Gelişmiş Arama
Ziyaret
7272
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
İmamların teşriî velayeti ile hatemiyet meselesi arasındaki çelişki nasıl çözülebilir?
Soru
Hatemiyetin mana ve gereklerinden birisi, Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından ilahi teşri ve kanun koyuculuğun sona erdirilmesidir. Peygamberliğin sona ermesiyle göğün kapıları kapanmış ve artık şeriat hakkında hiçbir hüküm veya hükümler kaldırılmayacak veya yeniden tesis edilmeyecektir. Kanun koyuculukta son dinin taşıdığı kuşatıcılık ve kemale binaen, peygamberliğin sonlanmasından sonra teşri ve kanun koyuculuğa inanırsak, böyle bir inanç hatemiyet ile bağdaşmayacak ve Peygamber asrında dinin kâmil olmadığı ve onun vefatından sonra kemale erdiği anlamı ortaya çıkacaktır. Bu teorinin sahibi şöyle demektedir: Peygamberden (s.a.a) sonra birilerinin gelip vahiy ve şuhuda dayanarak bir takım sözler söylemesi, bu sözlerin Kur’an ve nebevi sünnette bulunmaması, yanı sıra bu şahısların öğretileri, kanun koyuculuğu, emir ve yasaklarının nebevi vahiy mertebesine ermesi ve Peygamber buyruklarının masumiyet ve hüccetliğini kazanması ve bütün bunlarla birlikte hatemiyetin zedelenmemesi nasıl mümkün olabilir? Ve … Eleştiride bulunan şahsa göre, Şiiler kendi önderleri için göz önünde bulundurdukları makamlar esasınca (gök ile direkt irtibatta olmak, masumiyet ve sözlerin hüccet oluşu), teşri makamının imamlara (a.s) devredildiğine ve onların tıpkı Peygamber (s.a.a) gibi teşriî velayet sahibi olduklarına ve de kitap ve nebevi sünnette hiçbir geçmişi olmayan bazı dinsel hüküm ve öğretileri kanunlaştırabileceklerine inanmaktadırlar. Bu nedenle Şiiler imamların (a.s) velayetine inanmakla amelde hatemiyet ile çelişmektedirler.
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

Eleştiride bulunan şahsın sözlerinden anlaşıldığı üzere kendisi, yüksek âlem ile bağlantı kurarak kitap ve nebevi sünnetin suskun kaldığı hususlarda yeni öğretiler getiren herkesin peygamber olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle, eğer önderler dinsel öğretileri açıklarsa ve bu öğreti ve hükümler vahiy buyrukları ve aziz İslam Peygamberinin sünnetinde bulunursa, bunun peygamberlik ile eşit olmayacağı ve hatemiyet ile çelişmeyeceği söz konusu şahsın sözlerinden anlaşılmaktadır. Özetle, bu tezi işleyen şahıs, hatemiyet döneminde dinî önderlerin yenilik getirmesini hatemiyet ile çelişik bilmektedir. Bu şüpheye yanıt verirken bir kez daha imamların ilimlerinin kaynağına işaret etmek zaruret addetmektedir. Söz konusu kaynaklardan birisi ilhamdır. İlham peygamberlere özgü değildir ve tarih boyunca Allah’ın ilham yoluyla âlemin sırlarını bildirdiği birçok insan bulunmaktadır. Kur’an Hz. Hızır hakkında şöyle buyuruyor: [1]" آتَیناهُ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنا وَ عَلَّمْناهُ مِنْ لَدُنَّا عِلْماBiz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.” Böyle fertler bilgilerini normal yoldan öğrenmemişlerdi; çünkü Kur’an “kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik” diye buyurmaktadır. Bu nedenle, peygamber olmamak, bazı insanların ilhama muhatap olmasına engel teşkil etmez. İmam Kazım’dan (a.s) çok güzel bir rivayet nakledilmiştir ki şöyle buyurmaktadır:

"مَبْلَغُ عِلْمِنَا عَلَى ثَلَاثَةِ وُجُوهٍ مَاضٍ وَ غَابِرٍ وَ حَادِثٍ فَأَمَّا الْمَاضِی فَمُفَسَّرٌ وَ أَمَّا الْغَابِرُ فَمَزْبُورٌ وَ أَمَّا الْحَادِثُ فَقَذْفٌ فِی الْقُلُوبِ وَ نَقْرٌ فِی الْأَسْمَاعِ وَ هُوَ أَفْضَلُ عِلْمِنَا وَ لَا نَبِی بَعْدَ نَبِینَا"[2]

