Gelişmiş Arama
Ziyaret
27830
Güncellenme Tarihi: 2010/12/22
Soru Özeti
Afganistan ve Pakistan ülkelerindeki aktif fırka ve mezhepler nelerdir?
Soru
Afganistan ve Pakistan ülkelerindeki aktif fırka ve mezhepler nelerdir?
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

1. Afganistan ülkesinde değişik fırka ve mezhepler ve de tasavvuf ekolleri vardır. Bu fırka ve ekollerin aktif ve yaygın olanları şunlardır:

A. Fıkıh Fırkaları: Hanefi, Şia, Hanbelî (Selefi)

B. Kelam Fırkaları: Şia ve Maturidilik

C. Tasavvuf Ekolleri: Kadirilik, Nakşibendîlik, Çeştiye

Afganistan’daki Aktif Fıkıh Mezhepleri:

A. Hanefi Mezhebi: Ebu Hanife Numan b. Sabit’in (ö. h. 150) takipçilerdir. Ebu Hanife hükümlerin çıkarımında yardımcılarına danışırdı ve belirli bir görüşe ulaştığında da onun yazılması emrini verirdi. İçtihatta farz meselelerle de uğraşırdı. Ebu Hanife ehli rey ekolünün önderi sayılır. O, kaynaklar arasında ilkönce Kur’an’a, sonra sahih sünnete ve ondan sonra da sahabenin görüşlerine başvururdu. İbrahim, Şa’bi ve İbn. Seyrin gibi büyük âlimlerin görüşleriyle karşılaştığında ise onlar da insan biz de insanız der ve kıyas, istihsan, icma ve örfe yönelirdi.[1] 

İmamiye Şia’sı Mezhebi: Yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) ehli beytinden on iki imamın takipçileridir. Bu mezhep fıkıh olarak daha çok İmam Hüseyin’in soyundan gelen İmam Bakır (a.s) ve İmam Cafer’in (a.s) hadis ve rivayetlerinden etkilenmiştir. Şia’nın fıkıh metodundaki kaynaklar Kur’an, sünnet (masumun söz, fiil ve tavrı), masumun sözünü keşfeden icma ve akıldan ibarettir.[2]

C. Selefi: Kendilerini ashap ve tabiinlere mensup bilenlere denmektedir. Onlar h. 4. Asırda ortaya çıkmışlardır. Hanbelîlerden sayılan bu ekol tüm görüşlerinin selefin inançlarını dirilten ve onun uğrunda savaşan Ahmed b. Hanbel’e ulaştığını zannetmekteydiler. Yedinci asırda İbn. Teymîyye onu yeniden diriltti, ona çağrıda iki kat çabaladı ve başka meseleleri ilave etti. Sonra on ikinci asırda Arabistan yarımadasında Muhammed b. Abdülvehhâb bu düşünceleri ihya etti ve Vehhâbîler bugüne dek bu düşüncelerin davetçileridir. Selefilerin metodu kendilerinin aksine sahabe ve tabiin zamanında yaygın olan metottur; yani onlar inançları kitap ve sünnetten alırlar. Onlar akıl ve nakil arasında çelişki olması durumunda nakle öncelik verir ve de tevil etmek ve zahirin aksini söylemekten ciddi bir şekilde kaçınırlar. Selefiler tevhidi ve özellikle de ibadî tevhidi çok vurgularlar. Ama bunu yanlış anlamalarından dolayı salih insanlara her çeşit yakınlaşmayı ve onların kabirlerini ziyaret etmeyi tevhit ile çelişik addederler.[3] Şimdi Afganistan’da ciddi bir faaliyet içinde olan, aşırı şiddet kullanan ve tekdüze, katı ve sert kanunlar uygulayan ve de dünya halklarının İslam ve Müslümanlara yönelik kötümser olmalarına neden olan Taliban grubu Selefiliğe mensuptur.

Afganistan’daki Aktif Kelam Fırkaları

A. Şia: Açıklaması yapıldı.

B. Maturidilik: Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed Maturidi (ö. 333) ekolünün takipçileri Maturidiye olarak adlandırılır. Bu ekol, dördüncü asrın başlarındaki Eşari kelamı ekolüyle eşzamanda meydana gelmiştir. Maturidi, kelamsal istidlal metodunda Şia’ya en yakın Ehli Sünnet kelam ekolüdür. Maturidi’nin bazı inançları şunlardır: 1. Allah’ın sıfatları ve ilgili ayetler hakkında teşbihi reddetmek. 2. Akli güzel ve çirkine inanmak. 3. Kıyamette Allah’ı görme olasılığına inanmak. 4. Sıfatlar ile zatın bir olduğuna inanmak. Elbette bazı son dönem âlimleri sıfatların zata ek olduğuna işaret etmiştir.[4] 

Tasavvuf Ekol ve Tarikatları

A. Kadirilik: Hanbeli mezhebine mensup Abdülkadir Geylani’nin takipçilerdir. Bu fırka tüm İslam ülkelerindeki en büyük ve en yaygın tasavvuf fırkasıdır. Abdülkadir Cezayiri ve Daru’l-Şukuh Kadiri tarikatının büyük şahsiyetleridir.[5]

B. Nakşibendilik: Bu fırkanın kurucusunun altıncı asırda yaşamış olan “Abdülhalık Ğacdivani” olduğu meşhurdur. Elbette bugünkü Nakşibendiler sekizinci asrın büyük şahsiyetlerinden Bahuddin Nakşibend’e mensupturlar. Bu fırka “Kadirilik” fırkasından sonra özel bir bölgeyle sınırlı olmayan en yaygın tasavvuf fırkasıdır. Bu fırkayı ilk halifeye ulaştırmaktadırlar ama şeyh silsileleri arasında İmam Cafer Sadık’ın (a.s) adı da yer almaktadır. Hace Muhammed Parsa, Abdurrahman Cami ve Şeyh Ahmed Serhendi gibi arifler bu silsilede yetişmiştir. Nakşibendilik fırkasında (tasavvuf fırkalarının çoğunun aksine) Şiilik eğiliminin bulunmadığı söylenmiştir. Zikrin devamı, murakabe ve mürşide itaat etmek Nakşibendilik ekolünün usulleridir.[6] 

Çeştiye: Hace Muinuddin Çeşti’nin (ö. 663) takipçileridir. Mürşit ve müritlik sistemi, zikir, murakabe ve sema onların öğretilerindendir. Zikirde mürit şeyhinin hazır olduğunu düşünmelidir. Pirlerin ayaklarını yıkamak ve onların karşısında secdeye gitmek kendilerinin adaplarındandır.[7] 

2. Pakistan ülkesinde de değişik fırka ve mezhepler ve de tasavvuf ekolleri vardır. Bu fırka ve ekollerin aktif ve yaygın olanları şunlardır:

A. Fıkıh Fırkaları: Hanefi, Şia, Hanbeli (Selefilik).

B. Kelam Fırkaları: Şia ve Maturidilik.

C. Tasavvuf Ekolleri: Diyubendi, Beriluluk, Çeştiye, Kadirilik.

Pakistan’daki Fıkıh Mezhepleri:

A. B. C. Hanefi, Şia ve Hanbeli (Selefilik) hakkında açıklama yapıldı. Ama burada bir noktayı hatırlatmak gerekli gözükmektedir: Şu an Pakistan’da ciddi bir faaliyet içinde olan ve aşırı şiddet kullanan, İmam Hüseyin’in (a.s) matemini tutanlara saldıran, alçakça suikastlar yapan ve Müslümanlara tekdüze, katı ve ağır kanunlar sunan Sahabe Ordusu grubu dinin özü ve hakikatine ulaşmak için çalışmak yerine dinin kabuk ve zahiriyle yetinmekte, kendilerini Selefilere mensup bilmekte ve bu mensubiyet ile övünmektedir.

Pakistan’daki Kelam Mezhepleri:

Maturidilik ve Şia’nın açıklaması yapıldı.

Tasavvuf Ekol ve Tarikatları:

A. Diyubendi: Hindistan’ın Saharnpur eyaletine bağlı şehirlerden biri olan Diyubend’te Şeyh Kasım Nanutuy (ö. 1297) tarafından tesis edilen Diyubend Daru’l-İlim Medresesi’ne mensuptur. Bu medresenin temel hedefi kurucuları tarafından Hanefi mezhebi baz alınarak İslam esaslarının takviye edilmesi olarak ilan edildi. Diyubend Daru’l-İlim Medresesi’nin önde gelenlerinin inançlarda Maturidiliği, fıkıhta Hanefiliği ve tarikatta da Çeştiye tarikatını takip ettikleri söylenmiştir. Elbette Nakşibendîlik, Kadirilik ve Sohreverdilik’e de ilgileri vardır. Diyubendilik inançları olarak şunlara işaret edilebilir: 1. Vahdeti vücut. 2. Sofi adapları. 3. Evliya ve peygamberlerin kabirlerini ziyaret etmenin caiz oluşu. 4. Peygambere (s.a.a) tevessül etmeyi caiz bilmek. 5. İlahi sıfatlarda bazı ayetlerin zahirlerini tevil etmek.

B. Beriluluk: Ahmed Rıza Han Beriluy’a (1272-1340) mensup bir ekoldür. Beriluluk, Kadirilik silsilesinden gelen bir tasavvuf fırkasıdır. Gerçekte Berilular, Kadirilik tarikatının önde gelenlerinden biri olan ve İbn. Arabi’nin büyük etkisi altı kalan “Meyan Mir”’in takipçileridir. Dolayısıyla Beriluluk inançlarını vahdeti vücut ve de akli güzel ve çirkin ve sıfatların zatla bir olması gibi Maturidilik inançlarının esaslarıyla özetlemek mümkündür. Elbette Berilular bugün tasavvuftan çok hadise eğilim göstermektedirler.[8] 

Önemli bir nokta: İngilizler, Seyid Ahmed Beriluy’un hareketine Vehhabilik lakabı takmışlardır. Bundan dolayı genellikle onların yolunu sürdürenler için “Vehhabilik” kavramı kullanılmaktadır. Ama bundun kasıt meşhur ve gündemde olan Vehhabilik değildir. Vehhabilik ile Diyubendilik ve Beriluluk ilişkisi tam olarak iyi bir ilişki sayılmaz. Ama son yıllarda hadis eksenli perspektifleri ağır bastığından Vehhabilik’e yakın olmuşlardır. Lakin henüz onlar ile Vehhabilik arasında bir takım farklar mevcuttur.

Çeştilik ve Kadirilik hakkında açıklama yapıldı.

Daha fazla bilgi edinmek için bu makalede referans alınan kaynaklara müracaat edin.      


[1] Zamiri, Costari Dar Mekatıb-i Fıkhi, Bahş-ı Mezheb-ı Hanefiye; İslami, Rıza, Madhal-i İlm-i Fıkıh, İntişarat-ı Merkez-i Müdüriyet-i Havza-i İlmiye-i Kum, Tabistan 1384, çap-ı evvel.

[2] Tabatabai, Şia Dar İslam.

[3] Fermanyan, Mehdi, Fırak-i Tesennün, Bahş-ı Selefi, Neşr-i Edyan, Bahar 1386, Kum, çap-ı evvel.

[4] Fırak-i Tesennün, Celali, Makale-i Maturidiye.

[5] Gani Kasım, Tarih-i Tasavvuf, İntişarat-ı Zevvar, Tahran, 1383, çap-ı nohom.

[6] a.g.e.

[7] Zerrin Kup, Abdülhüseyin, Dar Costucuy-ı Tasavvuf.

[8] a.g.e.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar