Gelişmiş Arama
Ziyaret
29664
Güncellenme Tarihi: 2011/07/20
Soru Özeti
Acaba peygamberin (s.a.a) veya imamın (a.s.) gölgesi var mıydı? Bu hususta nakledilen hadislerin doğruluk payı ne kadar?
Soru
Hazreti Peygamberin (s.a.a) gölgesi hususunda şöyle deniliyor: Peygamberin (s.a.a) mucizelerinden birisi gölgesinin olmamasıdır. Acaba gerçekten böyle bir şey var mıydı? Bu hususta itimat edilecek mütevatir hadis var mı? Varsa gölgesinin olmaması Resul olmadan öncede de söz konusu muydu? Acaba bu durum Peygamberin (s.a.a) zati yapısı diğer insanlarınkinden farklı olduğundan mıydı yoksa sadece ilahi bir mucize midir? Acaba imamların gölgeleride mı yoktu? Eğer onlar zati itibariyle diğer insanlardan farklı idilerse neden kuranı kerim açık bir şekilde sizin cinsinizden size peygamber gönderdik diyor?
Kısa Cevap

Peygamberin (s.a.a.) gölgesi var mıydı yok muydu meselesi akli bir mesele değildir. Dolayısıyla akla dayanarak bu konuda hüküm veremeyiz. Buna binaen akli olarak ne peygamberin (s.a.a.) gölgesi vardı şeklinde ne yoktu şeklinde hüküm edemeyiz. Bu konuda itimat edebilecek ve dayanabileceğimiz tek kaynak nakil ve hadis içerikli kaynaklardır. Hadis içerikli olup hem Şia hem Ehlisünnet nezdinde birinci derece kaynak olarak kabul görülen kitaplarının, “men la yahduru” kitabı hariç hiçbir birisinde bu hususta bir hadis söz konusu değil ve böyle bir meseleye işaret edilmemiştir.

Elbette ehlisünnetin birinci derecede kaynak sayılmayan bazı kitaplarında Peygamberin gölgesi müşahede edilmedi şeklinde nakiller var. Hakeza Şia kaynaklarında da imamın gölgesi yoktur şeklinde nakiller var olmaktadır. Böyleli çok önemli olan bir mesele hakkında bir hadisle iktifa etmek kesinlikle doğru olmayacağı çok açıktır. Aslında böyleli çok önemli olan bir mesele tarih boyunca Şia nezdinde gizli kalması mümkün mü? Ve sadece onun hakkında tek bir rivayet, oda imam Rızadan (a.s.) nakledilmiş olması akla ve mantığa sığar mı? Yani bu denli önemli bir mesele yaklaşık iki asır; Peygamberin (s.a.a) zamanından ta sekizinci imamın (s.a.) dönemine kadar gizli kalıyor ve ondan sonra sekizinci İmamın (s.a.) döneminde imamın (s.a.) kendisi tarafından açıklanıyor, ondan sonra imam Cevat’tan (s.a.) başlayarak tekrar gizli kalıyor ve hakkında hiçbir şey söylenilmiyor olması imkânsızdır. Böyle bir şey akla ve mantığa sığmaz.

Ayrıntılı Cevap

Peygamberin (s.a.a.) gölgesi var mıydı yok muydu meselesi akli bir mesele değil. Dolayısıyla akla dayanarak bu konuda hüküm edemeyiz. Buna binaen akli olarak ne peygamberin (s.a.a.) gölgesi vardı şeklinde ne yoktu şeklinde hüküm edemeyiz. Bu konuda itimat edebilecek ve dayanabileceğimiz tek yer İslami kaynaklar yani kuranı kerim ve sünnettir. Kuranı kerimde bu hususta hatta dolaysız ve işaret şeklinde olsa bile bir şey söz konusu değildir. Ama konuya değinen ve işaret edip var olan hadisler ise ehlisünnetin birinci derecede kabul gördükleri kaynakların haricindeki bazı kitaplarda var olmaktadır:

Zekvandan şöyle nakledilmiş: “Allahın resulü için ne güneşli olan gündüzde ne ayın aydın olduğu gecede gölge diye bir şey müşahede edilmemiştir”.

Hekim Tirmizi bu mananın aynısını nakletmiş ve şöyle diyor: “Allah resulünün gölgesi yoktu ki ta kimse onun mübarek gölgesine basarak saygısızlığına neden olmuş olsun”.

İbni Sab’i “hasais” adlı eserde şöyle diyor: “Allah resulünün gölgesi yerin özerinde görülmüyordu. Allah resulünün vücudu nur idi. Güneşin nuru altında veya ayın aydınlığında yürüdükleri vakit gölgesi görünmüyordu. Bazı âlimler bu hakikatin delili peygamberin kendi sözü ve duası olduğunu söylemişlerdir. Ki Allah Resulü (s.a.a) “Allahım! Beni nur kıl[1] şeklinde dua ediyordu.[2]  

Ama Şia kaynaklarında ise konuyla alakalı var olan işaret şöyledir: “İmamın (a.s.) gölgesinin var olmaması imamın niteliklerinden ve sıfatlarından bir sıfat ve niteliktir. Talıkani Ahmedi Hemedani’den, Hemedani de Ali b. el-Hasan b. Fazal’dan, Ali de ebul-Hasan Ali b. Musa er-Rıza’dan[3] (imam Rıza) şöyle nakletmiş: “imam bazı hususiyetlere ve niteliklere sahiptir: İnsanların en bilgilisi, en takvalısı, en halimlisi, en yiğilisidir ve… bir diğer özelliği de gölgesinin olmamasıdır”.[4]

Zikredilen konulara dikkat edildiğinde hem ehlisünnet kanalından hem Şia kanalından nakledilen rivayetler bazı hususiyetlere sahiptir: birincisi: Bu rivayetler senet bakımından zayıf dolayısıyla itimat edilmeyecek durumdadır. İkincisi: İster ehlisünnet kanalından gelen rivayet olsun ister Şia kanalından gelen rivayet olsun her ikisinde de bir tek rivayettir. Ve Şia’nın kaynaklarında sadece imam Rıza’dan (a.s.) bir tek hadis nakledilmiş. Buna binaen bu denli çok önemli bir sıfata sahip olan Allah resulü ve imamlar ve herkeste onların sahip oldukları bu sıfatı müşahede etmiş olmasına rağmen mümkün müdür ki, hadis nakleden nakilciler (raviler) bu özelliği nakletmemiş olsunlar. Bu makul olabilir mi? Peygamber ve imamların tüm özellik ve sıfatlarını çok dakik bir şekilde gözetlemiş ve onları nihai derecede dakik ve uzun bir şekilde anlatan raviler bu denli önemli sıfatı terk etmeleri akla sığar mı? Mantıklı gelebilir mi? Allah Resulünün (s.a.a.) tüm ashapları bu gerçekten gafil olmaları veya kasti olarak bunu gizletmeleri aklanı olabilir mi?

Şöyle diyebilirsiniz: Kendiniz bir taraftan bu konunun ehlisünnetin bazı kitaplarında nakledildiğini, diğer taraftan raviler bu denli önemli konudan gafil kalmaları aklanı değildir diyorsunuz. Bunun kendisi çelişki değil mi?.

Cevaben şöyle diyorum: Bu denli önemli ve çok acayip bir sıfat ve özellik için tek bir hadis yeterli olamaz ve bu denli önemli ve acayip bir mesele olmuş olsaydı hakkında tek bir rivayet değil, onlarca rivayet nakledilecekti. Nakledilen bu tek hadis senet bakımından sahih olsa bile bu denli önemli ve acayip bir şey için delil olamaz. Diyelim ki bundan faz geçtik ve Peygamber hakkında böyle bir şeyin var olduğunu kabul ettik ama şöyle bir sorunla karşı karşıyayız: Neden bu olayı hazreti Ali’nin (a.s.) ya hazret Hüsynin (a.s.) veya… ta imam Kazım’ın (a.s.) yaranlarına hiç kimse nakletmemiş? Ve neden bu mesele imam Rızanın (a.s.) dönemine kadar gizli kalmış olsun? Yani peygamberin zamanından iki asra kadar hakkında konuşulmamış ondan sonra sekizinci imam döneminde anlatılmış ve tekrar imam Cevat’tin (a.s.) döneminden geybeti suğra (küçün gaybet) nın son dönemine kadar (yani bir asır) yine gizli kalıyor. Bu denli önemli ve acayip olan bir mesele bu müddet zaman zarfı içinde hiç kimse tarafından nakledilmemesi ve sadece çok kısa bir dönemde oda bir rivayette nakledilmesi mantıklı gelebilir mi? Allah resulünün bu sıfat ve özelliğinin gizli kalmasındaki maksat ve hikmet nedir?

Bunun yanı sıra bu konu hakkında var olan tek bir hadiste Ehlisünnetin asıl kaynak kitaplarında; kütübi sitte gibi kitaplarda zikredilmemiş. Şia’nın da “men la yahdurul-fakıh” dışında asıl kaynak kitaplarının hiçbirisinde zikredilmemiştir.

Burada kayda değer önemli bir diğer konu da şudur: Sorunun konusu olan bu mesele ister tarihsel boyutuyla ele alalım ister kelamsal ve inançsal boyutuyla, her iki halette de bir rivayetle ne ispatlanması mümkün ne inkâr edilmesi. Peygamberin (s.a.a.) gölgesinin var olmaması mucizelerinden bir mucize miydi? Sorusu hakkında da şunu diyoruz: Bunun ispatlanması da delile ihtiyacı var. Daha önce açıklandığı gibi bu konunun aslı hakkında her hangi bir delil söz konusu değildir. Kaldı ki mucize oluşuna dair delil olmuş olsun. Peygamberin mucizeleri konusunda böyleli bir meseleye değinilmemesi de dikkat çekici. Bu meselenin kendisi çok acayip bir meseledir. Acayip bir mesele olmasına rağmen hakkında konuşulmaması âlimlerin nezdinde sabit olmadığına delildir.

Her halükarda bu konuyu açıklayan hadis ne mutevatir ve ne mustafiz, bilakis vahid bir haber şeklindedir. Haberi vahit şeklinde nakledilen bu denli önemli inançsal bir konu itibara alınacak bir kariyere sahip değildir. Buna binaen meselenin aslı olan peygamberin gölgesinin var olmaması konusu ispatlanmayınca Ona binaen sorulan diğer soruları cevaplandırmaya gerek kalmıyor.



[1] “Sahihi buhari”, c. 1, s. 116, hadis no: 6316; “sahihi müslüm”, c. 1, s, 525-526, hadis no; 187, 763.

[2] “sebilül huda ve er-reşad”, c. 2, s. 90.

[3] Bu rivayet başka bir senetle de nakledilmiştir. Talıkani şöyle diyor: ammet b. ziyad b. Caferi hemedani bana şöyle nakletti: ali b. İbrahim b. haşım babasından babasıda ali b. mabedden, ali b. mabed de Hüseyin b. halid dan naklederek şöyle demiş: imam rıza şöyle buyurdu:…(kemluddin ve tamamunnime, c. 2, s. 371).

[4] Biharul envar”, c. 25, s. 116, hadis no: 1; c. 52, s. 321; “men la yahdurul-fakıh” c. 4, s. 419.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. Mehdi’nin (Allah zuhurunu yakın eylesin) zuhurunun alametleri nelerdir?
    18624 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    Zuhur alametleri konusu girift ve zor bir konudur ve bu konu ile ilgili tüm rivayetlerin bir arada irdelenip eleştiriye tabi tutulması gerekir.Hadislerinden anlaşılan şu ki zuhur alametleri iki asıl kısma ayrılırlar:1- Gerçekleşeceği kesin olan alametler: Bunlar Süfyani’nin ayaklanması, Yemani’nin ...
  • Hazreti Şuayip’in biyografisi; doğumu ve ölümü ne zamandı?
    8086 Eski Kelam İlmi 2019/11/24
    İsmi Kuran’ı Kerim’de on defa geçmiş olan bir peygamberdir Şuayip (a.s).[1] Arap toplumuna gönderilmiş ve Arapça konuşan bir peygamberdi.[2] Hz. Hud ve Hz. Salih (a.s)’dan sonra dünyaya gelmiştir. Hz. Musa (a.s)’in annesiyle aynı asrın insanıydı. Doğum tarihi ile ilgili tarihsel bir veri bulunamamıştır.
  • Orucun başlama anı sabah ezanının ilk vakti mi yoksa ezanın sona ermesiyle mi başlar?
    3420 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Sabah ezanına az bir vakit kala doğu tarafında bir ışık demeti yükselir. Bu ışık demetine ilk fecr veya fecri kazip denir. Bu ışık demetinin yayılmasıyla fecri sadık dediğimiz ikinci fecr zamanı başlar. İşte bu an Sabah namazının ilk vaktidir.[1]Buna binaen oruç tutan ...
  • Yahudilerin Hz. İsa’nın dönmesi veya vaat edilen Mesih’in gelmesine yönelik inanç ve imanı nedir?
    11766 Eski Kelam İlmi 2011/12/19
    Yahudiler de kavim ve mezheplerin çoğu gibi, kesin bir şekilde, son zamanda bir kurtarıcının geleceğine inanmaktadır. Mevcut Tevrat kitabında dünya kurtarıcısının geleceği ve zuhur edeceği hakkında birçok müjde mevcuttur. Bugün Yahudiler tarafından İsrail adında bir Yahudi devletinin kurulması, bu Yahudi ülküsünden kötü şekilde istifade edilerek gerçekleşmiştir. Hem Yahudiler ve ...
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120412 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İnsan hem dünya ve hem ahirette refah ve huzurda içinde olabilir mi?
    14440 Eski Kelam İlmi 2011/04/12
    Bu dünya özel mahiyeti ve ontolojik mertebesi nedeniyle mutluluk ve mutsuzluğu, üzüntü ve sevinci ve zorluk ve rahatlığı kendi içinde katışık halde bulunduran bir takım yasa ve kanunlara sahiptir. Hiçbir zaman refah, huzur ve mutluluk mutlak bir şekilde burda bulunmaz. İnsanın dünyada taşıdığı bazı zorluklar, mümin ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9327 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    7948 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Banyoya götürüp yıkamak ve elbise giydirmek gibi hususlarda karşı cinsiyetten engelli insanlara yardım etmenin sakıncası var mıdır?
    6248 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Mezkûr soruyla ilgili mevcut fıkhî hükmü istemeniz nedeniyle, mercilerin bürolarından bunu sormayı gerekli gördük. Alınan cevaplar aşağıda yer almaktadır:Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Başka bir şahsın avretine bakmak ve dokunmak haramdır.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Aynı cinsiyetten birine ulaşılamadığı durumda ...
  • Eğer erkek karısıyla cinsel ilişkiye girmeden önce ölürse, onun mehriyyesi yarı mı olur?
    5931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mezkûr soruyu Ayetullahların bürosuna yolladık ve aşağıda onlardan bir grubun elimize şimdiye dek ulaşan fetva yanıtını size takdim ediyoruz: Hz. Ayetullah Hamaney’in (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyye yarı olur.Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyyenin kâmil olarak ödenmesi gerekir. Hz. Ayetullah Mehdi ...

En Çok Okunanlar