Gelişmiş Arama
Ziyaret
11672
Güncellenme Tarihi: 2011/05/21
Soru Özeti
Allah’ın evini veya imamları ziyarete gitmek için bizim istememiz mi gerekmektedir yoksa Allah ve imamların bizi çağırması mı?
Soru
Allah’ın evini veya imamları ziyarete gitmek için bizim istememiz mi gerekmektedir yoksa Allah ve imamların bizi çağırması mı?
Kısa Cevap

Böyle yolculuklarda insanların isteğiyle onların Allah ve ilahi evliyalar tarafından çağrılmaları arasında bir çelişki bulunmaz. Ziyaretçinin isteği ve çağrılmasıyla beraber gerçekleşen yolculuk, bir şahsın kendi isteğiyle bir ziyafete gitmesi ve ziyafet veren şahsın da ona davetname göndermesine benzer ve bu durumda onun özel saygısına muhatap olacaktır. Ama bazı şahısların kendi isteğiyle ve bir davet olmaksızın bu ziyafete gitmesi de muhtemeldir ve çok açık olduğu üzere genellikle böyle bir durumda ev sahiplerinin sıcak karşılamasına muhatap olmayacaklardır.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun yanıtında ilkönce Şia akidesine göre insanların davranış ve hareketlerinde mecbur olmadıklarını ve Allah’ın doğru yolu gösterdikten sonra irade ve istekleriyle geleceklerini kurmaları için bu gücü tüm insanlara bahşettiğini bilmeliyiz.[1] Elbette insan Allah’ın izni olmaksızın en küçük bir işe bile girişemez[2], ama ilahi irade onu hayır ve şerri seçmede muhayyer bırakmıştır. Uhrevî ödül ve ceza da bu esas uyarınca gözetilmiştir. Bu delil uyarınca hac ve diğer ziyaret yolculuklarını tamamıyla insanların isteği dışında ve çağrılmaya bağlı addedemeyiz. Bu meseleyi açıklamak için günlük hayatta gerçekleşen benzer numunelere dikkatinizi çekiyoruz: Büyük ve saygın bir şahsiyetin evinde büyük bir ziyafetin verildiğini düşünün. Bu ziyafette hazır olan bireyler birkaç değişik gruba ayrılacaktır:

1. Bir grup ev sahibinin dostları olup kendisinin davetiyle bu misafirliğe gelenlerdir. Doğal olarak saygıyla karşılanacaklar ve ev sahibi tarafından kendilerinin daha rahat etmesi ve hoşça vakit geçirmesi için bu misafirlikte gerekli hazırlıklar yapılacaktır. Onların bu misafirlikteki varlığı aralarındaki ilişki ve sevgiyi pekiştirecek ve bu gruptaki misafirler oturumu onurlu bir şekilde terk edeceklerdir.

2. Bir grup da önceden davet edilmeksizin bu büyük meclise gelecektir. Eğer meclis sahibi cömert ve mükrim bir insan olursa imkân ve olanaklar ölçüsünde onları da ağırlayacaklardır.

3. Bir grup şahsın da meclis sahibiyle herhangi bir dostluk ve sevgi bağı olmaksızın ve de önceden bir davet almaksızın sadece üstün toplumsal konumlarını göstermek amacıyla davetliler arasına katılması ve sürekli kendilerini bir şekilde ev sahibinin yanında göstermeye ve onunla tanışıklıklarını diğerlerine bir üstünlük aracı olarak kullanmaya çalışması da muhtemeldir. Gösterişten başka hiçbir hedefi olmayan böyle riyakâr bireylere karşı ev sahibinin davranışı kesinlikle soğuk olacaktır.

4. Bir grubun da meclisin düzenini bozmak ve onu dağıtmak için bu ziyafete gelmesi farz edilebilir. Bu tür şahısların ev sahibinin yanında bir saygınlıkları bulunmamakla beraber kendisinin rahatsız ve üzülmesine de neden olacaklardır.

Belirtilen tüm şahısların kendi isteğiyle misafirliğe geldiğine dikkat ediniz. Ama şu farkla ki bazıları ev sahibinin davet ve çağırmasıyla misafir olmuş ve bazıları ise bu ayrıcalığı taşımamıştır. Bu sınıflandırma Mekke, Medine ve diğer kutsal mekânlara yapılan yolculular için de gözetilebilir:

1. Bir grup şahıs Allah ve O’nun velileriyle olan güçlü ve sağlam irtibatları nedeniyle onların özel inayetlerine nail olur, böyle değerli yolculukların altyapısı kendileri için hazırlanır ve engeller ortadan kalkar. Birçok kez bazı bireylerin halisane Allah, Peygamber ve onun ailesine sevgi beslediklerine ve hac farzını yerine getirmek ve de diğer ziyaretgâhları ziyaret etmek istediklerine ama içinde bulundukları maddî ve cismanî koşulların arzularının gerçeğe dönüşmesini takriben imkânsız kıldığına tanıklık etmekteyiz. Lakin bununla birlikte aniden hiç hesap etmedikleri bir yerden gerekli altyapılar oluşmakta ve böyle ziyaretlere gitmek kendilerine nasip olmaktadır. Doğal olarak bizde Allah ve O’nun velileri tarafından kendilerinin çağrıldığına dair bir itminan oluşmaktadır. Bu çağrılma bir takım altyapıların oluşmasına ve onların kendi istekleriyle bu yolda yürüyebilmelerine neden olmuştur. Bu esas uyarınca çağrılmak ve onların isteği bir doğrultuda yer almaktadır, birbiriyle çelişmemektedir. Böyle imanlı bireyler hatta zahirde hac ziyaretini yapma başarısına sahip olmasalar bile Allah taşıdıkları temiz niyetleri nedeniyle onları ödüllendirecektir. Örneğin, İmam Hasan Askeri (a.s) Samerra’da askeri bir karargâhta ev hapsinde olduğundan ve dönemin egemenleri kendisine yolculuk yapma izni vermediklerinden zahirde Allah’ın evini ziyaret etmeye nail olamamış ve hac amellerini yapamamıştır. Ama çok açık olduğu üzere bu husus o büyük İmamın şan, makam ve ecrinden bir şey eksiltmez.

2. Bazen de ticaret veya yolculuk dürtüleri bazı şahısların kutsal mekânlara yolculuğu istemesine neden olmaktadır. Bu şahıslar bir ziyafete gelen davet edilmeyen misafirler gibidir. Her ne kadar birinci grup kadar yakınlık ve değer taşımasalar da ev sahibinin saygınlığına riayet etme ve bu mekânlarda uygunsuz davranışlardan kaçınma kaydıyla bir ölçüye kadar onun manevi feyizlerinden faydalanabilirler.

3. Bazı şahıslarda ziyaretgâhlara yolculuk etme isteğinin ortaya çıkmasına neden olabilecek üçüncü bir etken de şeytanın verdiği vesveselerden kaynaklanan dürtülerdir. İnsanların dindar ve velayete bağlı sıfatıyla bu şahısları tanıması veya isimlerinin başına hacı ve Kerbelaî eklenmesi veyahut daha önce bu mekânları ziyaret etmeye nail olan komşu ve dostlardan geri kalmamak için bu yolculukların yapılması bunun birer örnekleridir. Böyle samimiyetsiz bir niyetle bu yolda adım atanlar maalesef az değildir. Doğal olarak onlar Allah’ın ve O’nun velileri tarafından bu yolculuk için çağrılan gerçek misafirler olarak değerlendirilemez. Bu tür bireyler Allah’ın lütuf ve bağışlamasının beklentisi içinde olamazlar; çünkü Allah’ın bağışlaması sadece O’nun rızasını gözetenlere taalluk edecektir[3] ve Kerbela ziyaretçilerine verilen tüm vaatler riya ve gösteriş niyeti taşımayan bireylere mahsustur.[4] Böyle riyakâr bireylerin bu yolculuktan nasibi ise belirtilen küçük hedeflerine ulaşmaktan başka bir şey değildir.

4. Son olarak dördüncü grup ise ziyaretçiler arasında fitne ve bozgunculuk çıkarma niyetiyle bu kutsal mekanlara gelmektedir; bunlar bazen şüphe dile getirerek ve uygunsuz davranışlarda bulunarak ziyaretçilerin manevî dürtülerini ortadan kaldırmaya çalışmakta ve bazen de fizikî olarak bu mekanları tahrip etmeye ve ortadan kaldırmaya yeltenmektedirler. Bu şahısların Allah ve masumların (a.s) davetlerine muhatap olamayacakları çok açıktır!

Bu hususta Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Mescid-i Haram'dan alıkoyanlara, orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azab tattırırız.”[5] Belirtilen konuları gözden geçirerek şu değerlendirmeyi yapabiliriz: İnsanlar değişik dürtüler ile kutsal mekânlarda birbirleriyle buluşabilir ve bunların tümü de onların kendi isteğiyle gerçekleşir. Bildiğimiz gibi Peygamber (s.a.a) ve diğer ilahi veliler Allah rızası için Kabe etrafında nasıl tavafta bulunuyorduysalar, Muaviye ve Yezid gibi şahıslar da görünüşte bu yolu Allah’ın evi yanında kat ediyorlardı. Ama ilki nerede, ikincisi nerede! Şehidlerin efendisi Hüseyin b. Ali’nin (a.s) merkatı da baştan itibaren ilahi âşıkların maksat ve gayesi olmuştur. Ama kendi zamanımızda idam edilen Saddam gibi canilerin de bazen ziyaret sıfatıyla bu merkata geldiğini ve bazen de tam bir utanmazlıkla onun taranması emrini verdiğini bilmekteyiz! Bunların tümü, kutsal mekânlara gelen herkesin çağrılarak gelmediği gerçeğini göstermektedir. Bu esas uyarınca sorunuza yanıtımız şudur: Böyle yolculuklar için her halükarda bir isteğin olması gerekir ve bu istek olmaksızın ziyaret gerçekleşmez. Ama böyle bir istekte bulunurken dürtü halisane ve ilahi olursa bu bireyin çağrıldığına delalet eder ve birey yolculuğunda birçok manevi fayda elde edebilir. Aksi takdirde Mekke ve diğer kutsal mekânlara yolculuk etmenin diğer yolculuklar ile herhangi bir farkı kalmayacaktır.



[1] Dehr, 3 (انا هدیناه السبیل اما شاکرا و اما کفورا).

[2] Tekvir, 29 (و ما تشاؤن الا ان یشاء الله رب العالمین).

[3] Hür Amılî, Muhammed b. el-Hasan, Vesailu’ş-Şia, c. 11, s. 109, rivayet. 14377, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1409 h.k.

[4] a.g.e., c. 14, s. 446, rivayet. 19567.

[5] Hac. 25.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar