Gelişmiş Arama
Ziyaret
10014
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
İlim iki tarafı keskin bir kılıç mıdır yoksa ilimden kötü istifade etmek cahillik sebebiyle midir?
Soru
Birçok defa büyük âlim ve üstatlar ilimden bazen viran ve bazen de abat eden iki tarafı keskin bir kılıç olarak söz etmektedir. Onların delili insanların ilimden kötü bir şekilde yararlanmalardır. Oysaki ilim mutlak olarak nur türündendir ve orta dönem düşüncesinde ilmin eleştirildiği veya ipham altında bırakıldığını asla görmemekteyiz. İnsanlığa zarar veren ve yıkıma sebep olan şey sadece cahilliktir ve insan başına gelen her bela onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır. İnsanın nükleer bomba gibi yıkıcı ve viran edici silahlar yapmasına neden olan şey, onun ilmî kanunları bilmedeki ve başka bir ifadeyle ilimden doğru yararlanmadaki cahilliğidir. Bu, insanın elinde pahalı bir mücevher bulunduran, onun değerini bilmeyen, onu dost ve oyun arkadaşının başına vuran ve bu şekilde ondan istifade eden küçük bir çocuk gibi davranmasına neden olmaktadır. O halde atom bombasını insanın cahilliği yapmaktadır. İnsanın barışçıl bir şekilde kendisiyle beraber yaşama yolunu (bu sadece bilginin aydınlattığı sakin bir zeminde meydana gelir) bilmediği türdeşinden duyduğu yersiz korku, kendisini ilmin değerli cevherinden kötü istifade etmeye yöneltmektedir.
Kısa Cevap

İlmin değişik mana ve kullanımları vardır. Göründüğü kadarıyla bu soruda bu manalar birbirine karıştırılmış ve yanlışlıkla birbirinin yerine kullanılmıştır; zira kötü kullanılması imkân dâhilinde olan ilim tedvin edilmiş ve yaygın olan ilimdir. Bu ilimler her ne kadar ilim olmaları sebebiyle nur da olsalar da nurun da kötü kullanılma ihtimali mevcuttur. Kötü kullanılma imkânı olmayan ilim ise bu yaygın ilimler değildir, bilakis nefis temizliği ve onu kirlerden koruma neticesinde Allah tarafından insana verilen ve bağışlanan bir hakikattir. Bu ilim Allah ile varlıksal bir irtibat neticesinde elde edilmesi nedeniyle sadece hayır taşıyan ve kötülükten arı halis nurdur. Her halükarda bilinen ilimlerin halis nur olmadığına ve kötü kullanılma potansiyeli taşıdığına dikkat edilmelidir. Ama salt nur olan ilmin ise kötü kullanılma imkânı yoktur. Önemli olan nokta şudur: Cahilliğin iki manası vardır. Birincisi ilmin karşısında olma manasıdır. İkincisi ise aklın karşısında olma manasıdır. Eğer bizim cahillikten kastimiz ikinci mana ise, şehvetlerine tabi olarak ilimlerini kullanan şahısların işi cahilane olarak değerlendirilebilir ve bu cahillerin ilmi kötü kullandıkları söylenebilir.    

Ayrıntılı Cevap

Bu soruyu yanıtlamak için şu noktalara dikkat etmeliyiz:

A. İlmin Manası

İlim sözlükte şu manalarda kullanılmıştır: Bilmek, bilgi, açıklamak ve aydınlatmak[1], bir şeyi idrak etmek[2], cahilliğin aksi[3], yakin ve marifet. Elbette ilmin bir şeyin yanında olmak ve onu kuşatmak olduğu ve kuşatmanın da dereceleri olduğu belirtilmelidir. İlim özellikleri idrak etmeyle beraber olduğunda marifet meydana gelir, sükûnet ile beraber olduğunda ise yakin meydana gelir.[4]

B. Cahilliğin Sözlük Manası

Cahillik biri ilmin karşısında[5] ve diğeri de aklın karşısında olmak üzere iki manada kullanılmıştır.

C. Rivayetlerde İlim

İlim hakkında rivayetlerde farklı tabirler mevcuttur. Bazıları ilmin faydası, bazıları ilmin zararı ve bazıları da faydası olmayan ilimler hakkındadır. Numune olarak birkaç rivayeti açıklıyoruz:

1. “İlim çok öğrenmeyle elde edilmez. İlim, Allah’ın hidayete erdirmek istediği kimsenin kalbine yansıttığı bir nurdur.”[6]

2. “Allah Resulü (s.a.a) bir mescide girdi ve bir topluluğun bir şahıs etrafında kümelendiğini gördü ve şöyle buyurdu: Bu şahıs kimdir? Onun allame olduğunu söylediler. Peygamber allame kimdir diye sordu. Onlar nesepler ve Arap tarihini bilen en bilgin kişidir diye cevap verdiler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Bu, bilmeyeninin zarar görmeyeceği ve bilene de faydası dokunmayacak bir ilimdir… .”[7]

İlmin değişik mana ve kullanımları vardır. Göründüğü kadarıyla bu soruda bu manalar birbirine karıştırılmış ve yanlışlıkla birbirinin yerine kullanılmıştır; zira kötü kullanılması imkân dâhilinde olan ilim tedvin edilmiş ve yaygın olan ilimdir. Bu ilimler her ne kadar ilim olmaları sebebiyle nur da olsalar da nurun da kötü kullanılma ihtimali mevcuttur. Kötü kullanılma imkânı olmayan ilim ise bu yaygın ilimler değildir, bilakis nefis temizliği ve onu kirlerden koruma neticesinde Allah tarafından insana verilen ve bağışlanan bir hakikattir. Bu ilim Allah ile varlıksal bir irtibat neticesinde elde edilmesi nedeniyle sadece hayır taşıyan ve kötülükten arı halis nurdur. Nur olan ilim ledünni ilimdir ve öğretmek ve öğrenmek ile elde edilmez. Nur, Allah’ın liyakat taşıyan müminin kalbine yansıttığı bir hidayettir. Her ne kadar rivayetler açısından ilim belirtilen ilahi nur olsa da bazen kullanışta ondan hidayet olarak söz edilmektedir. Çünkü hidayet barındırmayan bir ilim gerçekte ilim değildir. Zira ilmin en önemli özelliği yol açmak ve hidayete erdirmektir. Lakin bazen rivayetlerde ilim ikinci rivayette belirtildiği gibi bilinen manada da kullanılmıştır. Yahut birçok rivayette ilim ile çirkin sıfatların birlikteliği men edilmiştir; çünkü ilim çirkin sıfatlar ile birlikte olursa yıkıcı olur. Netice itibariyle rivayetler açısından hidayete erdirici şeye ilim denmektedir. Bu yüzden nerede bir ilim, ilim olmaktan çıkmışsa, bu özellikten yoksun olmak belirleyici olmuştur. Yoksa sözlük manasıyla ona ilim denmemesi söz konusu olmamıştır. O halde her ilmin halis nur olmadığı, ilmin kullanıcısının kötü istifade etmesiyle yıkıcı olabileceği ve sahibinin güzel istifade etmesiyle de faydalı olabileceği neticesini alabiliriz.

Sonuç: İlmin bilinen manasıyla (hidayet manasıyla değil) iki tarafı keskin kılıç olması, ilmin zatı itibariyle hayır ve şer olmaması anlamındadır. İlim her ne kadar doğru istifade etmek için üretilmişse de ehil olmayanlarca kötü kullanılabilecek veya insanlara hizmet edebilecek bir araçtır. Bazen kötü kullanıldığında bu onun halis nur olmadığının göstergesidir. Bu, ilmin kemalinden bir zerre bile eksiltmez; çünkü hak söz bile batıl tarafından kötü şekilde kullanılabilir.[8] Öyleyse araçtan kötü istifade etmek, aracın değerinin azalmasına neden olmaz. Sadece o araçtan kötü istifade eden kimsenin değerini azaltır. Soruda ilimden kötü istifade etmenin cahillikten kaynaklandığını belirten istidlal de kabul edilemez; zira mesela atom bombası yapmak için fizik ilminden istifade eden kimseler, ondan doğru istifade etme yönteminden de habersiz değillerdi. Lakin önemli olan nokta şudur: Kudret talebi ve şehvet eksenlilik, onları ilimleriyle amel etmemeye ve bilerek fiziği kötü kullanmaya sevk etti. Evet, belirtildiği gibi cahilliğin iki manası vardır. Birincisi ilim karşısında olma manasıdır. İkincisi ise akıl karşısında olmaktır. Eğer cahillikten kastimiz ikinci manaysa, bu şahısların işini cahilane olarak değerlendirebiliriz; yani bunların işinin makul olmadığı, aklın hükmüne dikkatsizlik gösterdikleri ve bu cahillerin ilmi kötüye kullanan fertler oldukları söylenebilir.      



[1] Kareşi, Seyid Ali Ekber, Kamus-i Kur’an, c. 5, s. 33, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, çap-ı şeşom, 1371 h.ş.

[2] Rağıb, İsfahanî, Hüseyin b. Mahmud, el-Müfredat Fi Ğeribi’l-Kur’an, Sefevan Adnan Davudî, s. 580, çap-ı evvel, Daru’l-İlimi’d-Dari’ş-Samiye, Demeşk Beyrut, 1412 k.

[3] Ferahidi Halil b. Ahmed, Kitabu’l-Ayn, c. 2, s. 152, çap-ı dovvom, İntişarat-ı Hicret, Kum, 141 k.

[4] Mustafavî Hasan, et-Tahkik, Fi Kelimati’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 8, s. 205, Bongah-ı Tercüme Ve Neşr-i Kitab, Tahran, 1360 ş.

[5] Mustafavî Hasan, et-Tahkik, Fi Kelimati’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 131, Bongah-ı Tercüme Ve Neşr-i Kitab, Tahran, 1360 ş.

[6] Allame Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 67, s. 140, bab. 52, el-Yakin Ve’s-Sabr Âla’ş-Şedaid, Müessesetü’l-Vefa Beyrut, Lübnan, 1404 k.

[7] Şeyh Kuleyni, el-Kafi, c. 1, s. 30-35, çap-ı çarom, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, tahran, 1365 h.k.

[8] Subhi Salih, Nehcü’l-Belağa, s. 83, İntişarat-ı Daru’l-Hicre, Kum.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar