Please Wait
17906
Şu noktada bir şüphe yoktur ki peygamberlerin Kur'an ayetlerinde sıralanışı Allah tarafından bilinen bir hikmete dayalıdır. Çünkü hikmet sahibi olan Allah boş ve sebepsiz bir iş yapmaz. Bu hikmetin başkaları tarafından anlaşılıp anlaşılmaması da bunda etkili değildir.
Allah Kur'an'da şöyle buyurur:
"Ona İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Hepsini de hidayete erdirdik. Nuh'u da önceden hidayete erdirmiştik ve O'nun soyundan Davud, Süleyman, Eyyub, Yusuf, Musa ve Harun'u da (hidayete erdirdik). Biz iyilere böyle karşılık veririz.
Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete erdirdik). Hepsi de salihlerdendi.
İsmail'i, el-Yesa'ı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini de âlemlere üstün kıldık."
Yukarıdaki ayetlerde isimlerin sıralanışı hakkında Muhammed Abduh ve Fahr-i Razi, kendi tefsirlerinde bir takım ihtimaller zikretmişlerdir. Allame Tabatabai bu ihtimalleri naklederek eleştirisini yapmıştır sonra kendi görüşünü şöyle açıklamıştır:
"Altı kişiden oluşan birinci grup peygamberliğin yanında egemenlik ve hükümranlık kurma yönünden ortak noktaya sahiptirler.
Dört kişiden oluşan ikinci grup dünyanın yaldızlarından uzak durmak ve zühde sarılmak yönünden ortak yöne sahiptirler.
üçüncü grup da dört kişiden oluşmakta ve ortak bir yöne sahip değillerdir ve her biri kendine has büyük bir imtihana sahiptirler.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Ona İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Hepsini de hidayete erdirdik. Nuh'u da önceden hidayete erdirmiştik ve O'nun soyundan Davud, Süleyman, Eyyub, Yusuf, Musa ve Harun'u da (hidayete erdirdik). Biz iyilere böyle karşılık veririz.
Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete erdirdik). Hepsi de salihlerdendi.
İsmail'i, el-Yesa'ı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini de âlemlere üstün kıldık.[1]
Kur'an'ı ilahi bir kitap olarak kabul ettikten ve Allah'ı güzel sıfatları ve bu cümleden hikmet sahibi olmak sıfatıyla tanıdıktan sonra şu sonuca varıyoruz ki Hikmet sahibi olan Allah'ın bütün işleri bu cümleden peygamberlerin isimlerini bu ayetlerde sıralamayı hikmet ve tedbir üzere yapmıştır.
Çünkü hikmet sahibi olan bir kimse boş ve sebepsiz bir iş görmez, diğerleri bu anlasınlar veya anlamasınlar.
Peygamberlerin isimlerinin üç grupta zikredilişinin sebebi:
Görüldüğü gibi Allah, peygamberlerin isimlerini üç grup halinde zikretmiştir. Şu noktayı bilmek gerekir ki bu ayetlerde zaman,[2] makam ve üstünlük açısından[3] sıra gözetilmemiştir. Çünkü bu ayetlerde İsamail'den sonraki peygamberler ondan önce zikredilmiştir ve yine bazı peygamberler, diğer peygamberlere göre Kur'an'ın açıklaması üzere üstün olan Nuh, Musa ve İsa peygamber'den önce zikredilmiştir.[4]
Bu sıralama hakkında el-Menar tefsirinin sahibi şöyle bir açıklama getiriyor:
Bu on dört peygamber üç gruba ayrılışı onların arasında olan ortak yönlere dayanır.
Dünyevi nimetlerden yararlanmak açısından
1. Grup: Yüce Allah'ın nübüvvet ve risaletin yanı sıra kendilerine saltanat ve hükümranlık verdiği kimselerdir. Örneğin: Davut, Suleyman, Eyyub, Yusuf, Musa ve Harun.
Davut ve Süleyman her ikisi de güçlü saltanat kurmuş ve ilahi nimetlerden bolca yararlanmışlardır. Sonra Eyyub ve Yusuf birincisi güçlü bir hükümran ve diğeri de güçlü ve yetkili bir vezirdir. Bu iki peygamber hükümranlığın yanı sıra her biri şiddetli bir çetinlikle karşılaşmış ve bu belalar karşısında sabretmişlerdir. Sonra rahata kavuştuklarında bu nimetlerin şükrünü yerine getirmişlerdir. Ama Musa ve Harun hükümranlıkları olmayan iki yöneticiydiler.
Bu altı kişiden her iki kişi bir seçkinlikle diğerlerinde ayrılmışlardır. Önce Davut ve Süleyman'ı sonra, Eyyub ve Yusuf'u daha sonra Musa ve Harun'u zikretmenin sebebi maddi nimetlerden yararlanmada birinci grubun ikinciden ve ikinci grubun üçüncüden üstün oluşudur.
İman Yönünden sıralanış:
Bu sıralamanın iman yönünden olması da mümkündür. Çünkü zahirde birinci grup ikinci gruptan bu yönde daha geridedirler, çünkü ikinci grup olan Eyyub ve Yusuf ağır imtihanlarla karşı karşıya gelmiş ve bu imtihanlara karşı sabredip ve şükretmişlerdir. Nitekim Musa ve Harun da bu yönden Eyyub ve Yusuf'tan daha üstündürler.
İkinci grup: Zekeriya, Yahya, İsa, ve İlyas'ın diğer peygamberlerden seçkinliği dünyaya itinasız oluşları ve zühde sarılıp zevklerden, süslerden ve makam ve saltanattan uzak duruşlarıdır. Bu yüzden bu peygamberler salihler vasfıyla nitelendirilmişlerdir. Bütün peygamberler salih olmalarına rağmen bu sıfat onlara daha layıktır.
3. grup peygamberler
Ne birinci gruptaki peygamberlerde olan hükümranlık ne de ikinci grupta olan züht özelliğine sahiptirler. Bunlarda belli bir özellik olmadığı için isimlerini sonda zikretmiştir. Bu grup da İsmail, Yese' Yunus ve Lut peygamberlerdir[5].
Fahr-i Razi kendi tefsirinde buna yakın bir yorum ortaya koymaktadır.[6] Ama El-Menar'ın açıklama ve yorumu Fahr-i Razi'den daha uygun görülmektedir.[7]
Allame Tabatabi, bu iki tefsirin reddinde şöyle diyor: Bu iki mufessir üçüncü grup peygamberlerde bir özellik olmadığını söylüyor. Bu doğru değildir. Çünkü İsmail de imtihana tabi tutulmak yönünden Eyyub ve Yusuf'tan daha az müptela olmuş değildir. O da kurban kesilmek imtihanına en iyi şekilde sabretti. Hatta Allah Teala bile onun sabrını övmüş ve tabi tutulduğu imtihanın ağrı bir imtihan olduğunu bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:
"Biz de ona sabırlı bir erkek çocuğu vermeyi müjdeledik.
Kendisiyle beraber yürüyecek yaşa gelince, (İbrahim,) "Ey yavrucuğum! Ben rüyamda seni kestiğimi görüyorum. Bir bak, sen ne dersin?" dedi. O, "Babacığım! Emredileni yap, Allah'ın izni ile beni sabredenlerden bulacaksın." dedi.
İkisi de teslim olup, onu alnı üzere yere yatırınca,
Biz "Ey İbrahim!" diye seslendik.
Gerçekten rüyayı doğruladın. Biz iyileri işte böyle mükâfatlandırırız.
Kuşkusuz, bu apaçık bir imtihandı.
Büyük bir kurbanlığı ona fidye olarak verdik.
Kendisine, sonrakiler içinde de güzel bir nam bıraktık. [8]
Bu da Yüce Allah'ın Hz. İsmail'e verdiği bir seçkinliktir. Bu imtihanla onu diğerlerinden seçmiş ve onun hatırasını yaşatmak için hacda kurban kesmeyi farz kılmıştır. O peygamber'in diğer bir seçkinliği de babasına Ka'be'nin yapımında yardım etmesidir. Buna rağmen niçin bu iki müfessir Hz. İsmail'i üçüncü kısımdan saymışlar? Bunun gibi Hz. Yunus da diğer peygamberlerin karşılaşmadığı büyük bir imtihanla karşılaşmıştır. Bu da balığın onu yutması ve onun balığın karnında lailahe illa ent subhaneke inni kuntu minezzalimin zikriyle rabbiyle münacat etmesidir.[9]
Ama Lut'un da Allah yolundaki imtihanına Kur'an'da işaret edilmiştir. Hz. İbrahim'in karşılaştığı zorlukları paylaştıktan sonra mecburen kendi vatanından göç ederek fesat ve fuhuş yeri olan Sedum şehrine hicret etmiş ve dünyanın hiçbir yerinde benzerine rastlanmayan fesadın onların aralarında yaygın bir şekilde var olduğunu müşahede etmiştir. Sonunda da ilahi azap o bölgeye inmiş ve Hz. Lut'un evi dışında hiçbir ev o bölgede sağlam kalmamıştır hatta Lut'un eşi bile bu bela sonucu ölmüştür.
Ama Yese' peygamber hakkında bilgi Kur'an'da yer almamasına rağmen bazı hadislerden anlaşıldığına göre o Hz. İlyas'ın vasisi idi Hz. İsa gibi ölüleri diriltiyor ve anadan olma körü iyileştirebiliyordu. Buna rağmen halk kendisinden itaat etmedi ve Allah onları açlık ve kıtlığa duçar etti.
Buna göre soruya şöyle cevap vermek daha uygun olur:
Altı kişiden meydana gelen birinci grup peygamberlikleriyle birlikte hükümranlık kurma yönünden ortak noktaya sahiptiler.
Dört kişiden müteşekkil olan ikinci grup dünyadan uzak durma ve zühde sarılma noktasında ortak bir yöne sahiptirler.
Yine dört kişiden meydana gelen üçüncü grubun ortak bir özelliği olmamakla birlikte her biri ağır bir imtihanla karşı karşıya gelmişlerdir.
El-Menar tefsirinin görüşünün diğer bir eleştirisi de şu ki bir delile istinat etmeden Musa ve Harun'un Eyyub ve Yusuf'tan üstün olduğunu ileri sürmüş ve o ikisini de Davut ve Süleyman'dan üstün bilmiştir. Diğer yandan salih kelimesini zahit anlamında tutmuştur ki bunun da bir dayanağı yoktur.[10]
Nümune tefsirinin sahibi El-Menar tefsirinin görüşünü birinci ve ikinci grup hakkında kabul ediyor ancak üçüncü grup hakkında şöyle diyor:
İsmail, Yunus ve Elyese ve Lut'un ortak özellikleri uzun mesafeli hicrete girişmeleridir. Bunlar Allah'ın dinini güçlendirmek için hicret etmişlerdir. "Biz her birini alemlere üstün kıldık."[11] cümlesi de onların dünyanın çeşitli yerlerinde ve değişik milletler arasında seferlerine işaret olabilir.[12]
[1] En'am: 84-86
[2] Bu konuya kanıtlamaya ihtiyaç yoktur. Hz. İsmail ve Hz. Musa ve… zaman yönünden Hz. Davud'tan öncedirler.
[3] Sonraki merhalede yer alan Ulu'lazm peygamberler ulu'lazm olmayan peygamberlerden daha üstündürler. bk Tabatabi, Muhammed Hüsayin, El-Mizan, fi tefsir'il Kur'an, c. 7 s. 344 A'lemi yay. Beyrut, Lübnan, 5. bas.
[4] Tercüme-i el-Mizan, c. 7, s. 340
[5] Abduh Muhammed, el-Menar, Tahkik Muhammed Reşid Riza, c. 7 s. 587
[6] Tefsir-i Fahr-i Razi, c. 13 s. 65
[7] Tercüme-i el-mizan, c. 7, s. 343
[8] Saffat, 101-108
[9] El-enbiya, 87 "Ey Allah! Senden başka bir ilah yoktur. sen her eksiklikten münezzehsin. Ben zalimlerdenim."
[10] Tercüme-i elmizan, c. 7, s. 343
[11] Bütün peygamberlere değil yalnız bu dört peygambere işaret ise.
[12] Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nmune, c. 5 s. 329 -330, Daru'l-Kutub el-İslamiye yay. Tahran, 1. bask.