Gelişmiş Arama
Ziyaret
7941
Güncellenme Tarihi: 2010/06/12
Soru Özeti
İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
Soru
Biz Allah’ın doğmadığına ve doğrulmadığına inanmaktayız,oysa Hıristiyanlar Hz. İsa’nın (a.s) Allah’ın oğlu olduğunu söylemekteler? Dinler arasında ki bu çelişki nasıl halledilebilir?
Kısa Cevap

Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ve fıtrata da uygundur. Böyle bir yaratıcının baba ve oğlunun olmaması gerektiği çok açık olan bir şeydir. Baba ve oğula sahip olmak Allah’ın cisim ve muhtaç olmasını gerektirmektedir. Oysa Hak Teala böyle eksik sıfatlardan pak ve münezzehtir.

Hıristiyanların bugün iddia ettikleri şey dinlerinde tahrifler olduğunu ve onların gerçek Hıristiyanlıktan uzaklaştıklarını göstermektedir.

Ayrıntılı Cevap

Tevhid suresinde şöyle buyurulmaktadır: ‘Allah sameddir (her şey ve herkes, ona muhtaçtır, onun zevali yoktur, birşeye muhtaç değildir).[1] Doğmamış ve doğurulmamıştır.’ Bazı müfessirler ‘Doğmadı ve doğurulmadı.’ cümlesinin ‘Samed’ kelimesinin tefsiri olduğunu söylüyorlar.[2] Yani, Allah Samed’dir derken bunun manası, kimsenin Ondan doğmadığı ve Onu’da kimsenin doğurmadığı gelmektedir. Akıl açısındanda baktığımızda da Samed olan Allah’ta doğmak ve doğurulmak sıfatları olmaz. Çünkü bir varlığın başka bir varlıktan doğması onun bölündüğünün delilidir ve bölünen bir şeyinde bileşenleri vardır. Başka bir ifadeyle ancak parçaları olan kimse doğurabilir ve parçası olan bir şey o parçalara muhtaçtır; zira o parçalar toplanmadan ve bir araya gelmeden o şey var olmayacaktır. Dolayısıyla birinin Allah’tan doğması akıl açısından imkansızdır. Böyle bir şeye inanırsak eğer o zaman Allah’ın muhtaç olduğuna da inanmalıyız. Bu da Allah’ın kutsi zatına ters düşer. Böyle bir itikad gerçekte Allah’ın asla tanınmadığını göstermektedir.

Allah’ı kimsenin doğurmadığının delili ise şudur: Bir varlık başka bir varlığa ihtiyaç duymadan doğamaz; yani eğer Allah -neuzu billah- doğmuş olsa kendisini doğurana ihtiyacı olacaktır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi her şeyden müstağni ve vacib-ul vücud (varlığı kendisinden) olan Allah’ın birine muhtaç olması imkansızdır. Öyleyse Allah’ın doğması ve bir şeyin doğmuş ondan olmasının manası yoktur.

Bunlardan yola çıkarak diyoruz ki: Bir dinin öğretilerinde, Allah’ın kendisinden başkasına muhtaç olmaması ve bütün varlıkların ona muhtaç olması gibi aklın kesin ve yüzde yüz hükmüne muhalif ve çelişen bir şey olursa, böyle bir din tahrif olmuş ve kendi asıl mecrasından (tevhid’den) sapmıştır.

Biz inanıyoruz ki, bütün peygamberler bu cümleden Hz. İsa (a.s) bu akide üzerine idiler ve ‘Doğmadı ve doğrulmadı’ aslını yayıyorlardı. Kur’an, Hz. İsa’nın (a.s) daha doğduğu ilk anlarda ve kundakta, suizannı olan kimselere mucizevi şekilde şöyle söylediğini aktarıyor: ‘Ben Allah'ın kuluyum, bana kitap vermiştir ve beni peygamber etmiştir.’[3] Öyleyse birileri aklın hükmünün aksine Onun (a.s) Allah’ın oğlu olduğunu söylüyorlarsa bu söylem, dinde meydana gelen sapmadan dolayıdır.

Araştırmacılar, bu sapmayı ‘Pavlus’ denen şahsın ortaya çıkardığını söylüyorlar. Pavlus, Ferisi Yahudilerinden olup o dönemdeki Hıristiyanların şiddetli muhaliflerindendi. Onları öldürüp işkence etmekte elinden geleni ardına koymazdı. O, tamda böyle bir zamanda İsa’nın dinine girdi ve adı Pavlus diye değişti. Pavlus güçlü bir tebliğci ve Hıristiyanların ileri gelenlerindendi. İsa’nın dinini öyle bir şekilde anlatırdı ki herkes onu tastik ederdi. Tevrattan delliler getirerek Yahudilikten çıkmasının nedenlerini anlatırdı. Pavlus 20 yıl tebliğ etti. Birkaç yılda İsa’nın dininin hadis ve rivayetlerini yazmakla meşgul oldu.

Pavlusun öğretileri şu temellere dayanıyordu:

1) Hıristiyanlığın evrensel olduğu.

2) Teslis ve ardından İsa ve Ruh-ul Kudüs’ün ilahlığı.

3) Allah’ın oğlu İsa, insanların günahlarını bağışlamak için yeryüzüne geldi.

4)İsa’nın ölülerin arasından kalkması, göğe çekilmesi ve babanın yanında oturması.

 

Pavlus, İsa’nın ilahlığının temellerini atan ilk kimsedir. O diyordu ki: Kurtarıcı Mesih ilahi melekutu yeryüzüne yerleştirecektir. Kıyam ettikten sonra yeniden dönecektir. Öyleyse İsa bu dünyanın ve öteki dünyanın kurtarıcısıdır. O Allah’tır, herkesten ve her şeyden önce vardı; her şey ondan var olmuştur.[4]

Pavlusun bu sapık inancı Hıristiyanların kabul edebileceği bir şey değildi. Hatta Hz.İsa’nın Havarilerinden bazıları bu inançla mücadeleye girişerek Pavlus’u reddettiler. Pavlus’un İsa’nın ilahlığı ve Allah’ın oğlu olması hakkındaki iddiası öyle saçmadır ki hatta bugünkü Kitab-ı Mukaddes’te[5] bile onun bu saçma iddiasını ispat edecek bir delil bulunmamaktadır.[6]

Hıristiyanların mukaddes kitabı Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Ahd-i Atik, Tevrat denilen ve içinde 39 kitap bulunan Yahudilerin kitabıdır; Ahd-i Cedid ise İncil’dir.

Bu iki kitap, yani Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid ikisi beraber Kitab-ı Mukaddes diye bilinmekte ve Hıristiyanlar tarafından saygı görmektedir.

Ahd-i Atik’te İsa’nın (a.s) Allah’ın oğlu olduğundan bahsedilmemiştir. Hıristiyanların iddia ettikleri ve dayandıkları Ahd-i Cedid’de ise bazen İsa’nın beşer (yani Allah ve Allah’ın oğlu olmadığı), bazende Allah ya da Allah’ın oğlu olduğuna işaret edilmiştir.

Aşağıda bu çelişkilerden bazılarını getirerek inceleme ve eleştirilerimizi yapacağız:

a) İsa’nın beşer olduğu:

1- ‘Artık kulumu seçtim ve habibim ki ondan dolayı içim rahattır.’[7]

2- Amellerde (Kitab-ı Mukaddes’in bir bölümü) şöyle yazar: İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Allah’ı, bizim ecdadımızın Allah’ı kulu İsa’ya celal verdi.’[8]

Dolayısıyla mevcut (tahrif olmuş) Kitab-ı Mukaddes’te İsa’nın Allah’ın kulu ve onun seçtiği kimse olduğu belirtilmiştir.

b) İsa’nın ilah olduğu:

1- Markos İncili 16: 37-39’da şöyle gelmiştir: ‘Gerçekte bu şahıs (İsa) Allah’ın oğludur.’[9]

Buna cevap olarak diyoruz ki:

I) Eğer burada Allah’ın oğlu olduğu söylenmişse ondan gerçek mana kastedilmemiştir. Burada baba ve oğuldan kasıt onların mecazi manalarıdır. Örneğin, Hiristiyanların kitaplarının bir yerinde şöyle demektedir: ‘Ama onu kabul edenlere, Allah’ın çocukları olması için güç vermiştir; yani kim onun adına iman getirse kandan, cisimden ve halkın isteğiyle değil, Allah’tan doğmuştur.’[10]

Bir başka yerde şöyle diyor: ‘Ey Habipler! Birbirinizi sevin; zira sevmek Allah’tandır. Kim severse Allah’tan doğmuştur ve Allah’ı tanıyor.’[11]

Demek ki, birisi eğer Hıristiyanların kutsal kitabının edebiyatını bilirse görecek ki bütün mümin ve Salihler Allah’ın oğlu olarak tanıtılmıştır. Ama şimdiye kadar kimse Hıristiyan müminlerin Allah’ın oğlu olduklarını iddia etmemiştir.

Bu sözlerle İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu söyleyen cümleler arasındaki fark nedir? Sadece müminler için değil, bazı özel kişiler içinde baba-oğul ibaresi kullanılmıştır. Örneğin Allah, Hz. Süleyman için şöyle diyor: ‘Ben ona baba olacağım, o da bana oğul.’[12]

Halbu ki Hz. Süleyman hakkında kimse böyle bir iddiada bulunmamıştır. Öyleyse şu andaki İncil Hz.İsa’ya (a.s) gelen İncil olsa da onda Hz.İsa’nın (a.s) oğul olduğuna, Allah’ın da baba olduğunu gösteren bir delil yoktur. Böyle bir sapma sonraları ortaya çıkmıştır.

II) Kitab-ı Mukaddes’teki çelişkiler onun semavi bir kitap olmadığını gösterir. Örneğin bazı yerlerde İsa’nın Allah’ın kulu olduğunu söylerken bazı yerlerde de Onun Allah’ın oğlu (bunu Allah’tan doğma olarak kabul edersek eğer) olduğunu söylüyor.

Böyle bir çelişki Hıristiyanların bazı ileri gelenlerininde eleştiri ve itirazına yol açmıştır. İtiraz edenlerden biri Libya’nın başpiskoposu Aryus’tur. O 325 yılında bu inancı redderek şöyle diyordu: ‘Allah yaratılmaktan tamamen ayrıdır. Yeryüzüne gelen ve insan olarak doğan bir Mesih, tanımadığı Allah’la bir olmasını kabul etmemiz mümkün değildir.’[13]

Bu itirazlar bir şuranın ‘Nakiyye’ şehrinde toplanıp herkesin inanmasını mecbur eden ve kanun haline gelen bir inancı düzenlemelerine neden oldu.

İsa’nın ilah olmasını ilk ortaya atan Pavlus’du, ama bu şura onun görüşünü bir inanç olarak sabitleştirdi. Bu sapma günümüze kadar devam etmiştir.

Aslında semavi dinlerin arasında çelişki yoktur. Günümüzde ki Hıristiyanlardır ki Hz. İsa’nın (a.s) öğretilerinden uzaklaşmıştır. Yoksa Hz. İsa’nın (a.s) öğretileri İslam’la asla çelişmemektedir. İslam kamil bir din olarak diğer bütün dinlerin tekmil etmektedir.



[1] - İhlas/2

[2] - el-Mizan (Farsça tercümesi), c.20, s. 672; Tefsir-i Nümune, c.27, s.439

[3] - Meyem/30

[4] - Abdullah Mübelliği Abadani, Tarih-i Edyan ve Mezahib, c.2, Pavlus’un biyografisi; yine bk: Paygah-ı Ittıla’ Resani-i İmam Cevad (a.s)

[5] - Bize göre bu kitap Hz. İsa’ya (a.s) nazil olan kitap değildir.

[6] - Aşinay-ı ve Berresi-i Mesihiyyet (Eğitici kitaplar yazma kurulu), Muavenet-i Tabliğ-i Havza, s.25

[7] - Metta İncil’i 12: 18

[8] -Ameller,3:13

[9] - Markos İncil’i 16: 37-39

[10] - Yuhanna, 1: 12-13 (Mukaddes kitabın bir bölümü)

[11] - Yuhanna’nın ilk risalesi, 4: 7 (Mukaddes kitabın bir bölümü)

[12] - Evvel-i Tarih 17: 11-14 (Mukaddes kitabın bir bölümü)

[13] - Eski Kilisenin Tarihi

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İnsanın günaha tekrar yönelmemesi için terkettiği günahtan ne kadar uzak kalması gerekiyor?
    7434 Pratik Ahlak 2010/06/12
    Bu konuda herhangi bir ayete ve  rivayete rastlamadık, ancak insan kırk gün amellerini ihlasla yerine getirir ve onları Allah rızası için yaparsa Allah hikmetini onun kalbine yerleştirir, diline akıtır, şeklinde rivayetler vardır.Bu bağlamda şu ...
  • Ayetullah Hamenei’nin Amerika Müslümanlarına mesajı (öğüt ve nasihati) nedir?
    5793 Eski Kelam İlmi 2009/08/20
    Ayetullah Hamenei’nin kaleminin bu soruya cevabı: “Selamu’n Aleykum,Ayetullah Hamenei’nin genele hitap eden konuşma ve mesajlarında yer alan açıklamalarının dışında özel bir mesajları yoktu. (Bu konuşma ve mesajların metni Ayetullah Hamenei’nin ...
  • Ramazan ayında toplardamara enjeksiyon yapılmasının hükmü nedir?
    6229 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/18
    Muhterem taklit mercilerinin bu husustaki görüşleri farklıdır. Tam bir cevap verilmesi için taklit merciinizi belirlemelisiniz. Bununla birlikte muhterem mercilerin görüşlerini aşağıda belirtiyoruz.İmam Humeyni, Ayetullah Behçet ve Ayetullah Hamaney: Eğer iğne besin ve güçlendirici bir özelliğe sahipse, farz ihtiyat gereği bu tür enjeksiyondan sakınılmalıdır. Ama tedavi yönü bulunuyorsa ve ...
  • Yüz güzelliği için bir zikir var mıdır?
    64352 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik maddî güzellik ve manevî güzellik diye iki kısma ayrılır. Yüzün manevî güzelliği namaz gibi manevî hususlar vesilesiyle kazanılır. Yüzün maddî ve zahiri güzelliği ise doğal olarak maddî hususlar vesilesiyle kazınılır. Rivayetler perspektifinden manevî güzellik: Manevî güzellikte değişik amel ve zikirler etkilidir. İmam Sadık (a.s) bu ...
  • Kur’an’ın Allah tarafından geldiği söylenirken bundan maksat nedir? Acaba sadece Kur’an’ın muhtevası mı Allah katındandır yoksa lafız ve sözcükleri de Allah tarafından mıdır?
    7584 Kur’anî İlimler 2007/11/01
    Kur’an’ın Allah tarafından olduğu sözü çeşitli aşamalarda söz konusu edilebilir. Her aşama diğerine göre daha derin bir anlamı ifade etmektedir.A. Kur’an’ın anlam ve içeriği Allah tarafındandır.B. Bununla birlikte Kur’an’ın bütün sözcükleri de Allah tarafındandır.C. Bu sözcüklerle oluşan ayetlerdeki bileşimlerde de Allah katından gelmiştir.D. Sureler halinde tecelli ...
  • Cünüp olan kimse cenabet gülsü yerine yaptığı teyemmümle camiye girip orada bir süre durabilir mi?
    9905 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/12
    Bir kişi cünüp olur ve gusül yerine teyemmüm etmekle görevli olursa cemaat namazına katılmak veya vaizleri dinlemek için camiye gidebilir. İmam Humeyni (r.a) bu konuyla ilgili bir sorunun cevabında şöyle demiştir: “Guslün bütün sonuçları gusül yerine geçerli olan teyemmüm için de söz konusudur. Sadece, zamanın ...
  • Kur’an-ı Kerim ile istihare nasıl yapılmalıdır? Başka bir tabirle istihare zamanında ayetlerin mefhumunu nasıl anlamak gerekir?
    137714 Tefsir 2011/08/21
    1. İstihare türlerinin en yaygın olanlarından birisi, değişik yöntemleri olan Kur’an-ı Kerim ile istiharedir. Birinci Tür: Kur’an’ı alacak ve şu duayı okuyacaksınız: "اَللّهُمَّ اِنّى تَفَأَّلْتُ بِکِتابِکَ، وَ تَوَکَّلْتُ عَلَیْکَ، فَاَرِنى مِنْ کِتابِکَ ما هُوَ مَکْتُومٌ مِنْ ...
  • Üzeri kutlu isimlerle nakşedilmiş bir yüzük kanalizasyona düştüğünde vazife nedir?
    7165 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Üzerinde Allah’ın veya Peygamberin (s.a.a) veyahut bir imamın isminin yazıldığı bir kâğıt veya saygı gösterilmesi gerekli olan herhangi başka bir şey tuvalete bağlı kanalizasyon kuyusuna düşerse, onu dışarıya çıkarmak ve yıkamak her ne kadar zor olsa da farzdır. Dışarı çıkarmak mümkün değilse, tümüyle yok olduğundan emin olmayana ...
  • Gençlerin dinden kaçmalarının nedenleri ve eserleri nedir?
    10142 Pratik Ahlak 2011/04/21
    Din insanın saadet ve kurtuluş reçetesidir. Dindarlık birey ve topluma sayısız eserleri olan tüm hayat boyutlarını içeren dinsel öğreti ve değerleri kurumsallaştırmaktır. Gizli ve açık bir takım etkenler dindarlığı tehdit etmektedir ve bu tehditlerden birisi de dinden kaçmaktır. Elbette hiç kimse tamamıyla din ile ...
  • Niçin Abdulmuttalib oğlunun adını Abduluzza koymuştur?
    23222 تاريخ بزرگان 2008/07/22
    Abdulmuttalibin oğlu Ebu leheb (Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abduluzza) künyesi Ebu utbe’dir, Peygamber (s.a.a) efendimizin amcası ve aynı zamanda onun en katı düşmanlarından biridir. Annesi Beni Huzae kabilesinden Lubna ve eşi Harb ibn-i Umeyye’nin kızı ve Ebu süfyanın kız kardeşi, Ümm-i cemil adıyla tanınan Arvi veya Avra’dır. ...

En Çok Okunanlar