Gelişmiş Arama
Ziyaret
8873
Güncellenme Tarihi: 2007/11/18
Soru Özeti
Eğer Peygamber Efendimizin (s.a.a) vasisi başlangıçtan beri belliydiyse, niçin Peygamber Efendimiz (s.a.a) vasilik konusunu davetini kabul etmeğe bağlı kıldı?
Soru
Eğer Peygamber Efendimizin (s.a.a) vasisi başlangıçtan beri belliydiyse, niçin Peygamber Efendimiz (s.a.a) vasilik konusunu davetini kabul etmeğe bağlı kıldı?
Kısa Cevap

Şia’ya göre, imamet, yüce Allah tarafından verilen bir makamdır ve sadece Peygamber vasıtasıyla insanlara ulaştırılır. Çünkü imam, masumluk makamını taşımalıdır. Yalnızca Allah ve Peygamber kimin masumluk makamını taşıdığını ve yüce vilayet ve imamet makamına liyakatli olduğunu bilir. Ama görünürde o makamın daveti kabul etmeye bağlı kılınmasının sebepleri vardır. Onlardan bazıları şunlardır:

1- Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu işi insanlara hücceti tamamlamak için ve ileride “Niçin bizi ya da diğer birisini seçmedi” demesinler diye yerine getirdi. Ve yine aynı toplantıda Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimse kendi iradesiyle Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetine icabet etmedi. Dolayısıyla da itiraz için hiçbir bahane kalmadı.

2- Bu iş sebebiyle Hz. Ali'nin (a.s) üstünlüğü ve fazileti diğerlerine ispat oldu. Ve yine Peygamber Efendimizin (s.a.a) yalnız olduğu ve düşmanların muhalefet ve baskılarının yoğun olduğu zamanlarda, kimin açık bir şekilde hiçbir korku ve endişe duymadan Allah'ın Peygamberini savunma cesaretine sahip olduğu belli oldu.

3- Peygamber Efendimizin (s.a.a) işi, kendisinden sonra hakikat peşinde olanların yoldan çıkmamaları için toplumu iki konuya hazırlamak için idi: Birisi imamet konusu. Çünkü imamsız ve rehbersiz toplum yok olup gitmeye mahkûmdur. Diğeri ise Hz. Ali'nin (a.s) şahsının kabul edilmesi için gerekli zeminin hazırlanması idi.

4- Gelecek topluluklar için Hazreti Ali'nin (a.s) yaşının küçük olmasına rağmen Peygamber Efendimizin (s.a.a) yerine seçilmesinin sebebinin ortaya koymak. Zira imamet makamının ilahi bir makam olmasının yanı sıra başkaldırma ve muhalefet için her türlü bahanenin de ortadan kalkması için ikna edecek bir sebebin de olması gerekirdi.

5- Bu iş, insanın ilahi teklifleri yerine getirmede özgür iradeye sahip olduğu konusu ile uyum içindedir. Nasıl ki Şia mezhebi bu inançtadır. Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu ve zeminini kendisinin oluşturduğu işlerden dolayı olduğuna işaret etmektedir.

6- İnzar günün olayı, İslam toplumunun özgürlük ve seçme ilkesine ve kişilerin iradelerine dayalı olduğunu ve hiçbir zorlamanın, diktatörlüğün ve ayırımcılığın olmadığını göstermektedir. Hatta kişilerin liyakatleri onların belli bir sorumluk ve görevi üstlenmeleri için gerekli zemini meydana getirir. Bu liyakat da ilahi ölçülerle belli olur sırf akrabalıkla vb. ölçülerle değildir.

Ayrıntılı Cevap

Şia’nın görüşüne göre, imamet, yüce Allah tarafından verilen bir makamdır ve Peygamber vesilesi ile iblağ edilir. Çünkü imam, masumluk makamını taşımalıdır. Yalnızca Allah ve Peygamber kimin masumluk makamı taşıdığını ve yüce vilayet ve imamet makamına liyakati olduğunu bilir. Ama görünürde o makamın daveti kabul etmeye bağlı olmasının bir takım sebepleri vardır. Onlardan bazıları şunlardır:

1- Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu işi insanlara hücceti tamamlamak ve ileride “Niçin bizi ya da diğer birisini seçmedi” demesinler diye yerine getirdi. Söz konusu toplantıda Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimse kendi iradesiyle Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetine icabet etmedi. Dolayısıyla da itiraz için hiçbir bahane kalmadı.

Elbette Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) diğerlerinin, kendisinin yerine geçmeye ve hilafete layık olmadıkları açıkça belirtmesi uygun değildi.. Bunun doğal olarak olayların akışsı içinde açık ve delilli bir şekilde anlaşılması gerekirdi. Böylece Müslümanlar için hem daha somut, ve idrak edilir olurdu hem de Peygamber Efendimize (s.a.a) karşı kin ve düşmanlık icat edilmemiş olurdu. Hilafet olayına benzer[1] olaylar da vardır. Öyle ki Peygamber Efendimiz (s.a.a) başlangıçtan beri bazılarının bir işi yapmaya liyakatlerinin olmadığını ve bir işin uhdesinden gelemeyeceklerini biliyordu. Handek savaşının olayı gibi.[2] Peygamber Efendimiz (s.a.a) ashab içinde hiç kimsenin Amr İbni Abdevid'e rakip olamayacağını biliyordu. Ve yine Hayber savaşında Peygamber Efendimiz (s.a.a) bazılarının savaşmak için gönderdi ama onlar yenildiler Hayber'i fethtmeye muvaffak olamadılar.[3] Ve yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) ashabtan bazılarını Tövbe suresini müşriklere okumak için göndermesi daha sonra da onu bu mesuliyetten alması olayı da buna bir örnektir.[4]

2- Bu iş sebebiyle Hz. Ali'nin (a.s) üstünlüğü ve fazileti diğerlerine ispat oldu. Ve yine Peygamber Efendimizin (s.a.a) yalnız olduğu ve düşmanların muhalefet ve baskılarının yoğun olduğu zamanlarda, kimin açık bir şekilde hiçbir korku ve endişe duymadan Allah'ın Peygamberini savunma cesaretine sahip olduğu belli oldu.

Hayber'in fethi olayında olduğu gibi. Hayber’in fethinde Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştu: “Yarın bayrağı savaştan asla kaçmayan ve sürekli saldırana birine vereceğin.”[5] Peygamber Efendimiz (s.a.a) başlangıçtan beri bu işi sadece Hazreti Ali'nin (a.s) becereceğini biliyordu. Ve yine Hendek savaşında olduğu gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.a) önce gerekli ortamı hazırladı ve sonra da Hazreti Ali'yi (a.s) gönderdi. Neticede onun fazileti diğerlerine açık bir şekilde belli oldu. Ve bu fazileti tamamlamak için Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştu: “Şüphesiz İslam'ın tamamı ile küfrün tamamı karşı karşıya gelmiştir.”[6] Ve yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) Medine'den ayrıldığı her defasında Hz. Ali'yi (a.s) kendi yerine bırakıyordu. Neticede ima yoluyla pratikte onun üstünlüğünü açıklamış oluyordu. Eğer böyle olmasaydı, Müslümanların çoğunluğu Hz. Ali'nin (a.s) diğerlerine karşı üstünlüğünü kabul etmezler ve itaat etmezlerdi. Özellik muhalifler ve münafıklar Peygamber Efendimizin (s.a.a) yaptığı işi etkisiz hale getirmek ve kendi kötü hedeflerine ulaşmak için aleyhte propaganda yapıyorlardı.

3- Peygamber Efendimizin (s.a.a) işi, kendisinden sonra hakikat peşinde olanların yoldan çıkmamaları için toplumu iki konuya hazırlamak için idi: Birisi imamet konusu. Çünkü imamsız ve rehbersiz toplum yok olup gitmeye mahkûmdur. Diğeri ise Hz. Ali'nin (a.s) şahsının kabul edilmesi için gerekli zeminin hazırlanması idi.4- Gelecek topluluklar için Hazreti Ali'nin (a.s) yaşının küçük olmasına rağmen Peygamber Efendimizin (s.a.a) yerine seçilmesinin sebebinin ortaya koymak. Zira imamet makamının ilahi bir makam olmasının yanı sıra başkaldırma ve muhalefet için her türlü bahanenin de ortadan kalkması için ikna edecek bir sebebin de olması gerekirdi.

Zira her hangi bri ön hazırlık olmadan bizzat kendisi onu İmam olarak seçseydi, bu sonraki topluluklar bir yanan bizzat Peygamber Efendimizin (s.a.a) zamanındaki insanlara bile şaşırtıcı bir olay olurdu. Şöyle ki nasıl bir çocuk diğer insanlardan daha öncelikli olabilir? Buna göre Hz. Ali (a.s)’ın diğerlerinden öne geçirilmesi onun diğerlerinden seçkinlik ve üstünlüğünü ortaya koymakla beraber olmalıydı. Eğer böyle olmasaydı muhalifler Peygamber Efendimizin (s.a.a) onlara yetenek ve faziletlerini ortaya koyacak bir görev vermediğini söyler ve bunun onlarda üstünlük ve faziletin olmadığını göstermediğini ileri sürebilirlerdi.

5- Bu iş, insanın ilahi teklifleri yerine getirmede özgür iradeye sahip olduğu konusu ile uyum içindedir. Nasıl ki Şia mezhebi bu inançtadır. Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler [7] ve diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. [8] Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu işlerden ve kendinde oluşturdu hazırlık ve yetenekten dolayı olduğuna işaret etmektedir

5- Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu ve zeminini kendisinin oluşturduğu işlerden dolayı olduğuna işaret etmektedir

6- İnzar günün olayı, İslam toplumunun özgürlük ve seçme ilkesine ve kişilerin iradelerine dayalı olduğunu ve hiçbir zorlamanın, diktatörlüğün ve ayırımcılığın olmadığını göstermektedir. Hatta kişilerin liyakatleri onların belli bir sorumluk ve görevi üstlenmeleri için gerekli zemini meydana getirir. Bu liyakat da ilahi ölçülerle belli olur sırf akrabalıkla vb. ölçülerle değildir.



[1] Belazi, Ensab'ul Eşraf, c1 s580 İbni Kuteybe Deynevi, s 9 Mesudi, Murucu’z-Zeheb, c2 s30

[2] Subhani, Cafer, Furuğ-i Ebediyet, s545 Biharu’l-Envar, c20 s227 ve…

[3] Tarihi Taberi, c2 s300 Furuğu Ebediyet, s467 İbni Hacer Askalani, el-İsabe, c2 s508 ve…

[4] Bihar'ul Envar, c21 s266 ve sonrası el-Mizan Tefsiri, c9 s162 ve…

[5] Furuğ-i Ebediyet, s647 Sirei Halebi, c3 s41

[6] Age.

[7] Tarihi Taberi, c2 s63 Sirei Halebi, c1 s286 Biharu’l-Envar, c38 Kenzu’l-Ummal, c15 s15 ve…

[8] Age.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Neden cennetin kilidi namazdır?
    9176 Teorik Ahlak 2012/03/12
    İnsanın yaratılış hedefi Yüce Allah’a kulluk etmek ve O’nu tanımaktır. İnsan ancak Allah’a tapmanın gölgesinde kemale ve ilahi yakınlık makamına erer. Namaz, aşkın yaratıcıya ibadet ve kulluk etmenin en güzel göstergesidir. Beş öğün namaza bağlılık, ruhun erdemliliğine ve gücüne sebep olur, insanı günaha ve çirkin davranışlara bulaşmaktan ...
  • “Sure ne Anlama Geliyor?
    7025 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2015/02/15
    Lügat kitaplarında birkaç mana sure için beyan etmişler: “yüksek makam”, “hisar / sur”, “şehir etrafında çekilen duvar”.[1] Ragıbi Isfehani sure isminin verilmesinin nedeni hakkında şöyle yazıyor: “kuranı kerim (eskiden bir gelenek olup) şehirler etrafında çekilen hisara benzediği için bu isimle isimlendirilmiş. Duvarın şehri içine ...
  • Utanmanın kökü nedir?
    13987 Teorik Ahlak 2010/09/22
    Utanmak “çekingenlik” anlamındadır. Çekingenlik ise olağanüstü “kendine bakma” ve başkalarıyla karşılaşmaktan korkmaktır. Çekingenlik hayâ ile eşdeğer değildir. Hayâ kendini kontrol etme gücü olup iradî ve değerli bir fiildir. Ayet ve rivayetlerde ondan olumlu bir şekilde söz edilmiştir. Çekingenlik ise tamamıyla gayri tabii, hoş olmayan ve insanın ...
  • Kimsenin olmadığı bir yerde çıplak olmak veya çıplak uyumak günah mıdır?
    55047 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/11/26
    Dini metinlerden ve kaynaklardan elde edilen veri böyle bir davranışın özünde haram olmadığı ama mekruh olduğu yönündedir. Zira bu halet şeytanın vesvese etmesine bir anlamda alt yapı oluşturabilir. ...
  • Gayri Müslim kadınlar Müslüman kadınların özelliklerini beyan etmezlerse onlara namahrem olurlar mı?
    14253 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/11
    Gayri Müslim kadınların Müslüman kadınlara bakması hakkında hadis kitaplarında İmam Sadık’tan şöyle bir rivayet nakledilmiştir: (Müslüman) Kadının Yahudi ve Hıristiyan kadınlar karşısında hicabını açması uygun değildir; zira kendileri onların bedensel sıfat ve özelliklerini eşlerine bildirmektedirler.[i] Bu ...
  • Bedenin hangi bölgelerine gusül vermek lazım ve hangi bölgelerine gusül vermek lazım değildir?
    3506 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/25
    Gusülde bedenin bütün dış yüzeyine gusül vermek gerekir. İğnenin ucu kadar yer yıkanmazsa gusül batıl olur. Elbette insanı vesveseye düşürecek şüphelere itina edilmemelidir. Lakin bedenin kulak içi, burun içi, ve ağız içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak caiz değildir. Aynı şekilde bedenin görünen veya görünmeyen yeri olduğu hakkında ...
  • Simurg’un çığlığı risalesini kim yazmıştır? İçeriği nedir?
    10553 Teorik İrfan 2012/08/26
    “Simurg’un çığlığı” risalesinin yazarı, Şeyh’i İşrak adıyla tanınan Şababuddin Yahya b. Habeş b. Emirek Ebul-futuh Sohreverdidir. “Safir” her türlü latif ve içeriğinde söz olmayan ve iki dudak arasından çıkan uzun ses ve ahenge denir[i] ve “Simurg (Anka kuşu)” ise kuşların efsanevi kralları ...
  • Acaba bireysel fıkıhta uzmanlık siyasal (hükümetsel) fıkıhta uzman olabilmek için gerekli mukaddime midir?
    6413 بیشتر بدانیم 2015/05/21
    İslami fıkıh bir biriyle irtibatlı ve iç içe girmiş birçok bilimlerin bütündür ki onun her bir bölümünü bir diğerinden müstakil bir ada şeklinde dikkate alıp sadece bir bölümünde yetişip uzmanlaşmak mümkün değildir. Elbette doğal olarak şu imkân mevcuttur ki bazı dini düşünürler fıkhın has bir bölümünde yapmış ...
  • daimi ve geçici nikâhın akdi nasıl okunuyor?
    6377 Evlilik Hutbesi 2015/05/20
    Ayetullah Mehdevi Hadevi Tahrani Hazretleri (damet berakatuh) mezkûr sorunun cevabı hakkındaki açıklaması şöyledir: Eğer erkek bayan tarafından, bayanı kendine aktetme vekaletine sahip ise daimi akitte mihriyesini tayin ettikten sonra şu şekilde akti okuyabiliyor: a) bayan adına desin: “zevvectü müvvekkileti li nefsi ala sidaki’l malum. Yani ...
  • Kimler masum kavramının örnekleridir?
    9707 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Masumluk nefsanî bir sıfat ve derunî bir güç olup taşıyanı günaha bulaşmanın ötesinde günah işleme düşüncesi ve tasavvurundan alıkoyar. Istılahta ise hata, unutma, sürçme ve günahtan korunma ve mahfuz olma anlamındadır. Genel bir sınıflandırmayla masumiyet iki çeşittir: 1- Tümel korunma ve masumiyet; 2- Güçlü ve zayıf ...

En Çok Okunanlar