“Bizim ilmimiz geçmiş, gelecek ve hal diye üç kısımdan müteşekkildir. Geçmiş açıklanmıştır. Gelecek yazılmıştır. Hal ise kalplere kavratma ve kulaklara duyurma şeklindedir. Bu, bizim en yüksek ilmimizdir ve bizim peygamberimizden sonra bir peygamber gelmeyecektir.” Bu rivayetin zahirinden anlaşıldığı üzere imamlar geçmişi açıklamayla ve geleceği yazılmış olandan elde etmekle birlikte, vuku bulan mesele ve olaylar hakkında da gök ve gayb ile iletişim kurarak cevap almaktadırlar. Onların aldığı cevap asla Peygambere nazil olmamış ve ulaşmamış bir şey midir yahut kendisine ulaşmış olan ama bazı nedenlerden ötürü ilan etmediği ve mesuliyetini imamın yetkisine bıraktığı bir şey midir? Bu rivayetin sonunda çok önemli bir nokta mevcuttur: İmam “bizim peygamberimizden sonra bir peygamber gelmeyecektir” diye buyurmaktadır. İmam (a.s) sanki bu cümleyle bir yanlış anlamayı gidermek istemektedir. Nitekim Dr. Suruş da böyle bir yanlış anlamaya kapılmıştır. (İmam sanki şöyle buyurmak istemektedir) Şunu biliniz ki eğer biz ilham yoluyla bazı sırlara yönelik bilgi sahibi oluyorsak, bu bizim peygamber olduğumuzu ve yeni kanunlar oluşturduğumuzu göstermez ve peygamberlik sona ermiştir. Bu nedenle belirtilen şüpheye cevap vermeden önce teşrinin ıstılahı manası anlaşılmalıdır. Teşri, kanun yapma ve kanun koyuculuk anlamına gelmektedir. Böyle bir hak zati olarak sadece Yüce Allah’a özgüdür. Çünkü insanların tüm cismanî ve ruhanî sırlarını kamilen bilen yalnız O’dur. Bu nedenle bağımsız olarak kanun koyma Yüce Allah’ın yetkisindedir. Hatta Hz. Peygamberin (s.a.a) bile böyle bir hakkı yoktur. Eğer Peygamberin kanun koyucu olduğu söyleniyorsa, bunun manası halka ulaştırması için melekler tarafından Peygambere gelen hüküm ve öğretilerdir. İmamlar hakkında onların kanun koyma hakkının olduğu söylendiğinde şu soru sorulmaktadır: İmamlar bağımsız olarak hükümleri Allah’tan mı almaktadır yoksa imamlar sadece Peygamberin sözlerini açıklama hakkına mı sahiptir? Burada İslamî düşünürlerin çoğu masum imamların (a.s) bağımsız olarak kanun koyma hakkının olmadığına ve onların sadece Peygambere nazil olmuş hükümlerin açıklayıcısı olduklarına inanmaktadır. Aşağıda bunların bazılarına işaret edilecektir:

1. Allame Tabatabai şöyle demektedir: “Bu konuda üzerinde durulması gereken dikkate şayan şey, Peygamberin (s.a.a) vefatından önce dinin kemale erdiğine dönük birçok delilin mevcut olmasıdır. Kitap ve sünnetin tüm şerî hükümleri içermesi bu kemale ermenin gereğidir… Öte taraftan yerinde ispatlandığı üzere imamın (a.s) vazifesi sadece hükümleri beyan etmektir, teşri değildir.”[3] Allame Tabatabai, imamlar neden kanun koyucu olarak lanse edilmektedir, diye sorulan zihnî bir soruya şöyle cevap vermektedir: Bu, sadece imamın (a.s) naklettiği şeyin Peygamberin (s.a.a) buyurduğu şey olduğuna ve resulün getirdiği şeyin tefsiri olduğuna delalet eder ve bundan fazlasına delalet etmez.”[4]

2. Şehid Sadr (r.a) bu konuda şöyle söylemektedir: “Bu çelişki ve açık hükümler Peygamberden (s.a.a) gelen açık hükümleri kapsar ve imamlardan gelen açık hükümleri kapsamaz; zira yerinde ispatlandığı üzere teşri devri Peygamberin vefatıyla sona ermiştir ve imamlardan gelen hadisler sadece peygamberin teşri ettiği hükümlerin beyan ve açıklamasıdır. Başka bir şey değildir.”[5]

Bu iki İslamî düşünürün açıklamalarından teşriin peygamberliğin sona ermesiyle son bulduğu, masum imamların Peygamberin (s.a.a) sözlerinin açıklayıcısı oldukları ve kanun koyuculuk anlamında teşri hakkına sahip olmadıkları neticesine ulaşılabilir. Eğer imamlar (a.s) yeni kanunlar almıyorlarsa, bu durumda ilhamın faydası nedir, diye bir soru sorulacak olursa, şöyle yanıt verilebilir: Peygamber tüm ilimleri bir defada İmama (a.s) verdi ve imamlar o ilimler vesilesiyle Peygamberin dilinden beyan edilmemiş hüküm ve öğretileri halka öğretmektedir ve ilham da İmama verilen ilimlerin tekrar söylenmesi olabilir. Aynı şekilde kanun koyuculuk ile irtibatı olmayan bir takım haber ve sırlar da mevcut olabilir ve imam taşıdığı batıni velayetle bu ilahi nimetlere sahip bulunabilir. Belirtilen noktalar dikkate alındığında böyle bir velayet ne hatemiyet ve ne de dinin kuşatıcılığı ve kemale ermesiyle bir çelişki arz eder.



[1] Kehf, 65.

[2] El-Kuleyni, Usul-i Kafi, c. 1, s. 264, çap-ı çarom, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1365 h.ş.

[3] Tabatabai, Haşiyetü’l-Kifaye, s. 97, Naşir: Bonyad-ı İlmî Fikri Allame Tabatabai.

[4] a.g.e.

[5] Sadr, Seyid Muhammed Bakır, Buhusun Fi İlmi’l-Usul, s. 30, Naşir: Müessese-i Dairetü’l-Maarif-ı Fıkh-ı İslamî, 1417 h.k..

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar