Gelişmiş Arama
Ziyaret
11937
Güncellenme Tarihi: 2010/10/07
Soru Özeti
Neden Kur’an ayetler halindedir? Hangi sureler Peygambere (s.a.a) bir defada nazil olmuştur?
Soru
Kur’an’ın ayetler halinde olmasının hikmeti nedir? Kaç tane sure Peygamberimize (s.a.a) bir defada nazil olmuştur?
Kısa Cevap

Kur’an’ın def’i (bir defada) ve tedrici (ayet ayet ve sure sure) olmak üzere iki çeşit nüzulu vardır. Tedrici nüzul için öne sürülen deliller şunlardır.

1-Peygamberin kalbini sağlamlaştırmak.

2-Peygamberin (s.a.a) ve Müslümanların teselli bulmasını ve ayaklarının sabit olmasını sağlamak.
3-İnsanların rahatlıkla düşünmelerine, ezberleyebilmelerine ve Kur’an ilminin amele yansımasına ve acele etmeden yavaş yavaş okunmasına imkan vermek.

Kur’an-ı Kerim’de çeşitli konular olduğundan, onların tasnif edilmesi, biribirleriyle uyum halinde olan bu konuların bir bütünlük içinde olması ve diğer konulardan ayrılması gerekir. Bu yüzden Kur’an ayet ve surelerden oluşmuştur.

Hatırlatmak gerekir ki, her ayetin sınırı, başlangıcı ve sonu Peygamberimizin (s.a.a) kendisi tarafından belirlendiğinden onları taabbüden kabul etmek gerekir. Kur’an’ın bir defada nazil olan bazı surelerinin isimleri ‘Ayrıntılı Cevap’ bölümünde verilmiştir.         

Ayrıntılı Cevap

Kur’an-ı Kerim’in 23 yılda tedrici (aşamalı) olarak Resulullah’a (s.a.a) nazil olduğunda şüphe yoktur. Ancak bir yandanda Kur’an’ın kendisi ‘Kur’an ramazan ayında ve bir gecede nazil oldu.’[1] diye buyurmaktadır. Bu ayet açıkca Kur’an’ın ramazan ayında nazil olduğunu gösteriyor. Yine ‘Biz onu kadir gecesinde indirdik’[2] ve ‘Biz onu mübarek gecede indirdik’[3] ayetleride Kur’an’ın bir gecede nazil olduğunu göstermektedir. Her üç ayeti birbiriyle mukayese ettiğimizde o gecenin ramazan ayında olduğunu göreceğiz.


Hadisler Kur’an’ın nüzulunun iki şekilde olduğuna tanıklık etmekteler

Hafz b. Ğıyas şöyle rivayet eder: İmam Sadık’a (a.s) ‘Allah ‘Ramazan öyle bir aydır ki onda Kur’an nazil olmuştur’ diye buyuruyor, oysa Kur’an baştan sona 23 yılda nazil olmuştur’ diye arzettiğimde şöyle buyurdu: ‘Kur’an’ın tümü ramazan ayında Beyt-ul Mamur’a, sonrada (oradan) 23 yılda nazil oldu.’[4] Ehl-i Sünnet kaynaklarında ‘Beyt-ul Mamur’ yerine ‘Beyt-ul İzze’ şeklinde gelmiştir.

Safi tefsirinin dokuzuncu mukaddimesinde Beyt-ul Mamur’u, ‘Peygamberimizin kalbi’ diye tevil ediyor ve şöyle buyuruyor: ‘Sanki bundan kasıt Peygamberin kalbine nazil olmasıdır. Zira Allah-u Teala buyuruyor: ‘Ruh-ul Emin onu senin kalbine nazil etti.’ Işte bundan sonra 20 yılda tedricen kalbinden diline nazil oldu. Cebrail geldiği zaman vahyi lafızlarıyla okuyordu.’

Kur’an’ın Tedrici Nüzulunun Nedeni

Peygamberimizin döneminde ne zaman bir olay olsa veya Müslümanlar ne zaman bir sorunla karşılaşsalar yahut çeşitli sorular sorulsa bunlara karşılık cevap olarak bir takım ayetler ya da bir sure nazil olurdu. Bu münasebetler ya da gerçekleşen olaylara ıstılahta ‘Nüzul Sebebi’ veya Şan-ı Nüzul’ denilmektedir. Bir çok ayeti tam olarak anlayabilmek için onların nüzul sebebini bilmek gerekir.

Bu yüzden Kur’an, hicretten önce ve sonra olmak üzere 23 yılda çeşitli münsebetler ve ortaya çıkan olaylar neticesinde tedrici olarak nazil olmuştur. Bazen ayet ayet, bazende sureler halinde gerçekleşen bu nüzul Peygamberimizin (s.a.a) ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. Sonra bütün ayetler bir araya getirilerek Kur’an adı altında bir kitap halinde toplandı.

Nüzulun bu şekilde olması Kur’an’ı diğer semavi kitaplardan ayıran özellik olmuştur. Zira İbrahim’in (a.s) sahifeleri ve Musa’nın (a.s) levhaları bir defada nazil oldu. Kur’an’ın tedrici nüzulu  müşriklerin eleştirisine neden olmuştu. Kur’an bu konuda şöyle buyuruyor. ‘Kafir olanlar dediler ki: Ona Kur'an, birden ve toplu olarak indirilseydi ya.’ Bu eleştiriye ise şu cevabı veriyor: ‘Biz, onu, gönlüne iyice yerleştirmen için böyle indirdik ve onu ayet ayet ayırdık, birbiri ardınca indirdik.[5] Bir başka yerde şöyle buyuruyor: ‘Bir Kur'an'dır ki onu insanlara dura dura, yavaş yavaş okuman için ayet ayet, sure sure ayırdık ve onu azar azar indirdik.’[6] Allame Tabatabai (r.a) bu ayeti tefsir ederken bazı önemli noktalara işaret ederek şöyle buyuruyor: ‘Ayetin sadece anlatım biçimini göz önüne alırsak Kur’an’ın bütün maarifini içerdiğini göreceğiz. Bu maarif Allah katında lafız ve ibare şeklinde idi ve tedrici nüzulun dışında insan onları anlayamazdı. Bu alemin özelliği tedric olduğundan insanların onu anlayıp ezberleyebilmeleri için tedrici olarak nazil oldu. Buna göre söz konusu ayet-i kerime ‘Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık. O, katımızda bulunan ana kitaptadır.Yücedir, hikmetlidir.’[7] ayetinin manasını içermekte ve onun manasını beyan etme makamındadır. Tedrici nüzul ve Kur’an’ın bölüm bölüm olmasının hikmeti ilim ve amelde Kur’an’a yakın olmak ve kavranabilmesi için insanların kabiliyetlerinin gelişmesini sağlamaktır [8]. Kur’an’ın sure sure ve ayet ayet nazil olması insanların onun temel maarif ve itikatları, ayrıntılı ve ameli ahkamı kavrama seviyesine gelmeleri ve insan için faydalı olan şeyleri göz önünde bulundurmaları içindir. O faydalarda şunlardır: Kur’an’ın ilmiyle amelin Kur’an’a yakın olması, insan doğasının maarif ve ahkamı almakta zarar görmemesi, bir defada nazil olduğu için Yahudilerin kabul etmekten sakındığı ve bundan dolayı Allah’ın dağı başlarının üstüne getirerek kabul ettikleri Tevratın akıbetine uğramaması için maarifini tek tek anlamalarından dolayıdır.’[9]

Yine Kur’an’ın kendisinden onun tedrici nüzulunun hikmeti hakkında şöyle bir istinbat yapılmaktadır: Resul-ü Ekrem (s.a.a) ve Müslümanlar her zaman Allah’ın inayetine nail olduklarını bilmeleri ve Allah’la olan irtibatlarının güçlü olduğunu hissetmeleri içindir. Vahyin devam etmesi ve ayetlerin nazil olması onların teselli bulmasına ve ayaklarının sabit kalmasına neden olmaktaydı.[10]  

Çeşitli zaman ve münasebetlerden sonra nazil olan ayetler, sureler halinde toplandı ve bir kitap haline getirildi. Her surenin ayetleri tevkifi (belirlenmiş ve değişmez) olup, en küçük sure (üç ayetlik Kevser)’den en büyük sureye (286 ayetlik Bakara) kadar hepsi Peygamberimizin (s.a.a) emriyle düzenlenmiş, o günden bugüne kadarda her hangi bir değişiklik olmadan günümüze kadar gelmiştir. Bunda Kur’an’ın icazına ve ayetlerin uygunluğuna dair bir sır vardır.[11]

Surelerinin çeşitli ayetlerden oluşması konusunda da diyoruz ki: ‘Her surenin ayetlerinin sıralaması, düzenlenmesi ve sayısı Resulullah (s.a.a) hayattayken ve Onun (s.a.a) emriyle yapılmış olup tevkifidir, taabbüden kabul etmek ve her suredeki sıralamaya göre tilavet etmek gerekir. Her sure Bismillahirrahmanirrahim’in gelmesiyle başlamakta ve ayetler nüzul sırasına göre yerleştirilmektedir; başka bir Bismillah nazil olunca yeni bir sure başlamış oluyordu. Ayetlerin doğal düzeni böyleydi. Bazende Resulullah (s.a.a) bir ayeti, Cebrail’in işaretiyle doğal düzeninin aksine başka bir sureye yerleştirirdi. Örneğin ‘Sakının o günden ki dönüp Allah'a ulaşacaksınız, sonra da herkese kazancının karşılığı verilecek ve onlara zulmedilmeyecek.’[12] ayeti rivayete göre son nazil olan ayetlerdendi, ama Resulullah (s.a.a) onu Bakara suresinin 281. ayeti olan faiz ayetleriyle borç ayetlerinin arasına konmasını emretmiştir.  

Binaenaleyh ayetlerin surelere yerleştirilmesi ister doğal düzen üzere, ister destura göre olsun tevkifidir ve Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) nezaret ve emriyle olmuştur. Bu yüzden ona uymak gerekir. Nerede konu bitiyorsa ayette bitecek diye bir şey yoktur. Bazen konunun ortasında ayet bitmekte, bir sonraki ayette devam etmektedir. Demek ki ayetlerin uzunluk ve kısalıkları onların konularına bağlı değildir, sadece tevkifi bir iştir. Geçmiştekilerin ayetlerin sayısı konusunda görüş ayrılıklarına düşmelerinin nedeni şudur: Resul-u Ekrem (s.a.a) ihtimalen ayetin bir yerinde durmuş ve tilavete devam etmemiştir. Bu yüzden ayetin bittiği zannediliyordu. Bir başka tilavettede onu durmadan okumuş olabilir.[13]

Peygamberimize (s.a.a) bir defada nazil olan sureler şunlardır: Duha, Fatiha, İhlas, Kevser, Tebbet, Beyyine, Nasr, en-Nas, Felak, Mürselat, Maide, Enam, Tövbe, Saf, Adiyat, Kafirun, Nasr.[14]         


[1] -Bakara/185: ‘Ramazan öyle bir aydır ki onda Kur’an nazil olmuştur.’

[2] -Kadir/1

[3] -Duhan/3

[4] -Safi tefsiri 9. Mukaddime (el-Kafi’den naklen)

[5] -Furkan/32

[6] -İsra/106

[7] -Zuhruf/3-4

[8] -İnsanların Yeteneklerinin Rüşdü ve Büluğa Ermesi.

[9] -Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan (Farsça tercümesinden), c.13, s.305-306

[10] -Muhammed Hadi Marifet, Ulum-u Kur’anî (Müessese-i Ferhengi-i Temhid, Kum, h.ş.

380), s.60-61

[11] -Ulum-ul Kur’anî, s.111

[12] -Bakara/281

[13] -Ulum-ul Kur’anî, s.117

[14] -Mustafa Esrar, Danestenihay-ı Kur’an, s.28; Sadık Hasanzade, Kilid-i Kur’an, s.134

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar