Gelişmiş Arama
Ziyaret
17535
Güncellenme Tarihi: 2012/03/12
Soru Özeti
“Ve necmu ve şeceru yescudan” ayetinde yıldız ile ağaç secde ediyor diyor ve bundan bahis edilmektedir, onların secde etiklerinden maksat nedir?
Soru
İnsan secdeye gitmek içi eğiliyor ve alnını toprağa koyuyor, hal böyle iken “Ve necmu ve şeceru yescudan” ayetinde olduğu üzer necm ile ağaç secde ediyor deniliyor ve bundan bahis edilmektedir. Onların secde etiklerinden maksat nedir?
Kısa Cevap

Necm yıldız anlamındadır. Bazen de sapı (sake) olmayan ot anlamına gelir. Bu ayette (rahman, 6) ise şecere (ağaç) karinesinden ötürü ikinci yani sapı (saka) olmayan bitki anlamına gelmektedir. Bu kelime asıl itibarıyla çıkmak (tuluu) anlamındadır. Eğer sapı olamayan bitkileri için “necm” kelimesi kollanılıyor ise bitkilerin yer altından çıktıkları içindir.

“Şecer” kelimesi sapı ve kökü olan otlar için kollanılıyor. Hububat meyve ağaçları ve… gibi bitkiler Arapçada “şecer” deniliyor. Buna binen ve “necm” ve “şecer” kelimelerinin ayette yan yana kollanıldığına dikkat ederek birçok müfessir “necm” ve “şecer”in secde etmelerinden maksat bu iki tür varlıkların Allah’ın emri karşısında boyun eğmek ve onun emrine teslim olmak mahiyetindedir. Yani onun emrine itaat ederek yer altından başını çıkarıp ve Onun emri doğrultusunda gelişiyor ve rüşt ediyorlar.

Elbette bazı müfessirler de “necm” kelimesini asıl manasına yani gökyüzünde var olan yıldızlara hamletmişlerdir. “Şecer” kelimesini de yeryüzünde var olup tanıdığımız ağaç olduğunu söylemişlerdir. Şayet bu ikisine birlikte işaret edilmesinden güdülen hedef tabiat ve doğal âleminde bir birinden veya bize en yakın ve bizden en uzak olan şeylerin Allaha teslim olduklarını hatırlatmaktır.   

Netice itibariyle “Necm” kelimesinden maksat ister yıldız manasında olsun ister ot ve bitki olsun onların secde etmeleri insanın yaptığı şeklinde (alnını yere koyarak) secde ettiği gibi değildir. Belki Allah karşı huzuu etmek ve ona teslim olmak anlamındadır. Bütün varlıklar onun karşısında teslim olmuş ve Onu tespih ediyorlar. Elbette her birisi kendi varlık türüne münasip bir dille.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu ayetin manası ve “necm” ve “şecer” gibi varlıkların yaptıkları secdeden maksadın ne olduğunun anlaşılması için zorunlu olarak ilkin bu iki kelimenin anlamını inceliyoruz. Daha sonra ayetin tefsirine geçiyoruz ki kuranda “necm” ve “şecer”in yaptıkları secdeden maksadın ne olduğunu açıklamaya çalışacağız.

Necm: “Necm” Ragıbi Isfehani’nin “Müfredad” adlı eserinde söylediğine göre “necm kelimesinin aslı yıldızdır. Bazen de sapı olmayan bitki anlamına geliyor.[1] Asıl itibariyle de bu kelime tuluu yani çıkmak anlamındadır. Eğer sapı olamayan bitkiler için “necm” kelimesi kullanılıyor ise otların yer altından çıktıkları için ve eğer gökyüzündeki yıldızları için kullanılıyor ise onların tuluu ettikleri içindir. Bu ayette (rahman, 6) ise şecere (ağaç) karinesinden ötürü ikinci yani sapı (sakesi) olmayan bitki anlamına geldiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan “necm” kelimesi sapı olamayan; kabak, salatalık, karpuz ve…gibi ürünlerin bitkisine (otuna) deniliyor.

Şecer: “Şecer” sapılı olan[2] değişik bitkilere denilir.[3] Hububat, ağaç ve…gibi şeylere şecer deniliyor. Buna binaen “necm” kelimesinin asıl anlamı yıldız olmasına rağmen bazı müfessirler bu kelimenin “şecer” kelimesinin yanında kollanıldığından dolayı “necm” kelimesini sapı olmayan bitkiler şeklinde mana etmişlerdir. Zikir edilen bu mukaddime ve bu iki kelime (necm ve şecer) için zikredilen manayı dikkate alarak bu iki varlığın yaptığı secdeden maksadın ne olduğunun açıklanması için müfessirlerin bu ayete getirdikleri tefsirlere geçeceğiz.

Kuranın birçok müfessirleri necm kelimesinin sapı olamayan bitkiler anlamında olduğunu söyledikten sonra bitkilerin ve ağaçların yaptıkları secdeden maksat onların soru ve sualsiz Allah u Teâlâ’ya itaat etmeleri anlamında olduğunu savunmuşlardır. Buradaki itaat de onların tekvin âlemine hâkim olan kanuna tabi olmaları ve Allahın tekvin âlemi için belirtmiş olduğu yörüngeye ters ve aykırı gitmemeleridir.

Allame Tabatabai meşhur müfessirlerin necm için zikretmiş oldukları manayı zikrettikten sonra şöyle diyor: “…bu mana güzel bir manadır. Bu tefsiri teyit ve güçlendiren şey “necm” kelimesinin “şecer” kelimesiyle yan yana gelmesidir. Bir önceki ayette “şems” (güneş) ve kamer (ay) kelimelerin zikredilmesi necm kelimesinin göklerdeki yıldız anlamında olduğu tasavvurunu zihinlerde şekillendirse bile. Bu secdeden maksat bu iki tür varlıkların Allah’ın emri karşısında boyun eğip onun emrine teslim olmak mahiyetindedir. Yani onun emrine itaat ederek yer altından başını çıkarıp ve Onun emri doğrultusunda gelişiyor ve rüşt ediyor olmalarıdır…”[4]  

Bazı müfessirler de necm kelimesini asıl anlamına (yıldız) hamlederek şöyle diyorlar: Şayet bu ikisine birlikte işaret edilmesinden güdülen hedef tabiat ve doğal âleminde bizden en uzak ve en yakın olan şeylerin Allaha teslim olduklarını bize hatırlatmaktır. Bunlar her ne kadar zahiri itibarlarıyla camit ve ruhsuzdurlar ise de ama onları rablerinin itaatine davet eden bir miktar his ve anlama kabiliyetleri vardır. “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız”.[5]

Secde huzuu ve ubudiyetin en son mertebesine delalet ettiğinden dolayı yıldız ve ağaçların secde etmeleri onların huzuu ettikleri anlamında değil belki Allahın onlar hakkında tecelli eden ilahi sünnetle irtibatlıdır. Zira hiçbir yıldız kendisi için belirtilmiş olan yörüngenin dışına çıktığını ve hiçbir ağacın kendi meyvesi dışında başka bir meyve verdiğini göremezsiniz.[6]    

Netice itibariyle; “Necm” kelimesinden maksat ister yıldız olsun ister ot ve bitki olsun onların secde etmeleri insanın yaptığı şeklinde (alnını yere koyarak) secde gibi değildir. Belki Allaha karşı huzuu etmek ve ona teslim olmak anlamındadır. “Bütün varlıklar onun karşısında teslim olmuş ve Onu tespih ediyorlar. Elbette her birisi kendi varlık şeklinkine münasip bir dille. Zira her çeşit varlığın kendisine has bir secde şekli var. Ama biz başımızda var olan bu gözlerle onların yaptığı secdeyi derk edemiyoruz”.[7] Her çeşit varlığın kendisine has yaptıkları bir tespih türü var ama biz onların tespih türünü anlayamıyoruz. Bunun delili şu ayettir: “Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız”. Konuyla alakalı daha fazla bilgi edinmek için er-rehman suresinin 6. Ayetinin zeylinde tefsir kitaplarına müracaat ediniz. 

 


[1] Rahgıb Isfehani, “el-mufredat fi garibi’l-kuran”, madde:“necm”. 

[2] A.g.e., madde: “şecer”.

[3] Turayhani, Fahruddin, “Mecmeü’l-Bahreyn” madde: “şecer”.

[4] Tabatabai, Seyit Muhammed Hüseyin , “Tefsiri el-Mizan”, Kum: Defter-i İntişarat-i İslami,  1417, c. 19, s. 96. 

[5] İrsra, 44.

[6]  Müterciman, “Tefsir-i Hidayet”, baskı, 3, Meşhed: Bunyadi , Pejohışhyı İslam-i Astan Kudsi Rezevi, c. 14, s. 291.

[7]  Ma sami’im ve besirim ve huşim  

ba şoma na mahreman ma hamuşim.

Yan: Biz dinleyeniz ve basiriz ve uyanığız,

Biz siz namahremlere karşı sönüğüz.

(Mevlevi, mesnevi manevi, defteri sivum, s. 387).

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar