Gelişmiş Arama
Ziyaret
10838
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
Zengin olan kimselerin sahip oldukları servet kendilerin göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allah’ın kendilerine vermiş olduğu lütuf müdür?
Soru
Acaba zengin olan kimselerin elde etmiş oldukları servet onların göstermiş oldukları çabanın karşılığı mıdır yoksa Allahın kendilerine vermiş olduğu bir lütuf müdür? Fakirlerin durumu da bunun tersi olabilir mi?
Kısa Cevap

Rızık ve azık veya servet genel anlamda Allah tarafından bağışlanan genel bir lütuftur. Ancak Allah’ın genel anlamda olan bu lütuf ile servet elde etmek için çaba harcamak ve uğraş göstermek arasında her hangi tezat söz konusu değildir. Ama Allah u Teâlâ’nın, iman eden kulları ilişkin has bir inayeti ve lütfü var olmaktadır. Allah u Teâlâ bu kulları hakkında var olan bu has lütfünü gerçekleştirmek için farklı yöntemler izliyor. Meşru olan bir servet türünü onların güdümüne vermek bu yöntemlerden bir tanesidir. Elbette bilinmelidir ki Allah tarafından verilen servetlerin her çeşidi lütuf anlamında değildir. Bilakis verilen bu servetlerin bir kısmı azabın bir nişanesi de olabilir. Diğer taraftan Allahın iyi kulları bu dünyada tüm maddesel ayrıcalıklardan en uygun bir şekilde kesin yararlanacaklardır diye bir kaide de söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bu site buna benzer bir soruya daha önce cevap vermişti. Soru şöyle idi: Hacca gitmek ve imamların (a.s.) türbelerini ziyaret etmek acaba insanın iradesinden neşet eden bir durum mudur yoksa Allahın ve Masumların (a.s.) talepleri doğrultusunda gerçekleşen bir eylem midir? Bu bağlamdaki açıklama (cevap)  3411 no’lu sorunun cevabında yapılmıştır. Ona müracaat ederek cevabınızın bir miktarını alabilirsiniz.

Ama burada kısa bir şekilde dikkatinin bazı noktalara çekiyoruz:

1-   Alla u Teâlâ, hikmetinin iktizası gereğince kâfir ve mümin farkını gözemeksizin insanların bireyleri rızık konusunda farklı olmalarını karar kılmış ve bu farklıklarla onları imtihana tabi tutmak istenilmiştir.

2-   Bu esas gereğince Allah u Teâlâ’ya şükür edenler ile etmeyenler arasında fark koymaksızın beşrin tüm fertleri arasında rızkı ve başka bir tabirle serveti dağıtmış ve bütün fertler Allahın bu genel lütfünden yararlanma noktasında farksızdırlar. Kuranı kerim bu bağlamda Allah’ın resulünü muhatap alarak şöyle buyurmaktadır: “Rabbinin lütfünden her birine; onlara da, bunlara da (kâfirlere de müminlere) veririz. Rabbinin lütfü (hiç kimseye) yasaklanmış değildir[1] Başka bir beyanla servetin niceliğini ve kazanılmasının nasıllığını ve niteliğini bir kenara bırakırsak ama aslı ve genelliği Allah’ın genel olan lütuflarındadır. Her kes farklı miktarda ondan yararlanmaktadır.

3-   Rızkın takdir edilmesi ve Allah’ın lütuf kapısının açık olması servet kazanmak için insanlar tarafından sarf edilmiş çaba ve gayret arasında bir tezat yoktur. Dini kaynaklarda rızık konusunda duayla yetinmeyin bilakis meşru olan serveti kazanmak için çalışmayı akıllardan götürmeyin şeklinde tavsiyeler ve teşvikler var olmaktadır. Bu bağlamda 4007. Sorunun cevabına müracaat ediniz.

 Bazı imanlı kimselerin serveti Allahın has lütfüyle fazlalaşıyor. Birçok yerde bu fazlalık çok farklı yollarla gerçekleşiyor hatta takva sahibi olan şahsın kendisi bile bu yerlerden kendisine servet ulaşacağını tasavvur bile edemiyordu. Talak süresinin 2. ve 3. Ayeti ve bu ayetlerin tefsirinde zikredilen rivayetler bu hakikatin açıklayıcısıdırlar. Ayetlerde şöyle denilmektedir: Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur”.  

4-   İman sahibi bazı kimseler servet ve daha fazla maddi imkânlara sahip olmuş olmaları fakir olan mümin kimselerin Allahın has lütfünden mahrum bırakılmış olmasına delil değildir. Bilakis Allaha Teâlâ hikmetinin iktizası gereğince bütün müminlere has lütfüyle bakar. Ancak bu lütuf bazen servet kalıbında tecelli eder. Hz. Süleyman ve Hz. Yusuf hakkında tecelli ettiği gibi ki Allah u Teâlâ onlara bu dünyada zahiri olan bu dünyanın makamını verdi. Bazen de fakirlik ve sorunları tahammül etmesi gerekir kalıbında tecelli bulur. Hz. Eyüp da tecelli eden hakikat bunun en tipik örneğidir. Mümin olan bir kimse teslimiyet bağlamında öyle bir dereceye varması gerekir ki hem fakirliği hem zenginliği Allahın lütfüne delalet eden birer nişane şeklinde algılaması gerekir.[2] (Maşuk için güzel olan benim için de güzeldir). İmam Humeynin (allahın rahmeti üzerine olsun) tabiriyle (maşuktan olan cefa vefadır). Bu bağlamda daha fazla bilgi edinmek için 3040. Numaralı sorunun cevabına müracaat ediniz.

5-   Elbette şu noktaya dikkat etmemiz gerekir ki fazlalaşan her çeşit servet, Allah’ın has lütfüdür şeklinde algılamakta doğru değildir. Belki sadece meşru yolla mümin olan bir kimseye verilmiş ve kendisi de onu helal ve meşru yollarda sarf ediyor ise Allah’ın lütfü olabiliyor. Bu halet dışında kalan tüm servet ve zenginlikler Allah’ın has lütfü olmadığının yanı sıra sahibi için ilahi azabın nişanesi de olabiliyor. Kuranı kerim bu tür servet için” yavaş yavaş helake doğru gitme yani bir anlamda mühlet verme” anlamında olan “istidrac” kavramını kullanmış.[3] Şöyle buyurmaktadır: “Bizim onlar için karar kıldığımız ilahi nişane ve ayetlerimizi unuturlarsa bizde buna karşılık olarak dünyevi olarak kavuşmak istedikleri tüm maksatlarına varmaları için gerekli kapıları açık bırakırız. Böylece ele geçmiş olan tüm servetler ve konumlardan dolayı sevinsinler. Daha sonra onlar belirsiz bir hal üzereyken ani bir azaba duçar edeceğiz”.[4] Kesinlikle böyleli bir serveti Allahın has lütfüdür şeklinde algılamak doğru değildir. Bilakis bir tuzak ve böyleli bir tuzağa düşmekten Allaha sığınmak lazım. Ümit ederim zikredilen noktalara ve bu bağlamda sorulan sorulara verilen cevapları mütalaa ederek cevabınızı almışsınızdır.



[1] İsra, 20.

[2] A’araf, 168.

[3]Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz (A’araf, 182; Kalem, 44.

[4]Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada, onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar” ( An’am, 44).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Birbirini seven ve ilişkilerinde günaha düşmek istemeyen kız ve oğlan hangi şer’i yolla sorunlarını giderebilirler?
    17901 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/22
    İslam’a göre kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Hekim olan Allah bu ikisini birbiri için yaratmıştır. Çünkü onlar birbirinin huzur kaynağıdır, birbirlerinin duygusal, ruhsal ve cinsel isteklerini karşılamaktadırlar.İslam iki tarafın da ihtiyaçlarının karşılanması için evliliğin (geçici veya daimi) çerçevesini belirlemiştir. Kadınla erkek ...
  • Bir genç hac ya da umreye gitmeden önce nasıl tezkiye yapmalıdır?
    26180 Pratik Ahlak 2009/07/08
    Manevi hac yolculuğuna çıkan birisi, aşağıdaki tavsiyelerimize uyarsa, inşallah faydalı olur:1-       İnsan her şeyden önce niyetini Allah rızası için ihlâslı etmeli ki, Allahtan başka kimse kalbinde olmasın.
  • Muhtar Ebubekir ve Ömer’in sevgisini kalbinde taşıyor muydu? Niçin Kerbela’da İmam Hüseyin’i (a.s) savunmadı?
    20254 تاريخ بزرگان 2012/09/09
    Hadis kitaplarında Muhtar hakkında gelen rivayetler iki kısımdır. Bu rivayetlerden bazıları onu öven ve bazı rivayetlerde de onu yeren sözler söylenmiştir. Hadis ve Rical ilmi âlimleri, Muhtar hakkındaki hadislerle karşılaştıklarında onu öven hadislerin tarafını tutmuşlar ve yeren rivayetler hakkında görüşler ortaya koymuşlardır. Meclisi (r.a) rivayeti ...
  • Parfüm kullanmak orucu bozar mı?
    9386 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Çoğu taklit merciinin görüşüne göre sadece dokuz şey orucu bozar: 1. Yemek ve içmek, 2. Cima (cinsel ilişki), 3. Mastürbasyon, 4. Allah, Peygamber (s.a.a) ve Peygamberin halifesine yalan isnat etmek, 5. Boğaza yoğun toz kaçırmak, 6. Başın tamamını suya sokmak, 7. Sabah namazı ezanına kadar cenabet, hayız ve nifas ...
  • Şeytan ne zaman ve kaç defa feryat etmiştir?
    18100 Eski Kelam İlmi 2010/01/16
    Bu soruya cevap vermeden önce soruyu yönelten beyefendiye, şeytanın, insanın saadete, kemale ve Allah’ın rızasına ulaşmasındaki en büyük yeminli düşmanı olduğunu ve onunla mücadele etme yollarını öğrenmenin önemli olduğuna dikkat edilmesinin gerekliliğini hatırlatmak isteriz.
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6413 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • ‘İnsan öldüğü zaman Allah’a döner’ dediğimizde yaşarken onun Allah’tan uzak olduğunu mu kastediyoruz?
    8779 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Kur’an’daki bazı ayetlerde gelen Allah’a dönüş, yakınlaşmayla aynı manayı taşımıyor. Yakınlaşmanın maddi manası da Allah konusunda geçerli değildir. İnsanın ölümünden bahseden ayetler, bu dünyada Allah’tan uzaklaşma manasının anlaşılmasına neden olacak olan Ona yakın olma manasını değil, öldükten Allah’a döndüğümüz manasını kastetmektedirler. Allah’a dönüş demek maddi ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3821 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8542 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8382 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...

En Çok Okunanlar