Gelişmiş Arama
Ziyaret
6516
Güncellenme Tarihi: 2010/04/11
Soru Özeti
Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
Soru
Ömer b. Hanzala hadisinde raviler kelimesi çoğul olarak belirtilmiştir, bu husus veliyy-i fakihin bir olmasıyla nasıl bağdaşmaktadır?
Kısa Cevap

Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne geçmek için anayasanın yeniden gözden geçirilmesiyle (1990) önderliğin birliği yönünde karar alınmıştır ve İran ulusu da kendi olumlu oyuyla bunu onaylamıştır. Neticede bu birlik rivayetlere isnat edilmemiştir. Dolayısıyla onun aksini ispat etmek istememiz gereksizdir. Bu, İran ulusunun oy verdiği ve şeriatın da muhalif olmadığı bir seçenektir. Hz Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin (ömrü uzun olsun) yanıtı, ayrıntılı cevap bölümünde belirtilmiştir.

Ayrıntılı Cevap

İlk önce Ömer b. Hanzala hadisinde“raviler” tabirinin kullanılmadığını, aksine bu tabirle eşanlamlı başka bir tabirin kullanıldığını belirtmeliyiz; zira            bu rivayette şöyle belirtilmiştir: "يَنْظُرَانِ إِلَى مَنْ كَانَ مِنْكُمْ مِمَّنْ قَدْ رَوَى حَدِيثَنَا...‏".[1] Elbette zamanın imamına mensup edilen bir deyişte “hadislerimizi aktaranlar” tabiri kullanılmıştır.[2] Her halükarda ihtilaf ortaya çıktığında ve hak ve hakikati tanımada inanan bireylere dinsel bilginlere müracaat etmeyi tavsiye eden rivayetler sadece itaat edilmesi gereken bir çerçeve sunmaktadırlar. Böyle rivayetler olmasaydı bile insan aklı kendi başına dini tanımak için dini uzmanlara müracaat etmenin gerekliliğini anlardı. İçinde çoğul veya eşanlamlı tabirlerin kullanıldığı rivayetler hâkim ve veliyy-i fakihin bir şahıs olduğuna mı yoksa bir grup din uzmanının böyle bir velayet taşıdığına mı delalet eder? Bu soruya cevap olarak şöyle söylemek gerekir: Bu tür metinlerden direkt olarak ne veliyy-i fakihin bir oluşu ve ne de onun birden fazla oluşunu anlamak mümkün değildir. Belirtilen bu metinler sadece örnekleri belirlemek için değil, gerekli kriterleri tanımak içindir. Benzeri durumlarda Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır: Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.[3] Siz bu ayet uyarınca sadece bir bilginden mi yoksa bir grup bilginden mi soru sorulması gerektiğini anlayabilir misiniz?! Apaçık olduğu üzere bu soruya bir cevap verilemez; zira bu ayet soru sorulacak bireylerin sayısını belirtme hedefi taşımamaktadır. Neticede veliyy-i fakihin bir veya birden çok oluşu bu rivayetlerden anlaşılmamaktadır. Bu konu, başka teorik delillere dayanmaktadır. Bu bağlamda aşağıdaki hususlara dikkat ediniz:

1. Masum önderlerin tavsiyesi esasınca imamlara ulaşmama durumunda onların öğretilerini bilenlerden yararlanmak ve ihtilaflarda onlara müracaat etmek gerekir.

2. İslam, toplumda kaos ve düzensizliğe karşıdır ve hakimiyetin varlığını gerekli görmektedir. Yanı sıra İslam başında dini tanıyan ve onunla amel eden bireylerin bulunduğu bir hâkimiyeti meşru bilir.

3. Toplumu yönetmede egemen usulleri göz önünde bulundurmayla ve mevcut devletsel sistemlerin tümünü incelemeyle şu neticeye ulaşırız: Egemenliği giriş ve çıkışları sürekli artan ve azalan bir grubun inisiyatifine bırakmak, neticede İslam’ın karşı olduğu düzensizlik ve kaosa neden olacaktır.

4. Bu bağlamda toplumda birçok dini bilgin olabileceğinden ve zamanın geçmesiyle onların sayısı artabileceğinden, onların tümünün velayet taşıdıklarına inansak bile, onların tümü özellikle ahlaki hususlarda velayetlerini icra etmeye yeltenmeleri durumunda bu kaosun ve hakimiyetin dağılması neticesini ortaya çıkaracaktır.

5. Bu nedenle potansiyel olarak İslam toplumunun önderliğini üstlenebilecek birçok birey arasından bir şahsın veya sınırlı bir topluluğun seçilmesi ve veliyy-i fakih sıfatıyla tanıtılması gerekir. Her iki varsayımda da seçilmeyen fakihler kendi velayetlerini uygulayamazlar.

6. Sadece bir şahsın veliyy-i fakih sıfatıyla görevini yerine getirmesi veya bir grup fakihin şura şeklinde bu mesuliyeti üstlenmesi bağlamında masum önderlerin açıkça bu iki yöntemden birini ilan ettiği söylenemez. Kendi maslahatlarını göz önünde bulundurarak bu iki seçenekten birini seçmesi gereken dini toplumdur.

7. 1980 yılında tasvip edilen anayasanın 107. maddesi esasınca veliyy-i fakihin bir kişi veya şura şeklinde üç veya beş kişi olarak velayeti üstlenmesi mümkün idi. Lakin 1990 yılında anayasanın gözden geçirilmesiyle rehberliğin şura modeli iptal edildi. Rehberliğin şura modelinin iptal edilmesi, onun şer’i olmadığı anlamına gelmediğini bilmek gerekir. Sadece bu modelin müspet ve menfi noktaları incelenerek rehberliğin bireysel bir şekilde olmasına karar verildi ve bu karar İran ulusuna sunuldu ve onaylandı.

Netice itibari ile şeriat tarafından veliyy-i fakihin bir oluşu tek seçenek olarak ilan edilmemiştir ve rivayetlerden bunu çıkarmamız olanaksızdır. Sadece İran ulusu bu yöntemi iki mümkün yoldan biri olarak seçmiştir.

Hz Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin (ömrü uzun olsun) belirtilen soru hakkındaki cevabı şudur:

1. “Raviler” tabiri senet açısından muteber olan değerli haberde geçmektedir, Ömer b. Hanzala’nın hadisinde bulunmamaktadır.

2. Velayet-i fakih, büyük gıyap döneminde İslam toplumunda fıkhın önderliğidir.

3. Her adil ve yetenekli (rehberlik için gerekli ilmi, ameli ve yöneticilik liyakatini taşıyan fakih) fakih, büyük gıyap döneminde şeriat açısından velayet sahibidir. Lakin bu liyakati taşıyan bireyler arasından bir şahıs halkın kendisine yönelmesi neticesinde velayeti uygulama olanağına ulaşırsa, onun önderliği üstlendiği bir alanda hiç kimsenin kendisine muhalefet etme hakkı bulunmaz ve onun hükmü herkes ve hatta kendisi için geçerlidir. Hiç kimsenin ameli olarak ona muhalefet etme hakkı bulunmaz ve hatta kendisi bile kendisine muhalefet edemez. 

Daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki başlıklara müracaat ediniz.

1. İndeks: Veliyy-i fakihin belirlenmesi, Soru 786, (Site: 845).

2. İndeks: Veliyy-i fakihi seçmenin en iyi yolu, Soru 4453, (Site: 4687).

3. İndeks: Velayet-i fakihin yönetim boyutları, Soru 2121, (Site: 2262).

 


[1] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, c. 1, s. 67, hadis 10, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran ,1365 h.ş.

[2] Şeyh Saduk, Kemalu’d Din, c. 2, s. 484, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Kum ,1395 h.k.

[3] Nahl Suresi, 43. ayet; Enbiya Suresi, 7. ayet.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Haram yoluyla meydana gelmiş cenabetin teri temiz midir?
    12134 Fıkıh 2011/10/30
    Ayetullah Mekarim Şirazi’nin görüşüne göre haram yoluyla meydana gelen cenabetin teri temizdir. Lakin namaz için elbiseyi değiştirmek gerekir. Ama guslün ardından (müstehap ihtiyat gereği) tüm beden bir defa yıkanmalıdır. Mastürbasyondan hâsıl olan cenabetin eserleri ile uyurken hâsıl olan cenabetin eseri arasında fark vardır; çünkü mastürbasyon haram ve günahtır, ama ...
  • Yabancı ülkelerden (Müslüman olmayan ülkelerden) ithal edilen deriler necis midir?
    7448 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/06
    Mobilya üzerindeki yabancı sözcüklerin yazılı oluşu her zaman onu üreten ülkenin gayri Müslim bir ülke olduğuna delil olmaz. Bu konuda vesveseci olmamak gerekir.  Vesveseci olmak bir nevi ruhi hastalıktır ondan kendini korumalısın.Ama sorduğunuz meselenin hükmü kısaca şöyledir:Hayvan deriden yapılmış ...
  • Kur’an’ın nazil olan son ayeti hangisidir ve vahyin çoğalmasının imkanı var mıydı?
    47414 Tefsir 2010/10/12
    Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bütün rivayetleri göz önüne aldığımızda diyebiliriz ki, Peygamber’e (s.a.a) Mekke’nin fethinde ya da o yıl içinde nazil olan son tam sure ‘Nasr’ suresidir. Başlangıç ayetleri yönünden nazil olan son sure, hicretin 9. ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    8927 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Eğer bir kimse temiz ve necis olan iki şey arasındaki ıslaklığın birbirine ulaşmasından şüphe ederse temiz olan şey necis olur mu?
    7496 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Eğer bir şeyin temiz olduğunu kesin bilirseniz, ona necaset intikal ettiğini ve necis olduğunu kesin olarak bilmediğiniz sürece o şey temizdir.[1] Daha fazla bilgi için Bkz:808.
  • İmam Seccad’ın ahlaki yaşam tarzını açıklar mısınız?
    12617 Masumların Siresi 2010/12/22
    Dördüncü önder; Hak tarafından seçilen kâmil bir insan olup ahlak, ibadet ve ilim başta olmak üzere tüm alanlarda yetkinliğin zirvesine ulaşmıştı. Kendisi Kur’an ve Allah Resulü’nün (s.a.a) tecessüm etmiş ve aynî örneğiydi. İnsani değerlerin ve ahlaki faziletlerin unutulmaya yüz tuttuğu Emevilerin karanlık egemenlik döneminde o ulu imam ışıldayan ve ...
  • Masum imamlar evla olanı terk etmiş midir?
    6753 Eski Kelam İlmi 2012/10/09
    Masumların dua ve bağışlanma talepleri günahlardan kaynaklanmaz; zira Şiilerin inancına göre onlar günahlardan korunmuşlardır. Bu dualar birçok yerde salt öğretici ve tebliğ boyutlu olamaz, bilakis gerçeklik yönleri daha güçlüdür. Yukarıdaki iki konudan elde edilen netice, onların bağışlanma taleplerinin bizim için günah olmayan, lakin o büyük şahsiyetler için ...
  • Erkek karısını dışarıda çalışmaya mecbur edebilir mi?
    12116 Pratik Ahlak 2011/01/17
    Aile düzeninde masrafların karşılanması erkeğin vazifesi olup, erkek bu konuda karısını çalışmaya zorlayamaz. Ama kadın kocasının rızasını kazanmak için yapacağı her işin karşılığında çok sevap alır, ancak yapacağı iş dini kural ve ölçülerle çelişmemelidir. ...
  • İmam Cevad (a.s)'ın (İmam Muhammed Taki) kaç tane erkek çocuğu vardı?
    8800 تاريخ بزرگان 2011/08/30
     İmam Muhammed Taki'den sadece iki erkek çocuk İmam Ali Naki ve Musa Mubarka isimlerinde kalmıştır. Diğer erkek çocuklarının olduğu rivayet edilmiş olsa da ensap hakkındaki kaynaklarında da sadece bu iki erkek çocuk hakkında ittifak vardır. Bu konudaki ihtilafın sebebi nesep hakkındaki ilk kaynaklardaki var olan ihtilaf ya da diğer çocuklarından ...
  • Ramazan ve Kurban bayramları arasında evlenmenin hükmü nedir?
    7103 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar