Gelişmiş Arama
Ziyaret
7892
Güncellenme Tarihi: 2013/08/26
Soru Özeti
Tevatürün iddia edildiği veya sahih senetlerle nakledilen hadislerin metnininin gulat ve müfevvizeler tarafından uydurulma ihtimali var mıdır?
Soru
Sn. Kediver bir yerde, ‘Hidayet İmamlarının (a.s) insanüstü faziletleri hakkında gelen rivayetlerin tevatür haddinde olduğu iddiaları geçerli değildir, zira ravilerin bazı yerlerde yalan üzerine birleşmeleri muhtemeldir.’ diye yazmaktadır. Buna göre tevatür veya sahih senetlerle nakledildiği iddia edilen hadislerin metninin gulat ve mufevvize tarafından uydurulma ihtimali var mıdır?
Kısa Cevap

1. Gulat ve müfevvizeler çeşitli dönemlerde alimlerin bazı rivayetlerinde değişiklik yapıp hadis uydurmuş olsalarda, hadis kitaplarında yapılan eleme sonucunda bugün rivayetler mecmuası olarak elimize ulaşanlar takriben temiz mecmualardır. Kaldı ki guluvun ölçüsü elimizde olduğu için, guluvcu hadisleri (sahihde olsalar) diğerlerinden ayırmak zor bir iş değildir.

 

2. İlk dönem alimlerin bazı kimseleri guluv diye niteledikleri şeylere itimat olmaz, zira bu ithamdan Ehl-i Beyt’in (a.s) en büyük öğrencileride nasiplerini almışlardır.

 

3. Mütevatir hadisin tarif ve şartları dikkate alındığında, onların uydurulma ihtimali imkansızdır. Tevatür iddiasıyla gerçek tevatür arasında fark vardır.

 

4. Ehl-i Beyt’in (a.s) vasıfları hakkındaki birçok hadis ve ziyaretler (Camiay-ı Kebire gibi) guluv ve tefviz konusunda çok katı olan kimseler tarafından rivayet edilmiştir. Öyleyse Ehl-i Beyt’in (a.s) insanüstü faziletleri sırf rivayet ve ziyaretlerde gelmiş diye hemen, onları guluvcular uydurmuş, demiyelim.

 

Ayrıntılı Cevap

Asıl soru şudur: Gulat ve müfevvize gibi gruplar, tevatür veya sahih senetlerle uydurma rivayetlerini Şii kitaplarına sokabilmiş midirler? Eğer bunu yapabilmişlerse rivayet kitapları ve mecmuaları bu düşüncelerden ne kadar etkilenmiştir?

 

Her şeyden önce kimlere gulat ve müfevvize denildiğini, insanların guluv ve tefviz diye nitelenmesindeki değişik görüşlerin neler olduğunu bilmek gerekir. Daha sonra mütevatir hadisin ne manaya geldiğini, günümüzde rivayet mecmualarının uydurma hadislerden ne kadar temizlendiği konusunun bir değerlendirilmesi yapılmalıdır.

 

Gulat, Masum İmamlar hakkında (a.s) saçma sözler söyleyen, Onları (a.s) Allah’lık seviyesine çıkaran veya Allah’ın Onlarda hulul ettiğine inanan Şii fırkalarındandır.[1]  

 

Müfevvize: Tarih boyunca, Ehl-i Sünnetteki Mutezili gibi çeşitli gruplara müfevvize denmiştir. Merhum Allame Mamakani, ‘Mikyas-ul Hidaye’de müfevvize için dokuz mana saymıştır. Ancak onlardan yedisinin manası sahih ve yalnızca ikisi için bozuk müfevvize hükmü verilebilir.[2] O iki mana şunlardır: 1- Allah’ın Resul-i Ekrem’i (s.a.a) yarattıktan sonra alemin işini O’na (s.a.a) daha sonrada Hz. Ali ve diğer İmamlara (a.s) havale ettiğine inanma, 2- Mubahçılığa, yani kulların önünde herhangi bir engel olmadığına ve istedikleri her ameli yapabileceklerine inanma.

 

Ancak iş bu kadarda kolay değildir; Şii tarihi boyuncada guluv ve tefvize inanan kimselerin olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır. Öyleki çağdaşlar, eskilerin bazı kimselere guluvcu ve tefvizci demeleri konusunda çok dikkat edilmesini gerektiğini söylemekteler. Merhum Mamakani şöyle diyor: ‘Bir çok kişi, gulat olmamasına rağmen onlara gulat denmiştir. Öyleyse bu konuda çok dikkatli olmak ve araştırma yapmak gerekir.’[3] Yine şöyle diyor: ‘Birine tefviz ithamı verildi diye onu itibardan düşürmek doğru değildir, zira o tefvizin sahih kısmına inanmış olabilir.’[4]

 

Merhum Hairi, ‘Müntah-al Mekal’de şöyle diyor: ‘Eskilerin çoğu, özellikle Kum’luların ve İbn-i Gazairi’nin ölçüleri değişik olduğundan Masumların (a.s) hakkında bu ölçüden çıkanlara gulat diyorlardı. Örneğin, Peygamberin (s.a.a) sehvi (yanılgıyı) ve kasıtsız hatası olduğunu kabul etmeyenleri gulat sayıyorlardı (ki belkide günümüzde kimse Peygamberin (s.a.a) sehvine inanmamaktadır). Aksine onlar için tefvize inanmaktalar...’[5]

 

Şeyh Müfid’in söylediğine göre, Merhum Şeyh Saduk, Peygamberde (s.a.a) sehvin olmadığına inanların gulat olduğunu söylüyordu.[6] Bu açıdan bakıldığında belkide çoğumuz gulatız! Örneğin, Şeyh’in ve Keşşi’nin güvenirliğini teyit ettikleri ve çok yücelttikleri[7] Davud b. Kesir-ur Rakkiy’e gulat diyenler vardı. İbn-i Ğazairi şöyle diyor: ‘Onun bozuk bir görüşü vardır, yani gulattandır.’[8] Veya Necaşi’nin hakkında ‘o, şeyhlerin büyüklerinden ve sıkadır’ dediği Muhammed b. İsa b. Ubeyd’i, kendisine guluv ithamında bulunulduğu için İbn-i Babeveyh Kummi, Nevadir-ul Hikme adlı rical kitabında onu getirmemiş ve rivayetlerini kabul etmemiştir.[9] Merhum Tusteri diyor ki: Kumlular, Muhammed b. Urme’nin gali olduğunu duyduklarında onu öldürmek istemişlerdi, ama onun akşamdan sabaha kadar ibadet ettiğini görünce bu düşüncelerinden vazgeçtiler.[10]   

 

Demek ki, guluv veya tefviz inancına sahip oldukları söylenen kimselerin bu töhmetten beri oldukları söylenebilir. Eğer sadece guluv veya tefviz töhmetinden dolayı onları dışlarsak, o zaman ilmi çalışmadan yoksun ve gerçek dışı bir iş yapmış, dolayısıyla ravilerin sayılarını azaltmış olacağız. Sonuçta da Şiinin birçok mirası yokolacak ve bir kenara bırakılacaktır.

 

Mütevatir haber: Mütevatir haber, ravileri her tabakada öyle bir haddeler ki, normalde bir yalan üzerinde anlaşmaları imkansız olan ve verdikleri haberin doğruluğuna dair ilim elde edilen habere denir.[11] Mütevatir hadis için birçok şart zikredilmiştir. Abdulhadi el-Fazli’inin dediği gibi ona dayanarak diyebiliriz ki: ‘Mütevatir haberi duyanın elde ettiği ilime zaruri ilim (düşünmeden elde edilen bilgi) denir, nazari (düşünerek elde edilen bilgi) değil.’[12] Öyleyse mütevatir hadisin bütün şartlarını taşıyan hadisleri gulat ve müfevvizelere nasıl nispet verebiliriz? Mütevatir hadisin bütün şartları göz önüne alındığında yalan üzerine anlaşmanın imkansız olduğu görülecektir. Evet, mütevatir hadisten maksat manevi mütevatir olsa o zaman bir yönü olabilir, ama 1937. sorudaki hadislerin elenmesi hakkındaki konulara dikkat edilirse görülecektir ki bizim bütün rivayet mecmualarımızda, önce Masum İmamların (a.s) kendileri tarafından, sonra Ehl-i Beyt’in (a.s) ilminin öğrenci ve mühaddsileri[13] tarafından defalarca elenmiştir. Merhum Saduk, guluv konusunda o kadar katı idi ki, daha öncede söylendiği gibi Peygamberin (s.a.a) sehvini inkar edenleri bile guluvculardan sayarken, nasıl olur guluvcuların rivayetlerinin sadece bizim kitaplarımıza girdiği iddia edilebilir veya Kum’luların Merhum Berki’yi (Kafi’den önce yazılan ‘Mahasin’ adlı kitabı vardır) sadece zayıflardan naklettiği için Kum’dan çıkarıyorlar,[14] ama aynı Kum’lular Ehl-i Beyt’in (a.s) faziletleriyle dolu Ziyaret-i Camiay-ı Kebire’yi nasıl nakledebiliyorlar? Bu ziyareti bazı habersizler guluvculara nispet veriyorlar. Marhum Saduk’un naklettiği bu ziyaret, Masum İmamların (a.s) faziletleri kemalleri ve sıfatlarıyla doludur.[15]           

 

Öyleyse,

 

1) Kendilerine guluv töhmeti vurulan Ehl-i Beyt’in (a.s) birçok ihlaslı öğrencisini, sırf böyle bir töhmet vuruldu diye onlara gulat veya müfevvize diyemeyiz ve rivayetlerini bu grupların rivayetlerinden sayamayız.

 

2) Böyle uydurmalar mütevatir hadislerde (lafzi) asla yoktur.

 

3) Rivayet kitaplarımız Masum İmamlar (a.s) ve öğrencileri tarafından defalarca uydurmacılardan ve yalan rivayetlerinden temizlenmiştir. Evet, alimlerin ve müçtehitlerin henüz tam olarak güvenmediği rivayetler vardır, ancak bu, uydurmacıların hadislerinin rivayet kitaplarımızda çok olduğu manasına gelmez. Kısacası guluv için ölçü elde olduğu sürece guluv hadislerini (sahihte olsalar) guluv olmayanlardan ayırmak zor bir iş değildir.

 

Şimdiye kadar söylenenler, şu soruya göreydi: Tevatür iddiası olunan veya sahih senetlerle nakledilen hadislerin metninde gulat ve müfevvizeler tarafından uydurulma ihtimali var mıdır? Ama Sn. Kediver’in sözü galiba başka bir noktaya işaret etmektedir; o da şudur: Hidayet İmamlarının (a.s) insanüstü faziletleri hakkındaki rivayetlerin tevatür iddiaları geçerli değildir, zira gulat ve müfevvizelerın hileleri gözönüne alındığında ravilerin yalan üzerine anlaşabilme ihtimali vardır. Ve böyle bir ihtimal tevatürün oluşmasına engeldir. Çünkü tevatürün şartlarından biri ravilerin yalan üzerinde anlaşma yapmamalarıdır. Şimdiye kadar söylenenler gözönüne alındığında bununda cevabı bilinecektir. Zira birincisi, gulat ve müfevvizelerin doğru manaları göre alınırsa onların sayısı oldukça azalmaktadır. İkincisi, rivayet metinlerinin çeşitli şekillerde temizlendiği gözönüne alındığında, tevatür haddinde hadis uydurabilecek çoklukta gulat ve müfevvizelerin olma ihtimali neredeyse imkansız ve gayrı makuldur. Ve öylesine zayıftırki akıl ve mantık ona itina etmemektedir. Ravilerin yalan üzerine anlaşma ihtimali akla yatkın olursa tevatüre engel olur, yoksa asılsız ve temelsiz ihtimaller üzerine olduğu zaman değil.


 

[1] -Muhammed Cevad Meşkur, Ferheng-i Fırak-ı İslami, s.344.

[2] -Mamakani, Telhis-u Mikyas-il Hidaye, s.149-151.

[3] -a.g.e, s.152

[4] -a.g.e, s.152

[5] -Munteh-al Mekal, c.1, s.77, Mikyas-ur Ruvat (Seyfi Mazenderani), s.238.

[6] -Şeyh Müfid, Tashih-il İtikadat, s.135, Dar-ul Müfid baskısı, Beyrut.

[7] -Keşşi, Rical, s.402; Rical, Tusi, s.336.

[8] - Gazairi, Rical, c.1, s.58.

[9] - Necaşi, Rical, s.245, Muhammed b. Ahmed Yahya’nın Yaşamı, Davudi baskısı.

[10] -Kamus-ur Rical, c.1, s.66, 68.

[11] -Muhammed Yusuf Hariri, Ferheng-i Istılahat-ı Hadis, s.114.

[12] -Şeyh Abdulhadi el-Fazlı, Usul-ul Hadis, s.71-77

[13] -Kuleyni, Saduk, vb. muhaddisler.

[14] -Üstad Cafer Subhani, Kulliyatun Fi İlm-ir Rical, s.275

[15] -Telhis-u Mikyas-il Hidaye, Üstad Gaffari’nin dipnotları, s.154.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar