Gelişmiş Arama
Ziyaret
10798
Güncellenme Tarihi: 2011/06/12
Soru Özeti
Kur'an'ın tafsili ile tefsiri arasındaki fark nedir?
Soru
Kur'an: "Biz bilerek onu "tefsil ettik" diye buyurmuştur. Bu tefsil Kur'an'ın hangi bölümünde yer alır. Eğer Kur'an'da var ise o zaman Kur'an'ın tefsiri edilmesinin anlamı nedir? Tefsilden maksat nedir?
Kısa Cevap

"Fasallana" lügatte bir şeyi bölümlere ayırmaya ve düzenlemeye denir. Buna göre A'raf suresinin 52. ayetinde yer alan "Fassalna" cümlesinden maksadın Kur'an'ın tedrici olarak indirilişidir. Kur'an toplu halde Kadir gecesinde nazil olduktan sonra tedrici olarak tekrar indirilmiştir.

Ama tefsir, Kur'an ayetlerinin manalarını açıklamak ve ayetlerden maksadı belirlemek anlamındadır. Buna göre ayetlerin tefsıli ve tefsiri arasında bir ayrılık ve çelişki söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

"Fassalna" tef'il babından ve tefsıl kökünden türemiştir. Bir şeyi fasıllara bölmek ve düzenlemek anlamındadır.[1]

Buna göre:

"وَ لَقَدْ جِئْناهُمْ بِکِتابٍ فَصَّلْناهُ عَلى‏ عِلْمٍ هُدىً وَ رَحْمَةً لِقَوْمٍ یؤْمِنُون

"Gerçekten biz onlara bilerek bölümlere, (ayetler ve sureler olarak ve muhteva olarak muhkem müteşabih ve çeşitli ilimleri içeren bilgilere) ayırdığımız, iman eden topluluk için hidayet ve rahmet kaynağı olan bir kitap getirdik." [2]

Şöyle ki bizim Kur'an'ı hakkınca anlamamız ayetleri üzerinde ayrı ayrı olarak düşünmemize bağlıdır. Bu da Kur'an'ın tedrici olarak inmesinin sebeplerinden sayılır. Gerçi Kur'an'ın tedrici olmayan ve bize gizli olan bir gerçeği de vardır. O gerçek toplu halde inmiştir.

Kur'an'ın bu iki yöne yani birlik ve tefsıl makamına sahip olduğunu Kur'an ayetlerinden anmamak mümkündür. Nitekim bir ayette şöyle diyor: "O bir kitaptır ki ayetleri sağlamlaştırıldı sonra bölümlere ayrıldı. O hikmet sahibi ve her şeyden hakkınca haberdar olan Allah katındadır."[3]

"Sağlamlaştırıldı" ve "bölümlere ayrıldı" cümlelerinden maksadın ne olduğu hakkında çeşitli görüşler müfessirler tarafında söz konusu edilmiştir. Ancak ayetin anlamına en yakın ihtimal şu ki birinci cümlede Kur'an'ın tam bölümleri birbirine bağlı sağlam bir bina olarak tek bir bütün olduğu ifade edilmiştir. Buna göre onun bölümleri arasında hiçbir ihtilaf ve çelişki bulunmamaktadır. Ama ikinci cümle de bu kitabın insanların bütün ruhi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde bölümlere sahip olduğu açıklanmıştır. Yani birlik içinde çeşitlidir ve çeşitliliğin yanı sıra birdir.[4]

Buna göre tefsılden maksadın bölümlere ve kıtalara ayırmaktır. Buna göre ihkam bir şeyin toplu ve parçalarının birbirinde seçkin olmayışını ifade eder çünkü hepsi aynı gerçeği ifade eder ve o gerçek bir şeydir ve bölümleri yoktur.

Bizim kaynaklarda İmam Cafer Sadık (a.s)'dan ve diğer müfessirlerin İbn-i Abbas'tan naklettikleri rivayetlerde bu tefsiri teyit etmektedir.

Bu rivayetlerin ifade farkları bir yana hulasa olarak şu gerçeği ifade etmekteler: Kur'an toplu olarak Kadır gecesinde beytu'l-mamurdan veya levhu mahfuzdan birinci göğe veya dünyanın göğüne inmiş sonra oradan bölümler halinde yere inmiştir.[5]

Ama tefsir Kur'an ayetlerinin manalarını açığa çıkarmak ve maksatları ortaya koymak anlamındadır.[6] Bu yüzden ayetlerin tefsıli ve tefsiri arasında hiçbir çelişki yoktur. Elbette bu ayetin anlamı hakkında diğer ihtimaller de söz konusudur ki bu ihtimallere göre de tefsil ve tefsirin bir çelişkisi söz konusu değildir.

Tefsirin anlamı:

Konunun açıklık kazanması için ilk önce şu noktaya dikkat etmek gerekir ki tefsir Kur'an ayetlerinin manalarını açığa çıkarmak ve maksatları ortaya koymak anlamındadır. Bu saha Müslüman bilginleri öteden beri kendine meşgul etmiş ve tefsir olarak isimlendirilen bu çaba Kur'an'ın nüzul döneminden başlamıştır. Bu nokta

"کَما أَرْسَلْنا فِیکُمْ رَسُولًا مِنْکُمْ، یتْلُوا عَلَیکُمْ آیاتِنا، وَ یزَکِّیکُمْ وَ یعَلِّمُکُمُ الْکِتابَ وَ الْحِکْمَةَ"

"Nitekim (nimetimi size tamamlamak için) ayetlerimizi okuyan, sizi arıtan, size kitabı ve hikmeti öğreten ve yine size bilmediklerinizi öğreten, kendinizden bir peygamber de gönderdik."[7]ayetinden iyice anlaşılmaktadır.

Kur'an hakkındaki ilk araştırmalar ayetlerin edebi yönleri ve nuzül sebepleri bazen de ayetlerin tefsirinde diğer ayetlerden ve az da olsa kıssalar, yaratıcı ve kıyamet hakkındaki hadislerden yararlanmak şeklinde idi. Tabiin döneminde de durum bu minval üzere devam etti. Bu dönemde tek değişen şey eskilerden daha fazla hadislere yer vermekti. (Ne yazık ki bu sahada başvurulan hadisler arasında yahudiler tarafından uydurulan hadislerde yer alıyordu. Bu tür hadisler yaratılışın başlangıcı, Şeddad'ın cenneti, peygamberlerin hata işlemeleri ve Kur'an'ın tahrifi gibi konularda düşmanlar tarafında uydurulmuş ve doğru hadislerin içine yerleştirilmişti.

Halifeler döneminde İslami fetihler dönemi başladı. Müslümanlar fethedilen ülkelerde yeni fırkalar ve ümmetlerle karşı karşıya geliyor ve diğer dinlerin bilginleri ile tanışıyorlardı. Bu ilişki kelemi tartışmaların müslümanların arasında başlamasına yol açtı.

Diğer yandan Emevillerin son dönemlerinde ve Abbasilerin başa geçmelerinin başlangıcında yani Hicri birinici asrın sonlarında Yunan Felsefesi Arapça diline tercüme edildi ve Müslüman bilginler arasında yayılmaya başladı. Her yerde artık akli konular konuşulmaya başlandı.

Diğer yandan felsefi konuların yayılmasıyla paralel olarak irfani ve tasavvufi konularda İslam alemine sızdı ve halktan bir grup bu konulara ilgi duydu. Bunlar delil ve burhan yerine dini konuları nefsi riyazetler yoluyla anladıklarını ileri sürüyordular.

Diğer yandan da halktan bir grup da İslam'ın ilk döneminde var olan sırf itaatkarlık ilkesi üzere konulara yaklaşıyor konular hakkında her türlü akli ve fikri çabayı reddediyordular. Bu grup ayetlerin anlamını belirlemede hadislerle yetiniyor ve hadisleri de anlamada her türlü müdahaleden çekiniyordular hadisin zahirini bir ilahi düstur olarak görüp kabul ediyordular. Eğer Kur'an hakkında da bir inceleme yapsalar sadece edebi yönüyle yetiniyordular. Bu dört etken bilginlerin tefsirdeki yöntemlerinin farklı olmasına yol açtı. Bu dört faktör dışında tefsirde farklılığın oluşmasında etkili olan en önemli etken mezhep farklılığı idi. Mezhepler konusundaki ihtilaflar müslümanlar arasında öylesine ihtilafa yol açmıştı ki Lailahe illellah ve Muhammedun resulullah kelimeleri dışında her şey hakkında ihtilaf meydana geldi.[8]

Sonuç şu ki toplumun fikri ve ameli ihtiyaçlarını gidermek için sürekli tefsire ihtiyacımız vardır ve bunun Kur'an'ın tefsili ile bir tezadı yoktur.



[1] Sözlük kitapları

[2] A'raf: 52

[3] Hud: 1

[4] Tefsir-i Nümune c. 9, s. 9

[5] Talaıkanı, Seyyid Mahmut, Pertuvi ez Kur'an, c. 4 s. 194, Şirket-i Sehami yay. 4. baskı

[6] Hadevi Tehrani, Mehdi, Mebani Kelami İçtihat, s. 107-117

[7] Bakara: 151

[8] El-Mizan, c. 1 s. 8

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir insanın mürtet olmasının hükmü şeriat hâkiminin hükmüne gerek duyar mı?
    8763 Kâfir 2012/03/12
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarından soruldu ve alınan cevapları aşağıda aktarıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun): Mürtetlik şeriat hâkiminin hükmüne gerek duymaz. Eğer dinin gereklerinden birini inkâr etmek peygamberliği veya aziz İslam Peygamberini inkâr etmeyle veyahut şeriata bir noksanlıkta bulunmayla sonuçlanırsa, ...
  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12671 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
    15366 Masumların Siresi 2012/02/18
    Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ...
  • Niçin Saffat suresinde Muhlesin kelimesi ism-i meful şeklinde kullanılmıştır? Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı ifade ediyor mu? Bundan Allah’ın, sadece bizzat kendisinin ihlâslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
    10746 Tefsir 2009/06/06
    Saffat suresindeki ayetlerin akışı geçmiş ümmetlerin başlarından geçen olaylarla ilgilidir. Bu ayetler Allah’ın onların çoğunu -yalnız Allah ihlaslı kıldığı az bir grup hariç- şirklerinden dolayı azap ettiğini açıklamaktadır.Muhlesler sadece peygamberleri içermiyor. Peygamberler olmayan pak insanları da kapsamına alır. Çünkü bizzat bu ...
  • Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
    7761 Eski Kelam İlmi 2011/04/21
    Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame ...
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    8158 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Kur’an’daki yedi göğün manası nedir?
    39561 Tefsir 2010/09/22
    Gök ve galaksiler hakkında bilimsel açıdan müphemlikler olması nedeniyle Kur’an’daki yedi göğün manası hakkında kesin bir görüş ileri sürülemez. Sadece ihtimal ve sanı düzeyinde birkaç teori dile getirilebilir. Ama Kur’an’ın hedefinin insanlığın manevî ve terbiye eksenli hidayeti olduğu noktasından gafil olmamalıyız. Kur’an’ın yedi gök ve yer ...
  • Humus yılının sonunda kalan harcama kalemleri humusunun hesap şekli nasıldır?
    6841 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Yüce rehberlik makamı bu husustaki bir sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Pirinç, yağ vb. günlük kullanılan ihtiyaçlardan artı kalan ve humus yılının başına kadar duran her şeyin humusu vardır.”[1] Humus bizzat kalemlere düşer; mesela humus yılının başında beş kilogram pirinç ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7321 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7882 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...

En Çok Okunanlar