Gelişmiş Arama
Ziyaret
12086
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Önceki peygamberlerden, Hz. Ali’nin (a.s) velayeti için ahid alındığı konusu Kur’an’da veya diğer semavi kitaplarda gelmiş midir?
Soru
Şiiler, Peygamberin (s.a.a) Ali bin Ebi Talib’in velayeti için geçmiş tüm peygamberlerden ahd aldığını ve geçmiş peygamberlerin insanları buna davet ettiklerini iddia ediyorlar. Öyleyse bu konu neden önceki peygamberlerin kitaplarında gelmemiştir? Hatta bu konudan Kur’an’da da bahsedilmemiştir.
Kısa Cevap

Her peygamber kendisinden sonra gelecek peygamberin haberini vermiştir. Müslümanlar, geçmiş peygamberlerin, İslam Peygamberinin (s.a.a) geleceğini müjdelediklerine inanırlar. Şiiler ise, Kur’an’daki ve Masum İmamların (a.s) hadislerindeki işaretlere dayanarak geçmiş dinlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) halifelerini tanıttıklarına da inanmaktalar. Şii kaynaklarda şu şekilde rivayetler vardır: ‘Allah, geçmiş peygamberlerden Emir-ül Müminin ve diğer Masum İmamların (a.s) velayeti için ahd almıştır.’ Bu hadislerin bazılarının senetleri sahihtir.

Kur’an’ın dışındaki bütün semavi kitaplar tahrif edildiğinden bir çok hakikatın ortaya çıkmadığı bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte yine de bu semavi kitaplarda Resul-i Ekrem’in (s.a.a) halifelerinin makam ve velayetlerine işaret edilmiştir.  

Ayrıntılı Cevap

Allah-u Teala Kur’an’da şöyle buyuruyor: ‘Ve an o zamân ki hani Meryem oğlu İsâ, ey İsrailoğulları demişti, şüphe yok ki ben, size, elimdeki Tevrât'ı gerçekleyen ve benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah elçisiyim.’[1] A’raf suresinde de şöyle buyuruyor: ‘Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriât sâhibi Ümmî Peygambere uyarlar ve O, onlara iyiliği emreder, kötülükten sakındırır.’[2] Bu yüzden Müslümanlar, geçmiş peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) gönderileceği müjdesini verdiklerine inanmaktalar. Birçok Yahudi ve Hıristiyan alim daha Resul-i Ekrem (s.a.a) gönderilmeden önce Onu beklemekteydiler. Bu amaçla bazı Yahudiler, Medine’nin etrafına yerleşmiş ve vadedilen peygamberi beklemeye koyulmuşlardı. Bunun en açık örneği Hıristiyan rahip Bahira idi. O, Resul-i Ekrem’i (s.a.a) çocukken gördüğünde Peygamberimizin amcası Ebu Talib’e dedi ki: ‘Bu çocuğun geleceği çok parlaktır. O, semavi kitapların nübüvvetliğine ve cihan şümul hükümetine haber verdiği vadedilmiş peygamberdir. Bu, adını, babasının adını ve ailesini dini kitaplarda okuduğum peygamberdir. Nerden doğacağını ve dinin dünyayı nasıl kuşatacağını biliyorum.’[3]  

Kur’an, kitap ehlinin Resul-i Ekrem’i (s.a.a) çocuklarını tanıdığı gibi tanıdıklarını buyurmuştur. Bu ayetler onların Peygamberimizi ne derece iyi tanıdıklarını ortaya koymaktadır. Allah-u Teala şöyle buyuruyor: ‘Kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler, Peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Tanırlar ama gene de içlerinden bir kısmı bile bile gerçeği gizler.’[4]

Ayet, geçmiş kitaplarda İslam Peygamberinin fiziki, ruhsal ve bölgesel özelliklerinin ne kadar açık şekilde ortaya koyduklarını, alimlerinin Onu tam olarak zihinlerinde canlandırabildiklerini göstermektedir. Nitekim Selman’ın Müslüman olması hakkında şöyle gelmiştir: Hıristiyan alimleriden biri İslam Peygamberininin (s.a.a) geleceğini müjdelemiş ve Onun bazı cismani özelliklerinide alamet olarak Selman’a söylemiştir.[5]   

Şianın muteber rivayetlerinde de bütün geçmiş peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) geleceğini ve Onun (s.a.a) halifelerinin (yani bütün Masum İmamların (a.s)) velayetini haber verdikleri yazılıdır.

Geçmişteki peygamberlerin Ehl-i Beyt’e (a.s) tevessül ettikleri ve Onların velayetlerine inançları olduğu konusunda Şii kaynaklarda birçok hadis vardır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Hiç bir peygamber, bizim hakkımızı tanımadan ve bizi başkalarından üstün tutmadan peygamberliğe ulaşmamıştır.’[6] Yine geçmişteki peygamberlerin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) nübüvvetine, Hz. Ali’nin ve diğer İmamların (a.s) velayetine tevessül ederek zorluklardan kurtuldukları hakkında rivayetler vardır.[7] Hz. Musa ve Benî İsrail, Nebiyy-i Ekrem’e ve Hz. Ali’nin velayetine tevessül ederek Nil’den geçtiler.[8] Hz. Adem’in Ehl-i Beyt’e (a.s) tevessül ettiği için tövbesi kabul olmuştur.[9] Bütün bunlar Masum İmamların (a.s) Allah katında sahip oldukları yüce makamlardan dolayıdır.

Allame Meclisi rivayetleri göz önüne alarak şöyle yazar: ‘Bütün peygamberler, son bir peygamberin geleceğini ve onların şeriatını neshedeceğini, bu ahir-i zaman peygamberinin bütün peygamberlerden üstün ve faziletli olduğunu biliyorlardı. Yine Onun dinini ve şeriatini koruyacak halifleri olacağına da yakinleri vardı. Bu yüzden onların bu son peygambere ve Onun halifelerine inanıp iman etmeleri farzdı.’[10]  

Taha suresinin 115. ayetinde şöyle buyuruluyor: ‘Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.’ Ayette geçen ‘ahd’in tefsirinde Şia’nın hadis, tefsir ve rivayet kitaplarında rivayetler -ki bazılarını senedi sahihtir- gelmiştir. Söz konusu rivayetlerin bazılarında şöyle buyurulmaktadır: ‘Adem’den, Muhammed (s.a.a) ve Onun halifeleri için ahd aldık, ama O bu ahdin üstünde kalmadı. Ulu’l Azm peygamberlerin bu adla adlandırılmalarının nedeni Muhammed ve halifeleri, özellikle Mehdi hakkında onlardan ahd alındığı içindir; onlarda bu ahdlerinin üzerinde durdular ve ona tanıklık ettiler.’[11]

İmam Bagır’dan (a.s) rivayet edilen başka hadisten bu ahdin zer aleminde olduğu anlaşılmaktadır. İmam (a.s) o hadiste Adem’in (a.s) çamurdan yaratılışını anlattıktan sonra ‘Ben, Rabbiniz değil miyim demişti; onlar da evet, tanığız, Rabbimizsin demişlerdi. Bu da kıyâmet günü bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindir.’[12] ayetini delil getirerek şöyle buyuruyor: ‘Sonra Allah, Peygamberlerden ahd alarak şöyle buyurdu: ‘Ben Rabbiniz değil miyim? Muhammed benim resulüm değil mi? Ali, emir-ül müminin değil mi?’ onlar da ‘Evet’ dediler. Bu şekilde onların nübüvvetleri ispatlanmış oldu. Ulu’l Azm peygamberlerden de ‘Ben sizin rabbinizim, Muhammed benim resulümdür, Ali emir-ül müminidir, ondan sonraki halifeleri de benim emrimin velileri, ilim hazinelerimin hazinedarlarıdır. Mehdi ile dinime yardım edeceğim, devletimi kuracağım, Onunla düşmanlarımdan intikam alacağım ve Onun vasıtasıyla isteyerek veya istemeyerek ibadet edileceğim.’ diye ahd alınca onlarda ‘Evet rabbimiz biz buna ikrar ediyoruz ve tanıklık ediyoruz’ dediklerinde Adem ne inkar etti ne de ikrar. Bu yüzden ulu’l azm makamı bu beşine verildi. İşte: ‘Andolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık.’ ayetinin tefsiri budur.’[13]  

Bu ve benzeri hadisler Şia’nın hadis ve tefsir kitaplarının çoğunda gelmiştir. Allame Tabatabai, bu hadisi naklettikten sonra Taha suresinin 115. Ayetinin tefsirinde şöyle buyuruyor: ‘İmam Bagır’ın (a.s) rivayetinde bahsedilen ahd’in manası Kur’an’ın batınından olup ayetin lafız tefsirinden değildir.’[14]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Velayetimiz Allahın velayetidir ve hiç bir peygamber onun dışında meb’us olmadı.’[15]

Bir başka rivayette şöyle buyurulmaktadır: ‘Ali’nin (a.s) velayeti bütün peygamberlerin suhuflarında yazılmıştır. Allah, peygamberleri ancak Muhammed’in (s.a.a) nübüvvetine ve Ali’nin (a.s) imametine inanmaları kaydıyla göndermiştir.’[16]

Yukarıda ki rivayetler göz önüne alınarak Allah’ın peygamberlerden Masum İmamların (a.s) velayet ve imametleri hakkında aldığı ahd’i ispat edebiliriz, ama onlardan bundan fazla ayrıntı çıkaramayız.

İslam Peygamberi ve Halifelerinin Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid’de Bahsedilmesi

Zikredilmesi gereken bir başka nokta, Kur’an’ın dışındaki bütün semavi kitapların tahrife uğradığı konusudur. Günümüzde Yahudi ve Hıristiyanların elinde olan Tevrat ve İncil, Hz. Musa (a.s) ve Hz. İsa’ya (a.s) nazil olan kitaplar değildir. Bu kitaplar Onlara inanaların veya onlardan sonra gelenler tarafından yazılmıştır. Yahudi ve Hıristiyanların kendileri de bu konuyu kabullenmekteler.[17] Dolayısıyla İslam Peygamberinin adını kendi kitaplarından silenler, Onun halifelerinin de adlarını silerler. Bununla birlikte yine de Resulullah’a (s.a.a) ve halifelerine işaret edilmiştir. Müslüman araştırmacılar, geçmiş semavi kitapları inceleyerek onlarda Allah Resulü (s.a.a) ve halifelerine işaret eden deliller bulmuşlardır. Seyid Mahmud Seyyalkuti ‘Ali ve Peygamberler’ adlı kitabında şöyle yazar: ‘Örneğin İncil’de Sahifet-u Gazal-ul Gazalat, 1800 yılında Londra’da basılan ve 5. Bab, 1 ila 10’a kadar Hz. Süleyman’ın (a.s) Hatem-ul Enbiya (s.a.a) ve Emir-ül Müminin (a.s) hakkında açık olmayan ama sonra açıkca söylediği şu sözler var: ‘O benim mahbubum Muhammed’dir.’ Ama 1800 yılından sonra basılan İncil’lerde bu cümle kaldırılmıştır. Yine hakkın muhalifleri eski mukaddes kitaplarda zikredilen ‘İlya’, ‘İli’ veya ‘Alya’yı Hz. Ali (a.s) değilde Allah, İlyas, Mesih veya Yuhenna olarak ispatlamaya çalışmaktadırlar.

Ancak taassup zindanından kurtulan insaflı bazı Hıristiyan alimler ‘İlya’, ‘İli’ veya ‘Alya’ hakkında araştırma yaparak gerçeği ortaya koymuşlardı. Onlardan biri Mr. J. B. Galidon’dur. O şöyle yazıyor:

is not in the meanings of god or ‘in  the language of oldest and present hebrew the word ‘allia’ or ‘ailee’ last time of this world any one will become nominates allia or allah but this word is showing that in next and ailee’

(Antik İbrani dilinde ‘İlya’ veya ‘İli’ Allah manasında kullanılmamıştır ve olmazda. Bu kelime gösteriyor ki, gelecekte veya ahir-i zamanda biri gelecek ki, adı ‘İlya’ veya ‘ili’dir.[18]   

Daha fazla bilgi için şu iki kitaba başvurun:

1- Ali ve Peygamber (Seyid Mahmud Seyyalkuti, Çeviri: Seyid Muhammed Muhtari), Dar-us Sakafi, H.Ş. 1384

2- Ehl-ul Beyt Fi Kitab-il Mukaddes (Kazım Nasırî, 1. Baskı, Sadr, 1997)



[1] -Saf/6

[2] -A’raf/157

[3] -Cafer Subhani, Ferazha-i Ez Tarih-i Peyamber-i İslam, s.71, Tarih-i Taberi ve Sire-i İbn-i Hişam’dan naklen, 3. Baskı, Neşr-i Muşa’ar, Tahran, H.Ş. 1374.

[4] -Bakara/146, En’am/20 bu ayetin benzeridir.

[5] -Nasır Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nümune, c.1, s.193

[6] -Kuleyni, Usul-u Kafi, c.3, s.245, 6. Baskı, İntişarat-ı Usve, Kum, H.Ş. 1385İ; Muhammed Bagır Meclisi, Bihar-ul Envar, c.18, s.299, 1. Baskı, Müesseset-ül Vefa, Lübnan, H.K. 1404

[7] -Bihar-ul Envar, c.13, s.138 ve c.14, s.402

[8] -a.g.e. c.14, s.402

[9] -a.g.e.

[10] -a.g.e. c.18, s.299.

[11] -Usul-u Kafi, c.3, s.176

[12] -A’raf/172

[13] -Usul-u Kafi, c.4, s.29; Muhammed b. el-Hasan Saffar, Basair-ud Derecat, s.90, Menşurat-ı A’lemi, Tahran, H.Ş. 1362; Haşim Bahrani, Gayet-ul Meram, c.1, s.93, Ali Aşur’un çalışması.

[14] -el-Mizan (Farsça çevirisinden), c.14, s.322.

[15] -Usul-u Kafi, c.3, s.245

[16] -a.g.e. c.3, s.246

[17] -Tefsir-i Nümune, c.24, s.72

[18] -Mahmud Seyyalkuti, Ali ve Peygamberler, Çeviri: Seyid Muhammed Muhtari, Dar-us Sakafi, H.Ş. 1384

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi bakışlar haram ve günah sayılıyor?
    19004 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/20
    Allahu Teala kuranı kerimde namahreme bakmak hakkında şöyle buyurmaktadır: “kul lil müminine yeguddu min ebsarihim yani Müminlere deki; namahreme bakmaktan gözlerini sakınsınlar[1] Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne” yani “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar”[2]İmam ...
  • Neden özellikle bir mercii taklit etmek gerekmektedir? Bu mesele hadisler aracılığıyla nasıl ispat edilmektedir?
    9874 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/11
    Eğer müçtehitlerden her birinin fıkhın bir kısmında diğerlerinden daha bilgili olduğu veya onlar ile eşit bulunduğundan eminseniz birkaç şahsı taklit etmenin bir engeli yoktur. ...
  • Abdest alırken ve zorunlu bir durum yokken bir başka şahıs elimize su dökerse, bu bir sakınca ifade eder mi?
    36267 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Abdestin bir takım şartları vardır ve onlardan her birine riayet etmeme durumunda abdest geçersizdir. Abdestin şartlarından birisi, bizzat insanın yüzünü ve ellerini yıkması ve de baş ve ayaklarını mesh etmesidir. Eğer bir başkası insana abdest aldıracak olursa veya yüz ve ellere su ulaştırmada ve baş ve ayakları ...
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10932 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...
  • İbn-i Meysem Bahrani’nin kişiliği ve yaşamı hakkında bilgi verebilir misiniz?
    8002 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2013/04/23
    HK. 697-699’da vefat eden ve İbn-i Meysem diye meşhur olan Kemaleddin Meysem b. Ali b. Meysem Bahrani, 7. yüzyılın başlarında Bahreyn’de dünyaya gelmiştir. İlim ve fakihliğin beşiğinde, köklü ve meşhur bir ailede yetişmiştir. İlim tahsiline kendi ülkesinde başladı. Sonra daha yüksek tahsil için Bağdat’a gitti. İbn-i Meysem ...
  • Fahişe bir bayanla geçici nikâh yapılabiliniyor mu?
    7545 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/05/04
    Fahişe bayanlarla geçici veya daimi evlilik haram değildir. Ama farklı delillerden ötürü böyleli bir evlilikten sakınmanız hem dininiz için ve hem de dünyanız için daha hayırlıdır. ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    15931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Resul-i Ekrem’e (s.a.a) ve İslamî kutsallara hakaret edilmesinin fıkhî hükmü ve buna karşı koymanın yolu nedir?
    11560 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberine hakaret eden ve bu çirkin davranışıyla milyonlarca insanı üzen kimse idama müstahaktır. İslam düşmanları Müslümanlar arasında tefrika yaratmak, İslam’ın yayılmasının önünü almak ve yolları üzerinde din adındaki engeli kaldırmak gibi utanç verici hedeflerine ulaşmak için İslamî kutsallara hakaret etmeye ve sövmeye yönelmişlerdir. Vahdeti korumak, kendi İslamî ...
  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45726 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Ayetullah Hamenei’nin Amerika Müslümanlarına mesajı (öğüt ve nasihati) nedir?
    5932 Eski Kelam İlmi 2009/08/20
    Ayetullah Hamenei’nin kaleminin bu soruya cevabı: “Selamu’n Aleykum,Ayetullah Hamenei’nin genele hitap eden konuşma ve mesajlarında yer alan açıklamalarının dışında özel bir mesajları yoktu. (Bu konuşma ve mesajların metni Ayetullah Hamenei’nin ...

En Çok Okunanlar