Gelişmiş Arama
Ziyaret
15563
Güncellenme Tarihi: 2009/12/19
Soru Özeti
Kur’an neden hilallerin faydasını eve girme yöntemiyle birlikte belirtmiştir?
Soru
Bakara suresinin 189. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. Burada soru şudur: Kur’an hilalin nedeninden bahsettikten hemen sonra iyilik duvar arkasından eve girmeniz değildir diye buyurmaktadır. Bu ikisinin birbiri ile irtibatı nedir?
Kısa Cevap

Bu ayet önemli bir konuya işaret etmekte ve toplumlardaki yaygın ahlaki meseleler ve hayat yöntemlerini açıklamada İslam dininin kendine özgü dikkat ve özelliklerini göstermektedir. Bu, hem günlük yaşam ve hem de yılın özel bir vaktinde yapılan ibadetlerde kendisinden istifade edilmesi gereken tabii bir takvimden haber vermektedir. Gerçekte ay ve hilaller insanlar için tabii bir takvim sayılır ve halkın okumuş veya okumamış kesimi dünyanın her noktasında olursa olsunlar bu tabii takvimden istifade edebilir. Kur’an, ardından hac hakkında cahili hurafelerden sayılan bir gelenek ve göreneğe (cahiliyet döneminde insanlar ihram elbisesi giyer, evin kapısından içeriye girmez ve bunu ihramlılar için yasak bilirlerdi) işaret etmekte ve insanları bundan men etmektedir.

Ayrıntılı Cevap

İlgili ayet şöyle buyurmaktadır: Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.[1] Bu ayet önemli bir konuya işaret etmekte ve toplumlardaki genel ahlaki meseleler ve hayat yöntemlerini beyan etmede İslam dininin kendine özgü dikkat ve özelliklerini göstermektedir. Bu ayetteki konular hakkında bilgilenmek ve onlar arasındaki ilişkiyi kavramak için ayetin iniş sebebi ve tefsirini belirtmemiz gerekir: Bir rivayette şöyle belirtilmiştir: “Muaz b. Cebel Hz. Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) yanına geldi ve ona bizden birçoğu hilalin manasının ne olduğunu sormaktadır diye söyledi. Hilalin hangi faydası vardır ve neden ay kâmil bir hilal şekline bürünmekte ve sonra ilk haline dönmektedir? Bunun üzerine yüce Allah yukarıdaki ayeti nazil etti ve onlara cevap verdi.” Bir başka rivayette de şöyle belirtilmiştir: Yahudilerden bir topluluk Allah Resulünden (s.a.a) ayın hilali ne içindir ve onun faydası nedir diye sordu. Bunun üzerine yukarıdaki ayet nazil oldu ve hayat düzenindeki hilalin maddi ve manevi faydalarını açıkladı. Kur’an onların sorusunu şu şekilde yansıtmıştır: “Ayın hilalleri hakkında senden soruyorlar” (يَسْئَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ) “Ehille” hilalin çoğulu olup birinci ve ikinci gecedeki ay manasına gelir. Bazıları, ayın ilk üç gece “hilal” adını taşıdığını ve sonra ona “kamer” dendiğini söylemiştir. Bazıları ise bundan öncesini hilal olarak adlandırmıştır.[2] Kur’an ardından şöyle buyurmaktadır: “Deki bunlar insanlar ve hac için vakitlerdir” (قُلْ هِيَ مَواقِيتُ لِلنَّاسِ وَ الْحَجِّ) insanlar hem günlük hayatlarında ve hem de yıllık belirli vakti olan ibadetleri yapmada ondan istifade eder.  Gerçekte ay ve hilaller insanlar için tabii bir takvimdir ve halkın bilgili ve bilgisiz kesimi dünyanın her neresinde olurlarsa olsunlar bu tabii takvimden istifade eder. Ayın başını, ortasını ve sonunu tanıyarak tecrübeli bireyler dikkat etmeleri durumunda ayın tüm gecelerini onunla tespit edebilir. İnsanın toplumsal hayat düzeninin takvimsiz yani tarihi belirlemek için hesaplı ve genel bir vesile olmadan sürüdürülmesinin imkânsız olduğu apaçıktır; bu delil uyarınca yüce Allah hayat düzeni için bu evrensel takvimi herkesin istifadesine sunmuştur. Esasen İslam kanunlarının üstünlüklerinden biri, onun kanunlarının tabii kıstaslar esasınca oluşturulmuş olmasıdır; zira tabii kıstaslar herkesin elinde olan ve zaman aşımının etki etmediği bir vesiledir. Bunun tersine tabii olmayan kıstaslar ise herkesin elinde değildir, hatta çağımızda henüz insanların tümü evrensel kıstaslardan istifade edememektedir. Bundan dolayı İslam’ın bazen avuç, bazen adım, bazen parmak bendi ve bazen de boy uzunluğunca ölçüler tayin ettiğini ve güneşin batması, fecrin doğması, güneşin öğlenin ortasından geçmesi ve ayın görünmesiyle vakti tayin ettiğini belirlediğini gözlemlemekteyiz. Burada kameri ayların şemsi aylardan üstünlüğü ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar her ikisi de gök cisimlerinin hareketinden alınmışsa da kameri aylar herkes için gözlemlenebilir özelliktedir, şemsi aylar ise ellerindeki araçlar ile sadece yıldızbilimciler için tespit edilebilir niteliktedir. Örneğin herhangi bir ayda güneşin hangi felek şekilleri karşısında bulunduğu ve hangi gök burcunda olduğu meselesi bu kabildendir. Burada şu soru akla gelmektedir: Soru soranların kastettiği şey bu değişimlerin faydası mıydı yoksa kâmil ay şekline dönüşünceye dek hilalin nasıl ortaya çıktığı ve dönüşümlerimidir. Bazı müfessirler birinci ihtimali benimsemiş, bazıları ise ikinci ihtimali kabul etmiş ve şöyle demiştir: Hilallerin ortaya çıkma nedenlerini sormak, kendileri için her hangi bir fayda sağlamıyordu ve belki de bunun cevabının anlaşılması birçoğu için zordu. Kur’an bunun neticelerini açıklamış ve böylece insanlara her yerde neticelerin peşinde olmaları gerektiğini öğretmiştir. Ardından ayetin devamında Kur’an hac konusuyla ve hilal vesilesi ile mevsimin belirlenmesi konusuyla uyuşur bir şekilde hac hakkındaki cahiliyetin hurafe gelenek ve göreneklerinden birine işaret etmiş ve insanları bundan men etmiştir. Ayet şöyle buyurmaktadır: İyi iş evin arkasından eve girmenizde değildir, iyilik takvalı olmanız, evin kapısından içeriye girmeniz ve kurtulmak için Allah’tan sakınmanızdır. Birçok müfessir, cahiliyet döneminde insanların ihram elbisesi giydiğinde normal bir yolla ve kapıdan eve girmediklerini ve bunun ihram elbisesi giymiş kimseler için yasak olduğunu söylemiştir. Bu yüzden onlar evin arkasında bir tünel açmakta ve ihramlı oldukları sırada sadece o tünelden içeriye girmekteydiler. Onlar bunun iyi bir iş olduğuna inanmaktaydı; çünkü bu iş bir adeti terk etmek idi ve ihramlı olmak da bir grup adeti terk etmekten ibaretti. O halde bu işle adet terk etmek tamamlanmalıydı.[3]  Bazıları da bu işin ihram halindeyken tavan altından geçmemek gayesiyle yapıldığını söylemiştir; zira kapıdan geçmektense duvardan açılmış bir tünelden geçmek bu hedef için daha iyiydi. Ama Kur’an iyiliğin takvada olduğunu, hurafe adet ve geleneklerde olmadığını açıkça belirtmekte ve ardından normal şekilde evinize girin diye emretmektedir. Bu ayetin daha geniş ve genel manası vardır ve bu şudur: Dinsel olan veya dinsel olmayan her işe teşebbüs edildiğinde doğru yoldan işe başlanmalı, sapkın ve ters yollara başvurulmamalıdır. Nitekim Cabir, İmam Bakır’ın (a.s) sözünden bu manayı nakletmiştir. Burada bundan istifade ederek ayetin başı ve sonu arasında başka bir bağlantı da kurulabilir: Her iş kendine has doğru bir yöntemle yapılmalı ve hac gibi bir ibadet de ayın hilali ile tayin edilmiş kendi belirli vaktinde yerine getirilmelidir.[4]  Bundan dolayı bu ayetin tefsirine müracaat eden kimseler ondaki tutarlılığı kavrayacaktır.

 


[1] Bakara Suresi, 189. ayet: "يَسْئَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَواقِيتُ لِلنَّاسِ وَ الْحَجِّ وَ لَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِها وَ لكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقى‏ وَ أْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوابِها وَ اتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ".

[2] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c: 2, s: 10, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1374 h.ş.

[3] Tefsiri Beyzavi, Tefsir-i Numune’den ilgili ayet c. 2, s. 10’dan alıntılanmıştır.

[4] Tefsir-i Numune, c. 2, s. 10.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Niçin Hz. Mehdi (a.s) gaybet döneminde insanların hidayeti için bir kitap te'lif etmiyor?
    10828 Eski Kelam İlmi 2011/05/23
    Şimdi gaybet döneminde yaşıyoruz; bu dönem genel naiplerin dönemidir. Bu dönemde Şia'nın hidayeti gerekli şartları haiz Şia'nın büyük fakih ve alimlerinin üzerinedir. Ama bu dönemde Hz. Mehdi'nin insanların yararlanmaları için niçin bir kitap telif etmediği konusuna gelince bunun çeşitli nedenleri olabilir. Örneğin:
  • Allah kelimesinin lügatteki anlamı ndedir?
    12909 Eski Kelam İlmi 2011/03/01
    Farçada "huda" kelimesiyle karşılık bulmuş olan mübarek "Allah" kelimesi has isim ve Allahın en kapsamlı isimlerindendir. Hz Ali (a.s.) "Allah" kelimesinin anlamı hakkında şöyle buyurmuş: "Allah yaratıkların kendisinde şaşkılıkta kaldığı ve kendisine aşık oldukları bir mabud anlamını veriyor. Gözlerden gizli olan ve akılların (künhi zatiını) derk edemedikleri ...
  • Yoga-Zen konsantrasyonu (meditation) hakkında görüşünüz nedir?
    10228 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Bu tekniği yapanların iddiasına göre konsantrasyon egzesizi yapmak, bizi şaşırtıcı bir şekilde düşüncelerimizin arasında yolculuk yapmamızı sağlıyor. Onun, daha sağlıklı, ıztrapsız, endişesiz bir yaşam sağlaması, yorgunluğu gidermesi gibi birçok faydalar vardır. Ve bizi zihnin çeşitli safhalarına ve farkındalığa ulaştırıyor.Konsantrasyon, ...
  • “Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir” şeklindeki ayetin anlamı nedir?
    34702 Tefsir 2015/06/18
    Kelam ilminde insanın kendiişlerinde ihtiyar sahibi olduğu gerçeği kesin delillerle ispat edilmiştir. Kuranın öğretileri de bu hakikatten farklı değil ve bu hakikati teyit ediyor. Ancak şu var ki kuranın bazı ayetleri diğer bazılarını tefsir ediyor konumda olduğunu bilmek lazım. Dolayısıyla ayetlerin gerçek anlamlarını elde edebilmek için konuyla ...
  • Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamının önemli bölümlerini Kur’an ve rivayetler esasınca açıklar mısınız?
    14536 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Hazreti İbrahim (a.s)’in yaşamı üç belirgin aşamada söz konusu edilebilir: 1. Nübüvvetten önceki dönem. 2. Nübüvvet ve putperest Babil kavmiyle mücadele dönemi. 3. Babil’den hicret edip Mısır, Filistin ve Mekke topraklarında faaliyet gösterdiği dönem.1. İbrahim (a.s)’in doğduğu yer ve çocukluğuİbrahim (a.s), “Babil” topraklarında dünyaya geldi. İbrahim (a.s)’in doğumundan ...
  • Neden İslam dininde evlat boşanma durumunda erkeğe verilir?
    3787 Koruma 2019/06/15
    Öncelikle bu soruda kast edilen ifadenin incelenmesi gerekir. Eğer kastınız evladın intisabı ise İslam dininde evladın intisabı erkeğe olduğu gibi kadınadırda. Bu konu tamamen açık ve nettir. Örneğin mahremiyet, miras, akrabalık,... erkeğe özgü değildir. Bütün bu bağlar kadın içinde söz konusudur.[1] Ama eğer kastınız ...
  • Dinin usul ve fürû’u Masum İmamların (a.s) hadislerinden mi alınmıştır? Eğer böyle ise lütfen kaynak gösteriniz. Değilse ne zaman ve kimin tarafından böyle bir ayırım yapılmıştır?
    9700 Eski Kelam İlmi 2011/03/03
    Dinin usul ve fürû’unun şu anda ki şekli Masum İmamların (a.s) hadislerinden alınmamıştır. Din ilimleri alimleri, dini öğretileri bu şekilde bölümlere ayırmışlardır. Bu iki asıl’ın geçmişi hicri birinci yüzyılın ikinci yarısına dayanmaktadır. Ama bu ismi (usul-u din) kimin verdiği tam olarak belli değildir. Böyle ilmi konular genellikle alimlerin ...
  • ben kasetlerden ve has şirketlere ait sd.lerden kopyalama yapıyordum. Şirketleri tanımadığımı dikkate alarak onların hakkını nasıl eda edebiliyorum?
    6249 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/06/18
    Kopyalama ve manevi haklar noktasında değerli mercilerin görüşleri farklıdır. Ayetullah, İmam Humeyni, Tebrizi, Sistani, ve Safi hazretleri şuna inanmaktadırlar: yazılım türü bir şeyi icat etmek usulen üretkenine hak icat etmiyor ve dolayısıyla sahiplerinden izin almaksızın kopyalamaları ve çoğaltması caizdir. Ayetullah Hamenei, Behcet, ve Vahit hazretleri şöyle diyorlar: ...
  • Dine dayalı ahlakın manası nedir?
    11239 Yeni Kelam İlmi 2012/06/16
    Din ve ahlak arasındaki ilişki bağlamında ahlaki değerlerin temelleri hususunda iki genel bakış vardır: 1. Ahlak dinden bağımsız bir disiplindir ve din bir ile ilişkisi yoktur. 2. Ahlak din, iman ve Allah’a inanmayla bağlantı kurmaksızın gerçekleşmez. Batı toplumlarında bu konu geniş ...
  • Acaba Kuran-ı Kerim'de sırat köprüsüne işaret edilmiş midir?
    50484 Kur’anî İlimler 2009/05/13
    “Sırat köprüsü” kelimesi Kuran-ı Kerim'de geçmemesine rağmen bazı rivayetlerde bu kelime açıklanmıştır; örneğin İmam Sadık (a.s), Fecir Suresi’nin 14. ayetindeki “Mirsad” kelimesinin tefsirinde, onu cehennemden geçen bir köprü olarak beyan etmiştir.Konunun açıklığa kavuşması için, “sırat” kelimesi hakkında bazı noktaları açıklayacağız. “Sırat” yol anlamına gelmektedir ve bazı ayetlerde geçen “sırat-ı ...

En Çok Okunanlar