Gelişmiş Arama
Ziyaret
12143
Güncellenme Tarihi: 2012/05/15
Soru Özeti
İslam açısından tebliğ yöntemleri nelerdir? Klasik tebliğ yöntemlerini kullanmak zorunda mıyız?
Soru
Kur’an’a ve Kur’an kültürüne göre tebliğ ve insanın eğitimi nasıl olmalıdır?
Kısa Cevap

Dini açıdan tebliğ ve iletişim kurmak ahlak odaklı olmalıdır. İslami öğretilerde bu hedefe ulaşmak için bizlere çeşitli yollar önerilmiştir. Şu noktayı da dikkate almak gerekir ki Peygamberler ve vasiylerinin tebliğde uyguladıkları kendi zamanlarının metotlarını veya klasik metotların, günümüzde bilimin gelişmesiyle ortaya çıkan yeni metotların karşısında olduğunu söyleyemeyiz. Zira tebliğe ait dini öğretiler, iletişim araçlarından çok, iletişimin nedenlerine eğilmektedir. Ve biliyoruz ki hedef, zaman veya araçlara bağlı değildir. Ayrıntılı Cevap bölümünde bu konuya daha çok değineceğiz.

Ayrıntılı Cevap

Haber veya mesajın iletilmesi, bilgiler, kişisel ya da grupsal tecrübelerin başkalarına aktarılması vb. gibi durumlarda tebliğ denen şey ortaya çıkar.

Günümüzde yazılım araçları ve donanım yöntemleri birbirine bağlı sistemleri meydana getirmiştir. ‘İletişim Bilimi’ni bilmek tebliği önemli ölçüde etkilemektedir. Artık tebliğ kişisel bir hüner olmaktan çıkmış ve belkide bir bilime dönüşmüştür.

Bazıları günümüz dünyasında doğal olarak yeni teknolojiye bağlı olan dinî tebliğ ve iletişimin nasıl olması gerektiğini soruyorlar. Acaba İslamî tebliği, bütün yaşamımızı etkileyen günümüz iletişim modellerine uygun hale getirebilir miyiz?

Sorunun cevabı için önce klasik tebliğ ile İslami tebliğ arasındaki ilişkinin ne olduğunun bilinmesi gerekir. İslamın başlangıcında uygulanan her metot İslamın sünneti zannedilebilir. Başka bir ifadeyle o dönemde tebliğ güçlü hatipler tarafından yapıldığı için minber ve hitap etme, sınırlı iletişim metotlarındandı. Onu dini bir etiketle diğer metotlardan ayırabiliriz. Ve din baki olduğu sürece bu metot uygulanmalıdır.

Böyle bir anlayış bazılarını İslami metotla modern metot arasında bir bağ kurmaya zorlamıştır. Ama gerçek nedir?

İslami kaynaklara baktığımızda tebliğ yöntemlerinin zamana bağlı olmadığını, hiç bir kutsallığının bulunmadığını ve herhangi bir sınırlamanın getirilmediğini görmekteyiz. Önemli olan tebliğ ve iletişimin hangi amaçla yapıldığıdır.

Peygamberlerin toplumla irtibat kurmadan onu tebliğ etme imkanları olmadığından doğal olarak zamanlarının bütün iletişim araçlarını kullanıyorlardı. Ama zamana bağlı iletişimleri dinin sünneti zannederek onun dışına çıkmak için yeni bir icazet almaya da gerek yoktur. Açıktır ki iletişim araçlarının değişmesi, tarih boyunca süre gelen sabit bilgilendirme metotlarının değişmesine neden olmazlar. Bilgilendirme insanların maddiyat ve maneviyatta ilerlemeleri hedefiyle olabileceği gibi onur kırma, kavmiyetçilik vb. gibi tahrip edici hedeflerde de kullanılabilir. İletişim aracının çeşidi olumlu ve olumsuz hedefleri değerlendirmede fazla etkileri yoktur. Bu yüzden Kur’an’da ve diğer İslami kaynaklarda tebliğ araçlarına fazla değinilmemiş, yüce ahlaki hedeflerin faydası yönünde iletişim ve tebliğin kefesini ağırlaştırmak için hep çeşitli yollar gösterilmiştir.

Aşağıda hiçbir araca bağlı olmayan dini öğretilerden bazılarına değiniyoruz:

1- Öncelikle insan maneviyatını güçlendirmeli ve yapmadığımız şeyleri başkalarından istememeliyiz. Kur’an bu konuda bizleri muhatap alarak şöyle buyuruyor:

‘Ey iman edenler, neden yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında en nefret edilen şeydir.’[1]

‘İnsanlara iyiliği emrediyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz?’[2]

2- Allah tebliği en güzel metodla yerine getirmeyi  emretmiştir: ‘İnsanlara güzellikle söz söyleyin’[3]

3- Tebliğ samimi ve muhatabın geleceği için olmazsa gereken etkiyi göstermeyecektir. Peygamberlerin sözleri: ‘Rabbimin bildirdiği haberleri size bildirmede ve size öğüt vermedeyim.’ şeklindedir.[4]

4- Önemli olan iletişimin aracı değil, iletişimin kendisidir. İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Dostlar bir yerde yaşadıklarında birbirlerini ziyarete gitsinler; birbirlerinden uzak olduklarında ise mektuplaşarak iletişim kursunlar.’[5]

5- Bilgilendirmek vazgeçilmez bir ilke değildir. Hatta bazen öyle önemli bir durum ortaya çıkar ki bildiğimiz bazı şeyleri gizlemek zorunda kalırız. Rabbimiz bazı münafıkları şöyle kınamaktadır: ‘Güven yahut korkuya dair bir haber duysalar derhal yayarlar.’[6]

6- İletişim dünyasında görevlilerin güvenliği, önemli konulardan biri olup, bilgilendirme görevi onsuz yerine getirilemez. Allah Teala bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Müşriklerden biri, senden aman dilerse Allah’ın sözünü dinlemesi için ona aman ver, sonra da emin olduğu yere dek yolla onu.’[7]

7- Tebliğin etkisini hemen göstermesini beklememek gerekir. Orta ve uzun vadeli hedefler üzerinde düşünülmelidir. Hz. Nuh bir asıra yakın tebliğ etmesine rağmen çok az kimse kendisine iman etmişti.[8]

8- İmanlı kimselerin yaptığı tebliğ, mümkün olduğu ölçüde emredercesine olmamalı ki kendi inancını dayattığı izlenimini vermesin. Bu genel vazife sorumluluk bilinciyle olmalıdır. İdeal İslam toplumunda bütün iyiler birbirlerini severler[9] ve birbirlerine hakikatı ve sabırı tavsiye ederler.[10] Bu yüzdendir ki ümmetlerin en iyisidir.[11]

9- Bununla birlikte imanlı bir grup dini öğretilerde derinleşip, dinde uzmanlaşarak görevini yerine getirecek ve bildiklerini başkalarına öğretecek kimselere ihtiyaç vardır.[12] Uzman tebliğ gruplarının oluşturulması Kur’an-ı Kerim’in de önem verdiği konulardandır.[13]

10- Birçok yerde muhataplarımızı mutlaka bizim inancımıza ikna edip onları dinimize inanmaya zorlamamalıyız. Nitekim böyle bir şey gerçekleşmez de. Böyle durumlarda asıl vazifemiz başkalarını sadece bilgilendirmektir. Muhatabı bilgilendirdikten sonra tutacağı yol bizim asıl hedefimize zarar vermez.[14]

11- Tebliğ ve bilgilendirmede hedef değerlendirmesi yapılmalı ve mesela tebliğden beklenen şey insanların canlarından ve mallarından önemli bir ideal olursa o zaman insan tehlikeye atılabilir ve bu yola girip Allah’tan başka kimseden korkulmaz.[15] Bunun dışında tebliğ ve görüş belirtilirken kazanılan hedef, insanın canı ve malından daha az değerli olması durumunda insan değerli canını az bir değeri olacak olan hedefe feda etmemelidir.[16]

12- Örnek teşkil edecek insanlar, mübelliğleri hedeflerine ulaştırmak için iyi bir yardımcı olmakta anahtar rolündedirler.

Kur’an-ı Kerim, büyük insanları hep örnek olarak tanıtmıştır. Resul-i Ekrem,[17] Hz. İbrahim,[18] Firavunun karısı Asiye,[19] Hz. Meryem[20] vd. bu örneklerin önde gelenlerindendir.

Masum imamlardan İmam Cafer-i Sadık’ta (a.s) Şiilere, sözden çok inançlarını, doğru konuşmak, emanete sahip çıkmak, iyi komşuluk ilişkileri vb. şekillerde amelle insanları cezbetmelerini tavsiye etmektedir.[21]

13- İslam, kırıcı, değersiz veya değeri az tebliğ çeşitlerinin onaylamaz. Din öğretileri, toplumda karamsarlığın oluşmamasını, başkalarının kişisel işlerinin araştırılmamasını, hatta rahatsızlık verecek doğru olan şeylerin bile ifşa edilmemesini istemektedir.[22] Yalan haberlerin veya ‘töhmet’in ifşa edilmesi büyük günahlardandır ve olumsuz etkisi vardır.

14- İletişim, gerçek ihtiyaçların giderilmesi hedefiyle yapılmalıdır. İnsanların arasında dolaşan veya onların maddi ve manevi yaşamlarında etkili olacak yahut muhatapları ıslah edecek içeriğe sahip bilgiler olmalıdır. Ama bazı doğru ya da yanlış bilgiler zaman öldürmek, ömrü boşa harcamaktan başka işe yaramaz ve insanı önemli işlerinden de geri bırakır. Tebliğde önceden ayarlanmış ve kamuoyunun gerçek ihtiyaçlarından uzaklaştırmak ve yalancı ihtiyaçlarla oyalamayıda İslam onaylamamaktadır.[23]

15- Tebliğ, ekonomik bir faaliyet değildir. Her ne kadar mübelliğlerin ihtiyaçları karşılanması gerekiyorsa da İslam açısından tebliğe bir gelir kaynağı olarak bakılmamalıdır. Zira tebliğe bu açıdan bakılsa diğer meslekler gibi geliri çoğaltmak için çeşitli hilelere başvurulur. Yine neye mal olursa olsun insanları etkilemeyen haberciler gibi de olmamak gerekir.

Peygamberler tebliğleri için herhangi bir ücret almazlardı.[24] Ama insanların gönlünden gelerek verdikleri hediyeleri de geri çevirmezlerdi.[25]

Şimdiye kadar söylenenler ve diğer öğretiler bizi, dini tebliğle modern tebliği birbirinden ayrı düşünmemek gerektiği sonucuna götürmekte ve onları bir araya getirmeyi amaçlamaktalar.

Evet, belki tebliğ psikolojisi açısından değişik toplumlara ve değişik muhataplara göre eski ve yeni metotların etkilerini hakkında karşılaştırmalı bir inceleme yapılabilir, ancak klasik ve modern metotların din tebliğinde genel öğretilerin çatısı altında uygulanabileceği de unutulmamalıdır.

 


[1] -Saf/2-3

[2] -Bakara/44

[3] -Bakara/83

[4] -A’raf/62, 68, 79, 93 vd.

[5] -Kuleyni, Muhammed b. Yakup, Kafi, c.2, s.670, H.1, Daru’l-Kütübi’l-İslamiyye, Tahran, HŞ.1362, 2. Baskı.

[6] -Nisa/83

[7] -Tevbe/6

[8] -Ankebut/14; Hud/40.

[9] -Tevbe/71

[10] -Asr/3

[11] -Al-i İmran/110

[12] -Tevbe/122.

[13] -Al-i İmran/104

[14] -Nisa/80; En’am/104 ve 107; Şura/48 vb.

[15] -Ahzab/39

[16] -Al-i İmran/28

[17] -Ahzab/21

[18] -Mümtehine/4

[19] -Tahrim/11

[20] -Tahrim/12

[21] -Kafi, c.2, s.77, Daru’l-Kütübi’l-İslamiyye, HŞ.1362.

[22] -Hucurat/12. Bunun islami deyimi ‘gıybet’tir. Gıybetin istisnaları vardır.

[23] -Lokman/6.

[24] -En’am/90; Hud/51; Kalem/46 vb.

[25] -Şeyh Saduk, Men La Yahduruhu’l-Fakih, c.3, s.299, H.4070, Camiay-ı Müderrisin, Kum, HK.1404.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmam evlatlarının adına yapılmış türbelere inanmanın ölçüsü nedir?
    6813 Eski Kelam İlmi 2009/07/04
    İmam evlatlarından maksat Ehl-i Beyt İmamlarının soyundan gelen zatların türbeleridir. Bir çok hadiste Resulullah’ın soyuna saygı göstermenin gerekli olduğu vurgulanmış ve bu iş için büyük bir sevap ve mükafat vaat edilmiştir.Resulullah’ın soyuna saygı göstermenin bir örneği de onların mezarlarına saygı göstermek, oraları ziyaret ...
  • Şia'nın Mehdi Muntezer hakkında görüşü nedir?
    10145 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Bu soru çok genel olduğu için, cevapta bu konuyu birkaç yönden ele alıp; İmam Mehdi (ac)'in hayatını, Kur'an ve rivayetlerdeki bilgileri ve son olarak 12. İmamın zuhurunun alametlerini kısaca inceleyeceğiz.On ikinci imamın ismi İslam peygamberinin ismiyle (m h m d) aynıdır ...
  • Neden yeni Müslüman olmuş birisi geçmiş namaz ve oruçlarını kaza etmesi gerekmezken doğuştan Müslüman olan birisi eda etmediği namaz ve oruçlarını kaza etmesi gerekmektedir?
    2736 Kaza Namazı Ve Kiralık Namaz 2020/01/19
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12734 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • “Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
    7622 Tefsir 2012/05/12
    Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerin mallarına karşı dikkatli olmalarını istiyor. Yani onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde ...
  • Oruç insan üzerinde ne gibi eğitici eserler bırakır?
    6967 Pratik Ahlak 2012/05/12
    Oruç, nefsin tehzip (ruhi temizlik) ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir. Oruç, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, insanın bedensel boyutta bıraktığı eserlerin yanı sıra insanın ruhi boyutunda da eğitici ...
  • Haksız yere yemin eden kimsenin akıbeti ne olur?
    12187 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Haksız yere yemin etmenin akıbetinden maksat iki şey olabilir:1- Şer’i ve fıkhi hüküm manasında akıbet.2- Getirdiği sonuçlar manasındaki akıbet. Bu etki dünya veya ahiret etkileri olabilir. Sorudan galiba bu ikinci mana kastedilmektedir.1- Şer’i HükümŞer’i Hüküme göre ...
  • Nur suresinin iniş sebebi nedir?
    30901 Tefsir 2012/05/27
    Nur suresinin bir iniş sebebi yoktur; ama 6 ila 9, 11 ila 16 ve 30 ila 31. ayetlerinin iniş sebebi vardır ve aşağıda bunlara işaret edilecektir: Nur suresinin 6 ila 9. ayetlerinin iniş sebebi: Bu ayetlerin iniş sebebi hakkında İbn. Abbas’tan nakledildiğine göre ...
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8855 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Aşırılık nedir ve ondan nasıl uzak kalınabilir?
    17415 Eski Kelam İlmi 2011/03/01
    “Ğuluv” (aşırılık) sözlükte fazlalık ve uzamak anlamındadır; başka bir ifadeyle had ve ölçüyü aşmaktır veya daha iyi bir tabirle her şeydeki ölçü ve konumdan çıkmak ve öteye geçmek aşırılıktır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de aşırılığa şöyle işaret etmektedir: “Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin.” ...

En Çok Okunanlar