Gelişmiş Arama
Ziyaret
26628
Güncellenme Tarihi: 2010/12/22
Soru Özeti
Afganistan ve Pakistan ülkelerindeki aktif fırka ve mezhepler nelerdir?
Soru
Afganistan ve Pakistan ülkelerindeki aktif fırka ve mezhepler nelerdir?
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

1. Afganistan ülkesinde değişik fırka ve mezhepler ve de tasavvuf ekolleri vardır. Bu fırka ve ekollerin aktif ve yaygın olanları şunlardır:

A. Fıkıh Fırkaları: Hanefi, Şia, Hanbelî (Selefi)

B. Kelam Fırkaları: Şia ve Maturidilik

C. Tasavvuf Ekolleri: Kadirilik, Nakşibendîlik, Çeştiye

Afganistan’daki Aktif Fıkıh Mezhepleri:

A. Hanefi Mezhebi: Ebu Hanife Numan b. Sabit’in (ö. h. 150) takipçilerdir. Ebu Hanife hükümlerin çıkarımında yardımcılarına danışırdı ve belirli bir görüşe ulaştığında da onun yazılması emrini verirdi. İçtihatta farz meselelerle de uğraşırdı. Ebu Hanife ehli rey ekolünün önderi sayılır. O, kaynaklar arasında ilkönce Kur’an’a, sonra sahih sünnete ve ondan sonra da sahabenin görüşlerine başvururdu. İbrahim, Şa’bi ve İbn. Seyrin gibi büyük âlimlerin görüşleriyle karşılaştığında ise onlar da insan biz de insanız der ve kıyas, istihsan, icma ve örfe yönelirdi.[1] 

İmamiye Şia’sı Mezhebi: Yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) ehli beytinden on iki imamın takipçileridir. Bu mezhep fıkıh olarak daha çok İmam Hüseyin’in soyundan gelen İmam Bakır (a.s) ve İmam Cafer’in (a.s) hadis ve rivayetlerinden etkilenmiştir. Şia’nın fıkıh metodundaki kaynaklar Kur’an, sünnet (masumun söz, fiil ve tavrı), masumun sözünü keşfeden icma ve akıldan ibarettir.[2]

C. Selefi: Kendilerini ashap ve tabiinlere mensup bilenlere denmektedir. Onlar h. 4. Asırda ortaya çıkmışlardır. Hanbelîlerden sayılan bu ekol tüm görüşlerinin selefin inançlarını dirilten ve onun uğrunda savaşan Ahmed b. Hanbel’e ulaştığını zannetmekteydiler. Yedinci asırda İbn. Teymîyye onu yeniden diriltti, ona çağrıda iki kat çabaladı ve başka meseleleri ilave etti. Sonra on ikinci asırda Arabistan yarımadasında Muhammed b. Abdülvehhâb bu düşünceleri ihya etti ve Vehhâbîler bugüne dek bu düşüncelerin davetçileridir. Selefilerin metodu kendilerinin aksine sahabe ve tabiin zamanında yaygın olan metottur; yani onlar inançları kitap ve sünnetten alırlar. Onlar akıl ve nakil arasında çelişki olması durumunda nakle öncelik verir ve de tevil etmek ve zahirin aksini söylemekten ciddi bir şekilde kaçınırlar. Selefiler tevhidi ve özellikle de ibadî tevhidi çok vurgularlar. Ama bunu yanlış anlamalarından dolayı salih insanlara her çeşit yakınlaşmayı ve onların kabirlerini ziyaret etmeyi tevhit ile çelişik addederler.[3] Şimdi Afganistan’da ciddi bir faaliyet içinde olan, aşırı şiddet kullanan ve tekdüze, katı ve sert kanunlar uygulayan ve de dünya halklarının İslam ve Müslümanlara yönelik kötümser olmalarına neden olan Taliban grubu Selefiliğe mensuptur.

Afganistan’daki Aktif Kelam Fırkaları

A. Şia: Açıklaması yapıldı.

B. Maturidilik: Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed Maturidi (ö. 333) ekolünün takipçileri Maturidiye olarak adlandırılır. Bu ekol, dördüncü asrın başlarındaki Eşari kelamı ekolüyle eşzamanda meydana gelmiştir. Maturidi, kelamsal istidlal metodunda Şia’ya en yakın Ehli Sünnet kelam ekolüdür. Maturidi’nin bazı inançları şunlardır: 1. Allah’ın sıfatları ve ilgili ayetler hakkında teşbihi reddetmek. 2. Akli güzel ve çirkine inanmak. 3. Kıyamette Allah’ı görme olasılığına inanmak. 4. Sıfatlar ile zatın bir olduğuna inanmak. Elbette bazı son dönem âlimleri sıfatların zata ek olduğuna işaret etmiştir.[4] 

Tasavvuf Ekol ve Tarikatları

A. Kadirilik: Hanbeli mezhebine mensup Abdülkadir Geylani’nin takipçilerdir. Bu fırka tüm İslam ülkelerindeki en büyük ve en yaygın tasavvuf fırkasıdır. Abdülkadir Cezayiri ve Daru’l-Şukuh Kadiri tarikatının büyük şahsiyetleridir.[5]

B. Nakşibendilik: Bu fırkanın kurucusunun altıncı asırda yaşamış olan “Abdülhalık Ğacdivani” olduğu meşhurdur. Elbette bugünkü Nakşibendiler sekizinci asrın büyük şahsiyetlerinden Bahuddin Nakşibend’e mensupturlar. Bu fırka “Kadirilik” fırkasından sonra özel bir bölgeyle sınırlı olmayan en yaygın tasavvuf fırkasıdır. Bu fırkayı ilk halifeye ulaştırmaktadırlar ama şeyh silsileleri arasında İmam Cafer Sadık’ın (a.s) adı da yer almaktadır. Hace Muhammed Parsa, Abdurrahman Cami ve Şeyh Ahmed Serhendi gibi arifler bu silsilede yetişmiştir. Nakşibendilik fırkasında (tasavvuf fırkalarının çoğunun aksine) Şiilik eğiliminin bulunmadığı söylenmiştir. Zikrin devamı, murakabe ve mürşide itaat etmek Nakşibendilik ekolünün usulleridir.[6] 

Çeştiye: Hace Muinuddin Çeşti’nin (ö. 663) takipçileridir. Mürşit ve müritlik sistemi, zikir, murakabe ve sema onların öğretilerindendir. Zikirde mürit şeyhinin hazır olduğunu düşünmelidir. Pirlerin ayaklarını yıkamak ve onların karşısında secdeye gitmek kendilerinin adaplarındandır.[7] 

2. Pakistan ülkesinde de değişik fırka ve mezhepler ve de tasavvuf ekolleri vardır. Bu fırka ve ekollerin aktif ve yaygın olanları şunlardır:

A. Fıkıh Fırkaları: Hanefi, Şia, Hanbeli (Selefilik).

B. Kelam Fırkaları: Şia ve Maturidilik.

C. Tasavvuf Ekolleri: Diyubendi, Beriluluk, Çeştiye, Kadirilik.

Pakistan’daki Fıkıh Mezhepleri:

A. B. C. Hanefi, Şia ve Hanbeli (Selefilik) hakkında açıklama yapıldı. Ama burada bir noktayı hatırlatmak gerekli gözükmektedir: Şu an Pakistan’da ciddi bir faaliyet içinde olan ve aşırı şiddet kullanan, İmam Hüseyin’in (a.s) matemini tutanlara saldıran, alçakça suikastlar yapan ve Müslümanlara tekdüze, katı ve ağır kanunlar sunan Sahabe Ordusu grubu dinin özü ve hakikatine ulaşmak için çalışmak yerine dinin kabuk ve zahiriyle yetinmekte, kendilerini Selefilere mensup bilmekte ve bu mensubiyet ile övünmektedir.

Pakistan’daki Kelam Mezhepleri:

Maturidilik ve Şia’nın açıklaması yapıldı.

Tasavvuf Ekol ve Tarikatları:

A. Diyubendi: Hindistan’ın Saharnpur eyaletine bağlı şehirlerden biri olan Diyubend’te Şeyh Kasım Nanutuy (ö. 1297) tarafından tesis edilen Diyubend Daru’l-İlim Medresesi’ne mensuptur. Bu medresenin temel hedefi kurucuları tarafından Hanefi mezhebi baz alınarak İslam esaslarının takviye edilmesi olarak ilan edildi. Diyubend Daru’l-İlim Medresesi’nin önde gelenlerinin inançlarda Maturidiliği, fıkıhta Hanefiliği ve tarikatta da Çeştiye tarikatını takip ettikleri söylenmiştir. Elbette Nakşibendîlik, Kadirilik ve Sohreverdilik’e de ilgileri vardır. Diyubendilik inançları olarak şunlara işaret edilebilir: 1. Vahdeti vücut. 2. Sofi adapları. 3. Evliya ve peygamberlerin kabirlerini ziyaret etmenin caiz oluşu. 4. Peygambere (s.a.a) tevessül etmeyi caiz bilmek. 5. İlahi sıfatlarda bazı ayetlerin zahirlerini tevil etmek.

B. Beriluluk: Ahmed Rıza Han Beriluy’a (1272-1340) mensup bir ekoldür. Beriluluk, Kadirilik silsilesinden gelen bir tasavvuf fırkasıdır. Gerçekte Berilular, Kadirilik tarikatının önde gelenlerinden biri olan ve İbn. Arabi’nin büyük etkisi altı kalan “Meyan Mir”’in takipçileridir. Dolayısıyla Beriluluk inançlarını vahdeti vücut ve de akli güzel ve çirkin ve sıfatların zatla bir olması gibi Maturidilik inançlarının esaslarıyla özetlemek mümkündür. Elbette Berilular bugün tasavvuftan çok hadise eğilim göstermektedirler.[8] 

Önemli bir nokta: İngilizler, Seyid Ahmed Beriluy’un hareketine Vehhabilik lakabı takmışlardır. Bundan dolayı genellikle onların yolunu sürdürenler için “Vehhabilik” kavramı kullanılmaktadır. Ama bundun kasıt meşhur ve gündemde olan Vehhabilik değildir. Vehhabilik ile Diyubendilik ve Beriluluk ilişkisi tam olarak iyi bir ilişki sayılmaz. Ama son yıllarda hadis eksenli perspektifleri ağır bastığından Vehhabilik’e yakın olmuşlardır. Lakin henüz onlar ile Vehhabilik arasında bir takım farklar mevcuttur.

Çeştilik ve Kadirilik hakkında açıklama yapıldı.

Daha fazla bilgi edinmek için bu makalede referans alınan kaynaklara müracaat edin.      


[1] Zamiri, Costari Dar Mekatıb-i Fıkhi, Bahş-ı Mezheb-ı Hanefiye; İslami, Rıza, Madhal-i İlm-i Fıkıh, İntişarat-ı Merkez-i Müdüriyet-i Havza-i İlmiye-i Kum, Tabistan 1384, çap-ı evvel.

[2] Tabatabai, Şia Dar İslam.

[3] Fermanyan, Mehdi, Fırak-i Tesennün, Bahş-ı Selefi, Neşr-i Edyan, Bahar 1386, Kum, çap-ı evvel.

[4] Fırak-i Tesennün, Celali, Makale-i Maturidiye.

[5] Gani Kasım, Tarih-i Tasavvuf, İntişarat-ı Zevvar, Tahran, 1383, çap-ı nohom.

[6] a.g.e.

[7] Zerrin Kup, Abdülhüseyin, Dar Costucuy-ı Tasavvuf.

[8] a.g.e.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Namahrem ile tokalaşmak hakkında İslam’ın görüşü nedir?
    16968 Pratik Ahlak 2012/06/14
    Karşı cinsten biriyle tokalaşmak birçok birey için şehvetin tahrik olmasına neden olmayabilir, ama böyle bir sınırlı irtibat ile tahrik olabilecek fertler de mevcuttur. Hatta birinci grup arasında da kendilerini samimi gösterip meşru olmayan ilişkiler için altyapı hazırlamaya çalışan şahısların olması da muhtemeldir. Bu esas uyarınca toplumsal yaşamda ...
  • İmamlar (a.s) terörist saldırılara karşı neden kendi türbelerini koruyamadılar?
    5722 Eski Kelam İlmi 2010/07/17
    Allah-u Teala, Yüce Peygamberine (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s) teşrii (yasama, helal ve haramları belirleme) velayetin yanı sıra, tekvini velayette vermiştir. Onların alemi istedikleri şekilde idareetmeve müdahelegüçlerivardır. Böylesi bir velayet ve güç sadece ...
  • ‘Onun vechinden (zatından) başka her şey helak olucudur.’ (Bu ayete göre) İmam Ali’nin (a.s) vechullah olduğu söylenmektedir. Bunun manası nedir?
    15243 خصوصیات و مناقب 2013/02/16
    Allah’ın vechi, yaratılmışların dergahına yönelmesi için onlara onunla tecelli ettiği bir şeydir. Bu, O’nun hayat, ilim, kudret, işitme ve görme gibi önemli sıfatlarıdır. Yine hilkat, rızk, mağfiret, rahmet gibi fiili sıfatlar ve O’nun alametleri Allah’ın vechi (Vechullah)’dir. Ayrıca Şianın rivayetlerinde Masum İmamlar (a.s) vechullah olarak sunulmuşlardır. Zira ...
  • Hz. Zeynep (a.s.) hakkında Hz. Peygamber Efendimiz’den (s.a.a.) rivayet edilen bir hadis var mı?
    16767 تاريخ بزرگان 2008/08/18
    Hz. Zeynep (s.a.), hicretin beşinci veya altıncı yılında, Medine-i Münevvere’de dünyaya gelmiştir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.a.), Hz. Zeynep (s.a.) hakkında buyurduğu güvenilir bir rivayet elimizde bulunmasa da Hz. Fatıma (s.a.) hakkında buyurduğu birçok güvenilir rivayet vardır ve bu rivayetler Hz. Zeyneb’i (s.a.) de kapsamaktadır. Hz. Zeynep (s.a.), iman, takva, sabır, zulümle ...
  • “Sure ne Anlama Geliyor?
    5889 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2015/02/15
    Lügat kitaplarında birkaç mana sure için beyan etmişler: “yüksek makam”, “hisar / sur”, “şehir etrafında çekilen duvar”.[1] Ragıbi Isfehani sure isminin verilmesinin nedeni hakkında şöyle yazıyor: “kuranı kerim (eskiden bir gelenek olup) şehirler etrafında çekilen hisara benzediği için bu isimle isimlendirilmiş. Duvarın şehri içine ...
  • Baba ve anne, çocuk dünyaya gelmeden önce hangi husus ve adabı riayet etmelidirler?
    74418 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/13
    Baba ve annenin çocuk dünyaya gelmeden riayet etmeleri gereken husus ve adaptan bazıları şöyledir: Dini farizaları yerine getirmek, cinsel ilişki adabını riayet etmek, helal yemekler yemek, çeşitli temiz meyvelerden yemek, evlenmeden önce genetik tahliller yaptırmak, ruhi bulanım ve gerginliklerden uzak durmak, güzel manzaraları seyretmek ve sağlık kurallarına ...
  • Huzeyfe b. Yeman'ın kişiliği hakkında bilgi verir misiniz? Bu şahsiyet Ehl-i Beyt'in dostlarından mıdır? Hz. Ali'nin imametini kabul emiş midir?
    12628 تاريخ بزرگان 2008/05/25
    Huseyl oğlu Huzeyfe Peygamber’in değerli yarenlerinden biridir. Yemani kabilesiyle antlaşması olduğundan o “Yemani” olarak tanınmıştır. O babası Huseyl ve kardeşi Safvan’la birlikte Resulullah’ın huzuruna gelmiş ve Müslüman olmuşlardır. Bedir savaşı dışında (Müşrikler bu savaşa katılamalarına engel olmuşlardır) Uhud ve diğer savaşlarda Peygamber’in huzurunda savaşa ...
  • İslam, bilimle din arasındaki çelişkiyi nasıl hallediyor?
    9795 Din Felsefesi 2011/11/12
    Dinle bilimin çelişmesi konusu ithal bir konu olup Hıristiyanlığı ilgilendirmektedir. Din-î Mübin-î İslam’ın bu meseleyi halletmesi hususuna geçmeden önce birkaç noktayı göz önüne almak gerekir:1- Bir konu genel olarak dine dayandırıldığında onun, bilimle din arasında muhalefet olduğu düşüncesini uyandırmaması için dini metinlerdeki mukayyet ...
  • Fecr suresinin 22. Ayetinde “Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği…zaman”, denilmektedir. Bu ayette zikredilen saf’tan maksat nedir?
    9502 Tefsir 2012/02/15
    Bu kelime ve onun türevleri kur’anı kerimin diğer ayetlerinde de zikredilmiştir.[1] Saf kelimesinin anlamı eşyayı doğru hat üzerinde yan yana koyma anlamındadır. İnsanların saf tutukları ve ağaçların yan yana dizmesi gibi.[2] Ayeti kerimede “seffen” ...
  • Rükuda ‘Azim’, secdede ‘A’la’ isimlerinin söylenmesinin nedeni nedir?
    47770 Eski Kelam İlmi 2012/03/11
    Rükuda Subhane Rabbiye’l-Azimi ve Bihamdih ve secdelerde Subhane Rabbiye’l-A’la ve Bihamdih dememizin asıl nedeni Allah’ın emri olması ve rivayetlerde bunları söylemeye emrolunmamızdan dolayıdır. Ama onları söylemeye emrolunmanın hikmetlerini de bulabiliriz. Rüku Allah’ı tazim etmektir. Her rükuyla Allah’ı tazim ediyoruz. Bir şeyi tazim etmek o şeyin ...

En Çok Okunanlar