Gelişmiş Arama
Ziyaret
10805
Güncellenme Tarihi: 2011/11/13
Soru Özeti
İmam Ali (a.s) zamanında kimler humus toplamakla görevliydi?
Soru
İmam Ali (a.s) zamanında humus toplayanlar kimlerdi?
Kısa Cevap

Müslümanların tamamı, humusun ilahi farzlardan bir tanesi olduğuna inanmış ve bunu herkesin zorunlu olarak kabul etmeleri gerektiğini söylemişlerdir. Bu hükmün, Bedir savaşından sonra bir kanun haline gelerek sürekli uygulanmıştır. Hz. Ali (a.s)’de bu ilahi farzın uygulanmasında Peygamber (s.a.a)’in yanında yer alıp Peygamberle (s.a.a) gerekli işbirliği içinde olan ve Peygamber (s.a.a)’in vefatından sonra da bu hükmün uygulanmasında bir lahza bile gevşeklik göstermeyen kimselerdendir. Tarihin tanıklık ettiği kadarıyla Şialar, Emirilmüminin (a.s)’den sonra Masum İmamların (a.s) zamanında da bu vazifeye önem vermişler ve kendi mallarının humuslarını, Masum İmamlarına (a.s) vermişlerdir. Tarihi veriler esasınca Peygamber Ekrem (s.a.a), Hz. Ali (a.s) ve diğer Masum İmamlar (a.s) zamanında ganimetlerin, define ve madenler gibi ganimet olmayan şeylerin humusu alınıyor olması dikkate değer bir noktadır. Ne var ki tarih, Peygamber Ekrem (s.a.a) ve İmam Ali (a.s) zamanında elde edilen çeşitli gelirlerin humusunun toplanması hususunda bir şey nakletmemiştir. Elbette tarihi delilin olmaması, çeşitli gelirlerin humusunun olmadığına delil teşkil etmez. Çünkü kitapların birçoğu ve Müslümanlarca muteber sayılan kaynaklar, tarih buyunca çeşitli savaşlar sebebiyle ortadan kaldırılmıştır. Buna ilaveten, diğer Masum İmamlar (a.s) zamanında, humusun bu bölümü (savaş ganimetlerinin dışındaki şeylerin) açıklanmıştır.

Ayrıntılı Cevap

Dini ve Kur’an’i öğretiler esasına göre,[1] humus ilahi farzlardan biridir ve Bedir savaşında ganimetlerin paylaştırılması esnasında kanunlaşmıştır. Şia ve Sünni, humusla alakalı bazı konularda ihtilaf etmekle birlikte, humusun farz oluşunda görüş birliği içindedirler. Ehl-i Sünnet, humusu yalnızca savaş ganimetleri, madenler ve definelerle sınırlamıştır, ama Şialar, söz konusu bu maddelerin yanında, yaşam için gerekli olan yıllık gelirin fazlasının humusunun olması gibi bir takım konularda da humusun farz olduğuna inanmaktadırlar. Elbette humus konusunda Şia ve Ehl-i Sünnetin ihtilaf kaynağını, humus ayetindeki “ğanemtum”[2] şeklindeki Arapça kelimesinin anlamında aramak gerekir; zira Ehl-i Sünnet, bu kelimeyi savaş ganimetleri olarak anlamlandırmıştır. Şia âlimleri ise, çalışmak ve ticareti veya maden ve dalgıçlığı da kapsayacak şekilde insan için her türlü fayda zeminesi hazırlayan şeylerin humusunun farz olduğuna inanmışlardır. Şia’nın bu inancını Kur’an’ın bu ayetiyle de (Enfal, 41.) ispatlamak mümkündür; zira “lügat Örfü”nde, işaret edilen konuların tamamına ganimet denir.[3] Şia bu inancını, Peygamber Ekrem (s.a.a) ve Masum İmamların (a.s) sünnetinden tanıklık getirerek açıklamaktadır. Örneklendirmek gerekirse, Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali (a.s) zamanı hususunda şöyle demek gerekir: Savaş ganimetleri dışında madenlerden, definelerden ve ayını şekilde dalgıçlıktan (dalgıçlık vesilesiyle denizlerden çıkartılan kıymetli cevherler) elde edilen şeylerden humus alınıyordu. “Süneni Beyhaki” de İmam Ali (a.s) zamanında bir şahsın define bulduğu ve İmam Ali (a.s)’nin yanına geldiği ve İmam’ın da: “Beşte dördü senin malın, beşte biri de bizim malımızdır”[4] buyurduğu, nakledilmiştir.

Aynı şekilde, Ehl-i Sünnet’in tanınmış kaynaklarından olan bu kitapta Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “ Rikaz’ın humusu vardır. Rikaz’ın ne olduğu sorulduğunda ise Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuşlardır: Allah’ın yeryüzünde ilk günden itibaren yarattığı altın ve gümüştür.”[5]

“Vesailü’ş-Şia” kitabında da İmam Ali (a.s) zamanında bu konuyla alakalı uzunca bir hadis var olmaktadır ki şöyle der: Bir şahıs “Rikaz” (maden veya define) buldu, olaydan haberdar olan İmam Ali (a.s) ona şöyle buyurdu: “Onun humusunu getirip ver.”[6]

Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali (a.s) asrında, çalışmak ve ticaretten elde edilen şeylerden de humus alınıyor muydu? Sorusu henüz cevabını bulmamıştır.

Bu sorunun cevabında şöyle demek gerekir: Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali (a.s) asrında, çalışmak ve ticaretten elde edilen şeylerden de humus alındığına dair tarihi açık bir senet ele geçmemiştir. Ne var ki bu konu, çalışmak ve ticaretten elde edilen gelirin humusunun farz oluşuna hiçbir şekilde engel teşkil etmez. Zira başka Masum İmamlar (a.s) kanalından gelen birçok rivayet bulunmaktadır ve “Vesailü’ş-Şia” kitabının müellifi, bu rivayetleri çeşitli bablarda bir araya toplamıştır. Sırfen bu rivayetlerin çokluğu, halkın çeşitli bölümlerde humusunu verdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Biz numune unvanıyla bu rivayetlerin bazılarına işaret edeceğiz:

1. Dokuzuncu İmam (a.s)’ın ashaplarından biri, imama şöyle yazar: İnsana fayda sağlayan şeylerin tamamının ve hatta az ya da çok gelirlerin hepsinin ve aynı şekilde sanatkârların gelirinin humusu var mıdır? Ve bu humus nasıl verilecektir? Bu konuda bizi bilgilendirir misiniz?

İmam (a.s) kendi eliyle şöyle yazar: “Humus, yaşama dair harcamalardan sonradır”.[7]

Bu ibaretten, humus hakkında soran kimsenin, humusun genellik taşıyıp taşımadığı ve humusun nasıl verileceği konusunda tereddüt ettiği rahatlıkla anlaşılmaktadır ve İmam (a.s), o zamanın mektup yazama üslubuyla kısa bir cümlede her iki soruyu da cevaplandırmıştır. İmam (a.s): “Humus yaşama dair harcamalardan sonradır” buyruğu ile hem humusun keyfiyetini soran ravinin ikinci sorusuna ve hem de gelirlerin tamamında humusun farz olduğu aslıyla alakalı birinci sorusuna cevap vermiştir.

2. Ona (İmama (a.s): Sizin işlerinizle ilgilenmemi, sizin hakkınızı almamı ve bu konuyu, sizin dostlarınıza bildirmemi emrettiğinizi arz ettim. Dostlarınızdan bazıları: İmamın hakkı nedir? Diye sordular. Ben ne cevap vereceğimi bilmiyordum. İmam: Humus onlara farzdır, buyurduğunda ben, hangi şeylerin humusu farzdır? Diye sordum. İmam: Mallar ve sanayi ürünleri, dediler. Tüccarlar ve kendi eliyle bir şeyler yapanlar humus verecek mi? Diye sorduğumda İmam: Yaşama dair harcamalardan sonra imkânlarının olması suretinde humus verecekler, diye buyurdular.[8] Bu rivayetin ravisi “Ebu Ali b. Raşit” isminde özel bir şahıstır ve dokuzuncu ve onuncu İmam (a.s)’ın özel vekili ve temsilcisidir. Böyle bir kimse İmam (a.s)’a: Kendi hakkınızı almam için beni görevlendirdiniz, diyorsa, hiç şüphesiz mektubun muhatabı İmam (a.s) dır.

3. İbrahim b. Muhammed el-Hamdani İmam (a.s)’ a şöyle yazar: Ali (İbni Mehziyar) babanızın mektubunu bana okudu. Mektupta, su ve toprak sahipleri, kendi harcamalarından sonra, gelirlerinin on ikide birinin kendilerine vermeleri emredilip, su ve toprağın, kendi harcamalarına yeterli olmaması durumunda, onlar için on ikide birinin bile farz olmadığı buyrulmuştu. Birlikte olduğum kimseler arasında ihtilaflı konuşmalar var, bunlardan bazıları şöyle diyor: Su ve toprağın gelirinin olması gerekir, üstelik bu gelir, insanın eşi ve çocuklarına harcamasından sonra değil, bizzat su ve toprak için harcamalardan sonradır. İmam (a.s) ona cevaben: Böyle bir kimsenin kendisi, eşi, çocukları ve hükümet harcamalarından sonra humus vermesi gerekir, şeklinde yazdığı mektubu, Ali b. Mahziyar’da müşahede etmiştir.[9]

Senet açısından sahih ve sağlam olan bu hadiste açık olarak, halkın arazi gelirinden yaşama dair masrafın eksiltilmesinden sonra humus vermeleri emredilmiştir. Dikkat ederseniz bazı İmamlar (a.s), kendi asırlarındaki özel şartları dikkate alarak Şialarının zor durumda kalmamaları için humusun ya hepsini ya da bir kısmını onlara bağışladıklarını ve on ikide birden fazla humus almadıklarını göreceksiniz.

Yukarıda zikredilen konular, İmam Ali (a.s) veya diğer Masum İmamlar (a.s) zamanında ganimet ve ganimet olmayan şeylerden humus hükmünü uyguladıklarına tanıklık etmektedir. İmam Ali (a.s) zamanında kimlerin humus almakla görevli olduğu meselesine gelince, bu konuda tarihi veriler elimize ulaşmamıştır. Elbette tarihin açıklamaması, İmam Ali (a.s) zamanında bu hükmün uygulanmadığına delil değildir. Çünkü Şia’nın muteber kitaplarının birçoğu, savaşlarda yakılmış ya da asırlarca çeşitli delillerden dolayı ortadan kaybolmuştur. Buna binaen birçok rivayet ve önemli konular bize ulaşmamıştır. Sonuç itibariyle hükümlerin açıklanmasının, İmam Ali (a.s) ve diğer Masum İmamların (a.s) yoluyla olduğunu dikkate alarak, günümüz Şia fıkhında söz konusu edilen humus meselesinin Peygamber Ekrem (s.a.a) ya da Masum İmamların (a.s) sünnetlerinden alındığını anlıyoruz. Bu sünnet, Allah-u Teâlâ’nın ve hakiki İslam’ın kelamı olup mali farzlardan bir tanesidir.



[1] Enfal, 41.

[2] “Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir.” (Enfal, 41.)

[3] Rağıb, Müfredat, c. 1, s. 615; Tabersi, Mecmeu’l-Beyan, c. 4, s. 544.

[4] Süneni Beyhaki, c. 4, s. 156.

[5] Süneni Beyhaki, c. 1, s. 156.

[6] Hurru Amuli, Vesailü’ş-Şia, Kum: Müesseseyi Âl’ul-Beyt, c. 9, Kitabu Hums, Babı şeşum, hadis 1, 1409 Kameri.

[7] Hurru Amuli, Vesailü’ş-Şia, Kum: Müesseseyi Âl’ul-Beyt, c. 9, Kitabu Hums, Babı heştum, hadis 1, 1409 Kameri.

[8] A.g.e., babı şeşum hadis 2.

[9] A.g.e, hadis 3.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar