Gelişmiş Arama
Ziyaret
8664
Güncellenme Tarihi: 2011/06/20
Soru Özeti
Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için düzenlenmiş merasime katılmak caiz midir?
Soru
Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için merasim düzenleniliyor. Bu merasime katılmak caiz mi ve katılabilir miyiz, ?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin ve onunla birlikte şehit olan ashabı için yas tutmak ve bu doğrultuda düzenlenen merasimlere katılmanın Allah katında büyük sevabı ve mükâfatı vardır. Ama doğal olarak eğer bu tür merasimler ehlibeytin (a.s.) öğretilerine ters ve muhalif olan öğretilerin tebliğ ve güçlenmesine neden oluyor ise bu gibi merasimlere katılmanın hiçbir sevabı ve mükâfatı olmamakla birlikte Allahın gazabı ve azabına maruz kalınmaya bile neden olabilir.

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz sorudan ismi zikredilmiş olan grubun akidesinin batıl olduğuna kuşku ve tereddüt etmiyor olmanız anlaşılmaktadır. Sorunuz sadece zahiri olarak dindar ve mezhebi olan kimseler tarafından düzenlenen merasimlere katılmanın hükmüyle alakalıdır. Dolayısıyla cevap verirken bu mezhep ve akidenin batıl[1] olduğunu müsellem biliyor ve sadece bu mezhebe mensup olanlarla ilişkili olmak ve onlarla oturup kalkmanın hükmünün ne olduğu konusunu inceleyeceğiz:

Bizim Mevla'mız Hazreti Ali (a.s.) tarihte eşi emsali olmayan bir kimsedir. Bir grup onun hakkında içinde beslemiş olduğu kin ve nefretten ötürü onu sahip olduğu kesin hakkından mahrum bıraktı. Zahiri olarak kendini onun dostu olarak tanıtan bir diğer grup ise onun hakkında ifrat ederek onu ilah makamına kadar yükseltmiştir. Hz. Ali'nin kendi değimiyle her iki grupta delalet ve sapıklık vadisine saplanmışlardır.[2]

Onu kendi imamı ve rehberi olarak kabul eden bizler onun bu bağlamda var olan buruklarına kulak vermemiz gerekir. Bu bağlamda söylemiş olduğu şey şu: "Günah işlemiş ve özellikle onu ilah makamına çıkararak müşrik olanlara karşı en hafif ve en az itirazımızı yanı onlara karşı asık yüzlü ve ihtiramı içermeyen davranışla zahir olmamız gerekir".[3]

Doğal olarak bu mezhebe mensup kimseler tarafından düzenlenen merasimlere katılmak karşılıklı ihtiramların yapılmasına neden oluyor ki bu imam Ali'nin (a.s.) söylemiş olduğu bir başka buruğuyla çelişiyor. Şöyle buyurmuşlardır: "bidatçinin yanına gidip ona saygı gösteren bir kimse adeta İslam dininin temelini yıkmak için yola koyulmuş anlamındadır".[4]  

Eğer onlara saygı göstermemek için ben bir adım geride otururum deniliyorsa o zaman imam Sadık'ın (a.s.) bidatçiler hakkında söylemiş olduğu aşağıdaki buruğuna maruz kalacağız: "Onlarla oturup kalkmayın ta başkaları sizi onlardan birisi olarak saymasınlar"[5]

Her kes sizin onlarla hem akide olmadığını bilmiyordur. Diğer taraftan siz imam Hüseyin (a.s.) adına düzenlenmiş merasime onlarla birlikte olmuş ve oturmuşsunuz. Bu nedenle sizi onlarla hem akide olduğunu bilip netice itibariyle sizin bunlar tarafından düzenlenmiş olan merasimlere katılmanız o grubun güçlenmesine ve topluluk olarak sayılarının fazlalaşmasına neden oluyor. Zira altıncı İmam (a.s.) şöyle bir tavsiyede bulunmuşlardır: "İmanlı bir kimseye, içinde günah işleniyor bir mecliste o günahı değiştiremiyorsa oturmak yakışmıyor".[6] Her halükarda bu tür insanlarla kurulan her türlü ilişki Allahın bu topluma nazil edeceği her türlü gazabı bu mecliste bulunan tüm fertleri kapsamaya neden olacaktır. Bu toplumda bulunan bazı insanlar batini olarak bunlardan farklı düşünseler bile. Bu bağlamda aşağıdaki rivayete dikkat ediniz:

Caferi isminde bir şahıs imam Rıza (a.s.) bana şöyle buyurdu diyor: "neden bazen seni Abdurrahman b. Yakup'un yanında görüyorum?! O benim dayımdır dedim. İmam şöyle buyurdu: O Allah hakkında yanlış bir akideye sahiptir. Eğer onunla oturup kalkmayı devam etmek istiyorsan artık bizim yanımıza gelme. Ama eğer bizimle beraber olmaya meyilliysen artık onun yanına gitme! Şöyle arz ettim: o kendi içinde ne diyorsa söylesin, ben onun sahip olduğu akideyi kabul etmiyorum ve onun söylediklerini teyitte etmiyorum. Hal böyle olunca onunla kalkıp oturmamda ne gibi bir günah işlemiş olurum? İmam (a.s.) şöyle buyurdu: Ona bir musibet ve azap geldiği takdirde sen o azaptan korunmayacağından korkmuyor musun?! Hazreti Musa'nın yaranlarından olup babası Firavunun ordusunda yer almış olan kişinin kıssasını duymadın mı? Firavun kendi ordusuyla Hz. Musa ve ona tabi olanları takip etti. Onlara yakınlaştığında bu şahıs Allah ın peygamberi olan hazreti Musa'dan ayrıldı kendi babasına nasihat yapıp onu kurtarmak için firavunun ordusunun arasına girdi. Babasını bulup onu firavun ve firavunculardan ayırıp kurtarmak amacıyla ona nasihat yaparken bir anda Allahın azabı geliverdi. O ve babası diğer firavuncularla birlikte boğuldu. Bu haber Hz. Musa'ya (a.s.) ulaştıktan sonra Hz. Musa şöyle buyurdu: bu oğlan her ne kadar şimdi Rabbinin kenarında ilahi rahmetin içindedir ise de ama bir musibet nazil olduğunda suçlu ve günahkâr olanların yanında bulunduklarında o musibetten korunmaz ve nasıpsız kalmazlar".[7]

Bu şahıs birisi hak diğeri batıl olan iki grup bir biriyle buluştuğunda iyi niyetle batıl olan tarafın ordusunun arasına katıldı. Ama diğer taraftan artık nasihat ve mev'ize yapma zamanı kalmamış ve diğer taraftan o karanlıklara bürünmüş olan firavunun ordusunun arasındaydı dünyevi azaba maruz kaldı ve denizde boğuldu. Bu rivayetten alabileceğimiz netice şudur: Her ne kadar biz insanlar sahip olduğumuz niyetlerimizle kıyamet gününde haşir olunacağız ve bu bağlamda imamların düsturundan haberdar olmadan önce halisane ve sadece Allahın rızasını gözeterek bu meclis ve bunları güçlendirme amacını gütmeden bu merasimlere katılırsak ahrette mükâfatlanırız. Ama her halükarda sapmış olan kimselerin mahfillerine katılmak ilahi gazaba ve ilahi azaba neden olan her çeşit davranış ve hareket nedeniyle gelen azaptan en azında bu dünyada nasibimizi alırız. Mümkündür bu ilahi azaplar zahiri olarak kendini göstermemiş olsun ama gerçek ve pratikteki yaşamamızda tesirini gerçekleştirecektir.

Konunun sonunda kuranı kerimden esinlenerek sorunuzla alakalı bir noktayı huzurunuza sunmak istiyoruz:

Müşrik olan kimselerin hac'da yaptıkları ameller Müslüman kimselerin amellerine birçok bakımdan benzediği halde Allah u Teâlâ Müşrikleri Allahın evi olan Beytullaha yaklaşmalarını ve haccın gereksinimlerini yerine getirmelerini yasaklıyor.[8] Bu yasaklamanın hikmetini şu noktada yattığını söylemek mümkün: İman etmeyenlerin hatta dini merasimleri yerine getirmelerine müsaade edilmemelidir. Zira sahip oldukları bu konumlarından yararlanarak kendi o yanlış akidelerini tebliğ etmeyeceklerini nerden biliyorsun.! Bu duruma benzer bir durum sizin hakkınızda da sormuş olduğunuz konuda rastlanılmaktadır. Hz Hüseyin'le alakalı merasim ve meclislerin düzenlenmesi imamlar (a.s.) tarafından defalarca dile getirilmiştir. Ama böyleli meclis ve merasimlerin yanlış ve sapık düşünceler için bir tebliğ vesilesi konumuna düşmemesine kesinlikle müsaade edilmemelidir. Bu nedenle bu merasimlere katılmak kesinlikle tavsiye edilmiyor.

Elbette söylenenlerin tümü onlara katıldığında onları etkileyemiyor durumda geçerlidir. Ama eğer onların arasına katılarak emr-i bilmaruf ve nehyi ez münker yaparak onları etkileyebiliyorsak durum değişiyor. Zira bu durumda bırakın katılmasındaki işkâllı olmasını bir kenara belki bazı durumlarda[9] vacip bile oluyor.[10]



[1] Bu bağlamda kuşkulu ve tereddütlü isen ayrı bir soru şeklinde sorarsan size cevap verebiliriz.

[2] "Nehcül-balaga", Kum: intişarit-i darul-hicre, baskı tarihi yok, s. 489, kelimat-i kısar no: 117. (benim hakkımda iki kişi helak oldu: birisi ifratça seven diğeri kindar).  

[3] AMİLİ, Şeyh Hur, "vesailuş-şia", Kum: müesesei alul beyt, 1409 hicri kameri, c. 16, s. 143, hadis no: 21194.

[4] A.g.e., c. 16, s. 267 – 268, hadis no: 21533.

[5] A.g.e., c. 12, s. 48, hadis no: 15610.

[6] A.g.e., c. 16, s. 260, hadis no: 21512.

[7] A.g.e., c. 16, s. 260– 261, hadis no: 21513.

[8] "Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir". (Tevbe, 28).

[9] İmma HUMEYNİ, "tevziu'l-mesail (elmuhaşi)", c. 2, s. 756 – 758

[10] İmma HUMEYNİ, "tevziu'l-mesail (elmuhaşi)", c. 2, s. 756, mesele no: 2786, 2787, 2788 ve 2789.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Acaba İran'da idam cezasının kaldırılmasına ve işkencenin yasaklanmasına dair ümit var mıdır?
    7082 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/14
    İdam cezasının ve hadler türünden olan diğer cezaların kaynağı kuranı kerim ve rivayetlerdir. Onları kâmil bir şekilde ilga etmek imkânsızdır. Kısas ile ilişkin had eğer diye sahibi olan kişi tarafından bağışlanırsa veya diğer cezai konularda eğer İslam hükümeti tarafından bazı maslahatlar fark edilirse daha ...
  • Neden Hz Fatıma’ya masume lakabını vermişlerdir? Kendisi masum muydu?
    7828 Eski Kelam İlmi 2012/04/15
    Hz Masume’nin adı Fatıma’dır. Rivayet ve tarih kitaplarında da ondan Musa bin Cafer’in kızı Fatıma olarak söz edilmiştir. Hz Masume peygamberler ve imamlar hakkında kullanılan kelam literatüründeki manasıyla masum değildir, ama kendisi yüksek bir ruh temizliği ve manevi kemale sahip idi. Masumiyetin nispi bir husus olduğu hatırlatılmalıdır. ...
  • İmanımızın ve inancımızın zayıflamasını nasıl önleyebiliriz?
    5002 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2019/09/17
    Ehlibeyt mektebinin inançlarını kendimizde güçlendirmek için bilimsel olarak bu inançların delillendirilmesi ve inanç dairesinin hurafelerden ayırt edilmesi gerekir. İnanca yönlendirilen bütün muhtemel şüphelere uygun cevaplar verilmelidir. Bilinmelidir ki bu bilimsel mücadele şerri ibadetler ve nefis tezkiyesiyle birlikte olmalıdır. Zira nasıl ki kötü ve ahlaksız davranışlar imanı zayıflatıyorsa ...
  • Kur’an’daki yedi göğün manası nedir?
    30498 Tefsir 2010/09/22
    Gök ve galaksiler hakkında bilimsel açıdan müphemlikler olması nedeniyle Kur’an’daki yedi göğün manası hakkında kesin bir görüş ileri sürülemez. Sadece ihtimal ve sanı düzeyinde birkaç teori dile getirilebilir. Ama Kur’an’ın hedefinin insanlığın manevî ve terbiye eksenli hidayeti olduğu noktasından gafil olmamalıyız. Kur’an’ın yedi gök ve yer ...
  • Ezgi ve müzik yoluyla İslam dini ve Peygamberin hayat şeklini yaymak caiz midir?
    6929 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Genel anlamıyla İslam dini ve özel anlamıyla da Peygamberin (s.a.a) yaşam şeklini tebliğ etmek kendileri ve tebliğ yolları ve onları icra etme şekilleri hakkında düşünülmesi gereken en önemli konulardandır. Elbette bu hususla ilgili dikkat edilmesi gereken bir takım meseleler vardır:1. İslam ...
  • Al-i İmran suresinin 144. ayeti Resul-i Ekrem’in (s.a.a) şehid olduğunu gösterir mi?
    13842 Tefsir 2012/02/18
    Sorudaki ayetin nüzul sebebinde, Uhud savaşında Müslümanların içinde Peygamberin öldüğünün söylentisi yayıldığı görülmektedir. Birçok Müslüman savaş meydanından kaçmış, bazıları da Peygamberin ölümüyle İslam dininden çıkıp putperestlerin reislerinden güvence dilemek düşüncesindeydiler. Bu arada ayet nazil olarak savaştan kaçan Müslümanları dinlerinde sabit olmadıkları için kınamış, Peygamber yaşasa veya ölse ...
  • Usul-u Kafi-i Şerif kitabının hadisleri, Kur’an-ı Kerim’i tesfir edebilirler mi?
    11333 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/08/14
    Usul-u Kafi-i Şerif kitabının yazarı olan muhaddis Muhammed b. Kuleyni (r.a) Şianın büyük fakihlerinden, İmamiyyenin muvassak muhaddisleriden ve İmam Mehdi’nin (a.s) Ğaybet-i Suğra döneminde yaşamış biridir. Diğer hadis kitaplarında olduğu gibi onda da bazı itibarı düşük hadisler olsa da ondaki rivayetlerin çoğu sahihtir.
  • Cafer Kezzab'ın geçmişi neydi ve kimler ona uydular?
    10003 تاريخ بزرگان 2011/07/26
     Cafer Kezzab olarak meşhur olan Cafer b. Ali, Hz. İmam Ali Naki'nin oğludur. 226 yılında dünyaya geldi o ayyaş ve içkici birisiydi. İmam Ali Naki (a.s) onun hakkında şöyle demiştir: "Oğlum Cafer'den uzak durun, onun bana nisbeti Ken'an'ın Hz. Nuh'a olan konumu gibidir." Cafer babasının şehit olmasından sonra imamet iddiasında ...
  • Eğer bilgisayar, masa ve dolap gibi bir şey veya yer necis olursa ve söz konusu şeyi sadece az suyla yıkamak mümkünse, onu nasıl temizlemek gerekir?
    6484 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/13
    Eğer belirtilen örneklere benzer bir yer necis olursa, onu bez parçasıyla temizlemek mümkün değildir ve onu temizlemenin tek yolu (az, kür, akan) suyla yıkamaktır.[1] Şu şekilde temizlemek gerekir: Necasetin kendisini (bez parçası ve benzeri bir şeyle) giderdikten sonra, ...
  • Kravat takmanın hükmü nedir ve neden sadece İran’da kullanılmamaktadır?
    13670 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Bugünkü dünyada simge ve sembollerin kendine has bir dili vardır. Hatta bazen bir sembol bir mesajın mefhum ve manasını öylesine güzel ve hızlı bir şekilde aktarabilmektedir ki bir konuşma veya kitap telifi bunu yapmaktan aciz kalabilmektedir. Bugün dolandırıcılar da dâhil her grubun bir takım sembolleri bulunmaktadır ve ...

En Çok Okunanlar