Gelişmiş Arama
Ziyaret
12659
Güncellenme Tarihi: 2009/12/20
Soru Özeti
Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
Soru
Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
Kısa Cevap

Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve insanın yücelmesi gibi manevi feyizleri belli bir düzen üzerine kurulu olup belli başlı sebeplerle insana ulaşmaktadır. Ve bu vesileler olmadan insanın bu inayetlere nail olması ve ilahi yakınlaşmaya (kurb) ulaşması mümkün değildir. Çeşitli ayet ve hadislerde bu sebeplerin neler olduğu açıklanmıştır. İlahi dergâha ulaşmak (kurb) bunlar olmaksızın mümkün değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya cevap verebilmek için önce vesile ve vasıtanın manasına bakmak lazım.

Allame Tabatabai, 'Ey iman edenler! Allah'tan çekinin ve Ona vesile edinin[1] ayet-i kerimesinde geçen Allah katında vesilenin manası hakkında şöyle buyuruyor: 'Allah katında vesilenin hakikati Allah'ın gösterdiği yoldan gitmektir. Şöyle ki: 1- Onun ahkamını bilmek gerekir. 2- Ona ibadet etmek gerekir. 3 Ahlak erdemlerini bulmaya çalışmak ve müstehaplara amel etmek gerekir… Vesile bir çeşit vuslattır. Vuslat ise mekan ve cismaniyyetten münezzeh olan Allah-u Teala konusunda Allah'la kul arasında irtibat kurmak için manevi vuslat ve irtibattır. [2] Allah'la kul arasında bu bağ kişinin kendi sunacağı amelleri ve kulluğu olacağı gibi Allah’a kullukta en yüksek mertebelere gelmiş Peygamberlerin ve onların vasilerinin muhabbet ve bağlılığı da olabilir. Çünkü bu muhabbet ve bağ insanı kötülüklerden ve şirkten kurtarıp onun Allah’a yönelmesini sağlar Nitekim Allah’ın kesin iradesi kullarının bu mukaddes insanlar vasıtasıyla hidayet edilmelerine onlara boyun eğip onların muhabbetini kalplerinde canlı tutmalarına yöneliktir.'

 

Tefsir-i Nümune'de ise söz konusu ayet hakkında şöyle yazılmaktadır:

'Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Onların en önemlisi Allah'a ve Peygambere (s.a.a) iman etmek, cihad etmek ve namaz, zekat, oruç gibi ibadetler, Allah'ın evini ziyaret, sıla-i rahim, gizlide ya da açıkta Allah yolunda infak ve her güzel ve hayırlı iştir… Yine Peygamberlerin, İmamların ve Allah'ın salih kullarının şefaatleri de Kur'an'ın açık buyruğuyla Allah'a yakınlaşmaya neden olduklarından tevessül kavramının geniş kapsamına girmektedirler. Peygamber ve İmam'ı takip etmek, Onların izinden gitmekte tevessüldür. Zira bunların tümü, hatta Allah'ı Peygamber, İmam ve Salih insanların makamlarına yemin verdirmek insanı Allah'a yakınlaştırmaktadırlar…'[3]

 

Bütün bunlar gösteriyor ki, Kur'an'ın Allah'a yakınlaşmak için muttakilere emrettiği vesile ve tevessülden maksadı böyle bir manadır.

 

Yukarıda ki ayetin yanı sıra Yusuf suresinin 97. ayetinde de şöyle buyruluyor: '(Yusuf'un kardeşleri) dediler ki: Ey babamız! Allah'tan suçlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten yanlış bir harekette bulunduk.'

 

Tövbe suresinde de Hz. İbrahim (a.s)'ın babası (amcası) hakkında yaptığı istiğfar konusu Peygamberlerin (s.a.a.) dualarının başkalarının günahlarının bağışlanması hakkında ki önemini ortaya koymaktadır.[4]

 

Şii ve Sünni kaynaklarında gelen birçok rivayette tevessülün lüzum ve önemi belirtilmiştir.

 

Ehl-i Sünnet yazarlarından Semhudi 'Vefa-ul Vefa' adlı eserinde şöyle yazıyor: 'Resul-u Ekrem (s.a.a)'den , Onun makam ve şahsiyetinden hem yaratılmadan önce, hem doğduktan sonra, hem ölmeden önce, hem de öldükten sonra berzah aleminde ve kıyamette yardım ve şefaat istemek caizdir.'[5] Semhudi bunları söyledikten sonra Hz. Adem (a.s)'ın Resul-u Ekrem (s.a.a)'e yaptığı tevessülü Ömer b. Hattap'tan şöyle rivayet ediyor: 'Adem, İslam Peygamberinin gelecekte yaratılacağını bildiğinden Allah'a şöyle arzetti: Allahım! Muhammed'in hatırı/hakkı için senden beni bağışlamanı diliyorum.'[6] Yine aralarında Nesai ve Tirmizi gibi bir grup sünni raviden şu hadisi naklediyor: 'Gözleri görrmeyen biri hastalığının iyileşmesi için Allah Resulünden (s.a.a) kendisine dua etmesini istedi. Allah Resulü de (s.a.a), ona şöyle dua etmesini emretti: Allahım! Senden rahmet peygamberinin hatırına dilekte bulunuyor ve sana yöneliyorum getiriyorum. Ey Muhammed! Ben Allah'ın karşısında dileğimin yerine gelmesi için seninle Allah’a yöneliyorum. Allahım! Peygamberini bana şefatçi kıl.'[7]

Beyhaki'den de şöyle nakleder: İkinci halife döneminde iki yıl kuraklık oldu. Bilal bir grup sahabeyle Peygamberin kabrinin yanına gidip şöyle dedi: 'Ey Peygamber! Ümmetin için yağmur iste, zira (susuzluktan) helak olacaklar[8]... '[9]

 

Burada şöyle bir soru çıkıyor karşımıza: Neden vesileye ihtiyaç duyuyoruz? Bunun cevabı şudur: Dünya, insanların hidayeti ve tekamülü için sebep ve sonuçlar ilişkisi üzerine kurulmuştur. İnsanın ihtiyaç duyduğu şeyler maddi, hatta maddi olmayan sebeplerle karşılanmaktadır. Vesileler gerçekte Allah'a yakınlaşmanın sebepleri sayılmaktadır, zira Allah-u Teala'nın hidayet, mağfiret, bağışlama gibi manevi inayetleri de belli bir düzen içinde insanlara nazil olmaktadır. Allah'ın hikmetli iradesi bunların sebeplerle insanlara ulaşmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla nasıl ki maddi alemde, neden Allah dünyayı güneşin vasıtasıyla aydınlatıyor, neden insanların susuzluğunu su vasıtasıyla gideriyor, neden vasıtalar olmadan yaratıklarının bu ve diğer ihtiyaçlarını kendisi gidermiyor gibi sorular yersiz ise mana aleminde de Allah-u Teala mağfiret, yakınlık ve hidayetini neden vesilesiz olarak kullarına ulaştırmıyor diyemeyiz. Kısacası bitki, eğer su, toprak, ışık vb. vesileler olmadan yeşeremezse insane da ilahi inayetin vesileleri olmadan güzel hedeflere ulaşamaz.

 

Şehid Mutahhari diyor ki: Allah'ın fiili bir düzen üzeredir. Yaratılış düzenine itina etmeyen kimse sapmıştır. Bu yüzden Allah-u Teala günahkarları Resulünün (s.a.a) yanına gitmeye yönlendirmiştir. Bu şekilde kendileri mağfiret diledikleri gibi Allah Resulü (s.a.a)'den de kendileri için mağfiret dilemelerini istiyorlar. Kur'an- Kerim buyuruyor: “Nefislerine zulmettikten sonra sana gelerek Allah'tan bağışlanmayı dileselerdi, Resul de onlar için istiğfar dileseydi, elbette Allah'ın tövbeleri kabul edici rahim olduğunu görür, anlarlardı.”[10]'[11]

 

Bu ilahi sünnet gereğince ayet ve rivayetlerde (sünnette) vesile edinmek, bağışlanma ve yakınlaşma vasıtalarına tevessül etmek konusu üzerinde çok durulmuştur.

 

Allah-u Teala buyuruyor: 'Ey İman edenler! Allah'tan çekinin ve Onun için vesile edinin.'[12]

 

Allame Tabatabai, şefaat konusunda şefi'nin (ilahi şefaatin vasıtaları) önemini şöyle açıklıyor: 'Şafi'e tevessül eden kimsenin gücü yalnız başına hedefine ulaşması için yeterli değildir. Bu yüzden kendi gücünü Şefi'ininkiyle birleştiriyor. Ve sonuçta gücü bir kaç katına çıkararak istediğine ulaşmaktadır. Eğer bu işi yapmasaydı ve yanlız kendi gücüyle bunu yapmaya kalksaydı maksadına ulaşamazdı; çünkü kendi gücü yanlız başına eksik, zayıf ve yetersizdir. Şefaat sebebi tamamlamak için bir vesiledir...[13]

 

Son olarak belirtmek gerekir ki:

1-     İnsanın maddi ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılanır. Ancak bu, dua ve tevessül gibi manevi sebeplerlerin ihtiyaçlarının karşılanmasında herhangi bir rolü olmayacağı anlamına gelmez. Manevi sebepler bazen sebepleri oluştururlar bazen de sebepleri yok ederler. Yani kimi zaman hacetin yerine gelmesi maddi sebeplerden dolayı olsa da bu sebepleri sağlayan[14] şey yine dua, tevessül vb. şeylerdir. Kimi zamanda dua vb. şeyler maddi sebeplerin etkisini ortadan kaldırmaktadır. Örneğin ateşin özelliği yakmak iken bu özellik gideriliyor ve soğuk bir hale gelerek gül bahçesine dönüşüyor. Kısacası sebeplerin müsebbibi Allah'tır ve O, ilaca verdiği etkiyi manevi sebeplerede verebilir.

2-     Peygamber (s.a.a)'e İmamlar (a.s)'a veya Allah dostlarına tevessülden maksat O yüce zatların Allah katında ki makamlarına tevessül etmektir. Yani o zatın Allah'a olan yakınlık makamından yararlanarak kullarını da bu makamın hatırına kurb makamına ulaştırması istenmektedir.



[1] -Mide/35

[2] - el-Mizan, tercüme, c.5, s.535

3] -Tefsir-i Nümune, c.4, s.364-367

[4] -Tövbe/114

[5] - Vefa-ul Vefa, c.3, s.1371, (Tefsir-i Nümune c.4, s.367'den naklen)

[6] -a.g.e.

7] -a.g.e. c.2, s.1372, (Tefsir-i Nümune)

[8] -et-Tevsil ila Hakikati'l Tevvesül, s.329, (Tefsir-i Nümune, c.4, s.368 ve 369'dan naklen)

[9] -Tefsir-i Nümune, c.4, s.368 ve 369

[10] -Nisa/64

[11] -Murtaza Mutahhari, Mecmuay-ı Asar, c.1, s.264

12] -Maide/35

[13] -el-Mizan (Tercüme), c.1, s.239 ve 240

[14] -Bkz: Tefsir-i Nümune, c.4, s.172-167; el-Mizan, c.1, s.239 -246

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zekât düşen bir mala humus da taalluk eder mi? Nelere zekât düşer? Zekât ve humus arasındaki fark nedir?
    12693 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/12
    Zekât düşen şeylerin, zekâtı verildikten sonra yıllık harcamalardan geriye fazlası kalmışsa bunların humusu verilmelidir.[1] Dokuz şeye zekât düşer: 1. Buğday, 2. Arpa, 3. Hurma, 4. Kuru üzüm, 5. Altın, 6. Gümüş,[2] 7. Deve, 8. İnek, 9. Koyun. Bu dokuz ...
  • Ramazan ayında göreve çıkan kimselerin orucunun hükmü nedir?
    8722 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/23
    Böyleli kimselerin namazı kasır şeklinde olmalı ve bu kimseler oruçlarını bozmalı ve ramazan ayından sonra oruçlarını kaza etmeliler. Nezir yaparak yolculuk esnasında ramazan ayının orucu tutulamaz. Öğleden önce ikamet edilen yere veya on gün kalınacak yere varılırsa eğer yolculuk esnasında orucu bozacak her hangi bir iş yapılmamışsa ...
  • Akıl din ile neden çelişir?
    11491 Yeni Kelam İlmi 2010/07/24
    Akıl, insanların içsel hücceti olup kemal yolunda kendilerine rehberlik eder. Şeriat (din) ise kirlilik girdabından insanları kurtarmak ve onları insanî kemal ve saadete sevk etmek için dışsal bir hüccettir. Buna göre zahir ve batın hüccetlerin birbiriyle çatışır olması mümkün değildir. Akıl bir fenomen ve her fenomen ...
  • Eğer Hz. Peygamber (s.a.a) cuma günü doğmuşsa, neden biz pazartesi günü oruç tutuyoruz?
    7582 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    1. İslam Peygamberinin (s.a.a) yaşam tarihindeki en ihtilaflı meselelerden biri, o yüce şahsiyetin doğum tarihi hakkında bulunan ihtilaftır. Eğer bir kimse bu husustaki tüm görüşleri toplamak isterse yirmi görüşe ulaşır. Hz. Peygamberin (s.a.a) yaşamını yazanların çoğu, onun Fil yılında, miladi 570 yılında doğduğu görüşündedir; zira Hz. Peygamberin (s.a.a) miladi ...
  • bazı vacip ve müstahaplara önem verilmesi namazın yerine geçebilir mi?
    5417 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Cevaba geçmeden önce bir noktayı açıklamamız lazım, oda şudur: İslami hüküm ve yasalarda, her ne kadar maslahat ve mefsede konusunu göz önünde tutulmuş ise de, insanın aklı bu hükümlerin tüm fayda ve zararlarını tek başına derk edebilmesi olanaksızdır. Bu bağlamda kesinlikle Allahın vahyine ve masumların sözlerine tabi ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18333 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Allah'ın doğru yolu olan sıratı müstakimden insanları saptıran amil nedir? Bu sapıtma insanın kendi elinde midir yoksa onun ihtiyarı dışında mıdır?
    16211 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/01/31
    doğru yoldan sapıtmanın amillerini tanıyabilmek için ilkin "sırat" ve "müstakim" kavramlarının tanınması gerekiyor. "Sırat"ın lügatteki anlamı geniş ve aydın olan ana yol ve ana caddedir. "Müstakim" "k. v. m" kökünden gelmektedir. Eğri ve bükük olamayan şey anlamındadır. Bu nedenle "doğru yol" anlamında olan "sıratı ...
  • Ben bir miktar çeyizimi kendi maaşımla hazırlayabilir miyim? Kocam, buna muhaliftir ve tüm çeyizi ailen hazırlamalıdır ve ben razı değilim demektedir! Ben onun görüşünün aksine davranabilir miyim?
    5578 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaşınızın tasarruf hakkı kendi elinizdedir ve eşinizin rızası şart değildir.Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Maaş size aittir ve her türlü tasarruf sizin için caizdir.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu (ömrü uzun olsun):Herkesin kendi malında tasarruf ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6413 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...
  • Kediyi çevreyle ilgili olarak başıboş kalmasın ve zarar görmesin diye kısırlaştırmanın hükmü nedir?
    6103 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/05
    Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu: Hayvanın eziyet çekmesine neden olursa caiz değildir. Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin Bürosu: Bu iş gerekliyse sakıncası yoktur.Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin Cevabı: Bu iş, hayvana eziyet ...

En Çok Okunanlar