Gelişmiş Arama
Ziyaret
9640
Güncellenme Tarihi: 2010/04/24
Soru Özeti
Allah’ın hikmet sahibi olduğunu ispat edebilir misiniz?
Soru
Allah’ın hikmet sahibi olduğunu ispatlayınız. Allah muhtaç değildir veya Allah çirkin bir fiil işlemez gibi Allah’ın hiçbir sıfatından lütfen ön kabul sıfatıyla yararlanmayın. Yararlandığınız her sıfatı ilkönce tamamıyla mantıklı bir kanıt ile kanıtlayın.
Kısa Cevap

Bilgeler ve mütekellimler Allah’ı ispat etmek için bir takım yollar belirlemişlerdir. Akli deliller ve evreni incelemek bu yöntemlerden sayılır. Bu kanıtlarda yaratılışın beyhude olmasının reddedilmesi ve evrenin düzen içinde bir son hedefe doğru hareketi esasınca Allah’ın hikmet sahibi olduğu ispat edilmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Bir noktaya dikkat etmek gerekir: Allah’ın sıfatlarını kavramak her ne kadar hissedilir şeyleri idrak etmeyle mukayese edilmese de onları öğrenmek imkânsız ve ulaşılmaz bir konu değildir. Bu nedenle, bilge ve mütekellimler Allah’ın sıfatlarını tanımak ve ispatlamak için bize bir takım yol ve yöntemler belirlemişlerdir. Bu yöntemlerden faydalanmak, kesinlikle bizi istenen neticeye ulaştıracaktır. Biz konuya değinirken bu yöntemlere işaret edeceğiz. Asıl konu olan Allah’ın hikmet sahibi olduğunu ispat etmeden önce, meseleyi daha iyi anlamada bize yardımcı olacak bir takım noktalara değinmemiz yerinde olacaktır. Birinci nokta, Allah’ın muhtaç olmamasıdır. Bildiğiniz gibi muhtaç olmak, mümkün varlıkların özelliklerindendir; zira mümkün varlıklar yaratılmada ve bekada nedene (yaratan neden ve bekayı sağlayan neden) ihtiyaç duyar. Lakin varlığın Allah için zorunlu olduğu ispatlandıktan ve O’ndan imkân hususunun reddinden sonra kendisi hakkında nakıslık ve eksiklik de geçersiz olur. İkinci nokta ise Allah’ın çirkin bir fiil işlemeyeceğidir. Bu hususu ispat etmek için birkaç delile işaret edilebilir:  

Birinci delil: Yüce Allah kötü fiil işlemek istemez ve kötü fiil işlemek istemeyen veya zorunlu bir şeyi ihlal etmek istemeyen her failin kötü fiil işlemesi imkânsız olur. O halde Allah’ın kötü fiil işlemesi veya zorunlu bir şeyi ihlal etmesi muhaldir.

Küçük önermenin kanıtlanması: Kötü fiil işleyen bir şahıs aşağıdaki istek ve dürtülerden birini taşır:

1. Eğer birey laubali ve korkusuz olursa; yani başkalarının kınamasından çekinmez, cehennem azabından korkmaz ve iyi bir insan olmaya kendini adamazsa bu gerçekleşir. Böyle bir istek yüce Allah’ın zatında bulunmaz; zira yüce Allah abes ile iştigal etmez.

2. Eğer bir insan cahil ve bilgisiz olursa; yani kötü işin çirkinlik ve kötülüğünden haberdar olmaz ise böyle bir işe girişebilir. Bu husus da Allah hakkında geçersizdir; zira yüce Allah mutlak bir şekilde ilim sahibidir ve hiçbir şey O’ndan saklı değildir. 

3. İnsan bazen işin kötü olduğunu bilir, lakin duyduğu bir ihtiyaç onu bu kötü işi yapmaya yönlendirir. Tıpkı şarap içmeye mecbur kalan bir şahıs gibi. Bu husus da yüce Allah hakkında geçerli değildir; zira yüce Allah mutlak anlamda ganidir ve O’nun hiçbir şeye ihtiyaç duyması söz konusu değildir.

4. Bazen insan kötü işi tanır ama bunu yapmaya mecbur kalır. Bir zalimin insanı mecbur kılması bunun bir örneğidir. Bu konu da Allah hakkında geçersizdir; zira ondan daha üstün bir güç ve kudret bulunmaz. Dolayısıyla hiçbir kimse O’nu mecbur kılamaz. Yüce Allah istediği ve dilediği her şeyi evrende gerçekleştirir. O halde yüce Allah kötü bir fiil işlemeyi veya zorunlu bir hususu ihlal etmeyi istemez.

Büyük önermenin Kanıtlanması: Yüce Allah özgür bir faildir ve özgür bir fail bir işi yapmaya güç taşımayana ve onu yapma isteği taşımayana dek tam neden sayılmaz ve tam neden sayılmadığı müddetçe onun fiili gerçekleştirmesi imkânsız olur. Kötü fiili gerçekleştirme bağlamında her ne kadar etkili olan güç hususu mevcut olsa da diğer bir husus olan isteme meselesi mevcut değildir. Bundan dolayı Allah’ın kötü fiilde bulunması muhaldir. Bu mesele kötü işlere yöneliktir, lakin iyi ve maslahat taşıyan işler bağlamında yüce Allah hem kudret hem de istek sahibidir.[1]

Hikmetin Manası

Hikmet sözlükte adalet ve yakin anlamlarında kullanılır. Sözlük açısından hikmet sahibi; işleri ve fiillerini yapmada üstün yakin sahibi olan kimseye denir.[2] Hikmet ıstılahta da iki anlamda kullanılır:

1. Eşyanın hakikatlerini olduğu şekilde bilmek.

2. Bir fiili en güzel, mükemmel ve tüm varlığın maslahatına uygun şekilde yapmaktır. Bu anlamda yüce Allah her iki anlamda da hikmet sahibidir; zira O’nun eşyaya dönük bilgisi en mükemmel bilgidir ve fiilleri de kesin ve yakinliğin zirvesindedir.[3]

Allah’ın hikmet sıfatı sahibi olduğunu ispat eden deliller birkaç türlüdür:

A. Akli Delil

Hikmetin anlamlarından biri, Allah’ın fiillerinin makul ve mantıklı bir gaye taşımasıdır.  Belirli bir maksat ve hedef için yapılmayan her fiil, tüm akıllı insanlar nezdinde abes ve beyhude sayılır. Abes fiil ise akıllı insanlar nezdinde çirkin sayılır ve daha önce de ispat edildiği üzere hikmet sahibi Allah’ın çirkin bir işte bulunması muhaldir. O halde yüce Allah’ın abes bir iş ile uğraşması mümkün değildir.[4] Yüce Allah’ın fiillerinin gayesi vardır dendiğinde, gayenin yüce Allah’ın zatına dönmesi kastedilmemektedir; zira belirtildiği gibi yüce Allah mükemmeldir ve bu fiillere muhtaç değildir. Gerçekte bu gayeler yaratıklara döner. Bunun daha detaylı açıklaması şudur: Bazen bir fail bir iş yaptığında gaye bizzat kendine döner ve bazen de fail başkalarına fayda sağlamak için bir işe girişir. Eğer gaye birinci türden olursa bu mükemmelleşme gayesi sayılır ve yüce Allah için olumsuz sayılır; zira bu failin eksikliğinin ve noksanlığının göstergesidir ve yüce Allah bundan münezzehtir. Lakin ikinci türden olursa bu mükemmelliktir ve failin mükemmelliğinden kaynaklanır.

2. Yüce Allah bir dizi sıfata sahiptir ve biz bu sıfatları cemal ve kemal sıfatları olarak biliriz. Âlim olmak, kadir olmak ve hayır istemek bu kabildendir. Bundan dolayı bu sıfatlar ile nitelenen bir varlıktan en üstün ve bilgece bir düzenin türemesi gerekir. Aksi takdirde yüce Allah’ın bu sıfatları taşımadığını söylemek gerekir. Oysaki mesele böyle değildir ve yüce Allah sürekli bu sıfatlar ile nitelenmektedir.

B. Dış Dünyada Ve Benliklerde Gözlemde Bulunmak

Yüce Allah her zaman insanları evren ve kendileri hakkında düşünmeye davet etmekte ve bu hususu idrak ve bilgi elde etmenin yollarından biri olarak değerlendirmektedir.[5] Bu hususta şöyle söylemek gerekir: Fiil faile delalet ettiği gibi onun özelliklerine de delalet eder; yani bir şeyin özelliklerini gözlemledikten sonra onun failinin sıfatlarına ulaşabiliriz. Gerçekte eserden eser sahibine ulaşmak imkân dâhilindedir. Evreni ve evrenin içindeki fenomenleri gözlemleyerek ve düşünerek onun tüm cüzleri arasındaki mükemmellik, düzen ve ince bağlantıları açıkça gözlemlemek mümkündür. Fenomenleri gözlemlemek ve değişik açılardan varlık mecmuasının cüzleri arasında bulunan farklılıklara rağmen onların gayeli bir şekilde mükemmelleşme seyrini izlemek[6], bizi güç ve hikmet sahibi âlim bir yaratıcıya yöneltir. Hayattaki çeşitlilik yüce Allah’ın hikmet, ilim ve kudretinin başka bir göstergedir. Hayatın tümünün hedef ve gayesi olan genel bir hedefin var olmasına karşın her şey de kendi için bir hedef taşır ve ona ulaşmak için gerçekte yaratılmıştır. Lakin diğer şeylerle birlikte mükemmelleşme yolunu kat eder. Örneğin yeryüzü yağmur ile dirilir. Su ve yeryüzü bilinen şeylerdir, lakin bu su vasıtasıyla yeryüzünde biten bitki belirli bir renk, tat ve fayda taşır ve de kendi yaratılışında takip ettiği hedef açısından da diğer bitkilerden farklılık arz eder. Her bitki belirli bir hedef için meydana gelir ve diğer bitki türleri ile mükemmelleşme yolunu kat eder.[7]  Bundan dolayı akli deliller ve diğer destekleyici hususları göz önünde bulundurarak şöyle söylemek gerekir: Yüce Allah’ın hikmeti, varlıkları layık oldukları yetkinliğe ulaştırmak anlamına gelir. Aynı şekilde Allah’ın hikmet sahibi olması da O’nun zatının değil, fiilinin gaye taşımasıdır. Gerçekte her yaratığın hikmeti kendi zatında taşıdığı gayedir ve Allah hikmet sahibidir dediğimiz vakit bunun anlamı O’nun varlıkları doğal gayelerine doğru sevk etmesidir.[8]

 


[1] Muhammedi Ali, Şerhi Keşfu’l Murad, s. 213, Daru’l Fikir, Kum, çapı çaharum, 1378 h.ş.

[2] İbniMenzur, Cemalu’d-Din, Lisanu’lArab, c. 12, s. 140, Daru Sadır, Beyrut, çapı evvel, 1410 h.k.

[3] Şerhi Keşfu’l Murad, s. 196.

[4] a.g.e, s. 216.

[5] En’am Suresi, 99. ayet; Casiye Suresi, 3. ayet.

[6] Rum Suresi, 22. ayet.

[7] Tefsiri Hidayet, c. 3, s. 130, Daru’lKutubu’l İslamiye, Tahran, çapı evvel, 1374 h.ş.

[8] Mutahhari, Murtaza, Mecmuayı Asar, c. 1, s. 194, İntişaratı Sadra, Tahran.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar