Gelişmiş Arama
Ziyaret
18858
Güncellenme Tarihi: 2011/08/15
Soru Özeti
Asabı bir insanın sinirinin rahatlaması için rivayetlerde neler tavsiye edilmiştir?
Soru
Hadislere göre hangi işler sinirin rahatlaması ve ruhun huzur bulması için tavsiye edilmiştir?
Kısa Cevap

 Asabını kontrol eden ve öfkesini yenen bir kimsenin bu özelliği ayet ve hadislerde kazmu'l-gayz olarak ifade edilir. Yüce Allah kazmu'l-gayz ve affı değerli ve zahit insanların en önemli özelliklerinden sayarak şöyle buyuruyor:

 "Onlar ki, (müminler) kolaylık ve zorlukta mallarını Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah, iyilik yapanları sever."

Asabı kontrol etmenin ve öfkeyi yenmenin en önemli yollarını şöyle sıralayabiliriz:

1- Allah'a sığınmak

2- soğuk suyla abdest almak

3- Öfkenin sebeplerini kendinden uzaklaştırmak

4- Sabır

5- Dua ve yakarış

6- Namaz ve Allah'ı anmak

Sabır, dua, yakarış, Allah'ı anmak ve tövbe insanda huzur ve sükunet oluşturmada önemli bir etkiye sahiptir. Namaz hakkında şöyle diyor: "Namaz Allah'ı anmaya vesiledir, ruhun huzur bulunmasına ve kaygı ve tedirginlikleri insandan uzaklaştırmaya yol açmaktadır."

Ayrıntılı Cevap

Hadislere Nazaran İnsanın Ferdi ve Toplumsal Hayatında Huzurun Sebepleri

Ruhta huzur ve sükunetin oluşmasına vesile olan bir çok etkenler vardır bunların en önemlileri şöyledir:

1- Sabır: Sabır sözcük olarak ona ulaşan bir kötülüğe karşı nefsi feryat ve figan etmekten kontrol etmek anlamındadır.[1] Sabır insanın keder ve üzüntüsünün giderilmesine ve ruhun huzur bulmasına sebep olur. Nitekim Hz. Ali (a.s) şöyle buyurur: "Sabırlı irade ve güzel yakin ile sana doğru gelen üzüntüleri kendinden uzaklaştır."[2]

Mümin, sabır için olan ilahi sevap ve mükafata inancı yüzünden sabırlı olarak üzüntü ve kederi kendinde uzaklaştırır ve huzur bulur. Çünkü o inanır ki: "Sabredenler kendi mükafatını hesapsız olarak alırlar."[3]

Daha yüksek bir aşamada mümin şu inancı taşıyor ki Allah'ın lütfü ona şamil olmuştur, bu yüzden üzülmesine bir sebep yoktur. Çünkü Yüce Allah buyuruyor ki:

"Muhakkak sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden azaltma ile deneriz. Sabredenleri müjdele. Onları (o sabredenleri) ki, bir musibete uğradıklarında, "Kuşkusuz biz Allah'tanız ve kuşkusuz O'na döneceğiz." derler."[4]

2- Dua ve yakarış:

Dua bahar yağmuru gibi gönül tarlalarını serinletir ve insanın ruh ve canın dallarına dirilik ve tazelik bahşeder, böylece insanın asabına sükunet verir. İnsan dua ederken kendi Yaratıcısı ile münacat etmekte ve onu tedirgin eden sorun ve çıkmazlardan Ona sığınmaktadır. Şüphesiz sorunların bu şekilde dile gelmesiyle insanda ruhi bir huzur oluşur ve içini kapsayan korku ve endişelerden uzaklaşır.

Bir ruh bilimci şöyle diyor: "Bu gün psikoloji dalı peygamberlerin insanlara öğrettiği şeyi öğretmektedir. Bunun sebebi de ortadadır. Ruh bilimciler dua, namaz ve sağlam bir inanca sahip olmanın bir çok ruhi rahatsızlıklara yol açan kaygı, heyecan ve korkuyu insandan uzaklaştırdığını kavramışlardır.[5]

Allah'a yakarış ruhun huzuruna sebep olmakta ve insanın üzüntü ve acısını gidermektedir. İnsan dua ettiğinde hissediyor ki onu destekleyen sağlam ve güçlü bir dayanağı vardır. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Babam İmam Muhammed Bakîr'ı bir olay üzdüğünde kadın ve çocuklarını toplar ve dua ederlerdi."[6]

3- Namaz: Yüce Allah Kur'an'da bütün kaygı ve tedirginliklerin ilacının Allah'ı anmak olduğunu ve Allah'ın anmanın kalplerin güven ve huzur vesilesi olduğunu açıklamıştır. Nitekim buyurmuştur ki: "Bilin ki: Allah'ı anmak gönüllerin huzur bulmasına sebep olur."[7] Allah'ı anmanın en kamil örneklerinden biri namazdır. Yüce Allah namaz kılmanın felsefesinin Onu anmak olarak açıklamıştır. Nitekim şöyle buyurmuştur: "Namazı beni anmak için hakkınca kılın."[8] Gönlü Allah'ı anmakla mutmain olan bir kimse ruhi yönden huzura kavuşur ve Allah'tan başka kimseden bir korkusu kalmaz. Böyle bir kimse umutlu ve huzurludur. Çünkü sonsuz ilahi güce yaslanmış, ilahi nurlar onun kalbini aydınlatmış ve Allah'ın anmak sayesinde güven kazanmıştır. Yüce Allah Mearic Suresinin 20 ayetinde namazın sırrını beyan ederek buyuruyor ki: "İnsan tabiatı gereği sürekli zorluklar karşısında sızlanıp durur. Eğer ona bir hayır ulaşsa ondan başkalarının yararlanmasına engel olur. eğer ona bir kötülük ulaşırsa sabırsızlık eder ve sızlanır. Sadece namaz kılanlar böyle değiller: Ayetin meali şöyledir:

"Gerçekten insan, açgözlü ve sabırsız yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokununca sızlanır, sabırsızlık eder. Kendisine hayır dokununca da (onu diğerlerinden) esirger. Ama namaz kılıp namazlarında sürekli olanlar böyle değildir."[9] Bu yüzden namaz ve Allah'ı yad etmek insanın gönlünü ihya eder ve tedirginlik ve kaygıyı ondan uzaklaştırır.

4- Tövbe: Günah hissi insanın ruhunu yormaktadır. Bu his insanın yaşayışında şaşkınlığına yol açar. Günah işleyen bir kimse boşluk hissetmekte ve hayatını devam ettirme dürtüsünü kaybeder ve ıstırap çeker Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Günah zinciri ne de kötü bir zincirdir!"[10] Günah hissi insanın fikrini sürekli kendisine meşgul eder. Günahkar sürekli günah bağından kendisini nasıl kurtaracağını düşünür. Bu fikir onu tedirgin eder ve huzurunun yok olmasına sebep olur. Tövbe günah hissinden kurtulmanın en güzel yollarından biridir. Çünkü günahın bağışlanmasına sebep olur ve insanın Allah'ın hoşnutluğunu kazanmasına ümidini yeniler ve bu yüzden onun kaygısının azalmasına sebep olur.[11]

Asabı Kontrol etmenin yolları:

Bir kimse kendi asabını kontrol edebilirse artık öfkesini yener buna ayetlerde ve hadislerde "kazmu'l-gayz" denir. Yüce Allah üstün ve zahit kişilerin en önemli özelliklerinden birinin kazmu'l-gayz (öfkeyi yutmak) ve insanları affetmek olduğunu beyan buyurmuştur.

Nitekim şöyle buyurur:

"Onlar, (müminler) kolaylık ve zorlukta mallarını Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah, iyilik yapanları sever."[12]

Kazm sözcük olarak suyla dolmuş tulumun ağzını bağlamaya denir. Mecaz olarak öfkeyle dolmasına rağmen öfkesini fiiliyata dökmeyen kişi hakkında kullanılır.

Gayz gazabın şiddeti anlamındadır. Bu durum insanda sevilmeyen bir duruma karşı ortaya koyduğu kızgınlık ve heyecan halini ifade eder.

Gazap ve öfke hali insandaki en tehlikeli durumlardan biridir. Eğer bunun önü alınmazsa bir çeşit delilik olarak kendini gösterir. İnsanın ömür boyu cezasını ödemeğe mahkum eden bir çok cinayetler ve tehlikeli kararlar bu halde meydana gelir. Bu yüzden yukarıdaki ayette takvalıların ikinci özelliği öfkeyi yutmak olarak zikredilmiştir.[13]

 Kur'an ve hadislerde insanda öfkenin varlığı temelden kınanmamış ve mukaddes öfkeler övülmüştür. Temelde mukaddes öfke yüce Allah'ın sıfatlarından sayılır. Bu sıfat örneğin Kahhar ve Cebbar gibi isimlerde tecelli etmektedir. Kızmak ve öfkelenmek eğer dengeli olur ve hak yolunda gerçekleşirse kötü bir sıfat olmadığı gibi Allah'ın rızasına bir vesile sayılır.

Resulullah (s.a.a) sireti, Emiru'l-müminin Hz. Ali'nin nakline göre şu cümle ile açıklanmıştır: "Resulullah (s.a.a) asla dünya işleri için kızmazdı. Ama bir hak için kızsaydı artık kimseyi tanımazdı, bu durumda onun öfkesi hakka yardım etmedikçe yatışmazdı."[14]

Takvalı bir insan sadece hak yolunda ve ilahi hakların ve insanların haklarının çiğnendiği için öfkelenir. Bu durumda da iman ve ilahi sınırları aşmaz.

Kur'an, yersiz öfke ve kızmaları cahiliyet dönemine isnat eder. Öfkelendiğinde sükuneti Resulullah ve müminlerin özelliği olarak sayar ve bu sükunetin bir ilahi lütuf bilir; diğer yandan öfke ve cahili bağnazlığı cahiliyet döneminin kibir ve gazabı olarak nitelendirir ve şöyle buyurur:

"Hani inkâr edenler, kalplerinde taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da Elçisi'ne ve müminlere huzur ve güvenini indirdi ve takva sözünü onlardan ayrılmaz kıldı. Zaten onlar, buna layıktılar ve bunun ehliydiler. Allah, her şeyi bilendir."[15]

 Yüce Allah bu ayette bize öğretiyor ki cahiliyet kültürü hamiyet, bağnazlık, gazaptır. Ancak İslam'ın kültürü sükunet, huzur ve nefsi kontrol etmektir.

Bir kimse kendi asabını ve gazabını önlerse zamanla bu gazabını tamamen kontrol edebilir. Yukarıda açıklanan yollardan başka gazap ve öfkenin tedavisi için aşağıdaki yollara başvurmak da çok yararlıdır.

A. Gazap ve öfkeyi tedavi etmek için şuna dikkat etmemiz gerekir ki öfkelendiğimizde şeytan bize musallat olur bu yüzden Allah'a sığınmak gerekir. İmam Muhammed Bakîr (a.s) huzurunda öfke hakkında konuşulduğunda İmam şöyle buyurdu: "Bir erkek kızdığında kendisini cehennem ateşine sokmadıkça (bir günah işlemedikçe) sakin olmaz ve öfkesi yatmaz. Bu yüzden öfkelendiği zaman kötü bir iş yapmaktan sakınması için eğer öfkelenen ayakta durmuş ise hemen otursun ki şeytanın vesvesesi ondan uzaklaşsın. Eğer akrabasına karşı kızmışsa onun yanına gidip vücudunu (elini) ona dokundursun Çünkü akraba, akrabanın vücuduna dokununca sakin olur.[16]

B. Abdest almak: Resulullah (s.a.a)'dan şöyle nakledilmiştir: "Sizden biriniz gazap ettiğinde abdest alsın ve gusül etsin, çünkü gazap ateştendir."[17]

C. Öfkeyi yutmak ve aff hakkında gelen hadisler hakkında düşünmek. Örneğin şu hadis: Resulullah'ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Kim öfkesini önlerse Allah onu kendi azabından korur." [18]

D. Kişinin gazap ve öfkesine yol açan sebepleri kendisinden uzaklaştırması. Örneğin biriyle düşmanlık etmesi, ihtiras, gurur, tekebbür vb…[19]



[1] Lisanu'l-Arab, Sabır Maddesi; Molla Ahmed Neraki, Miracu's-Saade s. 613-614, Cavidan yay.

[2] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu'l-Envar, c. 74, s. 211, Beyrut, Daru İhyaitturasilarebi, yay.

[3] Zümer: 10

[4] Bakara: 155 ve 156

[5] Mekarim Şirazi, Nasir, Tefsir-i Numune, c. 1 s. 642, Tehran, Darulkutubi'lİslamiye yay.

[6] Kummi, Şeyh Abbas, Sefinetu'l-Bihar, c. 1 s. 447, Senai yay.

[7] Ra'd: 28

[8] Taha: 114

[9] Cevadi Amuli, Abdullah, Esrar-i İbadat, s. 41

[10] Temimi Amudi, Abdu'l-Vahid b. Muhammed, Gureru'l-Hikem, s. 185, Taharan, Tahran üniversitesi yay.

[11] Necati, Muhammed Osman, Kur'an ve revanbşinasi, s. 376, Meşhed, Astan kuds-i Razavi yay.

[12] Al-i İmran: 134

[13] Tefsir-i Numune, c. 3 s. 97

[14] Buharu'l-Envar, c. 16, s. 149; Neraki, Molla Ahmed, Miracu's-Saade, s. 236, İntişarat-i Hicret yay. 8. bask.

[15] Fetih: 36

[16] Kuleyni, Muhammed b. Yakup, el-Kafi, Babu'l-Gazab, c. 2 s. 302

[17] El-Hikamu'z-Zahire, s. 586; Şübber, Seyyid Abdullah, Ahlak, çev: Muhammed Rıza Cebbaran, s. 250, Hicret yay. 12. bask.

[18] Biharu'l-Envar, c. 70 s. 280; Ahlak, s. 251

[19] Miracu's-Saade s. 238

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Sevgi ve muhabbetin önemi ve sınırları nedir?
    2672 Hadis 2020/01/19
  • İnsanlar yaratılırken (dünyaya gelip gelmemede) seçme hakları olmuş mudur? Nasıl?
    25835 Eski Kelam İlmi 2012/11/17
    İnsan kendi yaratılışında mecburdur ve dünyaya gelmede hiçbir rolü ve etkisi bulunmaz. Lakin yaratıldıktan sonra özgür ve irade sahibidir. Elbette insanın mutlak şekilde irade sahibi olduğuna inanan Mutezile mütekellimlerinin bakışı ve insanın fiil ve amellerinde bile mecbur olduğuna inanan Eşa’ire mütekellimlerinin bakışının tersine İmamiye Şiiliği insanın yaratıldıktan ...
  • Bir amelin mustehap oluşunda ölçü nedir?
    6929 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/19
    Teklifi hükümler beş tanedir: Farz, haram, mustehap, mekruh ve mubah. Bu kısımlar her işin gerçek manada maslahat veya zararıyla ilişkilidir. Yani bir işi yapmak veya terk etmekte olan maslahat veya zararın azlık veya çokluk derecesi o işin hükmünü belirler. Açıktır ki işlerdeki maslahat derecesini bilmek genelde insan için mümkün olmadığına ...
  • Acaba Allah’tan başka kimse gayb ilminden haberdar olabilir mi?
    13130 Eski Kelam İlmi 2009/05/13
    Gayb, bir şeyin duyu organlarına ve idraka gizli olması ve şahadet de aşikâr olması anlamına gelmektedir. Bir şeyin bir kimse için gayb ve bir başka kimse için de aşikâr olması mümkündür. Bu konu o kimsenin varlığının sınırına bağlıdır. Ama Allah’tan başka diğer bütün varlıkların kapsamlarının sınırlı olmasını ve sadece Allah’ın ...
  • İslam dini tüketüm için hangi olguyu sunmaktadır?
    3410 اسراف و تبذیر 2019/10/09
  • Bazı ruhların başka bir bireyin varlığına girmesi mümkün müdür? Aynı şekilde savunma ışınları nedir?
    6794 Teorik İrfan 2012/09/24
    İslam mektebinde hulul ve reenkarnasyon meselesi ahiret, cennet ve cehennemi inkar etmeyi getirmesi nedeniyle reddedilmiştir, ancak ruhların varlığını idrak etmek ve bir tür onlar ile irtibata geçmek her ne kadar tavsiye edilmemişse de imkan dâhilindedir. Aynı şekilde bireyin içinin ıslah edilmesi ve bu tür fenomenlerin ortaya çıkmasının ...
  • Ehli kitabı öldürmekle irtibatlı olan tevbe suresinin 29. ayetini nasıl tefsir ediliyor?
    6105 Tefsir 2015/04/19
    kuranı kerimedeki ayet şöyledir: “Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın”.[1] Ayeti kerimede savaş anlamını veren “katilu” kelimesi öldürmek ...
  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    16609 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • arapça dilinin en kamil dil olduğuna dair delil var mıdır?
    7675 Kur’anî İlimler 2011/03/01
    Arapça dilinin kuran dili olarak seçilmesi elbette ki bu dilin değerli ve şerefli olmasına neden olamuştur. Ancak arapça dilinin kamilliği kuranın kamil olduğ için değildir. Lügat ve kavramdaki genişliği, dilsel sisteminin mühkemliği, türlü tabirlere haiz olması, irabı (kelimenin cümledeki farklı konumlarını belirtilmesi içun son harfının üzerindeki ...
  • Vahdeti vücuttan kastedilen nedir?
    10897 İslam Felsefesi 2010/03/03
    Arif ve hakimler, vahdeti vücutla varlık aleminin bütününün Allah olduğunu kastetmezler; zira bütünün gerçek bir varlığı ve birliği yoktur, aynı şekilde vahdeti vücut, Allah ile varlıkların birlikteliği anlamında da değildir, nasıl ki tecafiden / gayri ve ayrılıktan maksat bir makamdan diğer bir makama bürünmek değildir; belki vahdeti ...

En Çok Okunanlar