarda ve goncalarda kolaylıkla koparılabilen ve herkesin isteğine göre ulaşılabilen rengarenk meyvelerde aynı şekildedir. Cennet ehlinin sarayları, temiz ve saf bal, arıtılmış şerbetler dolaştırılır. Cennettekiler öyle kimselerdir ki ebedi mekanlarına yerleşinceye kadar hep ilahi inayetlere mazhar olurlar. Orada burada olmaktan kurtulurlar. Öyleyse ey (sözlerimi) duyan bil ki, tasavvur ettiğin güzel manzaralara ulaşmak için gönlünü meşgul etsen cennete gitmek için can verirsin. Ve buradan hemen kalkarak gidip kabiristana komşu olmak istersin ve dünyayı kalbinden silersin.[2]

Bir diğer nokta da şudur, cennet, müminlerin Allah’la yaptıkları muamelenin sonucunda onlara verilmiş bir müjdedir.

Cennetlik bir insan için asıl lezzet, şu anda yaratıcısının misafiri olması ve O’nun sofrasında oturmasıdır. Yani o hakikatle bağlantı kurmuştur. Bu yüzden yorulmanın bir manası yoktur. Dünyada nikahın, yenilen lezzetli yemeklerin ve güzel içeceklerin lezzet ve etkilerinin zayıflayıp yokolması bu alemin eksikliğinden dolayıdır. Bu dünyada eksiklik olmadığını varsayarsak güzellik ve neşesi kötü hale dönüşmeycek ve her ne lezzet ve eğlencesi olsa hiç bir kusur, bıkkınlık ve eksiklik olmadan ebedi olacaktır; Kur’an bir ayette sanki buna cevap vererek şöyle buyuruyor: ‘Orada ebedi olarak kalırlar ve oradan ayrılmak da istemezler.’[3] Yani cennet ehli değişimi istemezler ve cennet onlar için yorucu değildir.


[1] -Ankebut/64.

[2] -Nehc-ul Belağa, 165. hutbe

[3] -Kehf/108.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar