Gelişmiş Arama
Ziyaret
10707
Güncellenme Tarihi: 2010/12/05
Soru Özeti
Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
Soru
Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
Kısa Cevap

Kur’an’a göre kadının makamı çok yüksektir. Kur’an yaratılış yönünden kadın ve erkeği aynı cinsten olduğunu söylemekte ve insanlıkta bir bilmektedir.

Bu semavi kitap özel ilahi lütufa nail olan, vahiyin rububi makamına çıkan ve meleklerin konuştuğu kadınlardan bahsetmiş, iman ve Allah yolunda mukavemetin örnekleri olan kimseler olarak insanlığa tanıtmıştır. Hz. Meryem’e (s.a) ve Firavun’un karısına ait ayetleri buna örnek verebiliriz.

Erkeğin bazı özellik ve güçlerde kadından, kadınında bazı özelliklerde erkekten üstün olması hiç birinin güçlü veya zayıf olduğunu göstermez. Aslında kadın ve erkeği bu yönlerden mukayese etmekte doğru değildir. Çünkü erkeğin baba (nafakanın sorumlusu) olması onun kadına göre daha fazla bedensel güce sahip olmasını gerektirirken kadınında anne (çocuğun eğitim ve gelişiminin sorumlusu) olması erkeğe göre daha fazla duygusallık ve hissiyata sahip olmasını gerektiriyor. İşte her şeyin kendi yerini alması manasına gelen adalet budur.

Zarif ve zayıf olmak görecelidir ve bölümlenebilir. Yani bir şey bir şeye göre sert ve güçlü olabilir, ama aynı şey başka bir şeye göre zayıf ve latiftir. Örneğin, Kur’an’ın mantığına göre insan zayıftır: ‘Allah yükünüzün az olmasını ister, çünkü insan zayıf olarak yaratılmıştır.’ Ama aynı insan etrafındaki bir çok varlığa göre güçlüdür. Öyleyse hüküm verildiği zaman ölçüler belli olmalıdır. Yani, bedensel güç ölçüsüne göre bir şey zayıfsa, bilgi gücü gibi başka bir ölçüye göre güçlü olabilir.

Kısacası kadın ve erkek birbirlerine göre farklılıkları ve faziletleri olan iki insan sınıfıdır. Onlar cismi ve fizyolojik şartlar açısından farklı olduklarından her biri kendine özgü vazifeler için yaratılmışlardır. Bu farklılık -ne ki ayrımcılık- hikmetin kendisidir ve insan neslinin bekası içindir. Bunun manası kemal yolunun kadınlara kapalı veya sınırlı olması değildir. Kadınların ruhsal özelliklerinden biri, hisler ve duygular karşısındaki tepki ve etkilenmeleridir. Yani erkeklerden daha çabuk mutluluk, endişe, ağlamak ve gülmek gibi nefsani hislere kapılırlar.

Demek ki Allah-u Teala, kadının üzerinde olan doğası ve görevleri gereği sorumluluklarını yerine getirebilsin diye onu nazik ve zarif yaratmıştır. Bu yüzden kadın erkeğe göre daha zayıf ve latiftir.    

Ayrıntılı Cevap

Soruyu cevaplarken bazı noktalara dikkat çekmek gerekiyor:

1-Kur’an’ın bakış açısıyla kadının makam ve menzileti çok yücedir. Kur’an yaratılış yönünden erkek ve kadını aynı cinsten ve insanlıkta bir bilmektedir: ‘Ey insanlar, sizi tek bir candan yarattı, o canın eşini de ondan yaratıp ikisinden birçok erkek ve kadın türetti.’[1]

Kur’an’ın ifadelerinde, fazilet, yüce insani değerlere sahip olma, manevi makam ve yüce sıfatları kazanma konularında kadınla erkek arasında herhangi bir fark görülmemektedir. Bu manada Kur’an’da bir çok ayet var ki onlardan biri şudur: ‘Erkek olsun, kadın olsun, inanarak iyi işlerde bulunanı tertemiz bir yaşayışa mazhar ederiz ve mükafatını, yaptığı en güzel işlere karşılık olarak mutlaka vereceğiz.[2]

Kur’an’da erkek baba, kadın anne olarak zikredilmiş ve evlat onlara saygı göstermekle, hürmetsizlik etmemekle görevlendirilmiştir, hatta müşrik bile olsalar; ancak şirke davet ederlerse bu daveti kabul etmemelidir, ama onlara iyi davranmalıdır. Her yerde anne ve baba eşit ve beraber övülmüşlerdir.

Kadınla erkeğin yüce insani değeri konusunda şu noktalara dikkat çekmektedir: ‘Şüphe yok ki Müslüman erkeklere ve Müslüman kadınlara, inanan erkeklere ve kadınlara, itaat eden erkeklere ve kadınlara, doğru söyleyen erkeklere ve kadınlara, sabreden erkeklere ve kadınlara, korkan erkeklere ve kadınlara, sadaka veren erkeklere ve kadınlara, oruç tutan erkeklere ve kadınlara...’[3]

Kur’an-ı Kerim, özel ilahi lütufa, vahyin rububi makamına nail olmuş veya meleklerin kendileriyle konuştuğu kadınları, iman ve Allah yolunda mukavemet eden örnek ve olgular olarak göstermiştir. Bu konuda Hz. Meryem (s.a), Hz. Musa’nın annesi ve Firavun’un karısıyla[4] ilgili ayetlere işaret edilebilir: ‘Rabbi, onu iyi bir surette kabul etti, bir nebat yetiştirir gibi onu yetiştirdi, geliştirdi, Zekeriyya'yı da onun hizmetine memur etti. Zekeriyya, ne vakit mihraba girse yanında bir yiyecek bulurdu. Ya Meryem demişti, bunlar nereden geliyor sana? Meryem, Allah'tan demişti, şüphe yok ki Allah dilediğini sayısız rızıklarla rızıklandırır.’[5] Sonra şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı da, hani melekler Meryem'e, ya Meryem, Allah gerçekten de seni seçti, arıttı ve alemlerdeki kadınlara üstün etti.’[6]

2- Zarif ve Zayıf Manalarının Göreceli Olması

Belirtmek gerekir ki, zarif ve zayıf olmak birbirlerine bağlı değildirler; yani birinin olduğu yerde diğeride olacak diye bir kural yoktur. Bir şey sert, ama zayıf olabilir; bunun terside geçerlidir. Gerçi birarada da olabilirler; yani bir varlık hem zarif, hem de zayıf olabilir.

Bu ikisi göreceli ve bölümlenebilen şeylerdendir. Yani, bir şey bir şeye göre sert ve güçlü olabilirken, aynı şey bir başka şeye görede zarif ve zayıf olabilir. Örneğin, Kur’an’ın mantığında insan zayıf bir varlıktır: ‘Allah yükünüzün az olmasını ister, çünkü insan zayıf olarak yaratılmıştır.’[7] Ama o, bir çok varlığa göre güçlüdür. İnsanın yaptığı bazı şeyleri, ondan daha güçlü bir çok varlık yapmaktan acizdir. Yine Kur’an şöyle buyuruyor: ‘Kitaba ait bir bilgiye sahip olansa ben dedi, gözünü yumup açmadan onu getiririm sana.’[8]-[9] Öyleyse hüküm vermekte ölçüler belli olmalıdır. Yani, bedensel güç ölçüsüne göre zayıf olan bir varlık, ilmi yetenek vb. gibi başka bir ölçüye göre güçlü olabilir...

3- Kadın ve erkek her ne kadar aynı türden olsalarda ve insan olduklarından, insan için geçerli olan tekvin ve teşri’e (yasamaya) ait ne varsa hem kadın, hem erkek için geçerlidir. Ama unutmamak gerekir ki, bu iki türün birbirlerine göre farklılıkları ve üstünlükleri vardır. Onlar cismi yönden ve fizyolojik şartlara göre farklıdırlar. Bu yüzden belli görevleri yerine getirmek için yaratılmışlardır. Bu farklılık -ne ki ayrımcılık- hikmetin kendisi ve insan neslinin bekası içindir. Bunun manası kemale erme yolunun kadına kapalı veya sınırlı olması değildir. Hisler ve duygular karşısında tepki ve etkilenme, kadınların ayrılmaz bir parçasıdır. Onlar erkeklerden daha çabuk sevinç, endişe, ağlama, gülme vb. gibi nefsani hislere kapılırlar.

Başka bir ifadeyle, kadınların fırtatları sevgi ve muhabbet üzerinedir. Bu, kadının makamına bir tür olumlu ve değer yaklaşımıdır. Kadının duygusal olması, onun akıl ve düşünce yönünden ölçülü olmasına engel değildir. Kadında erkek gibi normal teorik akıla sahip olabilir, zeka ve feraseti hislerinin mağlubu olmayabilir. Ancak kadınlar erkeklere göre hislerini daha fazla tadil etme yönünden çaba göstermek zorunda kalabilirler.[10]

Kadınlar ve kızlar çok zarif varlıklar olduklarından ve Hz. Ali’nin (a.s) ‘Kadın güzel kokulu güldür’[11] buyruğundan onların hassas ve kırılgan oldukları ve hafif bir esintide dağılabilecekleri anlaşılmaktadır. Bu yüzden onlara uygun korumalar yapılmalıdır.

Erkek bazı özellik ve güçlerde kadından üstünse eğer, kadında bazı özelliklerde erkekten daha güçlüdür. Demek ki, hiç biri mutlak şekilde güçlü ya da zayıf değildir. Hatta kadınla erkeği bu yönüyle mukayese etmekte doğru değildir. Zira erkeğin baba (nafakanın sorumlusu) olması onun kadına göre daha fazla bedensel güce sahip olmasını gerektirirken, kadınında anne (çocuğun eğitim ve gelişminin sorumlusu) olması erkeğe göre daha fazla duygusallık ve hissiyata sahip olmasını gerektirmektedir. İşte bu, her şeyin kendi yerini alması demek olan adalettir.

Demek ki Allah-u Teala, kadının doğası ve görevleri gereği sorumluluklarını yerine getirebilsin diye onu nazik ve zarif yaratmıştır. Ama zikredilenler dikkate alınarak yinede bu ikisi arasında bir mukayese yapılacaksa, kadının erkeğe göre daha zarif ve zayıf olduğu neticesine varılacaktır.


[1] -Nisa/1.

[2] -Nahl/97.

[3] -Ahzab/35

[4] - ‘Ve gene Allah, inananlara, Firavun'un karısını örnek getirmede; hani Rabbim demişti, bana cennette bir ev kur ve beni kurtar Firavun'dan ve yaptığı şeyden ve beni kurtar zalim topluluktan.’ Tahrim/11

[5] -Al-i İmran/37

[6] -Al-i İmran/42

[7] -Nisa/28

[8] -Neml/40

[9] -‘İkinci kişi, ilahi kitaptan önemli ölçüde bilgiye sahip olan salih biriydi. Kur’an onun hakkında şöyle buyuruyor: ‘Kitaba ait bir bilgiye sahip olansa ben dedi, gözünü yumup açmadan onu getiririm sana.’ Hz. Süleyman bu öneriyi kabul edince o’da manevi gücüyle Sebe kraliçesinin tahtını bir göz açıp kapama hızında getirdi: ‘Derken baktı ki taht yanında durmada, onu görünce bu dedi, Rabbimin lutfundandır, ihsanından, şükür mü edeceğim, nankör mü olacağım, beni sınamak istiyor.’ O şahıs, Hz. Süleymanın has dost ve yakınlarından olan imanlı biriydi. Tarihlerde onun adının Asıf b. Berhiya olduğu yazılıdır, Hz. Süleyman’ın veziri ve kız kardeşinin oğlu olduğu söylenmiştir. (Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nümune, c.15, s.469).

[10] - a.g.e. s.353

[11] -Usul-u Kafi, c.5, s.510, Bab-ı İkram-ı Zevce: ‘...Kadın reyhandır, kahraman değil...’

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Acaba İslam peygamberi (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) öğle ve ikindi namazlarını cem ederler miydi?
    4700 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/05/08
    Şia ve ehlisünnet kaynaklarından bizlere ulaşan rivayetler dikkate alındığında İslam Peygamberi (s.a.a) öğle, ikindi namazlarını ve akşam, yatsı namazlarını hem cem ederek hem de ayrı ayrı kılmışlardır. İslam Peygamberi (s.a.a) insanların zora düşmemesi ve rahat olması için bazı vakitler namazları cem ederek kılmaktaydı. İmam Sadık (a.s) şöyle ...
  • Ziyaret mekanlarının avlularında sahiplerinin rızası olmadığı şüphesiyle namaz kılmanın hükmü nedir?
    4288 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuz taklit mercilerinin bürolarına iletildi ve şimdiye kadar aşağıdaki cevaplar alındı: Hz. Ayetullah el-Uzma Sistani: Şüphenize itina etmeyin.Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Sakıncası yoktur. ...
  • Cansız varlıklar ve bitkiler Allah’ı nasıl tespih ederler?
    9936 بندگی و تسبیح 2012/07/24
    İnsanların âlemdeki varlıklara yönelik ilmi çok az ve naçizdir. Varlıkların yüce Allah’ı nasıl tespih ettikleri meselesi de henüz beşerin niteliğini kavramadığı konulardan biridir. Değişik ayet ve rivayetlerde varlığın tüm cüzlerinin yüce Allah’ı tespih ettiği beyan edilmiştir. Varlığın cüzlerinin tespih şekli hakkında müfessirler arasında iki görüş vardır:
  • Beyine ile itirafın tezatlaştığı durumda kısasın hükmü nedir?
    5177 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Eğer beyine (iki adil şahit) “a” ismindeki şahıs kasten Zeyd denen şahsı öldürdü şeklinde şahitlik eder ama daha sonra “b” ismindeki bir şahıs gelip Zeyd ismindeki şahsı öldüren benim şeklinde itirafta bulunursa fakihçilerin büyük bir çoğunluğun görüşü şöyledir: Kan sahibi aşağıdaki dört şıktan her hangi birisiyle amel ...
  • Kuran kafirlere karşı haşin ve gaddar olmayı mı tavsiye etmiştir?
    2153 Tefsir 2020/01/20
  • Bir annenin çocuğuna süt verme süresi ne kadardır?
    7106 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/08
    Bu konuda fakihlerin bazı görüşlerine yer veriyoruz: Fakihlerin çoğuna göre çocuğa süt vermenin en az süresi yirmi bir aydır.[1] Bazılarına göre ise iki yıla kadar süt vermek caiz ve müstehaptır. Bu açıdan baktığımızda fakihlerin çoğunun bu konudaki görüşlerinin arasında fazla bir fark ...
  • Şiiler, Ebubekir’in putlara hizmet etmek için ömrünü tükettiğine ve puta taptığına inanmakta mıdır?
    9793 شیعه و خلفا 2012/07/24
    Aydınlatıcı bir cevaba ulaşmak için sorunuzu birkaç bölüme ayıracak ve ardında da inceleyeceğiz: 1. Böyle bir hadisin nakledildiği varsayılsa bile bu hadis senet açısından itibar taşır mı? 2. Şiiler esasen bu meseleye inanmakta mıdır? 3. Esasen halifeler putperest miydi?
  • Al-i İmran suresinin 144. ayeti Resul-i Ekrem’in (s.a.a) şehid olduğunu gösterir mi?
    14237 Tefsir 2012/02/18
    Sorudaki ayetin nüzul sebebinde, Uhud savaşında Müslümanların içinde Peygamberin öldüğünün söylentisi yayıldığı görülmektedir. Birçok Müslüman savaş meydanından kaçmış, bazıları da Peygamberin ölümüyle İslam dininden çıkıp putperestlerin reislerinden güvence dilemek düşüncesindeydiler. Bu arada ayet nazil olarak savaştan kaçan Müslümanları dinlerinde sabit olmadıkları için kınamış, Peygamber yaşasa veya ölse ...
  • Hz. Adem (a.s) yaratılmadan önceki cinlerin peygamberleri kendi cinslerinden mi idi?
    35587 Eski Kelam İlmi 2010/03/14
    Kur’an-ı Kerim’de cinlerin varlığı teyit edilmiş ve özellikleri beyan edilmiştir. Cinler hakkındaki bilgilerimiz az olmasına rağmen Hz. Âdem (a.s) yaratılmadan önceki cinlerin kendi cinslerinden peygamberleri olduğunu ortaya koyan çeşitli deliller vardır. Söz konusu deliller şunlardır:1- Cinler de insanlar gibi ...
  • Şia’nın ortaya çıkış tarihi hangi dönemde vuku bulmuştur?
    3010 پیدایش شیعه 2019/06/15
    Şia’nın ortaya çıkış tarihi hakkında tarihciler tarafından çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.[1] İmamiye Şia’sının görüşü şudur: Şia’nın ilk tohumlarını Allah Teala Kuran’ı Kerim’de ekmiş, İslam Peygamberi (s.a.a) risaleti döneminde onu hadisleri ve açıklamalarıyla sulamış kökleşmesini sağlamıştır.[2] Şia’nın ‘şecere tayyibe’si Allah Resulü (s.a.a) ...

En Çok Okunanlar