Gelişmiş Arama
Ziyaret
5167
Güncellenme Tarihi: 2012/03/18
Soru Özeti
Abdullah’ın Abdulmüttalip tarafından kurban olarak adanması akıl ve mantıkla çelişmez mi?
Soru
Bismillahirrahmanirrahim; Benim için Abdullah’ın Abdülmuttalip tarafından kurban olarak adanması anlaşılması ve kabullenilmesi zor bir şey. Gerçekten bu aklın ve mantığın kabullenebileceği bir şey mi?
Kısa Cevap

Tarihi nakiller göz önüne alındığında önceki dinlerde ve ümmetlerde adak ve kurban ritüellerinin farklı ve çeşitli şekillerde gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bunlardan biride insanın kurban edilmesiydi. İslam dini bunu kaldırarak sadece hayvan kurban edilmesine izin verdi.

Aklın, fıtratın ve mantığın kabul ettiği desturları yerine getirmek gerçek imanın nişanesidir. Bunun yanında ilahi desturlara amel etmek kişisel bir tarzın taraftarlığını yapmak değil ki yadırgayalım. Örneğin Allah Teala’nın peygamberi İbrahim (a.s)’ı kendi evladını kurban etme desturuyla sınamasını o dönemin insanlarının yobaz ve bağnaz görüşleriyle denk görmek doğru olmayacaktır. Allah’tan uzaklaşan bu toplumlar evlatlarını put için kurban etmekte, açlık korkusundan ve kız erkek çocuklar arasında fark koyarak onları katletmekteydiler.  Hatta bazı müşrikler kız çocuklarını diri diri gömmekteydiler. Doğal olarak bu vahşete kurban ve adak gibi kutsal  değerlerin adını vermek yanlıştır.

Özet olarak Abdullah’ın Abdülmuttalip tarafından kurban olarak adanması zahiren akıl ve mantıkla çelişen bir olgudur. Ancak bu olayın ilham sonucu ortaya çıkmış ilahi bir sınama olma ihtimali göz ardı edilmemiş ve buna binaen yadırganmamıştır. Aksi taktirde İslam peygamberi Muhammed (s.a.a):«أَنَا ابْنُ الذَّبِيحَيْن‏» ‘Ben iki kurbanlığın oğluyum’ (İsmail ve Abdullah) diyerek iftihar etmezdi. Zira Abdülmttalip’in bu olaydaki tutumu da  bu görüşü onaylar niteliktedir. Çocuklarını diri diri gömen bir toplumda yeni doğmuş bir çocuğun yaşaması için yüz deve kurban etmek cahiliye vahşetine verilebilecek en doğru  cevap olmuştur.

Ayrıntılı Cevap

 ‘Kurban etme’ terim olarak dini bir merasime verilen addır. Ama sözlük anlamında ‘kurban’ Arapçada «قُرب» ‘kurb’ kökünden gelen yakınlaşma anlamında bir kelimedir.[1] Bu kelimenin anlamı bizlere kurban etmekle Allah yakınlaşma gayesi taşındığını göstermektedir. Başka bir tabirle ‘kurban etme’ belirli bir çerçevede İnsanın Allah Teala’ya yakınlaşma kastıyla fedakarlıkta ve bağışta bulunmasıdır.

Tarihi nakiller göz önüne alındığında önceki dinlerde ve ümmetlerde adak ve kurban ritüelleri farklı ve çeşitli şekillerde gerçekleştiriliyordu.[2] Örneğin Habil ve Kabil elde ettikleri mahsulü Allah Teala’ya yakınlaşma kastıyla kurban etmişlerdir.[3] Bu hadise Kuran’ı Kerimde şöyle geçer: “(Ey Muhammed!) Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini hak olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti.”[4]

İslam öncesinde insanda kurban edilmekteydi.[5] İslam dini bunu kaldırarak kurban etme merasiminin aslını kabul edip sadece eti helal hayvanların kurban edilmesine izin verdi. Bu ameli Haç merasiminin bir parçası olarak Kurban bayramı günü amellerinden biri karar kıldı.

Şimdi gelelim Allah Resulü Muhammed Mustafa (s.a.a)’in dedesi hakkında nakledilen hadiseye: Bu kıssa Allah Resulünün babası olan Abdullah’ın Abdülmuttalip tarafından kurban edilmek için nezredilmesi olayı ve bu konuda İslam peygamberi Muhammed (s.a.a):«أَنَا ابْنُ الذَّبِيحَيْن‏»[6] ’Ben iki kurbanlığın oğluyum’ (İsmail ve Abdullah) hadisidir. Tarihçiler ve muhaddisler bu rivayeti küçük farklarla nakletmişlerdir.

Öncelikle Abdülmuttalib’in oğlu Abdullah’ı kurban olarak nezretmesi hakkında birkaç noktaya değinmekte fayda var:

  1. Abdülmuttalib’in davranışından anlaşılan İbrahim (a.s)’ın şeriatında bunun haram olmadığı yönündedir.[7] Bir diğer tabirle önceki şeriatlarda böyle bir nezrin haram olduğu veya caiz olmadığı yönünde bir veri bulunmamaktaydı.
  2. Zahiren bu eylem Abdülmuttalib’e hastı ve ona ilham olmuştu.[8]
  3. Abdülmuttalib Hz. İbrahim (a.s)’in dinine tabi iyi bir mümindi. Öyle bir imana ve teslimiyete yetişmişti ki heybeti ‘Ebrehe’yi korkuya düşürmüştü. Halkı üstün ahlaka davet etmekte ve aşağılık işlerden alı koymaktaydı. İbrahim (a.s)’ın arkasından dosdoğru giden birisinin böyle bir sınamaya tutulması tabii değil midir? Sahip olduğu azametli ruhun ve imanının aşikar olması için Allah böyle bir adakta bulunmasını ona ilham etmiştir. Diğer taraftan ise çocuklarını diri diri gömen bir toplumda yeni doğmuş bir çocuğun yaşaması için yüz deve kurban etmesi cahiliye vahşetine verilebilecek en doğru cevap olmuştur.[9]
  4. İmam Rıza (a.s) konuşmasında Allah Resulünün «أَنَا ابْنُ الذَّبِيحَيْن‏» ‘Ben iki kurbanlığın oğluyum’ sözünü açıklarken şöyle buyuruyor:”Abdülmuttalib kendi döneminde bazı adetleri topluma benimsetmiştir. İslam dini bu adetleri kabul etmiştir. Eğer Abdülmuttalib’in amelinin bir hücceti olmasaydı ve kendi evladı Abdullah’ı İbrahim (a.s)’ın İsmail (a.s)’ı adadığı gibi aynı iradeyle kurban adamasaydı asla İslam Peygamberi bu iki insana nispet vererek ’Ben iki kurbanlığın oğluyum’ diyerek iftihar etmezdi. Allah Teala İsmail (a.s)’ın kurban edilmesine hangi sebepten ötürü razı olmadıysa Abdullah’ın kurban edilmesine de aynı sebepten ötürü razı olmamıştır. Bu ilahi inayetin sebebi Hatem’ul-Enbiya Muhammed Mustafa (s.a.a)’in ve Masum İmamların bu soydan gelecek olmasıydı. Buna binaen kurban kesmek sünnet olup müminler arasında yaygınlaşmıştır…”[10]
  5. Aklın, fıtratın ve mantığın kabul ettiği desturları yerine getirmek gerçek imanın nişanesidir. Bunun yanında ilahi desturlara amel etmek kişisel bir tarzın taraftarlığını yapmak değil ki yadırgayalım. Örneğin İmran’ın eşi karnında taşıdığı çocuğu Allah’ın evinde hizmetçi olması için Beyt’ul mukaddese adıyor.[11] Veya Allah Teala’nın Peygamberi İbrahim (a.s)’ı evladı İsmail’i kurban etmesi için destur veriyor.[12] Bu ilahi sınamaları o dönemin insanlarının yobaz ve bağnaz görüşleriyle denk görmek doğru olmayacaktır. Allah’tan uzaklaşan bu insanlar evlatlarını put için kurban etmekte, açlık korkusundan ve kız erkek çocuklar arasında fark koyarak onları katletmekteydiler. Hatta bazı müşrikler kız çocuklarını diri diri gömmekteydiler. Doğal olarak bu vahşete kurban ve adak gibi kutsal  değerlerin adını vermek yanlıştır.
  6. Bazı nezir ve adakların zahiren akıl ve mantıkla çeliştiği öngörülebilir. Lakin gerekli dikkat gösterilecek olursa bu vakıalarda ilahi sınav ve ilhamlar sonucu özel bir destur ve imtihanın söz konusu olduğu netice olarak ta akıl ve mantıkla çelişen bir durumun ortaya çıkmadığı görülecektir. Doğal olarak bunu zulüm ve haksızlık olarak görmek yanıştır. Bilakis bu vakıaların toplumsal ve sosyolojik etki ve sonuçları göz önüne alındığında insanlık için hayır ve kerametin kapıları aralanmıştır.
  7. İnsanın evladını adamasının önceki semavi dinlerde var olan bir sünnet olduğunu kabul etsek dahi rahmet ve merhamet sahibi Allah Teala’nın toplumların bağışlanma ve affolunma vesilesi karar kıldığını kabul etmeliyiz. Aklı selim toplumsal bir hayır ve maslahat söz konusu olduğu zaman bunu muhakkak edecek sünneti de hayır olarak görmektedir. Örneğin kısasta hayat olduğu gibi ilahi desturların birçok belanın önünü aldığını akli selim kabul etmektedir.

 

 

 

[1] İbni menzur, Muhammed bin. Mekrem, Lisan’ul-arap, 1.c, 662.s, dar’ul-fikr lit-tabaeti ve en-neşri ve tevzih- dar sader, Beyrut, 3.bk, 1414.h.

[2] Kadyani, Abbas, ferhengi camii tarih İran, 1.c, 30.s, intişarat averan, tahran, 6.bk, 1387.ş.

[3] Kuleyni, el-Kafi, 8.c, 113.s, dar’ul-kutub’ul-İslamiye, tahran, 2.bk, 1362.ş; İbni Kesir demeşki, İsmail bin. emir, tefsir Kuran’ul-Azim, 3.c, 75.s, dar’ul kutub’ul-ilmiye, Beyrut, 1.bk, 1419.h.

[4] Maide/27.

[5] Ferahani, Hasan, Kurbani der edyan, fasıl name marifet, 51.sayı.

[6] Allah resulü (s.a.a) den nakledilen «انا ابن الذبیحین » ‘Ben iki kurbanlığın oğluyum’ hadisi hem ehli sünnet hem de Şia kaynaklarında nakledilmiştir. İlk kurbanlıktan kasıt Hz. İsmail (a.s) ikinci kurbanlıktan kasıt Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)in babası Abdullah tır. Kaynaklar: Kummi, Ali bin. İbrahim, Tefsir Kummi, 2.c, 226.s, dar’ul-kitab, kum, 3.bk, 1404.h; Allame Meclisi, Bihar’ul-Envar, 36.c, 47.s, dar ihya-i et-tras el-arabi, Beyrut, 2.bk, 1403.h; Fahreddin Razi, Ebu Abdullah Muhammed ibn. Ömer, Mefatih’ul-Gayb, 26.c, 347.s, dar ihya-i et-tras el-arabi, Beyrut, 3.bk, 1420.h.

[7] Allame Meclisi, Hayat’ul-Gulub, 3.c, 73.s, neşri surur, kum, 6.bk, 1383.ş.

[8] Hayat’ul-Gulub, 3.c, 73.s.

[9] Yusuf Garevi, Muhammed Hadi, Muessetu  Tarih el-İslami, 1.c, 247-248.s, neşr mecmei endişei İslami, kum, 1.bk, 1417.h.

[10] Şeyh Saduk, El-Hisal, 1.c, 57.s, Camii Muderrisin, kum, 1.bk, 1362.ş.

[11] Ali-İmran/35: “Hani, İmran'ın karısı, "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" demişti.”

[12] Saffat/101-102: “Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, "Yavrum, ben rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?" dedi. O da, "Babacığım, emir olunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.”

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar