Gelişmiş Arama
Ziyaret
10136
Güncellenme Tarihi: 2011/04/11
Soru Özeti
Neden özellikle bir mercii taklit etmek gerekmektedir? Bu mesele hadisler aracılığıyla nasıl ispat edilmektedir?
Soru
Bazıları taklit ilkesini kabul etmektedir. Ama kendilerinin neden özellikle bir mercii taklit etmek gerektiği hususunda şüpheleri bulunmaktadır. Bu mesele hadisler aracılığıyla nasıl ispat edilmektedir?
Kısa Cevap

Eğer müçtehitlerden her birinin fıkhın bir kısmında diğerlerinden daha bilgili olduğu veya onlar ile eşit bulunduğundan eminseniz birkaç şahsı taklit etmenin bir engeli yoktur.

Ayrıntılı Cevap

Sizin sorunuzdaki hususu kesin ve katî addettiğinizi ve sonra delilini istediğinizi söylemeliyiz. Bu esas uyarınca ilkönce birçok büyük fakihin inancına göre özel şartlarda mercilerin farklı olmasının sakıncasız olmakla kalmayıp bazı hususlarda hatta lazım ve farz olduğunu açıklamak gerekir. Bundan ötürü, bu konuyla ilgili fetvaları bilginize sunacak ve sonra da bu meselenin delillerini belirteceğiz. İmam Humeyni (r.a) şöyle fetva vermektedir: Eğer iki müçtehit ilimde eşit olursa, bireyler istediklerine müracaat edebilirler ve aynı şekilde bazı meselelerde birini ve bazı meseleler de diğerini taklit edebilirler.[1]Rehberlik makamı ise şöyle demektedir: Taklitte ayırım gözetmek sakıncasız olmakla kalmayıp mercilerin her birinin belirli mevzularda daha bilgili olması durumunda kendilerinin uzmanlık alanlarına göre taklit edilmesi lazım ve farzdır.[2] Bir başka yerde ise şöyle yer almaktadır: Birinin ibadetlerdeki bilgisi ve diğerinin de muamelattaki bilgisi çok olan iki müçtehidin bulunduğu yerde ihtiyat gereği her ikisini taklit etmek gerekir.[3] Aynı şekilde şöyle beyan edilmiştir: Eğer iki müçtehit bilgi açısından eşit olursa mukallit istediği birini taklit edebilir veya eğilimi olması halinde bazı meselelerde birini ve bazı diğer meselelerde de ötekini taklit edebilir.[4] Bundan dolayı, tüm meseleler hakkında bir müçtehidi taklit etme gerekliliğiyle ilgili olarak belirttikleriniz, birçok âlim tarafından ret edilen bir husustur. Ama ayırım gözetmek ile dönmek arasında fark gözetmek ve bu ikisini eşit görmemek gerekir. Bu konuda kısa bir açıklama da yapacağız. Belirtilen noktaların açıklığa kavuşması için birkaç hususa değinmek lazımdır:

1- Fıkha ait her konu hakkında taklit etmek maksadıyla her şahsın özel bir müçtehidi seçmesi gerekliliği hakkında belirtilen delil şöyle açıklanmıştır:

A. Biz bu konu hakkında genel bir şekilde olsa da imamların (a.s) bir hükmünün olduğunu kesinlikle biliyoruz.

B. Din âlimleri ve hadis aktarıcılarının imamlar (a.s) tarafından hüccet olarak ve bu gibi meseleleri açıklayan otoriteler sıfatıyla atandıklarını da bilmekteyiz.[5] 

C. Rivayetlerden de belli olduğu üzere (büyük gıyap zamanında) özel bir bilgin bu iş için tayin edilmemiştir, sadece ilgili bilginlerin özellikleri belirtilmiştir.

D. Biz tüm âlimlerin mukallidi olamayız; çünkü onların bazı meselelerde görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Aynı şekilde biz tanınmayan bir şahsın mukallidi de olamayız; çünkü tanınmayan birey gerçekte yoktur. Kendi başına ve taklitsiz yapılan amel de akıl ve Müslümanların süregelmiş geleneklerine aykırıdır. Bu esas uyarınca rivayetlerde belirtilen özelliklere dikkat ederek onlardan birini taklit etmek maksadıyla seçmemiz gerekmektedir ve bu seçimimiz çok önemlidir.

 

E. Bir şahsı seçtikten ve bir konuda onu taklit ettikten sonra aynı mevzu hakkında bir başka şahsı taklit edemeyiz; çünkü bir konuda iki farklı taklit mümkün değildir. Elbette ikinci şahsın fetvası birinci şahsın fetvası gibi olabilir veya ikinci şahsın birinci şahıstan daha bilgili olduğu ve önceki taklit fiilimizin esasen doğru olmadığı ortaya çıkabilir.[6] 

2. Taklitte ayırım gözetmek ile taklit etmekten dönmek arasındaki fark hakkında ise şöyle söylemeliyiz:

A. Ayırımın manası: Âlimlerin eşit olduğu veya bazılarının bir takım konularda uzman ve diğer bazılarının da başka konularda uzman olduğu bir yerde bizim baştan itibaren sayılı bazı meselelerde bir müçtehidi ve bir dizi başka meselede de bir başka müçtehidi taklit etmemize denir. Belirtilen fetvalara göre bu taklit biçiminin bir sakıncası yoktur.

B. Dönmenin manası: Bir konuda geçmişte belirli bir müçtehidi taklit ediyorken, şimdi aynı konuda bir başka müçtehidi taklit etmemize denir. Bu husus önceki meseleye benzememekte ve fakihlerin çoğunlunun görüşüne göre bir takım özel durumlar dışında caiz değildir. İmam Humeyni (r.a) bu hususta şöyle buyuruyor: Yaşayan bir müçtehitten dönmek ve yaşayan bir başka müçtehidi taklit etmek için iki olasılık var olabilir: Ya ikincisi birincisiyle eşittir ki bu durumda dönmek caizdir ya da ikincisi birincisinden daha bilgilidir ki bu durumda da mukallidin kendi müçtehidini değiştirmesi farz olur.[7] Tabii olarak ikinci müçtehidin daha bilgili veya en azından birinci müçtehidin düzeyinde olduğundan emin değilsek, delilsiz bir şekilde taklitte değişikliğe girişemeyiz. Bazı fakihler bu meseleyi şöyle açıklamışlardır: Meseleyle amel etmeden önce merci değiştirmenin bir sakıncası yoktur, ama ondan sonra caiz değildir. Bu hususta bu sitedeki 1335. soruya müracaat edebilirsiniz.

3. Şu noktanın da açıklanması gerekmektedir: En bilgili müçtehidi taklit ederken kendisinin belirli bir konu hakkında fetva vermediğine ve belirtilen konu hakkında ihtiyata inandığına rastlarsak, böyle durumlarda belirli şartlar çerçevesinde daha aşağı bir seviyede yer alan ve de ilgili hususta açık fetvası bulunan başka müçtehitlere müracaat edebilir ve onların fetvalarına göre amel edebiliriz.[8] Bu yöntem de azıcık bir toleransla taklitte bir çeşit ayırım olarak telaki edilebilir.

4. Dikkat edilmesi gereken son nokta şudur: Mümin bireyler değişik müçtehitleri taklit etmenin caiz oluşu hususunu bahane edip her konuda şahsi temayüllerinin bulunduğu özel bir fetvaya yönelmemeli ve gönüllerindeki fetvayı veren müçtehide müracaat etmemelidir. Örneğin biz saygın bir müçtehidi taklit ediyorsak ve kendisi sigara içmenin oruca bir zarar vermediği fetvasına sahipse, biz de belirtilen fetva esasınca amel ederiz ve bunun hiçbir sakıncası da olmaz. Ama sigara içmenin orucu bozduğu fetvasına sahip olan bir müçtehidi taklit ediyorsak, lakin sigara içmeye olan temayülümüzden ötürü onu caiz gören bir başka müçtehide yönelir ve kendisini taklit edersek, gerçekte böyle bir davranışı taklit olarak adlandıramayız ve bu yöneliş sadece kendi amellerimize bahane bulmak için olacaktır.[9]              



[1] Humeyni, Seyid Ruhullah, Tahrirü’l-Vesile, c. 1, s. 6, mesele. 8, Müesseset-ü Dari’l-İlim, Kum, çap-ı dovvom.

[2] Hamaney, Seyid Ali, Ecubetü’l-İstiftaat, c. 1, s. 10, soru. 17, Daru’n-Nebe lil-Neşr ve’t-Tavzi’, çap-ı evvel, 1420 h.k.

[3] Yezdî, Seyid Kazım, el-Urvetu’l-Vuska, s. 38, mesele. 47, Müessesetü’n-Neşri’l-İslamî, 1420 h.k, çap-ı evvel.

[4] Hekim, Seyid Muhsin, Müstemseketü’l-Urveti’l-Vuska, c. 1, s. 31, Mektebetü’s-Seyidi’l-Maraşi, 1404 h.k.

[5] Hür Amuli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailü’ş-Şia, c. 27, s. 140, rivayet. 33423, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1409 h.k.

[6] Bu delil, Müstemesekü’l-Urve kitabının birinci cildi 13 ve 14. Sayfalarda yer alan merhum Seyid Muhsin Hekim’in açıklamalarının bir özetidir.

[7] Tahrirü’l-Vesile, c. 1, s.11, mesele. 4.

[8] a.g.e., c. 1, s. 11, mesele. 34.

[9] Tütün meselesi sadece bir numune olarak beyan edilmiştir, yoksa buna benzer birçok örnek bulunmaktadır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın imamı (a.s) kimin eliyle şahadete erecektir ve ondan sonraki dönem ne kadar sürecektir?
    9095 Eski Kelam İlmi 2011/05/21
    Zamanın imamının (a.s) ömrünün sonu hakkında iki grup rivayet mevcuttur. Birinci gruptaki rivayetler onun tabii bir ölümle, ikinci gruptaki rivayetler ise şahadet ile ömrünün noktalanacağını bildirmektedir. Ama onun katilinin kim olduğu noktasında elde kabul edilir bir rivayet ve delil mevcut değildir. Aynı şekilde zamanın imamının vefatından kıyamete dek süren ...
  • İmamiye Şia’sı ve Ehlisünnetin İbn. Teymiye hakkındaki görüşü nedir?
    8416 شیعه آماج تهمتها 2015/06/29
    İbn. Teymiye, Hicri-Kameri 661 yılında Şam yarım adasında yer alan (bugünkü Türkiye) Harran şehrinde dünyaya geldi ve 67 yıl süren bir yaşamın ardından Hicri-Kameri 728 yılına denk gelen yılda Şam Kalesi hapishanesinde öldü. İbn. Teymiye ilahi sıfatlar, peygamberlere ve velilere tevessül etmek hakkında özel inançlara sahiptir. Onun ...
  • İslam’ın bakışında nazar değmesi ve vesveseyi etkisiz kılmak için dua yazmanın bir meşruiyeti var mıdır?
    14501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    İslam, fakihler ve mercilerin bakışında hastalık, nazar değmesi ve vesvese gibi sorunları gidermek için muteber ve masumlardan gelen duaları okumak ve yazmak doğru ve onaylanan bir fiildir. Yüce rehberlik makamı dua, dua yazmak ve dualarla kutsanma hakkında sorulan bir soruya cevaben şöyle buyurmuştur: Eğer dualar temiz imamlardan (a.s) nakledilmiş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    11319 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Bazı Kuran ayetleri, ilahi peygamberlerin masumluğuyla çelişiyor mu?
    18114 Eski Kelam İlmi 2007/11/26
    Yukarıdaki soruya şöyle cevap verilebilir:1. “İsmet” masum olan bir şahısta ruhla özleşmiş ve onu günah, unutkanlık, kötü işler ve hata yapmaktan engelleyen ve koruyan bir sıfattır. Bununla beraber masum olan şahıs mecbur kılınarak iradesi elinden alınmamaktadır.2) Peygamberlerin masum olmalarının sırrı, Allah’a olan aşk, inanç, kâmil bir iman ve ...
  • İnsanların mutluluk ve mutsuzluğunu ve neticede cennet ve cehenneme girmes’n’ belirleyen şey yıldız ve felekler midir?
    6936 آسمان و زمین 2012/07/24
    İnsanların cennet ve cehenneme girmelerinde hareket ve davranışlarını en önemli neden sayan birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Siz Şii mütekellimlere müracaat ederseniz onların insanların mutluluk ve mutsuzluklarında yıldızların ve feleklerin etken olduğunu söylediklerini göremezsiniz. Bu konuda bir rivayet bulunsa ve senet açısından kabul edilse bile onun zahiri ...
  • Şiilerin arasında Hz. Âdem’in (a.s) müminlerin önderi Ali’nin (a.s) elleriyle yaratıldığına dair bir inanç var mıdır?
    11282 Varie 2012/08/21
    Eğer bir kimse Müminlerin Önderinin bağımsız olarak Hz. Âdem’i (a.s) yarattığına inanırsa, bu inanç Kur’an-ı Kerim’in aksi doğrultusundadır ve Rabbe şirk koşmak sayılır. Hz Âdem’in(a.s) Müminlerin Önderinin (a.s) maddi cismi tarafından yaratılması da mevcut gerçekler ile bağdaşmamaktadır; zira bu maddi cisim Hz. Âdem’den (a.s) sonra dünyaya gelmiş ...
  • İbrahim makamı nedir? Ondan kastedilen nedir?
    47316 Eski Kelam İlmi 2012/02/18
    Mekke’deki belirgin işaretlerden birisi, İbrahim makamıdır; zira orası İbrahim’in (a.s) durduğu bir makamdır. İbrahim makamının tefsir ve manası hakkında bazıları tüm haccın İbrahim makamı olduğu görüşündedir. Bir grup İbrahim makamının “Arafe”, Meş’aru’l-Haram” ve “üçlü cemerat” olduğuna inanmaktadır. Bazıları da tüm Mekke hareminin İbrahim makamı sayıldığı görüşünü taşımaktadır. Ama mevcut ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    17120 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Modern İnkılabi (pop) müzikleri dinlemenin hükmü nedir?
    10803 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle Taklit Mercilerine başvurup sonra çok kısa bir şekilde müziğin haramlığının hikmetini felsefi olarak inceleyeceğiz.Hz Ayetullah El Uzma Seyyid Ali Hamenei:Eğlence toplantılarına uygun her türlü coşturucu/eğlendirici çalgı ve eğlence haramdır.

En Çok Okunanlar