Gelişmiş Arama
Ziyaret
7657
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Şia’nın inandığı şekliyle imamın ilmi hatemiyet ile çelişmiyor mu?
Soru
Hatemiyet hakkında modern ve tikelci akıldan etkilenen perspektif ve yeni bir bakış ve yorum tarafından ileri sürülen bir takım şüpheler göze çarpmaktadır. Bunlar “hatemiyet-imamet çelişkisi” ekseniyle ve bunun değişik dallara yansıyan şüphelere bölünmesiyle gözlemlenebilmektedir. Şiiler, imamların ilmini kazanılmayan türden bilmekle ve onların ilminin diğer insanlar için hüccet olduğuna inanmakla hatemiyet ile çelişkiye düşmektedirler. Her halükarda “insanlar bilgilerini ya çalışma ve ceht vasıtası olmaksızın elde etmekte ya da bunların vasıtasıyla elde etmektedirler. Peygamberlerin bilgisi ilk kısımdandır. Bu bilgi ya masumiyet ile birliktedir ya da değildir. Peygamberlerin bilgisi ilk kısımdandır. Masumiyet ile birlikte olan bu vasıtasız bilgi ya diğer insanlar için hüccettir ya da değildir. Peygamberlerin bilgisi birinci kısımdandır.” Şimdi “aşırı Şiiler” bu üç mertebenin imamlarında bulunduğuna inanmakta ve böyle bir inancın hatemiyet ile çeliştiğinden gafildirler. Onlar şunlara inanmaktadır: 1. İmamın bilgisi kazanılır değildir. 2. İmamın bilgisi masumiyet ile birliktedir. 3. İmamın bilgisi herkes için hüccettir.
Kısa Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Ayrıntılı Cevap

Şüphesiz İslam Peygamberi nebilerin hatemidir ve ondan sonra teşriî vahiy gökten kesilmiştir. Nitekim müminlerin önderi Ali (a.s) son peygamberin (s.a.a) mübarek bedenine gusül aldırırken şöyle buyurmuştur: “Senin (Peygamber) vefatınla bizim bir şeyle ilişkimiz kesildi ve bu senin dışında başka bir şahsın vefatıyla kesilmezdi. Bu şey, nübüvvet ve göğün haberleridir.”[1] Bu yüzden bu usule (hatemiyet) inanmak İslamî usullerden sayılmaktadır. Belirtilen şüphenin reddi noktasında birkaç hususa değinilmelidir:

1. Böyle bir şüphenin meydana gelmesine neden olan etkenlerden birisi de nübüvvet ile imamet arasına fark koymamaktır. Nebi, kelam ilmi literatüründe ilim, masumiyet ve kendine uyulması gereken gibi sıfatlar taşımakla birlikte Allah tarafından nübüvvet ve vahiy iddiası taşıması gereken ve gerektiği durumda mucize getiren kimseye denir. Bu nedenle nübüvvette vahyin nüzulü ve mucize temel öğelerden sayılmaktadır ve peygamberlere özgüdür. Masum imamlar (a.s) hatemiyet ile çelişecek ve aşırılığa sebep olacak böyle öğelerin iddiasında hiçbir zaman bulunmamış ve onların taraftarları (Şiiler) da asla kendi önderlerini bu seviyeye (nübüvvet ve teşriî vahiy nüzulü) çıkarmamıştır.

2. Hatemiyet ile bir grubun kazanılmayan bilgilere sahip bulunması ve onun diğer insanlar için hüccet olması arasında hatemiyet döneminde hiçbir çelişki yoktur. Kur’an’da “kendilerine ilim verilenler” olarak adlandırılan peygamberlerden başka bir gruba ve onlara kazanılmadan ilim bahşedildiğine işaret edilmiştir: “Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir.”[2] Her ne kadar bu ilim sahipleri bir takım ilahi nimetlere sahip olsalar da nebi değillerdir ve salt melekleri görmek veya gaybten haberdar olmak nübüvvet getirmez. Allah’ın meleği Meryem’e nazil oldu ve İsa’yı (a.s) ona bahşetti, ama Meryem peygamber olmadı. Dolayısıyla imamların taşıdığı ilimler de bu kabildendir. O halde imamların bu hali taşımaları, ama peygamber olmamaları bir çelişki arz etmemektedir. İmamların ilimlerinin kaynağının çok olduğunu da hatırlatmak gerek. Bunlardan birisi, bir çeşit teşriî olmayan vahiy addedilen ve peygamberlerin dışındakilere de nazil olan ilhamdır. İmamlar da (a.s) onlardandır.[3] İmamların ilim elde etme yollarından birisi de aziz Peygamber (s.a.a) tarafından kendilerine ilmin miras bırakılmasıdır. Şii ve Sünni hadisçilerinden nakledildiğine göre İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Resulü bana bin kapı öğretti ve her kapı da başka bin kapıyı açmaktadır.”[4] Bu ilimler kâmil bir şekilde sadece Ali b. Ebi Talib’e intikal etmiş ve bu kendisini Peygamberden (s.a.a) sonra “Peygamberin ilim kapısı” yapmıştır. Bu ilim Allah’ın istediği kimseye bahşettiği kazanılmayan ilim türündendir. Bu nedenle, bu ilim onu alanlar için hüccettir ve Peygamberin (s.a.a) bu ilim sahiplerini (Ehli Beyt) Kur’an’ın yanına koyması da bu yüzdendir. [5]"انی تارک فیکم الثقلین؛ کتاب الله و عترتی ..." Dolayısıyla, hatemiyet peygamberliğin sona ermesinden sonra masum velilerin sözlerinin hüccet olmamasını gerektirmez. Hatemiyetin doğru ve mantıklı tahlili, Peygambere (s.a.a) özgü hususların dışında, imamların sözlerinin (a.s) hüccet olmasının hiçbir sakınca taşımadığını göstermektedir. Bu nedenle masumiyet, ledünni ilim ve gayb âlemiyle ilham ve teşriî olmayan vahiy aracılığıyla irtibat kurmak iddiası, nübüvvet ile bir çelişki arz etmemekte ve hiçbir Şii âlim de böyle bir düşünceyi kastetmemektedir.

3. İmametin hatemiyet ile çelişikliği teorisini iddia eden zat, hatemiyete dayanarak son peygamberi (s.a.a) en son ilahî hüccet olarak tanıtmaya ve masum imamların (a.s) makamlarını normal insanların düzeyine indirgemeye çalışmaktadır. Lakin söz konusu şahıs eğer İslam Peygamberinin (s.a.a) en azından hukuksal bir şahsiyet taşıdığına inanıyorsa, onu ilahî bir hüccet bilmeli ve onun sözünü delilsiz olarak kabul etmelidir.[6] Zorunlu olarak en azından kendi iddiasının gereğine bağlı kalmalıdır; yani son peygamberden (s.a.a) İmam Ali’nin (a.s) makam ve konumu hakkında nakledilen rivayetleri kabul etmelidir. Eğer aziz Peygamberin (s.a.a) sözlerine bir göz atacak olursak, Hz. Ali (a.s) ve Peygamberin (s.a.a) şahsının Allah’ın emriyle hukuksal şahsiyet sahibi oldukları görülecektir. Bu da masum imam (a.s) için hüccet ve velayet makamının karar kılınmasını gerektirir.

İslam Peygamberi (s.a.a) yakınlık hadisi[7] ve diğer rivayetler ve de Kur’an’ın değişik ayetleriyle dinî mercilik ve dinsel konularda Peygamberliğin halifeliği manasındaki imamet ve velayet makamını ona devretmiştir. Bu da İmam Ali’nin (a.s) söz ve fiillerinin tüm Müslümanlar için hüccet olmasını gerektirir. Bu kısımda ilgili ayet ve rivayetlerin bazılarına işaret edilecektir.

1. Yüce Allah Kur’an’da kendisini, Peygamberi ve rükûdayken secde veren kimseleri müminlerin velisi olarak tanıtmaktadır: [8] "انما ولیکم الله و رسوله و الذین آمنوا الذین یقیمون الصلاة و یؤتون الزکاة و هم راکعون"Aziz İslam Peygamberi (s.a.a) değişik rivayetlerde " یؤتون الزکاة و هم راکعون" cümlesinin örneği olarak Hz. Ali’yi (a.s) tanıtmıştır.[9]

2. Kur’an’da bulunan bir ayet müminleri Allah’a, O’nun resulüne ve emir sahiplerine itaat etmeye çağırmaktadır:

"اطیعوا الله و اطیعوا الرسول و اولی ‌الامر منکم"[10] Peygamber (s.a.a) değişik rivayetlerde “emir sahipleri” cümlesini Hz. Ali (a.s) olarak tefsir etmiştir.[11] Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.a) birçok rivayette İmam Ali’ye (a.s) itaat edilmesini emir etmektedir. Bu rivayetlerden birisi şudur: "و ان امامکم علی بن ابی‌طالب، فناصحوه و صدقوه؛ فان جبرئیل اخبرنی بذلک"[12] Bu konuda belirtmekten sarf-ı nazar ettiğimiz birçok rivayet mevcuttur.



[1] Nehcü’l-Belağa, hutbe. 235.

[2] Ankebut, 49.

[3] Hatemiyetin aklî (aklî tahlili) deliline, imamın ilim kaynağına müracaat edilsin.

[4] Kenzu’l-Ummal, hadis. 36372, Usul-i Kafi, c. 1, s. 239, Tahran, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, 1365 ş.

[5] Hür Amıli, Vesailü’ş-Şia, c. 27, s. 24, (29 ciltlik), Kum, Müessesi Âlu’l-Beyt, 1409 k.

[6] Abdülkerim Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 132-133.

[7] Kuleyni, Kafi, c. 8, s. 106, "قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (ص) أَنْتَ مِنِّی بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلَّا أَنَّهُ لَا نَبِیَّ بَعْدِی"

[8] Maide, 55.

[9] Bkz: Muhammed Reyşehri, Mevsuetu’l-İmam Ali (a.s), c. 2, s. 197.

[10] Nisa, 59.

[11] Bkz: Muhammed Reyşehri, Mevsuetu’l-İmam Ali (a.s), c. 2, s. 129 ve 169.

[12] Şeyh Seduk, el-Emali, s. 565, İntişarat-ı Kitab-ı Hane-i İslamî, 1362 h.ş..

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Neden Kuran’ı Kerim Hz. Nuh (a.s)’ın risalet süresini 1000’den 50 yıl az olarak ilan etmiştir?
    12371 Tefsir 2019/10/21
    Kuran’ı Kerim Hz. Nuh (a.s)’ın risalet süresi hakkında şöyle buyuruyor:«وَ لَقَدْ أَرْسَلْنا نُوحاً إِلى‏ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلاَّ خَمْسِينَ عاماً فَأَخَذَهُمُ الطُّوفانُ وَ هُمْ ظالِمُونَ» “Andolsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı, sonunda haksızlık etmekte olan ...
  • Daha fazla ücret vererek taksitle araba satın almanın bir sakıncası var mıdır? Peşin olarak araba satın almak için kar ile borç almanın da bir sakıncası var mıdır?
    8181 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Borç şekliyle peşin fiyatından daha fazla bir fiyatla otomobil gibi bir malı satın almak ve satmak doğrudur. Ama sizin ikinci sorunuzdaki husus borç faizi olup haramdır. ...
  • İran İslam Cumhuriyetinin dışındaki Ülkelerde oy kollanmanın hükmü nedir?
    6912 Diğer Konular 2012/05/19
    Diğer ülkelerin seçimlerine iştirak etmek eğer Müslümanların maslahatına ters ise veya İslam düşmanlarının güçlenmesine neden oluyor ise caiz değildir. İslam ve Müslümanların maslaha­tını ardında getiriyor ve onların güçlenmesine neden oluyor ise seçimlere iştirak edip oy kol­lanmak uygundur. Bu durum dışında oy kollan­mak mubahtır. Mükellefin ihtiyarine bağlıdır. ...
  • Ojeli tırnakla cenabet guslü alınabilir mi?
    11546 Suyun Ulaşmasını Engelleyen Şeyler 2012/06/09
    Abdest ve guslün şartlarından biri suyun abdest ve gusül azalarına ulaşmasına engel olacak bir şeyin olmamasıdır.[1] Bu açıdan abdestle gusül arasında bir fark yoktur. Buna göre engel teşkil edecek şeyi gusülden önce gidermek gerekir. Giderildiğine emin olmadan gusül alınırsa o gusül batıldır.
  • erkek ve kızların gelecekteki evlilikleriyle ilişkin konuları onlara nasıl öğretebiliriz?
    7513 Pratik Ahlak 2011/04/13
    Çocuklar tarafından bağımsız ve yeni bir yaşam yuvasının kurulmasıyla ilişkin meseleler, duygusal, sosyal ve cinsel meseleler ile irtibatlı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır, dolaysıyla bu bağlamda var olan meseleler iki bölümde ele alınmalı ve tahkik edilmelidir. Ailenin başarılı veya ta sorunlara kadar varan vücuda gelen ...
  • Bedenin hangi bölgelerine gusül vermek lazım ve hangi bölgelerine gusül vermek lazım değildir?
    3563 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/25
    Gusülde bedenin bütün dış yüzeyine gusül vermek gerekir. İğnenin ucu kadar yer yıkanmazsa gusül batıl olur. Elbette insanı vesveseye düşürecek şüphelere itina edilmemelidir. Lakin bedenin kulak içi, burun içi, ve ağız içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak caiz değildir. Aynı şekilde bedenin görünen veya görünmeyen yeri olduğu hakkında ...
  • Kur’an ayetleriyle mukayese ettiğimizde hadislerin itibar derecesi ne ölçüdedir?
    9299 Kur’anî İlimler 2009/06/06
    Kur’an-ı Kerim ve muteber hadislerin her ikisi dini kaynaklardan sayılırlar ve her ikisi de şer’i hüccettirler. Kur’an hakkında senet yönünden inceleme yapılmaz Çünkü Kur’an’ın tümünün Allah katından indiğinde ve aynı şekilde Peygamber (s.a.a) tarafından bize ulaştığında bir şüphe yoktur. Sadece Kur’an ayetleri ifade ettikleri mana bakımından ...
  • Abdest alırken ve zorunlu bir durum yokken bir başka şahıs elimize su dökerse, bu bir sakınca ifade eder mi?
    38335 Abdest Şekli 2012/04/04
    Abdestin bir takım şartları vardır ve onlardan her birine riayet etmeme durumunda abdest geçersizdir. Abdestin şartlarından birisi, bizzat insanın yüzünü ve ellerini yıkması ve de baş ve ayaklarını mesh etmesidir. Eğer bir başkası insana abdest aldıracak olursa veya yüz ve ellere su ulaştırmada ve baş ve ayakları ...
  • Ayet ve rivayetlere göre salih amellerin yok olmasına neden olan ameller hangileridir?
    12376 Pratik Ahlak 2012/02/04
    Ayet ve rivayetlerde, Allah’a iman, şirke düşmemek ve mürted olmamak amellerin kabul olunmasının ilk şartları olduğu, bunlar olmadan hiç bir salih amel kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Namazı terketmek, minnet ederek salih amel yapmak, başa gelen işlere razı olmamak vb. gibi amellerin yok olmasına neden olan şeyler -ayrıntılı cevap ...
  • Niçin Abdulmuttalib oğlunun adını Abduluzza koymuştur?
    23883 تاريخ بزرگان 2008/07/22
    Abdulmuttalibin oğlu Ebu leheb (Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abduluzza) künyesi Ebu utbe’dir, Peygamber (s.a.a) efendimizin amcası ve aynı zamanda onun en katı düşmanlarından biridir. Annesi Beni Huzae kabilesinden Lubna ve eşi Harb ibn-i Umeyye’nin kızı ve Ebu süfyanın kız kardeşi, Ümm-i cemil adıyla tanınan Arvi veya Avra’dır. ...

En Çok Okunanlar