Gelişmiş Arama
Ziyaret
34915
Güncellenme Tarihi: 2008/11/02
Soru Özeti
Şans ne anlama gelmektedir? Şans diye bir şey var mıdır?
Soru
İnsanların, “Filân kimsenin şansı var ve filân kimsenin şansı yok” demeleri ne anlama gelmektedir? Aslında şans diye bir şey var mıdır, yok mudur? Eğer varsa neden insanlar bu alanda farklıdır?
Her şeyi verenin Allah olduğuna dikkat ederek insanların, “Senin alın yazın buymuş” demeleri ne anlama gelmektedir? İnsanlar arasındaki fark günümüzde neden bu kadar çoktur?
Kısa Cevap

Halk arasında bazen kullanılan, baht, uğur ve şans sözcükleri, daha çok edebiyat ve şiirlerde bulunmaktadır. Bu sözcük iki manaya gelebilir:

1. Bir şeyin nedensiz meydana gelmesi: Bu mana; felsefî açıdan reddedilmiştir ve her şeyin kendine göre ayrı bir nedeni ve sebebi olduğu ispatlanmıştır. Elbette bu sebep iyi ve hayırlı bir sebep olmayabilir; yani adaletsizlik ve zulüm gibi bir neden, bir şeyin meydana gelmesinde rol alabilir. Ama özel bir düşünceden kaynaklanan bu gibi sözcüklere yönelmenin bazı özel sebepleri vardır ki şunlardan ibarettir:

a) Hak alma, makamlar ve bağışlarda, sosyal adaletsizlik, zulüm ve uyumsuzluğun olması.

b) Toplum içersinde rahatlık isteme psikolojisinin olması ve bazı insanların hayattan daha fazla fayda almalarının, şans ve talih olarak yorumlanması.

c) Zalim hükümetler, bu tür kelimelerle propaganda yaparak kendi hükümetlerini şans ve alın yazısına bağlayıp insanların itiraz etmelerini engellemek istemişlerdir.

İslâm kaynaklarındaki rivayetler ve ayetlerde de, şans ve talihe hiç itina edilmeyerek kabul görmemiştir.

2) Alın yazısı ve ilâh-i takdir: Bu mana kabul görmektedir ve insanın başarılı olmasının, Allah’ın inayeti ve insanın kendi çabasıyla mümkün olacağı anlamına gelmektedir. Bu çabada, sosyal ve çevresel şart ve kabiliyetler önemli rol oynamaktadır ve toplumda görülen farklılıkların sırrı da budur.

Ayrıntılı Cevap

“Şans” kelimesinin aslı Fransızcadır ve fırsat anlamına gelmektedir. Ama halk arasında genellikle şans, sebebi belli olmayan olaylara denilmektedir. Bu olayların gerçekleşmesini şansa dayandırmaktadırlar. Eğer şanstan maksat, bir şeyin illetsiz meydana gelmesiyse, hiç şüphesiz İslâm felsefesine ve kesin delillere göre reddedilmektedir.[1]Biz illetleri bilmesek de, eğer illetler üzerinden perde kalkacak olursa, hiçbir şeyin rast gele olmadığını görürüz.

İyi şanslı ve kötü şanslılık, varlıkların illetlerinin bilinmemesinden daha çok her kişinin kendi hakkındaki düşüncesinin neticesidir ve kendisini her hangi bir delili göre kötü şanslı gören birisi, doğal olarak ona uygun davranışlarda bulunacaktır.

Tabiî ki bazen insanlar arasında ilah-i takdirlere de şans kelimesi kullanılabilir. Örneğin, maddî durumu iyi olan ve ticarî işlerden iyi kar elde eden birisine iyi şanslı denmektedir.

Bu konunun daha iyi değerlendirilebilmesi için, olayların nedenlerine daha geniş bir açıdan bakmak gerekir. Şahsın zahiri faaliyetlerine ilâve olarak manevî ve ruhî durumuna, hatta önceki nesillerin etkilerine, başkaların duaları ve beddualarına ve hayatın düzgün ve düzensiz olmasındaki gizli ve açık nedenlere dikkat edilmelidir. Eğer şanstan maksat bu mana ise, rivayet ve ayetlerde yeri vardır ve din açısından bu konu kabul görmektedir.[2]

Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır: “Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi…”[3]

İmam Ali (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah rızkları takdir etmiş ve onları az ve çok olarak adilce taksim etmiştir. Bu yolla fakir ve kudretlinin sabır ve şükrünü imtihan etmek istemiştir.”[4]

Eğer şansı, olumsuz manada yani olayların illetsiz olduğu anlamında, alırsak şöyle diyebiliriz; insanların bu gibi kelimeleri kullanmalarının bazı nedenleri şunlardır:

1)                   Hak alma, makamlar ve bağışlarda, sosyal adaletsizlik, zulüm ve uyumsuzluğun olması. İnsanlar illeti gerçek olmayan bu tür olayları gördükleri zaman, hepsini şansa bağlamaktadırlar.

2)                   Toplum içersinde rahatlık isteme psikolojisinin olması ve bazı insanların haytan daha fazla fayda almalarının, şans ve talih olarak yorumlanması. Daha az bir çabayla hedeflerine ulaşmak isteyen ve amellerinin çabuk netice vermesini isteyen kimseler, çabuk kazanç sağlayamadıklarını ve başkalarının da bağış, makam ve mevkide ilerleme ve kazanç elde ettiklerini görünce bunu şans ve talihe yorumlamaktadırlar.

3)                   Zalim hükümetlerin propagandası, bu tür düşüncelerin insanlar arasında yayılmasında etkili olmuştur. Onlar, hükümete ulaşmak ve onu devam ettirmek için bu tür yorumlarla bunu kendi şans ve alın yazılarına bağlayıp insanların itiraz etmelerini engellemek istemişlerdir.[5]

Ama Kuran mantığında, insanın çaba ve gayretinin, ilâhî ve maddî nimet ve hedeflere ulaşmada özel bir yeri vardır. Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır: “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.”[6]

Lakin insanların bu verilen nimetlerden aldıkları faydaların farklı olması, Allah’ın yardımına, değişik kabiliyetlere, insanlardaki sosyal ve ruhî yeteneklere ve diğer sebeplere bağlıdır.

Elbette, dünyevî nimetlerden faydalanan herkesin, hakkının olmasına, çaba ve gayretine veya Allah’ın yardımına dayandırmak doğru değildir. Belki bunları zulüm ve zorla elde etmiş olabilir ve bu da dinde kınanmış ve reddedilmiştir.[7]



[1] Mutahhari, Murtaza, Yirmi Konuşma, s: 80–83.

[2] Daha fazla bilgi edinmek için: İnanın rızkını kazanmasındaki rolü, soru: 109 (site: 976)

[3] Nahl Suresi, 71. ayet.

[4] Nehcu'l-Belağa, 91. Hutbe.

[5] Mutahhari, Murtaza, Hüseynî Yiğitlik, c: 1, s: 326.

[6] Ra’d Suresi, 11. ayet.

[7] Daha fazla bilgi edinmek için: Farklılıkların Oluşma Felsefesi, Çirkinlikler ve Güzellikler ve Hidayet ve Sapıklık, Soru: 205 (Site: 1198)

Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Neden cennetin kilidi namazdır?
    9176 Teorik Ahlak 2012/03/12
    İnsanın yaratılış hedefi Yüce Allah’a kulluk etmek ve O’nu tanımaktır. İnsan ancak Allah’a tapmanın gölgesinde kemale ve ilahi yakınlık makamına erer. Namaz, aşkın yaratıcıya ibadet ve kulluk etmenin en güzel göstergesidir. Beş öğün namaza bağlılık, ruhun erdemliliğine ve gücüne sebep olur, insanı günaha ve çirkin davranışlara bulaşmaktan ...
  • “Sure ne Anlama Geliyor?
    7025 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2015/02/15
    Lügat kitaplarında birkaç mana sure için beyan etmişler: “yüksek makam”, “hisar / sur”, “şehir etrafında çekilen duvar”.[1] Ragıbi Isfehani sure isminin verilmesinin nedeni hakkında şöyle yazıyor: “kuranı kerim (eskiden bir gelenek olup) şehirler etrafında çekilen hisara benzediği için bu isimle isimlendirilmiş. Duvarın şehri içine ...
  • Utanmanın kökü nedir?
    13987 Teorik Ahlak 2010/09/22
    Utanmak “çekingenlik” anlamındadır. Çekingenlik ise olağanüstü “kendine bakma” ve başkalarıyla karşılaşmaktan korkmaktır. Çekingenlik hayâ ile eşdeğer değildir. Hayâ kendini kontrol etme gücü olup iradî ve değerli bir fiildir. Ayet ve rivayetlerde ondan olumlu bir şekilde söz edilmiştir. Çekingenlik ise tamamıyla gayri tabii, hoş olmayan ve insanın ...
  • Kimsenin olmadığı bir yerde çıplak olmak veya çıplak uyumak günah mıdır?
    55047 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/11/26
    Dini metinlerden ve kaynaklardan elde edilen veri böyle bir davranışın özünde haram olmadığı ama mekruh olduğu yönündedir. Zira bu halet şeytanın vesvese etmesine bir anlamda alt yapı oluşturabilir. ...
  • Gayri Müslim kadınlar Müslüman kadınların özelliklerini beyan etmezlerse onlara namahrem olurlar mı?
    14253 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Gayri Müslim kadınların Müslüman kadınlara bakması hakkında hadis kitaplarında İmam Sadık’tan şöyle bir rivayet nakledilmiştir: (Müslüman) Kadının Yahudi ve Hıristiyan kadınlar karşısında hicabını açması uygun değildir; zira kendileri onların bedensel sıfat ve özelliklerini eşlerine bildirmektedirler.[i] Bu ...
  • Bedenin hangi bölgelerine gusül vermek lazım ve hangi bölgelerine gusül vermek lazım değildir?
    3506 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/25
    Gusülde bedenin bütün dış yüzeyine gusül vermek gerekir. İğnenin ucu kadar yer yıkanmazsa gusül batıl olur. Elbette insanı vesveseye düşürecek şüphelere itina edilmemelidir. Lakin bedenin kulak içi, burun içi, ve ağız içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak caiz değildir. Aynı şekilde bedenin görünen veya görünmeyen yeri olduğu hakkında ...
  • Simurg’un çığlığı risalesini kim yazmıştır? İçeriği nedir?
    10553 Teorik İrfan 2012/08/26
    “Simurg’un çığlığı” risalesinin yazarı, Şeyh’i İşrak adıyla tanınan Şababuddin Yahya b. Habeş b. Emirek Ebul-futuh Sohreverdidir. “Safir” her türlü latif ve içeriğinde söz olmayan ve iki dudak arasından çıkan uzun ses ve ahenge denir[i] ve “Simurg (Anka kuşu)” ise kuşların efsanevi kralları ...
  • Acaba bireysel fıkıhta uzmanlık siyasal (hükümetsel) fıkıhta uzman olabilmek için gerekli mukaddime midir?
    6413 بیشتر بدانیم 2015/05/21
    İslami fıkıh bir biriyle irtibatlı ve iç içe girmiş birçok bilimlerin bütündür ki onun her bir bölümünü bir diğerinden müstakil bir ada şeklinde dikkate alıp sadece bir bölümünde yetişip uzmanlaşmak mümkün değildir. Elbette doğal olarak şu imkân mevcuttur ki bazı dini düşünürler fıkhın has bir bölümünde yapmış ...
  • daimi ve geçici nikâhın akdi nasıl okunuyor?
    6377 Evlilik Hutbesi 2015/05/20
    Ayetullah Mehdevi Hadevi Tahrani Hazretleri (damet berakatuh) mezkûr sorunun cevabı hakkındaki açıklaması şöyledir: Eğer erkek bayan tarafından, bayanı kendine aktetme vekaletine sahip ise daimi akitte mihriyesini tayin ettikten sonra şu şekilde akti okuyabiliyor: a) bayan adına desin: “zevvectü müvvekkileti li nefsi ala sidaki’l malum. Yani ...
  • Kimler masum kavramının örnekleridir?
    9707 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Masumluk nefsanî bir sıfat ve derunî bir güç olup taşıyanı günaha bulaşmanın ötesinde günah işleme düşüncesi ve tasavvurundan alıkoyar. Istılahta ise hata, unutma, sürçme ve günahtan korunma ve mahfuz olma anlamındadır. Genel bir sınıflandırmayla masumiyet iki çeşittir: 1- Tümel korunma ve masumiyet; 2- Güçlü ve zayıf ...

En Çok Okunanlar