Gelişmiş Arama
Ziyaret
7859
Güncellenme Tarihi: 2012/05/12
Soru Özeti
“Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
Soru
“Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir? Kısa bir şekilde açıklayınız?
Kısa Cevap

Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerin mallarına karşı dikkatli olmalarını istiyor. Yani onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde mallarını kendilerine teslim etsinler. Bu deneme şundan dolayıdır ki himayelerinde olan yetimlerin buluğ ve evlenme çağına erdikleri ve kendilerine teslim edilen mallarını bireysel ve toplumsal maslahatlarda sarf edebilecek ve gerekli konuma ve rüşte geldikleri anlaşılmış olsun. Yetimin malını yemekten ve onda israf etmekten sakınmalılar; eğer sorumlu olan kimse mal ve servet sahibi ise yetimin malından hiçbir şey kendisi için almamalıdır. Ama eğer fakir bir kimse ise örfe uygun ve sadece kendi ihtiyacını giderecek miktarda yanında bulunan yetimin malından maaş alabilir.

Buna binaen yetimlerden sorumlu olan kimseler yetimlerin aklını, derk etme kabiliyetlerini ve liyakatli olup olmadıklarını denemeliler. Bu deneme neticesinde yetimlerin akıllarının kemale ulaştığını fark ettikleri durumda onların mallarını onların güdümlerine vereceklerdir.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu ayetin nüzul sebebi[1] Sabıt b. Rufaa ve amcasıdır. Sabıtın babası Rufaa vefat ettiğinde Sabıtın kendisi Küçük idi, dolayısıyla yetim kaldı. Amcası Peygamberin (s.a.a.) yanına geldi ve ona şöyle sordu: Kardeşimin oğlu benim himayem altında ve ben ne kadar onun malında tasarruf edebilirim ve ne zaman onun malını kendisine devir etmem gerekiyor? İşte bu soru neticesinde bu ayeti kerime peygamberimize (s.a.a.) nazil oldu.[2]  

Meselenin hükmünün aydınlanması için önce ayette zikredilen kavram ve kelimelerin ne anlama geldiğini açıklayacağız daha sonra konunun aslına döneceğiz.

İbtila” kelimesi “ibtelu” fiilinin mastarı, imtihan ve sınama anlamındadır.[3]Buluği nikâh”tan” maksat evlenme (erginlik) çağına gelmektir. Dolayısıyla gerçek itibariyle “evlenmeye kavuşmaktan maksat balağat ilmindeki “mecazi aklidir”. “Anestum” kelimesinden maksat “inas” şeklindeki kelimeden alıntı yapılmış ve müşahede anlamında, ancak ülfet ve şefkat anlamını da içinde barındırıyor.[4] Zira onun maddesi yani sulasi mücerredisi (üç harflı) “e-n-s”dir. Rüşt kelimesi pişmiş ve akıl meyvesinin yetişmiş olması anlamındadır.[5]

Fedfeu…” cümlesi dolaylı olarak yetimin malı bizatihi kendisinin eline verilmesinin gerekli olduğunu söylemektedir. Verin anlamında olan “Featu” kelimesinin yerine “def ediniz” “anlamında olan “fedfeu”  kelimesini kullanılmıştır ki bir taraftan yetim kalmış kimsenin malını kendisine devir edilsin diğer taraftan da serumlunun üzerinde olan zahmetinin ve yükünün kaldırmış anlamını ifade etsin diye. Buna binaen bu tabir revaçta ve çok düşük bir tabir olmasına rağmen latif bir kinayeyi de içermektedir.

Hatta iza belegu’n - nikahe…” cümlesi edebi olarak “vebtelu…” cümlesine mutaalik (tealluk etmekte, bağlı) olmaktadır. Anlamı da şudur: Yetimi deneyin ve bu sınanma eylemi çocuk kendini anlamış duruma yani iyiyi kötüyü bir birinden ayırt edebilecek temayüz çağına geldikten sonra başlar ta evlenme çağına gelinceye kadar devam etsin. Bu sırada akli erginliğine geldiğini müşahede ettiğinizde malını kendisine verin. Dolayısıyla bu tabir bir anlamda sınamaya tabi tutulmasının devam edilmesine delalet etmektedir. Ve yine şunu belirtmektedir ki yetim olan çocuk iyiliği ve kötülüğü ayırt edebilecek, akli meseleleri derk edebilir merhaleye yetişmesinin gerekliliği istediğinde; yani sınanabilecek duruma gelir gelmez sınava tabi tutulmasına başlansın ve bu sınama evlilik çağına kadar devam etmelidir.  

Meselenin tabiatı da bu gerekliliği istemektedir. Zira bir iki defa çocuğu sınamakla çocuğun rüştü teşhis edilemez. Bilakis deneme olayı çocuğun rüştü anlaşılıncaya kadar devam etmelidir. Zira çocuk ayırt etme merhalesinden sonra yavaş yavaş “rihak”[6] ve daha sonra “evlilik” çağına ve o zaman rüşt merhalesine varır.[7]

Buna binaen bir bütün olarak ayetin manası şudur: “yetimi deneyin, onda rüştü müşahede ederseniz dolayısıyla malını kendisine veriniz”. Bu tarzdaki konuşma bize şunu tefhim ettiriyor: Sadece evlilik çağına ulaşılması yetimin malını kendisine verilmesi için kâmil bir neden olamaz. Bilakis bu şartlarından bir tanesidir. Evlilik çağı, yetimin rüşt edip kendi başına bağımsız olarak kendi malında tasarruf edebilme yeteneğine sahip olduğunda evlilik çağı “illeti tamme” konumuna gelir. Zira mali tasarruflarda erginlik çağına ulaşılmasının gerekliliğinin yanı sıra, rüşt de şarttır. Buradan İslam dininde buluğun tek bir manada olmadığı anlaşılmaktadır. İbadet, hudut ve diye gibi konularda “buluğ” evlilik çağını gelme anlamında alınmış ama mali tasarruf, ikrar etme ve buna benzer konularda ise erginlik çağına ulaşmasının yanı sıra başka bir şartta; yani rüşt de konu edilmiştir. Bunun kendisi İslam dini kendi kanunlarını koyarken göz önünde bulundurduğu bazı incelikleri dikkate aldığını göstermektedir. Zira eğer rüşt meselesini şart koşmamış olsaydı ve mali tasarruf ve benzer konularda rüşt meselesini muteber saymamış olsaydı yetim kalmış kimseler gibi bireylerin sosyal hayatlarında aksaklık vücuda gelecekti.[8] Nakledilen bir rivayette bu ayette zikredilen rüşt kelimesi hakkında imam Sadık’tan (a.s.) sorulmuş, imam cevaben şöyle buyurmuşlardır: “rüşt malı muhafaza edebilme yeti ve kudrettir”.[9]

Buna binaen yetimlerin sorumluluğunu üstlenen kimseler yetimlerin anlama gücünü, layakat ve iktisadi olarak denemeleri gerekmektedirler. Akılları rüşt etmiş ve kemal merhalesine gelmiş olduğunu görürlerse servetlerini kendilerine devir etmeleri gerekecektir.[10]

Allah u Teâlâ yetimlerden sorumlu olan kimselere gerekli kıldığı meselelerden bir diğeri onların mallarına karşı çok dikkatli olmalarıdır. Onların mallarını yemekten ve israf etmekten sakınmaları gerekmektedir. Sorumlu olan kişi eğer servet sahibi ise yetimin malından hiçbir şey almaması istenilmektedir. Ama eğer fakir ise örfün uygun gördüğü ve yaşamın zaruri ihtiyacını giderecek kadar ondan maaş alabilir.[11] Elbette eğer yetimin sermayesi göze çarpacak ve kayda değer bir miktarda değil ise ondan bir şey alınmalı.[12]

Başka bir mesele şudur: yetim rüşt merhalesine yetiştiği zaman onun malını kendisine verdiğinde şahit tutsun! Her ne kadar şahit olarak Allah yeterli ise de. Ama şahit almak iki yönden önemlilik arz ediyor: bir: gelecekte yetim ve mal sahibi tarafından sermayesinin sorumlusu tarafından taru mal ve israf edildiğini iddia edemezsin. İki: topluma karşı ve sosyal bir yönü vardır. Oda şudur: Bu konuyla ilgili gelecekte muhtemel yaygaralara karşı önlem almış ve kendisini savunacak delillerin var olmasıdır.

