Gelişmiş Arama
Ziyaret
12534
Güncellenme Tarihi: 2010/08/22
Soru Özeti
Dinin afetleri nelerdir?
Soru
Dinin afetleri nelerdir?
Kısa Cevap

Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, dinsel bilgi türü ve dindarlık tarzı ile ilgilidir. Dinin afetlerinin değişik kolları vardır; zira dinin afetlerinden bir bölümü dindar ve mütedeyyin şahsın imanına yöneliktir. Bu afet bazen dini tanıma ve öğrenme merhalesinde (din araştırması afetleri) ve bazen de dinin riayet edilmesini vacip kıldığı hüküm ve buyruklara göre amel etme ve hüküm, had ve haklara riayet etme merhalesinde gerçekleşir. Tıpkı kıskançlık, kendini beğenmişlik ve övünme gibi. Dinin afetlerinden sayılan diğer bir bölüm ise dinin toplumsal meselelerinde gündeme gelen ve dinin korunması, muhafaza edilmesi ve yayılmasını tehdit eden hurafeler, tahrifler ve zevk uygulamaları gibi afetlerdir.

Ayrıntılı Cevap

Din, insan türü için Hakk’ın rahmaniyetinin en güzel tecellisidir ve dindarlık da bu rahmaniyete yöneliş ve hidayet yolunda yürümektir. Bu yolda din ve dindarlığın afetleri şekliyle sürekli eşkıyalar zuhur etmiştir. Onları tanımak ve dindarlığın sıhhatine değinmek böyle bir yolculuğun önemli adaplarından sayılır. Elbette din aşkın bir hakikat ve kutsî bir olgudur ve bu yüzden hasar ve afetten münezzehtir. Başka bir ifadeyle ilahî hususlarda hata, yanlış, hasar ve afet mümkün değildir. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, dinsel bilgi türü ve dindarlık tarzı ile ilgilidir. Bu hususlar her zaman ihtilaf konusu olup hasar ve afet ile karşı karşıyadır. Dindarlık hem tanıma, bilme ve düşünme merhalesini ve hem de amel merhalesini kapsar; yani düşünce, bilgi, dinsel inanç ve iman ve de dinsel ikrar, hareket, davranış ve tarzı içerir. Dindarlığın hasar görmesi ve afete duçar kalması nedeniyle insana ait alanlar ve toplumsal hareket sınırları sallanır ve çeşitli zulüm, insafsızlık ve haksızlıklar baş gösterir. Dindarlığın yokluğu, değişik alanlarda ihanet etmenin ortaya çıkmasına neden olur. Zira insanı değişik alanlarda korumak ve kötülük ve bitişe batmasını engellemek dinin işlevlerinden sayılır. Eğer din doğru olursa, insanı en iyi şekilde korur, doğru yola iletir ve muhafaza eder. Din ne kadar daha çok doğru ve güçlü olursa, insanın hayattaki doğruluk ve gücü de daha çok olur. Din ve dindarlığın kırmızı çizgilerinin çiğnenmesiyle, insanın her şeyi hasar ve afete maruz kalır. Bu noktaya dikkatle, genel bir sınıflandırmayla din ve dindarlığın hasarları iki bölüme ayrılabilir:

1- Dindar ve mütedeyyin şahsın imanını tehdit eden afetler.

Peygamber-i Ekrem (s.a.a) insanların şahsî imanları hakkında şöyle buyurmuştur: “İman kalp ile tanıma, dil ile ikrarda bulunma ve azalar ile amel etmektir.”[1] Bütün bu hususlar yani dinsel düşünce, inanç, iman ve dinsel ikrar, amel, davranış ve hareket tümüyle hasar ve afete maruz kalmaktadır. Bu bahislerdeki hasar ve afet; eksiklik ve noksanlığın meydana gelmesi, doğal durumdan çıkılması ve bozulmanın başlaması anlamındadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a), Müminleri Emiri Ali (a.s) ve diğer masum imamların (a.s) sözlerinde dinin afet ve hasarları sıfatıyla değişik hususlar tanıtılmıştır ve biz onların bazılarına işaret ediyoruz:

1-1- Hevese Tapınma: Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Heves afettir.”[2]

1-2- Dünyaya Tapınma: Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Dünyaya tapınma, dinin afetidir.”[3]

1-3- Kötü Zan: Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dinin afeti, (Yüce Allah’a) kötü zanda bulunmaktır.”[4]

1-4- Yalan: Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Yalanın çokluğu, dini bozar.”[5]

1-5- Kıskançlık ve Kin: Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Kıskançlık, yalancılık ve kini bırak; zira onlar dini kötü kılan üç haslettir.”[6]

1-6- Kendini Beğenmişlik ve Övünme: İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıskaçlık, kendini beğenmişlik ve övünmek dinin afetleridir.”[7]

Bu rivayetlerin birbirleriyle çelişmediği açıktır. Bu hadislerde dinin afetleri sıfatıyla sayılan hususlar münhasır değildir; İmam, sadece kötü zan veya kıskançlık veya kendini beğenmişlik veyahut övünmek dinin afetidir ve diğer şeyler değildir demek istememektedir. Bilakis bu rivayetlerde zikredilenler afetin numuneleridir ve gerçekte bir şekilde dini tehlike ve yok olmaya maruz kılan her şeyin dinin afeti olduğunu söylemek gerekir. Bu hadislerde de bunun en önemli maddelerine işaret edilmiştir.

2- Dini toplumsal alanda tehlikeye atan ve din hakkında gerçek dışı bir görünüm sergileyen afetler. Örneğin dindeki zühdün yanlış anlaşılması, insanın yaşamın doğal halinden çıkması ve hayatın ifrat ve tefritin tuzağına düşmesine neden olur… Aynı şekilde kaza ve kader, tevekkül, zuhuru bekleme (İmam Mehdi’nin gelişini beklemek), sabır, şefaat, takiyye ve diğer hususların yanlış anlaşılması da din ve dindarlığın hasar görmesine neden olmuştur. Belirtilen anlamıyla hasarın muhtelif şekilleri, değişik mertebeleri ve güçlü ve zayıf dereceleri vardır. Bu anlamıyla din ve dinî yaşamın derin kavranmaması, dinsel kavramların yanlış anlaşılması, dinsel inanç ve amellerin zayıflaması, ahlakî temellerin gevşemesi, dinsel değerlerin değersizleşmesi, din ve dinsel hususlara inanmamak, dinsel kayıtsızlık ve her dinî konudan kaçmak gibi örnekleri ve benzerlerini mertebeler ve güçlü ve zayıf dereceler göz önünde bulundurarak değerlendirmek mümkündür. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Dinin afeti üç şeydir: A) Kötü davranışlı ve günahkâr bilgin. B) Zalim rehber ve önder. C) Bilgisiz mukaddesatçı.”[8] Aynı şekilde dine hurafe ve bidat sokmak, dar görüşlülük, diğer İslamî fırkaların görüşlerine tahammül edememek ve onları sapıklık, şirk ve küfür ile itham etmek, din hakkında haşin ve gerçek dışı bir çehre sunmak vb. insanlık camiasında dinin kalıcılığı ve yayılması önündeki çok tehlikeli afet ve hasarlardandır. Din ve dindarlığın bu hasar ve afetlerini başka bir sınıflandırmayla din içi hasarlar ve din dışı hasarlar diye taksim etmek de mümkündür. Din içi hasarlardan kasıt; dinde zorlama ve baskı, dini kötü anlama, yönlendirme ve yetiştirmede tedriç ve aşamalara dikkat etmemek gibi dine bakış tarzı, dini anlama ve telaki etme şekli, dinsel epistemoloji türü ve dindarlık tarzı ile ilgili şeylerdir. Din dışı hasarlardan kasıt ise din ile bağı bulunan toplumsal, ekonomik ve siyasal etkenlerle ilgili olan şeylerdir.        


[1] Seduk, el-Hisal, c. 1, s. 178  239.

[2] Kenzu’l-Ummal, haber. 44121.

[3] Tahrirü’l-Mevaizü’l-Adediyye, s. 21.

[4] Tasnif-u Ğurerü’l-Hikem ve Durerü’l-Kelim, s. 263-5669.

[5] Tasnif-u Ğurerü’l-Hikem ve Durerü’l-Kelim, s. 221-4421.

[6] Tasnif-u Ğurerü’l-Hikem ve Durerü’l-Kelim, s. 299.

[7] el-Kafi, c. 2, hadis. 5307.

[8] Kenzu’l-Ummal, haber. 28954.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7666 Yeni Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Bahailik konusu ve onların tarihi hakkında bilgi verebilir misiniz?
    11742 Eski Kelam İlmi 2008/02/16
    Bahailik fırkasının kurucusu, Mirza Hüseyin Ali Nuri’dir. O, Muhammed Bab’ın, Molla Hüseyin Beşruyeyi’nin tebliği vesilesiyle ortaya çıkmasından sonra Muhammed Bab’ın anlayışına yönelerek onun görüşlerini kabul etmiştir. Muhammed Bab’ın ölümünden ve onun yerine geçen kardeşi Yahya Subh-u Ezel’i kabul etmemesinden sonra Muhammed Bab’ın, zuhurunu vaat ettiği kimsenin (Men ...
  • Acaba iki yıldır süt veren bir kadına emzirme kefaretinin yanı sıra geciktirme kefareti de farz mıdır?
    12992 Orucun Kazası Ve Kefaretleri 2013/01/14
    Ayetullahe'l-uzma SİSTANİ’NİN (Allah yüce gölgesini devam ettirsin) defteri: Bebek emziren kadının sütü az olduğunda, eğer oruç tutması emzirdiği bebeğe zarar verecek olursa, oruç tutmak ona farz değildir. ister bu kadın bebeğin öz annesi olsun, isterse dadısı olsun veya ücretle süt veren bir kadın olsun, fark etmez. Ancak ...
  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6875 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Zatı âlinizin Kur’an’ın tahrif edildiği hadisler konusundaki görüşünüz nedir?
    6158 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyen hadisler ya senet bakımından zayıftırlar ya da sadır olma cihetinden hüccet değildirler veya delaletleri kabul edilebilinir durumda değildir. Kur’an-ı Kerim hiçbir zaman tahrif olmamış ve olmayacaktır. Kur’anın tahrif ...
  • Cenabet olan kimse gusül almadan banyodan çıkarsa bütün bedeni necis sayılır mı?
    29968 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sorunun cevabını vermeden önce şu noktayı hatırlamamız gerekir: Cenabetten maksat necasetle bütün bedenin necis olması değildir. Cenabet gerçekte manevi necasettir. Meni bedenin tümünü değil yanlızca bedenin değdiği yeri necis eder, yıkamakla ve necasetin gidermesiyle değdiği yer pak olur. Örneğin cenabet olan ...
  • Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt (a.s) diri midirler? Eğer diriyseler bunun manası nedir?
    9429 دانش، مقام و توانایی های معصومان 2012/07/24
    Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’inin (a.s) diri olması, hakiki hayat konusunda Kur’an’daki anlamı içerir ve özellikle şehitler hakkında buna vurguda bulunulmuştur: "وَ لا تَحْسَبَنَّ الَّذينَ قُتِلُوا في‏ سَبيلِ اللَّهِ أَمْواتاً بَلْ أَحْياءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ". Aynı şekilde birçok rivayette de imamların diri oluşu hakkında bu anlama ...
  • Nahiye-i mukaddese ziyareti Şia'da muteber kabul edilir mi? Bunu teyit eden delil ve akide nedir?
    11085 Pratik Ahlak 2011/09/27
    Nahiye-i Mukaddese ziyareti mutlak ziyaretnameler türündendir. Yani onu her zaman (Aşura günü ve diğer günlerde) ve her yerde okuyarak Hz. Hüseyin (a.s)'ı ziyaret etmek mümkündür. Bu ziyaret peygamberlere, din önderlerine ve pak İmamlara selam ile başlar, sonra Hz. Hüseyin ve onun vefalı yaranlarına selamlamakla devam eder, daha sonra Hz. ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7859 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3293 Hadis 2020/01/20

En Çok Okunanlar