Gelişmiş Arama
Ziyaret
11878
Güncellenme Tarihi: 2008/03/26
Soru Özeti
Nehc’ül Belağa’nın altıncı mektubuna göre üç halifenin hilafeti resmilik kazanaz mı?
Soru
Nehc’ül Belağa’da, İmam Ali (a.s.)’ın, Muaviye’ye yazdığı mektupta (altıncı mektup) şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Ebu Bekir’e, Ömer’e ve Osman’a biat edenler, onlara biat ettikleri şekilde bana da biat ettiler. Orada bulunanların (başkasını) seçme hakkı olmadığı gibi, bulunmayanların da reddetme hakkı yoktur. Şura, ancak Muhacirler’e ve Ensar’a aittir; onlar toplanıp birisine uyar ve imam olarak nitelendirirse, bu Allah’ın da hoşnut olduğu bir iştir. Kim onların hükümetine razı olmayıp, kınayarak veya bidate uyarak onların işlerini terk ederse, onu geri çevirirler. Kabul etmezse, müminlerin yoluna tabi olmadığı için onunla savaşırlar ve döndüğü şeyin vebalini de Allah, onun boynuna yükler.”
Bu mektup hakkında size birkaç soru sormak istiyorum:
Eğer, şura sadece Muhacirler’e ve Ensar’a aitse ve bu şuranın seçtiği kişiden Allah razı ise, buna göre üç halifenin hilafeti resmiyet kazanmıyor mu?
Mektupta bahsedilen Muhacir ve Ensar’dan kastedilen, onların tamamı mıdır?
“Kim onların hükümetine razı olmayıp,…” şeklinde başlayan cümle, üç halifeye razı olunduğu anlamına gelmiyor mu?
Kısa Cevap
Continue...
Ayrıntılı Cevap

Bu rivayet, senet ve itibar açısından incelenmesine ilave olarak, anlam ve içerik açısından da incelenmelidir. Buna göre, birkaç noktayı göz önünde bulundurmamız gerekmektedir:

1. Bu rivayet, çeşitli kısımlardan oluşmaktadır. Mektubun baş kısımları; örneğin “Şüphesiz Ebu Bekir’e, Ömer’e ve Osman’a biat edenler, onlara biat ettikleri şekilde bana da biat ettiler. Orada bulunanların (başkasını) seçme hakkı olmadığı gibi, bulunmayanların da reddetme hakkı yoktur.” cümleleri, Muaviye ile olan mücadele sırasında, Emiru’l-Müminin Ali’nin (a.s.) hilafetinin gasp edilmesinden yirmi beş yıl sonra ve yanlış halife seçimi şeklinin, müslümanların özellikle Muaviye’nin propaganda araçlarının etkisi altında olan yeni müslümanların zihnine yer ettiği bir zamanda yazılmıştır. Muaviye’nin bütün taraftarlarının; üç halifenin, müslümanlar tarafından seçildiğinden dolayı, hak olduklarına inandıkları ve bütün siyasi ve dini görüşlerini bu esasa göre beyan ettikleri bir ortamda, onların hak olmadıklarını iddia etmek, oldukça anlamsız ve faydasızdır. Özellikle Hz. Ali (a.s.) bu mektupta kısaca Muaviye’yi, kendisine uymaya mecbur kılma çabasındadır. Bütün bunlara göre, Hz. Ali (a.s.), Muaviye’nin inançlarına göre bahsetmek ve mektubun bütün delillerini, Muaviye’nin ve onun taraftarlarının inançlarına göre sıralamak zorundaydı.[1]

Ancak mektubun diğer kısmında; “Şura, ancak Muhacirler’e ve Ensar’a aittir; onlar toplanıp birisine uyar ve imam olarak nitelendirirse, bu Allah’ın da hoşnut olduğu bir iştir. Kim onların hükümetine razı olmayıp, kınayarak veya bidate uyarak onların işlerini terk ederse, onu geri çevirirler. Kabul etmezse, müminlerin yoluna tabi olmadığı için onunla savaşırlar ve döndüğü şeyin vebalini de Allah, onun boynuna yükler.” Hz. Ali’nin (a.s.) kastetmek istediği şey şudur: Şüphesiz, Muhacirler ve Ensar arasında masum imam da bulunmaktadır. Onların bir kişiye olan görüş birliği, onların arasında bir imamın var olduğunun göstergesidir ve sonuç olarak bu seçim, ilahi bir seçim olmaktadır. Peygamber’in (s.a.a.) vefatından sonra, İmam’ın (a.s.) razı olduğu görüş birliğinin, sadece bütün Muhacirler ve Ensar’ın İmam (a.s.) hakkında vardıkları görüş birliği olduğu çok açıktır. Buna göre, görünüşe bakılırsa, Hz. Ali (a.s.) bu açıklamalarında tevriye yapmış ve konuyu, muhaliflerin inançlarına uygun görünecek bir biçimde beyan etmiş olsa da yukarıda da açıkladığı gibi, İmam’ın sözlerine dikkat edilecek olursa, bu mektubun delillerinin, hak ve doğruyla hiçbir uyuşmazlığı yoktur.[2]

2. Bu rivayetin görünürdeki anlamının, diğer ayet ve rivayetlerle karşılaştırılması:

Eğer kimse bu açıklamaları kabul etmez ve bu rivayetin zahiri ilk manasının üç halifenin hak olduğuna işaret ettiği hususunda ısrar ederse, cevap olarak şunları söylemek gerekmektedir: Eğer bir hadis; hatta senet ve delalet açısından sahih bile olsa, ancak, birçok ayet ve mutevatir hadislerle çelişirse, böyle bir hadis hiçbir geçerliliğe sahip değildir ve delil olarak kabul edilmez. Yukarıdaki hadisin ilk bakışta karşımıza çıkan zahiri anlamı da, Peygamber’in (s.a.a.) vefatından sonra, hilafetin sadece Emirü’l-Müminin Ali (a.s.) ve onun masum evlatlarına ait olduğuna işaret eden, birçok ayet ve rivayetlerle çeliştiği için akide ve amel açısından geçersiz sayılır.[3]



[1] Eş-Şubber, Seyyit Abdullah, Nuhbet-uş Şerheyn, s: 1471, En-Nehze, 1425 (h.k.) ve Huyi, Habibullah, Minhac-ul Beraat fi şerh-i Nehc’ul Belağa, c: 17, s: 203, İslamiyye kitapçısı, 1324    

[2] El-Hüseyini, Eş-Şirazi, Es-Seyyit Muhammet, Tevzih-u Nehc’ul Belağa, c: 3–4, s: 436, Müessese’tul-Fikr-il İslami

[3] Daha fazla bilgi için, 1011, 1289(site:1273) ve 1351(site:1450) numaralı sorulara başvurunuz.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar