Gelişmiş Arama
Ziyaret
8531
Güncellenme Tarihi: 2012/05/16
Soru Özeti
Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
Soru
İnsanların meadleriyla alakalı Müninun suresinin 101. Kasas suresinin 25. ayetlerinde şöyle bir açıklama var olmaktadır: “O esnada hiçbir kimse başka bir kimseden yardım dilemez ve kimseden herhangi bir istekte bulunmaz (la yetesaelun). Ama Saffat suresinin 27 ve 50., hakeza “Tur” suresinin 25. Ayetlerinde şöyle denilmektedir: “Onlardan bir kısmı başak bir kısımdan sual etmiş ve yardım talep ediyor (yetesaelun)”! Bu çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
Kısa Cevap

Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o günde insanların şaşkınlık içinde olduğu içindir. İşte bu şaşkınlık ve dehşetin şiddetinden dolayıdır ki insanlar birbirinden kaçıyor ve bir birini tanımıyorlar. O günde insanlar öyleli bir dehşete kapılırlar ve hesaba çekilme ve ilahi azaba yakalanma korkusu o denli şiddetlidir ki o esnada hiç kimse başka bir kimsenin haletinden hiçbir şey soramazlar.  Ama insanların bir diğerlerinden soru soracaklar (bir şeyler isterler) şeklinde olan ayetler ki şöyle buyuruyorlar: “bir diğerine yöneldiler ve bir birinden sorudurlar…”. Bu diyalog ve sorular cennet ve cehennemde yerleştikten sonradır. Buna binaen eğer bu ayetleri yan yana koyar ve üzerlerinde dikkatlice düşünür ve tefekkür edilirse aralarında hiçbir tezat ve çelişki bulunmadığı açık bir şekil görülecektir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruyu cevaplandırmak bağlamında şunu söylemek gerekir: Bu ayetlerde zahiri olarak kendini gösteren bu çelişkilere biraz dikkat ve derinlemesine bakarsak bertaraf olmaları kolay olacaktır. Kuranın icazı bağlamında söylemişlerdir ki kuranın hiçbir ayeti başka bir ayetini nefiy etmez. İşte bu, kalıcı ve Cavidan olan bu kuranın mucizelerinden bir tanesidir. Bu soru ve zahiri çelişki müfessirlerin zihnine de gelmiş ve tefsir kitaplarında zikir etmişlerdir. Şöyle ki;  Kuranı kerimin bazı ayetlerinden açık bir şekilde anlaşılıyor ki kıyamet günü gerçekleştikten sonra insanlar bir diğerinden soru soracaklardır. Saffat suresinin 27. ayeti kerimesi bunlardan bir örnektir. Bu ayeti kerime cehenneme girmek üzere olan suçlular ve mücrimler hakkındadır ki şöyle buyuruyor: “akbele ba’duhum ala ba’diy yetesaelun”. Yani onlar birbirine yönelip bir diğerinden (çekişircesine) soru sorarlar.

Aynı surenin 50. Ayetinde cennetliklerden bahis ediliyor ki bunlar cennette istikrar bulduklarında birbirine yönelip birbirinden (dünyada inhiraftan dolayı yolunu saptırmış kendilerinden ayrılıp cehenneme giden arkadaşları hakkında) sorarlar. “fe akbele ba’duhum ala ba’diy yetesaelun”.

Bu ayetin benzeri “Tur” suresinin 25. ayetinde gelmiştir. Şimdi sorulacak soru şu: Bu ayetler “kıyamette birbirinden soru sormazlar” şeklinde olan “mü’minün”   suresinin 101.ayetiyle nasıl uyuşuyor?

Önsüz olarak demek lazım ki; lügat kitapları “yetesaelune” kelimesi hakkında şöyle demişlerdir: “sual” kelimesi hem birbirinden sormak anlamına ve hem yardım dilemek anlamına gelir.[1]

Kuran ayetlerine dikkat ettiğimizde kıyamette soru sorup ve soru sormama meselesi, soru unvanıyla altı ayette geldiğini müşahede ederiz. Bu altı yerden ikisi birbirinden sorma anlamında olan “sual” kökünden ve “la yetesaelun[2] şeklinde gelmiştir. Birbirinden sorarlar anlamında olup sual kökünden “yetesaelun[3] şeklinde de dört ayette gelmiştir.

Bilinmelidir ki kuran ayetlerinin arasında hiçbir tezat ve çelişki bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o günde insanların şaşkınlık içinde olduğu içindir. İşte bu şaşkınlık ve dehşetin şiddetinden dolayıdır ki insanlar birbirinden kaçıyor ve bir birini tanımıyorlar. O günde insanlar öyleli bir dehşete kapılırlar. Hesaba çekilme ve ilahi azaba yakalanma korkusu insanlar nezdinde o denli şiddetlidir ki her kes kendi haliyle meşgul dolayısıyla başka kimsenin haletini düşünme fırsatını bulamaz ta onun durumundan sorsun. O gün öyle bir gündür ki anne süt emen çocuğundan gaflet eder, Kardeş kardeşini unutur,  İnsanlar sarhoş olmuş olan insanlar gibi görünürler ama sarhoş değildirler. Hac suresinin başındaki ayet bu durumu şöyle anlatıyor: “Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir”.[4]  Bu konuyu çok sade bir misalle tersim edilmesi (zihinlerde canlandırması) mümkündür. Kuyunlar sürüsüne kutrun saldırdığını düşününüz. Bu durumda kuyunlar arasında öyle bir dehşet ve korku yayılır ki her birisi kendi derdine düşer, başının derdine bakar ve kendini kurtarmaya çalışır... Sura üfürüldükten sonra herkes kendi amelleri tarafından rehin alınır ve kendini kurtarmaya çalışır. Başak bir beyanla korku, dehşet ve ıstırap o denli onları perişan eder ki herkes bir birini unutur. Bu nedenle aşinalıklar ve akrabalık gibi nesebi bağlar ve buna benzer meseleler zihinlerden gider.

Ama “bir diğerine yöneldiler ve bir birinden sorudular…”. Şeklindeki ayetler ise görüldüğü gibi bir diyalogun gerçekleşeceğinden söz etmektedir. Bu diyalog ve sorular cennet ve cehennemde yerleştikten sonra gerçekleşecektir. Bu nedenle ayetler arasında çelişki teşkil etmiyor. Kuranı kerim ayetlerinin söylediğine göre Allahın iyi kulları cennetin çeşitli maddi ve manevi nimetleri içindedirler ve cennetteki tahtlara yaslanmış ve arkadaşlarıyla razu niyazla (söyleşi yapar) meşguldürler. Bu esnada bazıları dünyadaki hayatlarını ve arkadaşlarını hatırlarlar. Arkadaşları dünyada iken onlardan kendi yolunu ayırt etti ve cennette bulunan kimseler arasında olması gerekirken yolunu değiştirdikten dolayı yerlerinin boş kaldığını düşünürler. Dolayısıyla akıbetlerinin ne olduğunu merak ederler ve nerede olduklarını öğrenmek istiyorlar. Bu nedenle bir diğerlerine yönelerek bir birinden onların durumunu sorarlar.  Aşağıdaki ayeti kerime buna işaretle şöyle der:  “bir diğerine yöneldiler ve bir birinden soruyorlar…”.[5]

Aynı şekilde cehennemdekilerde bir biriyle diyalog ederler. Mücrim ve suçlu olanlar hakkında olan Saffat suresinin 27. ayeti kerime de onların cehenneme girmek üzere iken şöyle diyeceklerini söyor: “fe akbele ba’duhum ala ba’diy yetesaelun” yani “onlar bir diğerine yönelerek (bir birini suçlarcasına)  bir diğerinden soru sorarlar”. Kendi günahlarını başkasının üzerine atarlar. Tabi olanlar tabi olunan imamlarını suçlarlar. Tabi olunanlarda tabi olanları suçlu bulurlar ki şöyle diyorlar: “onlar bir birilerine yüzünü çevirirler ve bir birinden soru sorarlar.  “fe akbele ba’duhum ala ba’diy yetesaelun”. “onlar bir diğerine yönelerek (bir birini suçlarcasına)  bir diğerinden soru sorarlar”.

Sad suresinin 62, 63 ve 64. Ayetleri bu konuya en açık şahitlik yapan şahittirler. Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?” “(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) gözlerimizden mi kaçtılar?” Şüphesiz bu, cehennemliklerin birbirleriyle çekişmesi kesin bir gerçektir”.

Bu doğrultuda bazı ayetler var olmakta ve şunu izah etmektedirler ki cennetlikler ile cennetlikler arasında da konuşmalar söz konusudur. Ayetler şöyle buyuruyorlar: “Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?” Diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik…”. Buna binaen bu ayetleri yan yana koyup onlar üzerinde dakik düşünüp ve tefekkür edersek bu ayetler arasında hiçbir tezat ve çelişkinin bulunmadığı çok açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Elbette bu ayetler arasındaki cem etme hakkında daha farklı görüşlerde belirtilmiştir. Onlardan birsi şudur: Müminün suresinin 101. ayetinde kıyamette iki tür fenomene işaret edilmiştir: Onlardan birisi neseplik ilişkilerin geçersizliğidir. Zira akrabalık ve kabilelilik ilişkisi bu dünyadaki yaşam sistemine hâkim olan bir kuraldır. Bu kural sebep olur ki birçok sanık birçok cezalardan kaça bilsin. Veya akrabalarından yardım alarak kendi sorunlarını çöze bilsin. Ama kıyamet gününde insan kendi ameliyle baş başa kalacaktır. Hiç kimseyi; hata kardeşini, oğlunu ve babasını savunamaz. Onun suçunu üzerine alamaz. Bu kurala göre “la yetesaelune” cümlesi şu anlama gelmektedir ki onlar bir diğerinden yardım dilemeyeceklerdir. Zira biliyorlardır ki bu istek anlamsız ve hiçbir geçerliliği yoktur.[6]

Hulasa: Yukarıdaki ayetlerin muhtevasında dikkatli bir şekilde tefekkür edilise bu sorunun cevabı açığa kavuşur. Zira ayetler bu diyalog ve sorular cennet ve cehenneme girmek üzere iken veya oralara yerleştikten sonrayla alakalıdır. Bir birinden soru sormayı nefiy edilmesi ise dirilmenin ilk merhalesiyle alakalıdır. Ki bu sırada korku, ıstırap ve dehşetin hâkim olduğu bir dönemdir. Bu dönemde insanın girmiş olduğu bu durum insanları perişan bir duruma sokmuş dolayısıyla onları tamamen birbirine unutturur. Elbette bazılarına göre soru sormamak, konuşmamak ve diğer diyaloglar kurmamak anlamında değil, bilakis bir şey istememek anlamındadır.

 


[1] İbni Menzur, “lisanul – arap”, s-e-l madesi:..

[2] Müminün, 101; Kasas, 66.

[3] Saffat, 27, 50; Tur, 25; Müdessir, 40

[4] Hac, 2,”Yevme teravneha tezhelü küllü mürdiatin amma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase sükara ve ma hüm bi sükara ve lakinne azabellahi şedid

[5] MEKARİMİ ŞİRAZİ, Nasır, “Tefsir-İ Nümüne”, Tahran: darul – kutubil islamiye, 1374, şemsi,  c. 19, s. 61.

[6]Tefsir-İ Nümüne”, Tahran: darul – kutubil islamiye, 1374, şemsi,  c. 14, s. 327.

 

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Tırnağın ölü kısmında oje bulunurken abdest almak doğru mudur?
    12284 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Abdestte ellerin dirseklerden parmakların ucuna kadar tam bir şekilde yıkanması gerekir.[1] Bu nedenle tırnaklar ve onun uzamış (iki ila üç milimetre) miktarı parmaktan sayılır ve onların kâmil bir şekilde yıkanması ve üzerlerinde bir engel (oje, renk vb.) bulunuyorsa bertaraf ...
  • Hz. Nuh’un (a.s) kitabının adı nedir?
    5980 تاريخ بزرگان 2010/10/12
    Rivayetlerde Hz. Nuh’un kitabından genel olarak ‘Nuh’un Sahifeleri’ diye söz edilmiştir[1] ve özel bir adı yoktur.
  • Hz. Ali (a.s) Ebubekr, Ömer ve Osman’a biat etti mi? Neden?
    20288 Eski Kelam İlmi 2010/08/14
    1-     İmam Ali (a.s) ve Peygamberin ashabından bazıları başlangıçta Ebubekr’e biat etmediler. Sonradan biat ettilerse de bunu İslamın korunması ve İslam devletinin hayırı için yaptılar.
  • Ben bir hanım ile bir müddet ilişki kurduktan sonra aileler yoluyla nişanlandım. Ama anlaşmama gibi nedenlerle ayrılma niyetindeyim. Burada insan hakları açısından sorumlu olur muyum?
    5671 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Eğer hayat ortağınızı seçme yolunun başında olsaydınız, kesinlikle bizim ortak yaşamın sürekliliği bağlamında bir takım önemli konuları göz önünde bulundurmanıza dair tavsiyelerimiz olacaktı. Ama siz üç yıldır bu hanım ile ilişki içindesiniz ve kendisini iyice tanımaktasınız. Kendi deyiminizle inançsal olarak birbirinizle uyuşuyor ve nişanlanmış bulunuyorsunuz. Belirttiğiniz hususlar ...
  • Daire ve şirketlerin personeline ikramiye olarak ödenen ücretin humusu var mıdır?
    5257 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/07/24
    İmam Humeyni (r.a) ve yüce rehberlik makamının fetvalarına göre işçi ve memur ve de daire, şirket ve fabrika personeline ikramiye sıfatıyla ödenen paranın malî yılbaşına (humus yılı) kadar kalan her miktarının humusu ödenmelidir.[1]
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19825 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Öldükten sonra insan ruhu hayvan şekline mi bürünür yoksa berzahta mı kalır?
    72515 Eski Kelam İlmi 2012/07/24
    Öldükten sonra insan ruhunun başka bir insan veya hayvan şekline bürünmesi reenkarnasyona inanan kişilerin görüşüdür ve bu İslam’ın bakışında yanlış ve geçersiz bir görüştür. Ruh, dünya bedeninden ayrıldıktan sonra berzah âleminde misali bedende yer edinir ve kıyametin başlamasına dek berzah hayatını sürdürür. Bazen kabir âlemi ve bazen ...
  • Acaba taklidi merci olamayan bir kimseye humus ödenebilinir mi?
    5935 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/18
    Bildiğiniz üzere bazı değerli mercilerin görüşüne göre kendi taklidi mercii olmayan bir başka mercie humus ödeyebilmek için sadece bazı prensipler dairesinde mümkündür. Söz konusu mercilerin değerli görüşleri aşağıda zikrediliyor: Eğer bir kimse imamın (a.f.) payını (humusu) taklit etmediği bir müçtehide vermek istiyor ise bir surette bu izin kendisine veriliyor. ...
  • Eğer anlaşma sonrasında, taraflardan biri zorlandığı yahut mecbur bırakıldığı iddiasında bulunursa, bu iddia akdin sıhhatinde etkili midir?
    5958 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/01/01
    Bu gibi durumlarda akdin sahih olduğu iddiasında bulunanın sözü önceliklidir, fakat bu şahıs yemin de etmelidir. Zorlandığı yahut mecbur bırakıldığı iddiasında bulunan ise delil getirmek zorundadır. ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8689 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar