Gelişmiş Arama
Ziyaret
6094
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
İslam’ın doğuşunda Allah tarafından tesis edilen ya da imzalanan siyasal-toplumsal hüküm ve kanunlar, ebedi kanunlar sunulması anlamına mı gelmektedir?
Soru
Bazıları şöyle inanmaktadır: İslam’ın doğuşundan önce aile ilişkileri ve de yargı ve hâkimiyet gibi toplumsal konularda bir takım kanunlar bulunmaktaydı ve İslam’ın doğuşuyla onların tümü ya da bir kısmı İslam’da yer edinmiştir. İslam onlara müdahale ederek bazılarını ıslah etmiş, bunlar kitap ve sünnette yer almış ve yasalar sıfatıyla kendilerine uyulmuştur. Bu teori sahibine göre, İslam’ın bu tür örneklere olan müdahalesi ve ilk asırda onlar ile amel etmek kanun oluşturmak için değildi, bilakis İslam Peygamberi böyle örnekleri ıslah ve onlarla amel ederek o asırdaki halkın insanî üstünlüğü ve tevhide dayalı ilerleyişini koruma hedefini gütmekteydi. Bu nedenle kitap ve sünnette ailevî ve de devlet ve yargı gibi toplumsal ilişkiler hakkında yer alan ve teyit edilen şeyler, ebedi kanunlar sunmak hedefini gütmemekteydi. Bu hususta ebedi olan şey, sadece her çağın halkının istekleriyle mutabık olması gereken ve zamanın geçmesiyle değişen değersel usullerdir. Bu teorinin sahibi şöyle demektedir: “… Kitap ve sünnette müdahalesiz imzalar veya ıslah edilmiş ve dengelenmiş imzalar sıfatıyla yer alan ailevî ilişkiler, toplumsal ilişkiler, devlet, yargı, cezalar, muamelat ve bunlara benzer şeyler, ailenin hukukî bağları veya toplumun hukukî ilişkileri yahut devlet veyahut buna benzeri hususlar için, ebedi kanunlar tayin etmek hedefiyle kitap ve sünnet tarafından yaratılan şeyler değildir… Belirttiğimiz usul ve neticeler bizi şu temel konuya ulaştırmaktadır: Her çağda Müslüman toplumda amel edilen ve istinatta bulunulan aile ve toplumun hukuksal ilişkileri, devlet, devlet şekli, hadler, diyetler, kısas, muamelat ve buna benzer hususlar ile ilgili kanun ve kurumlar, halkın tevhide dayalı hareketiyle ne kadar uyuştuğu veya uyuşmadığı ölçüsüyle incelenmelidir.”
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

1. Belirtilen teorinin sahibi bu bakışla İslam’ı sadece ibadet hükümleriyle sınırlamaktadır. Bu teori kuşatıcılık ve kemali reddetmek gibi menfi neticeler ortaya çıkarabilir. Oysaki İslam dininin kuşatıcı ve kâmil bir din olduğu hakkında detaylıca açıklama yapıldı.[1]

2. Teori sahibi İslam’ın kanunlarının geçici ve sadece değersel usullerin ebedi olduğuna dair naklî ve din içinden hiçbir delil getirmemektedir. Her asırda insanın ilahi kanunları zedeleyebileceği iddiasına dönük hiçbir delil öne sürülmemiştir. Gerçekte öne sürülmesi de mümkün değildir. Bilakis bu iddianın aksine delil mevcuttur; yani herkes İslam Peygamberi (s.a.a) ne diyorsa onu almakla mükelleftir:

"ما اتاکم الرسول فخذوه ما نهاکم عنه فانتهوا و اتقوا الله ان الله شدید العقاب"[2]Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” Allame Tabataba bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Taşıdığı siyaka bakmaksızın bu ayet Allah Resulü’nün (a.s) tüm emir ve yasaklarını kapsamaktadır, sadece elde edilen malları vermek ve vermemekle sınırlı değildir. Onun belirttiği tüm emir ve yasakları içermektedir.”[3] Ayetin sonundaki “Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir” ifadesi Müslümanları aziz İslam Peygamberinin emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakındırmaktadır.[4] Peygamberin (s.a.a) emir ve yasaklarına uymayı vurgulayan emri nadide addetmek, İslam kanunlarını zamanlık ve asrî telaki etmek ve her asırda yeni kanunlar yapmak nasıl mümkün olabilir?

3. Bu teorinin sahibi, İslam kanunlarının her asırdaki halkın tevhide dayalı hareketiyle uyuşması gerektiğine inanmaktadır.[5] Her asırda halkın tevhide dayalı hareketinin değişmesiyle ilahi kanunlar da değişmelidir. Cevap olarak şöyle söylemek gerekir: İslamî kanunların halkın tevhide dayalı hareketiyle bağdaşmadığı nereden anlaşılmaktadır? Bazı İslam kanunlarının halkın tevhide dayalı hareketiyle uyuşmadığı sadece akıl ile tespit edilebilir mi? Bu şekilde İslam kanunları değiştirilebilir mi? Eğer insan akıl ile İslam kanunlarını aşabiliyorduysa, dine ne ihtiyaç vardı? Çünkü İslam’ın açık kanunlarını aşabilecek bir akıl din yerine insanın hidayet edicisi de olabilir. Oysaki durum böyle değildir. Akıl, dinin kaynağı olan vahyin karşısında eğitime ihtiyaç duyan bir ilkokul çocuğu gibidir. Belirtilen hususlar esasınca şu neticeye ulaşılabilir: İslam’ın nihaî hedefi Allah’a tapmak ve tağuttan uzak durmaktır[6], lakin vahiy metinlerinden anlaşıldığı üzere ilahi peygamberler nihaî hedefe ek olarak bir takım ön hedefler de taşımaktadır ve bu ön hedeflere ulaşmadan nihaî hedeflere ulaşmak müyesser olmayacaktır. Toplumsal adalet, devlet ve yargı meseleleri ve de bunlarla ilgili detaylar tümüyle gerçek tevhide ulaşmanın ve tağuttan uzak durmanın altyapısını hazırlayan ön hedeflerdendir. Bu nedenle toplumsal ilişkiler, devlet, yargı ve hadler ile ilgili kanunlar hiçbir zaman zamanın değişmesi ve halkın tevhide dayalı hareketiyle aşınamayacaktır.[7]



[1] Bu hususta şu adrese müracaat edebilirsiniz: !7. Soru (Site: 217) ve 386 (Site: 399).

[2] Haşr, 7.

[3] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsirü’l-Mizan, Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, c. 19, s. 353 ve 354, Naşir: Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, Kum, çap-ı pencom, 1374 ş.

[4] Bkz: a.g.e., s. 354.

[5] Müçtehid Şebisteri, Muhammed, İman Ve Azadi, s. 87.

[6] Nahl, 36: "لقد بعثنا فی کل امة رسولاً ان اعبدوا الله و اجتنبوا الطاغوت"

[7] Bkz: Hadevi Tahranî, Velayet-i Fakih, s. 30.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar