Gelişmiş Arama
Ziyaret
7076
Güncellenme Tarihi: 2011/04/13
Soru Özeti
Hz. Veliyy-i Asr’da (a.f) kendi zuhurunu bekleyenlerden midir?
Soru
Gaybet döneminde İmam Mehdi’nin (a.f) kendisi de zuhuru bekleyenlerden midir? Bu konuda kaynak ve yazılar verebilir misiniz? Ve bu bekleme nasıldır?
Kısa Cevap

Fereci beklemek, İslamın, özellikle Şii mezhebinin temel rükünlerindendir. Fereci beklemek, bütün dünyada ki eşitsizlik ve sıkıntıların giderilmesi demektir.

Fereci bekleyenler, ahiri zamanda ilahi bir insanın -İslam’da ki adı Mehdi’dir- zuhur edeceğine, zulmü ortadan kaldırıp yerine adaleti yerleştireceğine, bütün dünyada Allah’ın hükümetini hakim kılacağına inanmaktalar. Bütün Peygamberlerle vasileri yaratılışın başlangıcından beri böyle bir arzu içindeydiler. Bu hedefin gerçekleşmesi için çeşitli zahmetlere katlandılar. İnsanlığın kurtarıcısının zuhurunun yakınlaşması için çekmedikleri zorluk kalmadı.

Fereci bekleyenlerden biri İmam Mehdi’nin (a.s) kendileridir. Zira her şeyden önce rivayetlerimizde intizar (beklemek) en üstün ibadet olarak sayılmıştır. Buna göre O mübarek insanın en üstün ibadetten gafil ve mahrum olması düşünülemez, hatta böyle bir şey imkansızdır. Sonra ferec kelimesinin geçtiği rivayetlerde yalnızca müminlerin ferecine değinilmemiştir. İmam-ı Zaman’ın da fereci söz konusudur. Öyleyse İmam-ı Zaman’da kendi zuhurunu beklemektedir.

Dolayısıyla Hz. Veliyy-i Asr’ın (a.s) kendileri de tevhidi düzeni getirmek ve insanlığın saadetinin zeminini hazırlamak için böyle bir günün beklentisi içindedirler.

Ayrıntılı Cevap

İntizar-ı Ferec, intizar ve ferec kelimelerinden oluşmuştur.

‘İntizar’ lugatte, korumak, gözü yolda olmak ve endişe manalarına gelmektedir.[1] Hazır bulunma haline denir. Zıt anlamlısı ümitsizliktir. ‘Ferec’ ise dert, keder ve sıkıntılardan kurtulmaya denir.[2]

İntizar-ı Ferec, Kelam ilminde, hak, barış ve adaletin batıl güçlere karşı başarıya ulaşmasının son arzu ve ümidi, vadedilmiş Mehdi’nin (a.f) eliyle İslami imanın bütün dünyada yayılması, insani değerlerin her yönlü ve tam olarak yerleşmesi, bütün alemde medine-i fazile ve ideal tevhidi toplumun kurulması manasına gelmektedir. İntizar yalnızca bir ümit ve bir arzu değildir. Bu intizarın arkasında amelde vardır.

İntizar-ı ferec kavramında iki yön vardır. Biri bütün varlık aleminden zulüm, şirk ve fesadı kaldırmak yönü, diğeri de tevhide dayalı küresel bir toplum oluşturmak ve adaleti sağlamak yönüdür.

İntizar-ı Ferec’in Önemi

Hadislerde intizar-ı ferec’e özel bir önem verilmiş, intizar’ın faziletine, müntezirin (bekleyenin) görevlerine, intizarın faydalarına ve onun doğru manasına değinilmiştir. Söz konusu hadislerden birkaçını aşağıda getiriyoruz:

1- Resulullah (s.a.a) buyuruyor: ‘İntizar-ı Ferec ibadettir.’[3]

2- İmam Ali (a.s) buyuruyor: ‘Allah’ın en sevdiği amel intizar-ı ferec’tir.’[4]

3- İmam Cevad (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Şiilerin en üstün ameli intizar-ı ferec’tir.’[5]  

Muntezirler (Bekleyenler)

Birçok dinde, her ne kadar kim olduğu ve adının ne olduğu konusunda görüş birliği olmasa da ahir-i zamanda zuhur edecek ve dünyayı adaletle dolduracak bir ahir-i zaman kurtarıcısı inancı vardır.

İslam dininde bütün Müslümanlar, Peygamberimizin (s.a.a) zamanından günümüze kadar Resulullah’ın öğretileri sayesinde ahir-i zaman kurtarıcısına inanmakta ve Onun, Peygamberin soyundan geldiğini ve Peygamberin adını taşıdığını kabul etmekteler. Ama bazı konularda aralarında ihtilaf vardır. Örneğin Şia O’nun hicri üçüncü asırda dünyaya geldiğine, ama bir süre sonra gaybete çekildiğine inanırken, Ehl-i Sünnet’in çoğusu O’nun dünyaya gelmediğini ve ahir-i zamanda dünyaya geleceği görüşündeler.

Bütün peygamberler, vasiler ve ilahi velilerin hedefi adaleti dünyaya yerleştirmek, küresel tevhidi sistemi ve ilahi kanunlarla yönetilen bir dünya düzeni kurmaktı. Öyle bir düzen ki, insanı dünya ve ahiret saadetine götürmelidir. Böyle bir düzen bütün peygamberler ve vasilerinin arzusu olmuş ve bunun için mücadele vermişlerdir. Bu ilahi insanların tümü hep böyle bir an için gün sayarak onu bekleyenlerden olmuşlardır.

İmam Sadık’ın (a.s) ashabından biri ‘Biz sizin zamanınızda olduğumuz halde neden bugünden zuhur zamanında Hz. Kaim’in (a.s) ashabından olmayı isteyelim?’ diye sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdu: ‘Subhanallah! Aziz ve Celil olan Allah’ın hakkı ortaya çıkarıp, adaleti her yerde göstermesini, insanların durumunun düzelmesini, dağınık kalplerin biribirine yaklaşmasını, Allah’a karşı yeryüzünde günah işlenmemesini, ilahi hükümlerin uygulanmasını, haklının hakkına kavuşmasını... istemez misiniz?’[6]

Bu hadis-i şeriften, hakkın batıl karşısında ulaşacağı son zaferi ve küresel ilahi hükümetin kurulmasını arzulayan herkesin Mehdi-i Mev’ud’un zuhurunu bekleyenlerden olacağı anlaşılmaktadır. Yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Ben o günü görsem kendimi Ona hizmet etmeye hazırlarım.’[7]

Fereci bekleyenlerden biri İmam Mehdi’nin (a.s) kendileridir. Zira birincisi, rivayetlerimizde intizar (beklemek) en üstün ibadet olarak sayılmıştır. Buna göre O mübarek insanın en üstün ibadetten gafil ve mahrum olduğu düşünülemez, hatta böyle bir şey imkansızdır. İkincisi, ferec kelimesinin geçtiği rivayetlerde bir tek müminlerin fereci zikredilmemiştir. İmam-ı Zaman’ın da fereci söz konusudur. Yani İmam-ı Zaman’da kendi işlerinin ferecini beklemektedir.

Dolayısıyla Hz. Veliyy-i Asr’ın (a.s) kendileri de dünyaya tevhidi düzenin gelmesini, adaletin bütün varlık alemini kapsamasını, zulmün kökünün kazınmasını ve bütün varlıkların nihai kemale ulaşmasını istemektedir. Hz. Kaim’in kendileri de Allah-u Teala’nın izniyle zuhur etmeyi ve muvahhidlerin arzusunu yerine getirmeyi bekleyenlerdendir.



[1]- Tac-ul Arus, c.7, s.539.

[2]- Ragıb İsfahani, Müfredat-ı Elfaz-il Kur’an, s.628, Safvan Ahmed Davudi’nin tahkiki, 1. Baskı, Dar-uş Şamiye, Beyrut, h.k.1413.

[3]- Bihar-ul Envar, c.52, s.122, Şeyh Tusi’nin ‘Emali’ adlı eserinden alınmıştır.

[4]- Şeyh Saduk, Men La Yahduruh-ul Fakih, c.4, s.381, İntişarat-ı Camiay-ı Müderrisin, Kum, h.k.1413.

[5]- Şeyh Saduk, Kemal-ud Din, c.2, s.377, Dar-ul Kütüb-il İsmailiyye, Kum, h.k.1395.

[6]- Kemal-ud Din, c.2, s.646.

[7]- Muhammed bin İbrahim Numani, el-Gaybet, s.273, Mektebet-us Saduk, Tahran, h.k.1397.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar