Gelişmiş Arama
Ziyaret
10194
Güncellenme Tarihi: 2011/10/20
Soru Özeti
Kendinden kötü bir haslet ve niteliği uzaklaştırmanın yolu nedir?
Soru
Ben “İslam kelamı ve akait” bölümünde “yüksek lisans’ın” son senesinin öğrencisiyim. Bazen şu soru aklıma geliyor ve kedimden soruyorum: “neden şimdiye kadar kötü ahlaki hasletleri belirgin ve daimi bir şekilde kendimden uzaklaştıramamışım”? Yani şunu bilmek ve anlamak isterim ki şimdiye kadar falan kötü hasleti ne kadar tedavi edebilmişim ve bundan sonra tedavi etmek istediğim hasletler bazında ne yapmalıyım? Bunu da dikkate almanızı istiyorum: Benim bu durumum bu bağlamda birçok kitap okudum ve birçok cd’ler dikkatlice, üzerinde düşünerek dinledim ve hep kendi üzerimde çalıştığım şartlarda geçekleşmektedir. Ama buna rağmen bir müddet sonra gaflete müptela olduğumu his ettim ve sonunda şu neticeye vardım ki okuduklarım benim için köklü çözüm bir yol olamamış. Hatta uzun zamanlarda şunun fikrindeydim ki adet etme konusu üzerinde çalışayım ve bu bağlamda bazı kitaplar da okudum. Ama yine sorunuma derman olamadılar. Özetle şuna inandım ki cismimizdeki hastalıkları tedavi etmek için bir doktora müracaat etmemiz gerekli olduğu gibi ruhumuzdaki hastalıklar içinde böyle bir durum söz konusu olmalıdır. Ama burada karşılaştığımız sorun şu: doktorlara ulaşabildiğimiz gibi ahlak ustadlarına ki toplum içinde onların var olmaları çok çok daha zaruri olduğu halde ulaşamıyoruz. Şunu da kabul ediyorum ki yolumuzun açılması için farzlara ve bildiklerimize amel etmeliyiz. Ama aynen bu mesirde bana icat olunan sorun şudur: bütün kötülükler bir birine bağlı ve şayet bazıları bir diğerlerinin kökleri konumundadır. Dolayısıyla takip etmek istediğim mesirin kendisinde sorun icat ediliyor. Buna binaen ne yapmalıyım ve nasıl devamlı ve belli bir şekilde ön bilgilerime dikkatle kötü hasletleri kendimden uzaklaştıra bilirim? Dolaylı olarak sorunun aslı ahlak alimini aramanın niteliği hakkındadır ki özel bir zikir versin…? Elbette her hangi bir nitelik ve özellik belirtmek istemiyorum. Sadece maksadım kendim hakkında kesin olarak bildiğim sorunlardır bunlar.
Kısa Cevap

Gafleti türeten amiller insanın tüm ömründe insanla birlikte olmuştur. Genel itibariyle zamanın has bir diliminde onların kökünün kazılıp atılması zordur. Siz bu daimi savaşta kuranın yüce kavramlarından yardım alabilirsiniz. Onun düsturlarına amel ederek gafletten kurtulabilirsiniz. Eğer bu yolda sadıkane bir çalışman olursa kesinlikle Allah u Teâlâ yardımına gelecektir.

Ayrıntılı Cevap

İlkin sizi tebrik etmek gerekir ki bir mesire ayak koymuşsunuzdur ki netice itibariyle sizi Allaha vardırır ve sizi Allahtan alı koyan engelleri aradan kaldırabiliyor. Kesinlikle biliniz ki eğer bu yolda istikametinize devam eder ve sabit kalırsanız Allah u Teâlâ’nın buyurduğu gibi güzel bir sonuca sahip olacaksın. Allah şöyle buyuruyor: “Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir”.[1]

Ama sizin sorduğunuz soru hakkında şunu belirtmek lazım: Eğer içimizde var olan gafleti yok etmek isterken bir defada kökten gafleti yok eden bir çözüm peşinde olursak hiçbir zaman neticeye varamayacağız. Zira Allahın tekvini iradesi, şeytan insanın damarlarında cari olmakta olan kan gibi insanın ömrünün sonuna kadar insanla birlikte ve beraber olmasına taalluk etmiştir.[2] Bu irade esasınca şeytan sürekli insanı gaflete duçar etmek ve insanı Allah’a ulaştıran yolu kesmek için uğraşır.

 Elbette insanların hayatına hâkim olan bu genel kural ümitsizliğimize neden olamaz ve olmamalıdır. Her bahaneyle insanları ve kendi kullarını kendine doğru çekmekte olan çok merhametli bir rabbimiz var. Bir az uğraşırsak gayret edersek Allah u Teâlâ kendi isteği doğrultusunda şeytanın hilelerini ve tuzaklarını zayıf ve etkisiz hale getirecektir.[3] Allah insanlardan yakın, dolayısıyla insanın cevabını kesinlikle verecek[4] ve tüm günahlarını af eder.[5] Bazen de sonsuz şefkatiyle, kul tövbe ederse onun amel defterinde günah yazacağına sevap yazacaktır!!.[6] Rivayetlerde şöyle nakledilmiştir: “Eğer kullardan herhangi birisi zihninde bir günahı işlemeyi kast eder sonra zihninde canlandırmış olduğu günahı fiiliyata geçirmeden ondan cayarsa Allah u Teala onun için günah yazmaz. Hatta eğer onu işlerse bile onun için bir günah yazar. Ve işlemiş olduğu günahtan pişman olup tövbe ederek Allahtan bağışlanmasını dilerse Allah onu bağışlayacaktır. Ama eğer iyi bir işi yerine getirmeye karar verirse fakat yerine getirmeye muvaffak olmazsa Allah u Teâlâ onun defterine yapmak istediği amelin sevabını kayıt eder. Ama eğer onu yerine getirmeyi başarırsa Allah u Teâlâ karşılık olarak ona on sevap yazacaktır”. [7] Şunu da hatırlatmakta fayda var ki yaşamın son nefesine kadar tövbe kapısı açıktır. İnsan pişman olup her an tövbe edebilir.

Bu konunun açıklanması bize şunu hatırlatmaktadır ki hiçbir zaman ümitsizlik hissine kapılmamamız gerekir. Zira Allahın rahmetinden ümitsizliğe kapılmak sadece kâfirler ve yollarını şaşırmış sapıkların işidir.[8] Hakeza dikkat etmek gerekir ki şeytanın vesveselerinden bir tanesi de şudur: İnsanı, kendini yetiştirmekten ümitsizliğe sürüklemek için uğraşmaktır. Bu vesveseleri şu şekilde insana ilka eder. Bu yol çok zordur. Sen bu yola devam edemezsin. Bu yol tecrübeli ustadları gerektirir ki senin bu tür ustadlara elin yetişmiyor. Şimdiye kadar yapmış olduğun bu uğraşların faydası ne oldu? Faydası sadece zihnini meşgul etti. Bu nedenle diğer alanlarda da ilerleme kaydedemedin. Bundan başka ne faydası oldu? Ve buna benzer yüzlerce vesveseler…

Dikkat edilmesi gerekir ki manevi boyutumuza yönelip bu bağlamında kendimizi yetiştirmek istediğimizde yaşamın normal mecrasından sapmamalıyız. Zira insan bu yola koyulduğu vakit hem insi ve hem cini şeytanları ayağa kaldırmış ve vesvese yapabilmeleri için zemine hazırlamış oluyor. İnsan dünyada başarılı olmakla birlikte kıyamet âlemi için de güzel ameller yaparak, güzel davranışlarda bulunarak ve Allahın rahmetine ümit bağlayarak kendisi için azık hazırlayabilir. Zira insanı gaflete müptela eden şey dünyada güzel ve münasip bir yaşam tarzına sahip olmak değil, ahiret hayatına inanmamak ve yaşamı bu dünya hayatıyla sınırlandırıp bununla yetinmektir. Bu bağlamda kuranı kerim şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya; işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir[9]

Anlatılan şeylere dikkatle ilahi rahmete varıncaya kadar sürekli şeytanın vesveseleriyle mücadele etmek gerekir. Bu mücadele ömrümüzün sonuna kadar devam etmelidir. Bu mücadele bağlamında yararlı olan bazı noktaları huzurunuza takdim ediyoruz:

1-   Teddebür ve tefekkür ile kuranı kerimi okumak:

Hepimizin bildiği gibi kur’an’ı kerimi tekrar tekrar okumak ve onun içeriklerinde tefekkür etmekle gaflete neden olan amillerle mücadele yapılması kolaylaşır. Kur’an’ın birçok ayetlerinde zikrin yapılması yad edilmektedir.[10] Ki onun dolaylı anlamı gafletten uzak kalmaktır. Peygamberin (s.a.a.) buyurduğu gibi: “eğer kişi her gece kur’an’ı kerimin on ayetini tefekkür ve tedbbür ile okursa o gafillerden sayılmaz[11] imam Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: “Kur’an’ı kerim Allahın insanlarla olan ahitnamesidir. Müslüman olan her kul her gün ahitnamesinde tedebbür etmesi gerekir ve her gün ondan elli ayet okumalıdır”.[12] Kur!an’ı kerimi sürekli okumak ve onda tefekkür ve tedebbür ederek bu çetin ve zor olan mücadelede yardımcı olan nükteler elde ede edilmelidir. Çok açıktır ki bu bağlamda ve bu yolda faydalı olabilecek tek okuma türü tekebbür ve tefekkür içirikli olan okuma türüdür. Dikkatsizce ve kur’an’ın ayetlerinde tefekkür etmeksizin okumak mümkündür bazı sevapların verilmesine neden olsun[13] ama gerekli olan faydayı sağlamaz.

2-   Dünyayla savaşmak:[14]

Dünyanın sevgisi gaflete kesinlikle neden oluyor demek şu anlamda değildir ki dünyadaki ilahi nimetlerden yararlanmayın ve camiadan uzaklaşın. Zira Allah u Teâlâ birçok ayette bu tür yararlanmalara izin vermekle birlikte teşvik etmiştir.[15] Başka bir ifadeyle şöyle diyebiliriz ki dünyayı istemenin sakıncası yoktur. Sakıncası olan şey dünyaya tabi olup onu gaye haline getirmektir. Zira gaflete neden olan dünya bu tür dünyaya bakış türüdür. Kur’an’ı kerimde şöyle buyrulmaktadır: “Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır”.[16] İmam Sadık (a.s.) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır. “Tüm günahların kaynağı dünya sevgisidir”.[17]  Her gün işlediğimiz günahlara dikkat edersek bu beyanın açık olduğunu görürüz. Zira her gün işlediğimiz günahların hepsi bir anlamda dünya peşinde gittiğimizden kaynaklanmaktadır. Serveti sevmek, makam peşinde olmak, meşhur olmak ve değersiz dünyanın lezzetine kavuşmak bunun örnekleridir. Bunun en tipik örneklerinden bir diğeri gıybet olayıdır. haram olan gıybeti insan niçin işler? Gıybet günahını işlemenin tek delili kendimizi başkaların yanında değerli kılmak için başka kimseleri de söz konusu olan kişinin yanında düşürmektir. Kendimizce bu yolla bu dünyada daha iyi bir makama varabilmektir. Dünya sevgisinin kaynağı da Allah’ın ahiret hakkındaki vaatlerine gerçekten inanmamaktır.

3-   Allahın her zaman hazır olduğuna teveccüh etmek: Kur’an’ı kerim bu bağlamda şöyle buyurmaktadır: “Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır”.[18] İmam Sadık (a.s.) bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuş: “Kim Allah kendisini görür, konuşmalarını işitir, davranışlarından ister iyi ister kötü olsun haberdar olduğunu bilirse ve onun bu bağlamdaki bilgisi onu günah işlemekten alı koyuyorsa o bu ayetin reel örneklerinden sayılır”.[19] Kur’an’ı kerim muttakinlerin nitelikleri hakkında şöyle buyuruyor: “Şüphe yok ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah’ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar”.[20] İmam Sadık bu ayeti şöyle tefsir ediyor: “bu ayeti kerime günah işlemek için karar almış ama Allahı yad ederek ondan vazgeçen kimseler içindir”.[21] Müşahede edildiği gibi mümin olan kimselerin de şeytanın vesveselerine müptela olunmaları olanaklıdır. Ancak hemen Allahın adını yaz ederek vazgeçip şeytanın tuzaklarına girmeyecektir. Allah’ı yâd etmek (zikir) insanın manevi boyutuyla alakalı ilerlemesi için etkilidir. Nakledilen edilen tüm zikirler ve virtlerin her birisinin kendine has belli bir etkisi olması mümkündür. Ama nihai olarak bütün bu zikirler Allah’ı yâd etme noktasında herkes ve her zaman faydalıdır. Siz kendiniz de bu doğru neticeye varmış olabilirsininiz. Belli ve has bir zikrin peşinde gidip ve o zikirden mücizevarane bir etki beklemek gerekmez. Belki masumlardan nakledilen edilen her zikir ile Allah’ı yâd edebilirsiniz. İmam Ali’nin Kümeyl duasında belirttiği gibi sizin tüm işleriniz ve zikirleriniz düzenli ve tek bir hedef doğrultusunda olup sürekli Allah’ın hizmetinde olduğunuzu sağlasınlar.[22]

4-   Şeytanın desiselerine karşı uyanık olmak: Gaflete duçar olacağımızın delilerinden birisi de şudur: Biz insanları sapıtmak için Allahın adıyla yemin etmiş şeytan adında bir düşmanımızın var olduğundan ya habersiziz ya aklımızdan götürmüşüz.[23] İmam Sadık’ın (a.s.) beyanıyla: “Şeytan adında bir düşmanımızın var olduğuna mutmain olmuş olsaydık gaflete duçar olmamızın delili nedir?[24] Savaş meydanında askerler düşmanın varlığına ve saldırmak için karar aldıklarından emin olurlarsa hiçbir zaman derin uykuya dalmaz ve pusuda mevzilenmiş düşmanından gafil kalmazlar.

5-   Bir diğer konu sizinde işaret ettiğiniz gibi bildiklerinize amel etmektir: Elbette bu bildiklerinizle iktifa ediniz ve artık yeni bilgiler etmeyiniz anlamında değildir. Aksine şunu belirtmektedir ki siz bir taraftan gücünüzün yetiği kadar ilahi takvaya riayet ediniz[25] diğer taraftan da eğer bilgi edindiğin oranda amel ederseniz kerim olan Allah (sadık olduğunuzdan ötürü) bilmediklerinizden (ki tembellik yaptığından kaynaklanmıyor) göz yumacaktır.[26]

6-   Ahlak ustadı olan kimselere elimiz kavuşmuyor noktası hakkında şunu hatırlatmalıyız: Açıklandığı üzere kuranı kerimde tedebbür ve tefekkür etmek insanın müptela olduğu gafleti götürür ve adata Kur’anı kerim bir hatırlatıcı kitabıdır. Bu kitap her zaman elinizede onunla irtibat kurabilirsiniz. Böylece bu eksiği belli bir oranda bertaraf edebilirsiniz. Özellikle öğrenim yaptığınız bölüm gereğince ve buna dikkate aldığımızda kesinlikle kuranı kerimin kavramlarına ve Arapça diline daha fazla aşına olduğunuza eminiz. Dolayısıyla bu sizin için bir avantajdır. Bunun yanı sıra gerek duyduğunuzda tefsir ve hadis kitaplarına müracaat ederek onlardan yararlanabilirsiniz.

Bunun yanı sıra eğer insan etrafına ibret alır bir gözle bakarsa ona öğüt verecek yeterince konuları bulabilecektir. İmam Alin’in (a.s.) değimiyle: “İnsanların kalıcı olamayışları ve ölümün kesin oluşu tek başına öğüt vermek için yeterlidir”.[27] Elbette bunun anlamı kesinlikle ve kesinlikle ilim ve ahlak derslerine ihtiyaç yok ve onlara katılmamak değildir. Belki imam Seccadın (a.s.) ebu Hamzei Sumali duasında söylediği değimdir “ilim ve bilgi derslerinden uzak kalmak insanın Allah katındaki mertebesinin düşmesine neden oluyor”.[28] Şunu da dikkate almalıyız ki hata ahlak ustadının var olmasıyla bile gece gündüz ahlak derslerine iştirak etmemiz imkânsızdır. Diğer taraftan gaflete düşmemek için çok gayret etmeliyiz. Bu bağlamda kendi bilgilerinizden de yararlanması tavsiye edilmiştir. Bu sitede cevaplandırılmış 624. Sorunun cevabına müracaat ederek de bu konuyla ilgili çok değerli nükteler var onlardan yararlanabilirsin. Günaha bulaşmama ve günahların bağışlanmasına yardımcı olan amiller hakkında bilgi edinmek için 860 ve 2133. Sorulara müracaat edebilirsiniz. Son olarak sizler için başarılar diliyoruz. Elbette bu bağlamdaki sizin kendi çalışmalarınızın kendi başına büyük bir başarıdır. İnsanların çoğunluğu bundan mahrumdurlar.  



[1] Ankebut, 69.

[2] Meclisi, MUHAMMED BAKIR, “biharu’l-envar”, Beyrut: Müesesei Elvefa, 10404, h. k., c. 60, s. 268, hadis no: 154.

[3] Nisa, 76.

[4] Bakare, 186.

[5] Zümer, 53.

[6] Furkan, v0.

[7] Meclisi, MUHAMMED BAKIR, “biharu’l-envar”, c. 6, s. 18.

[8] Yusuf, 78, hicr, 56.

[9] Yunus, 7-8.

[10] Araf, 63, Yusuf, 104, Yasin, 69, sad, 49 ve 87, kalem, 52, tekvir, 27, hicr, 9, ve…

[11] Şeyh Hur Amuli, MUHAMMED B. EL-HASAN, “vesailu’ş-şia” Kum: Müesesei Alulbeyt, 1409, c. 6, s. 201, hadis no: 7731.

[12] Age., c. 6, s. 196, hadis no: 7721.

[13] Zira hadislerde kuranı kerime bakmak bile kendi başına bir ibadet türü telaki edilmiştir.

[14] Açıklandığı üzere kur’an’ı kerimde teddebbür etmekle gaflete neden olan amilleri yok etmek mümkündür. Bu ve bundan sonraki konular kur’an’ın öğretileri dışında değildir. Belki kur’an’ı kerimden alıntı yapılmış bazı noktalardır.

[15] Mülk, 15, bakare, 168-172, maide, 88, Anam, 141, 142, Araf, 31, taha, 81, müminun, 51, ve…

[16] Naziat 37-39.

[17]Vesailu’ş-şia”, c. 16, s. 8, hadis no: 20821.

[18] Naziat, 40-41.

[19] ““Vesailu’ş-şia”, c. 15, s. 219, hadis no: 20321.

[20] Araf, 201.

[21]Vesailu’ş-şia”, c. 15, s. 257, hadis no: 20441.

[22] Şeyh Tusi, “misbahul-mutahacit”, Beyrut: Muesesei Fıkhi Şia, 1411, h.k. s. 849. (Hatta tekune a’amali ve evradi kulluha virden vahiden ve hali fi hıdmetike sermeda).

[23] Hicr, 16.

[24] Meclisi, MUHAMMED BAKIR, “biharu’l-envar”, c. 70, s. 157.

[25] Tağabbun, 16.

[26] Meclisi, MUHAMMED BAKIR, “biharu’l-envar”, c. 27, s. 164, hadis no: 33498..

[27] Age. c. 2, s. 436, hadis no: 2576.

[28] Age. c. 95, s. 87. (ev lealleke fekadetni min lecalisil-ulem’i fe hazelteni).

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zamanın İmamının (a.c) annesi Rum padişahının torunu muydu?
    7645 تاريخ بزرگان 2011/04/21
    Hadislerin ve tarihin naklettiği üzere İmam Zamanın (a.c) annesinin asıl adı “Melike”’dir. Melike, baba tarafından Rum kayserinin oğlu Yaşua’nın kızına ve anne tarafından da İsa’nın (a.s) vâsii olan Şamun b. Hamun b. Sefa’nın torunlarına ulaşmaktadır. ...
  • Kerbela esirleri ne zaman Şam’a hareket ettiler?
    6751 تاريخ بزرگان 2009/02/22
    Tarih ve Maktel kitaplarının yazdığına göre Kerbela esirleri, Muharremin on birinci günü Kerbela’dan hareket edip Muharremin on ikisinde Kufe’ye vardılar. Muharremin on dokuzunda da Kufe’den hareket edip, Safer ayının birinci günü Şam’a vardılar.[1]
  • Müstekbir dünyanın kadına ve kadının özgürlüğüne bakış açısı nasıldır?
    8706 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/12
    Günümüzde kadınların özgürlüğü konusu batıda, en önemli toplumsal meselelerden biri konumundadır. Kadın tarih boyunca erkek egemenliği altında olmuştur. Kadın her zaman, sosyal ve bireysel haklarının çiğnendiği bir toplumda yaşamıştır. Hatta bazı toplumlarda ona, aşağılık bir yaratık olarak bakarlardı. Ancak aydınlanma döneminde batılı kadınlar, batıdaki sosyal değişimlerle paralel ...
  • Mübarek Tekvir suresindeki yıldızların ‘kuvviret’ ve ‘inkederet’ olmalarının manası.
    8090 Tefsir 2011/04/28
    Kuvviret, dürülmek, toplanmak, atılmak veya kararmak manalarına gelmektedir. Buradaki maksat Güneşin ışığının sönmesi, kararması ve onun hacminin küçülmesi demektir. Aynı şekilde ‘inkederet’ kelimesi ‘inkidar’ kökünden olup düşmek ve dağılmak demektir. Yine kararmak ve karanlık demek olan ‘küdüret’ten de gelmektedir. Dolayısıyla ayetin manası şöyle olur: Kıyamete yakın zamanda yıldızlar ...
  • İnsan kendi çocuğuna Muhammed Mehdi ismini takabilir mi?
    12442 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/21
    Bu soruyu cevaplandırmak için iki noktaya dikkat etmek gerek:1-   Hadislerimiz bizi İmam-ı Zamanı (a.f.) Muhammed ismiyle zikir etmekten men ediyor; ama bu yasaklık hiçbir halette Muhammed ismini kollanamazsınız, hatta kendi ...
  • Ağlal ne demektir?
    7841 Tefsir 2011/11/12
    “Ğıll”ın çoğulu olan “Ağlal” kelimesi lügatte mahkûmların boynuna, eline takılan demir tasma, kelepçe ve zincir anlamınadır.[1]Kur’nı kerimde Araf suresinin 157. Ayeti olmak üzere dört yerde “ağlal” kelimesi zikredilmiştir: Âraf suresinin 157. Ayetinde şöyle buyrulmaktadır: “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı ...
  • Hızlı bir şekilde günah vesvesesinin önü nasıl alılabilir?
    7712 Pratik Ahlak 2011/08/03
    Günah vesvesesi günah gibi bir tür hastalıktır ve ondan kurtuluşun (başka her hastalık gibi) önlem ve tedavi diye iki merhalesi vardır. Günah vesvesesini önleme merhalesinde insanın Allah ile irtibatını takviye ederek ve Ehli Beyte (a.s) tevessülde bulunarak sürekli olarak günah vesvesesinin altyapısını ortadan kaldırabileceğine dikkat edilmelidir. Hakeza günahların kötü ...
  • İbn-i Arabi’nin Zamanın İmamı Hz. Mehdi (a.s) hakkında ki görüşü nedir?
    49692 تاريخ بزرگان 2010/04/07
    İbn-i Arabi’nin eserlerini incelediğimizde onun Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki inancı ortaya çıkar. Ahir-uz zamanda zuhur edecek Hz. Mehdi’nin (a.s) asker ve komutanları hakkında Fütuhat-ı Mekkiyye’nin 366. babında şöyle yazar: “Allah’ın yeryüzünde yaşayan ve zuhur edecek halifesi vardır. Onun zuhuru dünya zulüm ve kötülükle dolduğu zaman gerçekleşecek ve ...
  • Kalbi selimden maksat nedir?
    15765 Pratik İrfan 2012/04/07
    ''Selim'' sözcüğü ''silm'' ve ''selamet'' kökünden gelir. Zahiri ve batini afetlerden uzak olmak anlamı verir. İmam Sadık (a) bu kelimenin manası hakkında şöyle buyurmuştur: “Selim kalp, Rabbıyla mulakat ederken rabbi dışında hiçbir şey kendisinde barındırılmış olmayan kalptir”. Kur'an mufessirleri ''kalbi selim'' hakkında muhtelif yorumlar yapmışlardır ...
  • bi'setten önce ( peygamber olmandan) peygambere (s.a.a.) itaat edilmesi vacip miydi?
    7255 Eski Kelam İlmi 2011/04/13
    Söz konusu soruya cevap vermek için birkaç noktanın açıklanılması gerekli görülmektedir: 1-   İtaatin vacipliliğinin hükmü nedir? Bu hüküm şer'i midir yoksa akli midir?

En Çok Okunanlar