Sonuç itibariyle dikkate şayandır ki yetimi sınamak ve denemek için takip edilmesi gereken yöntem hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazıları yetim olan çocuklar iki gruba ayırt ederek her grup için farklı bir yöntem önermiştir. Zira yetim kalan kimse ya erkek ya kız çocuktur. Eğer erkek çocuk ise imtihana tabi tutulması şöyle olmalıdır: Onun sorumluluğunu üstlenmiş olan kimse aylık veya daha az bir müddet için bir miktar haclık kendisine vererek onu kendi başına serbest bırakacak ve uzaktan gözetleyecek ki kendisine vermiş olduğu haclığı nasıl ve nerelerde sarf edecektir. Eğer doğru bir şekilde harcarsa rüşte kavuştuğu belli olacaktır. Dolayısıyla malı kendisine verilecektir. Ama eğer doğru bir şekilde harcamamışsa rüşte ulaşmadığı anlaşılır. Dolayısıyla malı kendisine verilmeyecektir. Ama eğer söz konusu yetim kız çocuk ise ev işleri ve hanımlara has olan işler kendisine verilecek ve kendisine nasıl yapılacağı anlatılır. Eğer kendisine verilmiş olan işleri doğru yaparsa rüşte ulaşmıştır, dolayısıyla kendisinin malı kendisine teslim edilecektir. Ama eğer doğru amel etmezse rüşte ulaşıncaya kadar onu koruması altına alacaktır.[13]

 


[1]Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (buluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (nisa 6).

[2]esbabi nüzül”, tercüme: Zekaveti, Ali Rıza, baskı, 1, Tahran: neşri ney, 1383, şemsi, s, 78.  

[3] İbni Manzur, “lisanu-arab”, c. 14, s. 17, ibtela kelimesi. 

[4] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin “el-mizan fi tefsiril kuran”, farsça tercümesi: Musevi Hemedani, Muhammed Bakır, baskı, 5, Kum: defteri intişarati İslami, 1379, şemsi, c. 4, s. 274; Emin, seyide Nusret, “mehzenul irfan der tefsirul kuran”, nehzeti zenan Müslüman, 1361, şemsi, c. 4, 17.

[5] İbni Manzur, “lisanu-arab”, c. 3, s. 175, “r-ş-d” kelimesi. 

[6] Gençlik ile çocukluk arasındaki yaştır. Gerçek irtibtiyle nocevandi. (ferheng-i ebcedi 803, r-h-k- kelimenin zeylinde bu açıklama yapılmıştır).

[7] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin “el-mizan fi tefsiril kuran”, c. 4, s. 275.

[8] A.g.e.

[9]   Hur Amuli, “Vesailuş Şia”, Kum: Alulbeyt, 1409, kameri, c. 19, s. 369.

[10] Taberisi, “mecmeul beyan fi tefsiril kuran”, baskı, 1, farsça tercümesi ve tahkik: Sutude ve Rıza, Tahran: intişarat-i ferahani, 1360, şemsi,  c. 5, s. 29

[11] Beyzavi, Abdullah b. Ömer, “envarut – tenzil ve esraru tevil”, tahkik: Muhammed Abdurrahman, elmeraşi, baskı, 1, Beyrut: daru ihyai turasil Arabi, c. 2, s. 6;  Emin, seyide Nusret, “mehzenul irfan der tefsirul kuran”, nehzeti zenan Müslüman, 1361, şemsi, c. 4, 18.

[12] Şeyh Tusi, “et’tehzib”, Tahran: darul kitabil islamiye, 1365, şemsi, c. 6, s. 341.

[13] Ebul   -Fetuh Razi, Hüseyin b. Ali, “revdetul – cinan ve ruhul cinan fi terfsiril kuran” tahkik: Yahaki, Muhammed Cafer, Nasıh, Muhammed Mehdi, Meşhed: bunyadi peyjohişhayi İslami ustani kudsi rezevi,1408, kameri, c. 5, s. 251.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yabancı ülkelerde ve İslami olmayan muhitlerde nasıl imanımızı koruyabiliriz?
    3762 Pratik Ahlak 2019/09/23
    İnsani, İslami değerlere sahip çıkmak, dini desturlara amel etmek ve onları ihya etmek dünya hayatındaki saadet ve afiyete direkt etkisi olan unsurlardır. Beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz, pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan ...
  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7663 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Peygamber Efendimizin (a.s.s) mubarek dişinin kırılmasından sonra Üveysi\'n, kendisi de kendi dişini kırdığı şeklinde söylentiler derde doğru mudur? Üveys Karani\'nin hayatı ve şahsiyeti hakkında bilgi verebilirmisiniz?
    21869 تاريخ بزرگان 2012/05/12
    Künyesi Ebu Amr olan Üveys Bin Amir Muradi Karani, tabiinlerin büyüklerinden olup ünlü zahitlerdendi. Öyleki, ühdü, takvası ve ahlaki faziletleri havas ve avam için emsal olmuştu. Üveys, İslam Peygamber'i (a.s.s) zamanında iman getirmiş Onun ziyaretine muvaffak olmadı. Annesine itiatkar oluşu nediyle Medine'den ...
  • Şer’i yükümlülük için erginliğin şart olmasına binaen, çocukların yaptığı iyi ve kötü işlerin hükmü nedir?
    7318 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Her ne kadar insanın Allah tarafından belirlenmiş şer’i yükümlülük şartı erginlik yaşına ermek olsa da tüm çocukların bütün çocukluk döneminde tamamen başıboş oldukları ve her işi yapabilecekleri sanısı akla gelmemelidir. İslam fakihleri iyi ve kötüyü anlayabilecek olan çocukları istisna etmişlerdir. Onların fetvasına göre eğer işleri ayırt edebilen ...
  • Yüzüğün kaşını avuç içine döndürmenin (çevirmenin) kaynağı nedir?
    10256 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/13
    Bu konuda “Vesailu’ş-Şia” kitabında rivayet zikredilmiştir, rivayet şöyledir:Hz. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur: “Parmağında akik yüzüğüyle sabahlayan ve hiç kimseyle görüşmeden önce yüksüğün kaşını avuç içine döndürerek “Kadir” Suresini sonuna kadar okuyup ardından “ Amentü billahi vahdehu la şerikeleh ve amentü bıserri âli muhammedi ve alaniyyetihim” duasını tilavet eden ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10067 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6800 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    5485 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Ahlakla tevekkülün arasında nasıl bir bağlantı vardır?
    9932 Teorik Ahlak 2011/03/03
    İnsanın nefsinde ‘meleke’ haline gelen sıfatlara ahlak denir. Meleke ise, insanın ruhunda nüfuz eden öyle bir sıfattır ki, o sıfata uygun amel ve davranışlar kendiliğinden yapılır. Ahlak, fazilet ve rezalet olmak üzere ikiye ayrılır. Tevekkül ise, ahlaki faziletlerden biri olup kulun Allah’a güvenmesi ve bütün işlerini ona havale ...
  • Kısaca Hz. Nuh (a.s)’ın kıssasını açıklarmısınız?
    9179 نوح 2019/10/21
     Bazı tarihi nakiller ‘Muteşelh’in oğlu ‘Lemek’in Nuh (a.s)’ın babası olduğunu ve ‘Brakil’in kızı ‘Kaynuş’unda annesi olduğunu yazmaktadır.[1]Ayrıca Hz. Nuh (a.s)’ın Hz. Adem (a.s)’ın vefatından 126 yıl sonra doğmuştur. Böylece Hz. Adem (a.s)’ın dünyaya gelmesinden  1056 yıl sonra doğmuş olmaktadır.[2]

En Çok Okunanlar