Gelişmiş Arama
Ziyaret
9196
Güncellenme Tarihi: 2011/06/20
Soru Özeti
Acaba Dinin öğrenilmesine özen gösterdiği, teşvik ve teyit ettiği dini ilimler midir, yoksa Kimya, tıp, fizik ve…gibi tüm beşeri ilimler de dahil midir?
Soru
Kuranı kerimin ayet ve ehlibeytin (a.s.) hadis ve rivayetlerinde insanlar, ilim öğrenmeye oldukça fazla teşvik edilmiş olduğunu müşahede etmekteyiz. Burada akla gelen soru şu: İslam dininde var olan bu teşvik ve teyit hangi ilimler içindir? Üniversitede, öğretim merkezlerinde öğretilen; kimya, fizik, matematik vb. beşeri ilimleri de kapsıyor mu yoksa sadece dini ilimler ve dinde (fıkıhta) uzmanlaşmaya yönelik bir vurgu ve teşvik midir?
Kısa Cevap

Bu sorunun cevabı dinin insan yaşamında kapsadığı alanları ve insanın yaratılış hedefini anladıktan sonra aydınlanması kolay olur. Bu bağlamda şunu söylemek gerekir ki, İslam dininin yaşamın tüm boyutlarını kapsayan alanlar için programı ver olmakta ve bu bağlamda kanunlar koymuştur. Hayata canlılık kazandıran İslam mektebi insan'ı Allah'ın yeryüzündeki halifesi olarak tanımlıyor. Gök ve yeryüzünde var olan her şeyi hak Teâlâ insana müsahar kılmış ve insana akıl nimeti gibi büyük bir nimet armağan etmiş. Bu cihetle insan ister bireysel alanla irtibatlı olsun ister toplumsal alanla ilgili olsun var olan kendi yükümlüğünü ve vazifesini doğru bir şekilde anlamalı ve fark etmelidir. Hakeza onu hedefine ulaştıran araç ve gereçlerden de haberdar olmalıdır. Bu nedenle onunla Rabbi arasındaki irtibatı sağlayan ve tekâmülünü sağlamak bağlamında temel konumunda olan araç ve vesileleri tanınmak zorundadır. İşte insanın tekâmülünü sağlayan hakikatler, araç ve gereçler din bilgisidir. Dolayısıyla tabiat ve doğayla alakalı var olan gerçekleri tanınması zorunlu olduğu gibi dini de tanıması bir gerekliliktir.

Müminlerin emiri olan Hz. Ali (a.s.) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır. "ilim dört kısımdır. 1- Allah'ı, ilahi ahkamları ve...tanıtan din bilgisi, 1- bedenin sağlığını sağlayan tıp (sağlık) ilmi, 3- dil'i hata yapmaktan koruyan gramer (nahiv)  ilmi, 4- vakitleri ve zamanı tanıtan nücüm ve astronomi ilmi.

Peygamber efendimiz (s.a.a.) bütün ilimleri iki kısımda özetlemiş ve şöyle buyurmuş: "ilim iki kısımdır: 1- din bilgisi, 2- tıp ilmi".

Fakihler bu temel ve esasa dayanarak şöyle buyurmuşlardır: "ilim öğrenmek ya insan üzerinde vacib-i ayni'dir (yani her ferdin öğrenmesi gereken ilimdir) ya vacibi kifaye; (yani insanların bir kısmı öğrenmesi yeterlidir. Zira bir kısım insanların öğrenmesiyle diğer fertlerin üzerinden bu yükümlülük kalkar) ya müstahap veya haramdır".

1-   Her ferdin öğrenmesi gereken vacip ilim ilahiyat, peygamberin (s.a.a.) Nübüvvetini, imamet, ahiret ve yeniden diriliş (mead) meselelerini ispatlayan ilim türüdür.

2-   Vacibi kifaye şeklinde vacip olan ilim toplumun, yaşam süreci içinde ihtiyaç duyduğu; usulu'l - fikih (istidlal ve delil ikame etme yöntemi), fizik, kimya ve tip (insanın bedensel boyutunu tedavi eden ilim), matematik (alış veriş, irsi bölüşmede vb. bağlamda insanın ihtiyaçların cevap veren ilim) ve... Benzer ilimlerdir.

3-   Müstahap olan ilimler toplumun ihtiyaç duyduğu bir takım ilimler var ve bu ihtiyaçları giderebilecek miktarda bu ilimlerde uzmanlaşmış yeterli uzman vardır. Dolayısıyla toplumun diğer fertleri bu ilimlerle meşgul olmaları toplumun asıl ihtiyaçlarını gidermek için değil niteliksel olarak daha ileriye götürmek içindir. Bu nedenle bu tür ilimler toplum için zorunlu olmaktan çıkmış dolayısıyla bununla meşgul olmak müstahap konumundadır.

4-   Haram olan ilimler ise ilimlerin içermiş olduğu bazı kötülüklerden ötürü şar'i tarafından haram kılınmış ilimlerdir. Sihir, kehanet ve benzer ilimler bu kategoride değerlendirilmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabı iki temel meselenin tanınmasına bağlıdır: Birincisi: Dinin insan yaşamında kapsadığı alan. İkincisi: insanın yaratılış gayesi ve dinin insandan beklentisi.

1-    Dinin insan yaşamında kapsadığı alan noktasıyla alakalı olan birinci mesele bağlamında şunu söylemek gerekir: şüphesiz İslam dininin insan yaşamında kapsadığı alan çok geniştir. Şöyle ki din insan yaşamının bütün alanları; ferdi, içtimai, siyasi ve... Hakkında söyleyeceği sözü vardır. Bütün bu alanlar için programı var ve kanun koymuş durumdadır. İslam dini diğer bazı dinler gibi ruhbaniyet ve uzlet dini; Soficilik ve benzer anlayışların savunduğu din gibi değildir. İmam Sadık (a.s.) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır: "Allah'u Teâlâ İslam Peygamberi Hz. Muhammed'e (s.a.a.) Nuh'un, İbrahim'in, Musa'nın, İsa'nın şeriatlarını ve Allah'tan her çeşit ortaklığı reddeden tevhid, ihlas, fıtrat ve kolaylık dinini armağan etti. Bu dinde ruhbaniyet ve uzlet söz konusu değildir. Bu şeriatta pak olan şeyler helal edilmiş ve pis olan şeyler de haram kılınmıştır".[1]

Bu nedenle İslam dini beşeri toplumların bütün sorunlarını ve yaşamda karşılaşılan tüm düğümlerinin çözümü insanın eliyle olmasını dilemiştir. "Allah'ın hakkında hüküm belirtmemiş olan hiçbir mesele ve konu bulamazsınız". [2]

Allah'ın iradesi insanın yeryüzünde Kendisinin halifesi olmasına taalluk etmiştir. "Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti..."[3] Yine Allah'u Teâlâ Hz. Davut hakkında da şöyle buyuruyor: " Ona dedik ki: “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır. Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır".[4] Hakeza Allah'u Teâlâ'nın iradesi yeryüzünün insanın eliyle abad, ihya ve restore edilmesine taalluk etmiştir. Bu konu ayetlerin (tashir ayetinin) içeriğinden anlaşılmaktadır: "Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor. Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir".[5]

Buna binaen bu ayet ve buna benzer onlarca var olan ayetlere dikkatle akla şu soru geliyor: varlık âleminin Rabbi olan Allah'ın yeryüzündeki halifesi ve yaşama karşılık olarak sorumlu ve yükümlü olan insan kendini tanımadan yer yüzünü abad, onu onarıp ondan yararlanması, Allah tarafından himayesine verilmiş yer yüzündeki imkânlardan gerektiği gibi yararlanması mümkün müdür? Allah'ın kendisinden ne gibi şeyler istediğini bilmesi mümkün müdür? Yaratılışın gayesi nedir? Bu vazifeleri yerine getirebilir mi?!

Tekitle burgulamak istiyorum! Allah'u Teâlâ insandan bunları tanımasını istemiştir. Bilmek ve tanımanın gereksinimi şudur ki insan mükellef olduğu işlerin her birisini doğru bir şekilde yerine getirebilmesi için doğru ve münasip bir yöntem izlemesi gerekir. İnsanın Rabbiyle olan irtibatı ubudiyet ve kulluk şeklinde bir irtibat türü olması gerektiği gibi. Bu nedenle insan bu konuyla alakalı olan ne varsa; dini hükümler, ahlak ve akayit gibi konuları çok güzel bir şekilde öğrenmelidir.

Kuranı kerim ve Peygamberin (s.a.a.) sünnetine müracaat ettiğimizde bu çok önemli konuya bizi yönlendirdiğini göreceğiz. Şöyle buyurmaktadır: "O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler".[6] Yani Allahın göndermiş olduğu Peygamber, muhtevası yaşam haritasını çizen ve sapıklıktan insanları kurtaran Allahın mesajını insanlara ulaştırmış. İnsanların canını şirk ve pisliklerden temizliyor. Akıllarını cehaletten ve bilgisizlikten, eylem ve amellerini kötülüklerden ve günahlardan, onları da cehaletin karanlıklarından ve bilgisizlikten çıkarıp ilim ve bilginin nuruna, ilahi öğretilere ve öğütlere doğru kılavuzluk yapıyor. Hurafeleri zihinlerden ve amellerden uzaklaştırıyor. Bütün bunlar akla, fıtrata ve teorik (akide) ve pratik (eylem/amel) bağlamında insanı hayra hidayet ediyor. Bu bağlamda ona kılavuzluk yapan her şeye sevk ediyor. Bunların bütününe hikmet denilmektedir.[7]

Bu işler bütün insanlara yöneliktir. Herkes bunları öğrenmelidir. Bu bilgiler naiplik kabul etmiyor. Hiç kimse başka kimseye kefil olamaz. Başka bir beyanla teorik ve itikadı meseleleri öğrenme konusu niyabetliği kabul eder bir hale sahip değildir. İtikadi meseleleri öğrenmek her kes için bilfiil olarak vaciptir. Her kes kendi gücü dâhilinde taklidi değil, içtihadı; yani kendi uğraşlarıyla tahkiki bir şekilde veya bu ilimlerde tahassüs sahibi olan kimselere müracaat ederek öğrenmeye çalışmalıdır.

İnsan yeryüzünü ihya ve abad etmekle, insan, hayvan ve bitkileri korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü yerine getirebilmek için insana yardımcı olabilen ilimleri öğrenmesi gerekir.

Çok önemlilik arz eden bu yükümlülüğü yerine getirme niteliği ve şekli ise insanın kendi akline, istidadına ve... Bırakılmıştır. Zira Allah'u Teâlâ, keşif yapabilme, yaşamak ve insanın refahı için yeryüzünde var olan imkân ve eşyaları istihdam edebilme yetisini insanın ihtiyarine sunmuştur. Bu bağlamda Allah'u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:" Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz"[8]

Açıktır ki ayeti kerime insanların Allah'a karşı minnettar olduğunu açıklamaktadır. Zira Allah'u Teala Hz. Davud'a, insanlar kendilerini düşmanlara karşı koruyabilsinler diye zırh yapmasını öretti. Zırh yapma sanatının hedefinin, düşmanlara karşı kendilerini korumak olduğunu öğrendikten sonra insan için bu hedefi yerine getirecek hangi ilim olursa olsun onu öğrenmek matluptur ve bu ayetin reel örneği konumundadır: "Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez".[9]

Bu nedenle fizik, kimya, matematik, vb. İlimlerin öğrenilmesi güç ve yeti bağlamında insanı hazırlıklı kılar konumuna getiriyor anlamındadır. Elbette bilinmelidir ki bu bağlamdaki ilimlerin öğrenilmesi farz-i kifayedir. Yani her kesin fizyolog, kimyacı, matematikçi vb. Olması mecburiyeti söz konusu değildir. Toplumdan bir kısım insanlar bu ilimleri öğrenirse toplumun diğer fertlerinden bu sorumluluk kalkar.

Günümüz dünyası bu ilimlerin önemliliğini anlamıştır. Batı dünyası sanat ve teknoloji bakımından önümüze geçmiş ve bu bağlamdaki ilimleri kendi kontrolüne almıştır. Gayri meşru ve şeytani arzularına ve hedeflerine ulaşmak için bu ilimleri suistimal ediyor. Günümüz dünyası atomu keşfederek büyük bir kudreti ve gücü elde etmiş. Orduların bu güce kavuşabilmeleri imkânsızdır. Bu bağlamda aciz durumdadırşar. Günümüz dünyasında bu konu büyük bir başarı sayılmakta ve Batı dünyası bu başarıyı kendi güdümüne almış ve onunla diğer ülkeleri bastırıp kendi hegemonyası altına almaya çalışmaktadır.

Bizim rivayetlerimiz de bu gerçeğe delalet ediyorlar: Müminlerin emiri Hz. Ali (a.s.) bu bağlamda şöyle buyurmaktadır. "ilim dört kısımdır. 1- Allah'ı, ilahi ahkamları ve...tanıtan din bilgisi, 1- bedenin sağlığını sağlayan tıp (sağlık) ilmi, 3- dil'i hata yapmaktan koruyan gramer (nahiv)  ilmi, 4- vakitleri ve zamanı tanıtan nücüm ve astronomi ilmi.".[10]

Bu rivayet ilimleri bu dört kısma münhasır kılmak istiyor anlamında değil, bilakis bu bağlamda bir örnek vermek konumunda olduğu çok açıktır. Rivayetin muhtevası faydalı olan her ilmi destekliyor. Bu cihetledir ki, Peygamber efendimiz (s.a.a.) bütün ilimleri iki kısımda özetlemiş ve şöyle buyurmuş:: "İlim iki kısımdır: 1- Allah'ı, ahkamları ve…tanıtan din bilgisi, 2- İnsanın selamet ve sağlığını sağlayan tıp ilmi".[11]

Allame Hilli'nin bu bağlamda yapmış bir açıklamayı sunarak bu konuyu sonlandırmak istiyoruz:

"İlim öğrenmek ya insan üzerinde vacib-i ayni'dir (her ferdin bilfiil olarak öğrenmesi gereken ilim) ya vacibi kifayedir( insanların bir kısmı öğrenmesi yeterlidir. Zira bir kısım insanların öğrenmesiyle toplumun diğer fertlerin üzerinden bu yükümlülük kalkar) ya müstahptir veya haram.

1-     Her ferdin öğrenmesi gereken vacip ilim ilahiyat, peygamberin (s.a.a.) Nübüvvetini, imamet ve mead meselelerini ispatlayan ilim türüdür. Bu ilmin ilgilendiği konular taklidi kaldıramayan konulardır. Bu konular kesinlikle delile dayalı olmalıdır. Vacibu'l-vücudu, Peygamberin Nübüvvetini ve ismetini, imamların (a.s.) imametini ve ahrete inanma gibi konular bu cümledendir. Bu konular taklitle kabul görülmesi doğru değil, bilakis delile dayandırılması gerekir.     

2-     Vacibi kifaye şeklinde vacip olan ilim toplumun, yaşam süreci içinde ihtiyaç duyduğu ilimler türünden ilimlerdir. Usulu'l - fikih (istidlal getirme ve delil ikame etme yöntemi), fizik, kimya ve tip (insanı bedensel olarak tedavi eden ilim), matematik (alış veriş, irsi taksim etme ve.. Bağlamında insanın ihtiyaç doyduğu ilim türü) ve... Benzer ilimler bu kategoride yer almaktadırlar.  

3-     Öğrenilmesi Müstahap olan ilimler toplumun ihtiyaç duyduğu bir takım ilimler var ve bu ihtiyaçları giderebilecek miktarda bu ilimlerde uzmanlaşmış yeterli uzman vardır. Dolayısıyla toplumun diğer fertleri bu ilimlerle meşgul olmaları toplumun asıl ihtiyaçlarını gidermek için değil niteliksel olarak daha ileriye götürmek içindir. Bu nedenle bu tür ilimler toplum için zorunlu olmaktan çıkmış müstahap konumundadır.

4-     Haram olan ilimler ise ilimlerin içermiş olduğu bazı kötülüklerden ötürü şar'i tarafından haram kılınmış ilimlerdir. Sihir, kehanet ve benzer ilimleri bu kategoride değerlendirilmektedir".[12]



[1] KÜLEYNİ, "el-kafi", Tahran: darul – kutubul – islamiye, 1360, c. 2, s. 17.

[2] EL=HUR EL-AMULİ, "vesailu'ş-şia", c. 27, s. 53.

[3] Bakare, 30ç

[4] Sad, 26.

[5] Hac, 65, Hud, 61.

[6] Cuma, 2.

[7] MUĞNİYE, Muhammed Cevad, "tefsiru'l-kaşif", Tahran: darul-kutubul – islamiye, 1424 kameri, c. 7, s. 323.

[8] Enbiya, 80.

[9] Enfal, 60.

[10] MECLİSİ, "biharu'l- envar", Kum: Müessei alul-beyt, 1409 kameri, c. 1, s. 218.

[11] EL-AMİDİ, "kenizu'l – fevaid", c. 2, s. 108.

[12] ALLAME HİLLİ, "tezkiretu'l- fukaha", yani baskı, c. 9, s. 36- 37.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar