Gelişmiş Arama
Ziyaret
8534
Güncellenme Tarihi: 2007/11/18
Soru Özeti
Eğer Peygamber Efendimizin (s.a.a) vasisi başlangıçtan beri belliydiyse, niçin Peygamber Efendimiz (s.a.a) vasilik konusunu davetini kabul etmeğe bağlı kıldı?
Soru
Eğer Peygamber Efendimizin (s.a.a) vasisi başlangıçtan beri belliydiyse, niçin Peygamber Efendimiz (s.a.a) vasilik konusunu davetini kabul etmeğe bağlı kıldı?
Kısa Cevap

Şia’ya göre, imamet, yüce Allah tarafından verilen bir makamdır ve sadece Peygamber vasıtasıyla insanlara ulaştırılır. Çünkü imam, masumluk makamını taşımalıdır. Yalnızca Allah ve Peygamber kimin masumluk makamını taşıdığını ve yüce vilayet ve imamet makamına liyakatli olduğunu bilir. Ama görünürde o makamın daveti kabul etmeye bağlı kılınmasının sebepleri vardır. Onlardan bazıları şunlardır:

1- Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu işi insanlara hücceti tamamlamak için ve ileride “Niçin bizi ya da diğer birisini seçmedi” demesinler diye yerine getirdi. Ve yine aynı toplantıda Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimse kendi iradesiyle Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetine icabet etmedi. Dolayısıyla da itiraz için hiçbir bahane kalmadı.

2- Bu iş sebebiyle Hz. Ali'nin (a.s) üstünlüğü ve fazileti diğerlerine ispat oldu. Ve yine Peygamber Efendimizin (s.a.a) yalnız olduğu ve düşmanların muhalefet ve baskılarının yoğun olduğu zamanlarda, kimin açık bir şekilde hiçbir korku ve endişe duymadan Allah'ın Peygamberini savunma cesaretine sahip olduğu belli oldu.

3- Peygamber Efendimizin (s.a.a) işi, kendisinden sonra hakikat peşinde olanların yoldan çıkmamaları için toplumu iki konuya hazırlamak için idi: Birisi imamet konusu. Çünkü imamsız ve rehbersiz toplum yok olup gitmeye mahkûmdur. Diğeri ise Hz. Ali'nin (a.s) şahsının kabul edilmesi için gerekli zeminin hazırlanması idi.

4- Gelecek topluluklar için Hazreti Ali'nin (a.s) yaşının küçük olmasına rağmen Peygamber Efendimizin (s.a.a) yerine seçilmesinin sebebinin ortaya koymak. Zira imamet makamının ilahi bir makam olmasının yanı sıra başkaldırma ve muhalefet için her türlü bahanenin de ortadan kalkması için ikna edecek bir sebebin de olması gerekirdi.

5- Bu iş, insanın ilahi teklifleri yerine getirmede özgür iradeye sahip olduğu konusu ile uyum içindedir. Nasıl ki Şia mezhebi bu inançtadır. Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu ve zeminini kendisinin oluşturduğu işlerden dolayı olduğuna işaret etmektedir.

6- İnzar günün olayı, İslam toplumunun özgürlük ve seçme ilkesine ve kişilerin iradelerine dayalı olduğunu ve hiçbir zorlamanın, diktatörlüğün ve ayırımcılığın olmadığını göstermektedir. Hatta kişilerin liyakatleri onların belli bir sorumluk ve görevi üstlenmeleri için gerekli zemini meydana getirir. Bu liyakat da ilahi ölçülerle belli olur sırf akrabalıkla vb. ölçülerle değildir.

Ayrıntılı Cevap

Şia’nın görüşüne göre, imamet, yüce Allah tarafından verilen bir makamdır ve Peygamber vesilesi ile iblağ edilir. Çünkü imam, masumluk makamını taşımalıdır. Yalnızca Allah ve Peygamber kimin masumluk makamı taşıdığını ve yüce vilayet ve imamet makamına liyakati olduğunu bilir. Ama görünürde o makamın daveti kabul etmeye bağlı olmasının bir takım sebepleri vardır. Onlardan bazıları şunlardır:

1- Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu işi insanlara hücceti tamamlamak ve ileride “Niçin bizi ya da diğer birisini seçmedi” demesinler diye yerine getirdi. Söz konusu toplantıda Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimse kendi iradesiyle Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetine icabet etmedi. Dolayısıyla da itiraz için hiçbir bahane kalmadı.

Elbette Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) diğerlerinin, kendisinin yerine geçmeye ve hilafete layık olmadıkları açıkça belirtmesi uygun değildi.. Bunun doğal olarak olayların akışsı içinde açık ve delilli bir şekilde anlaşılması gerekirdi. Böylece Müslümanlar için hem daha somut, ve idrak edilir olurdu hem de Peygamber Efendimize (s.a.a) karşı kin ve düşmanlık icat edilmemiş olurdu. Hilafet olayına benzer[1] olaylar da vardır. Öyle ki Peygamber Efendimiz (s.a.a) başlangıçtan beri bazılarının bir işi yapmaya liyakatlerinin olmadığını ve bir işin uhdesinden gelemeyeceklerini biliyordu. Handek savaşının olayı gibi.[2] Peygamber Efendimiz (s.a.a) ashab içinde hiç kimsenin Amr İbni Abdevid'e rakip olamayacağını biliyordu. Ve yine Hayber savaşında Peygamber Efendimiz (s.a.a) bazılarının savaşmak için gönderdi ama onlar yenildiler Hayber'i fethtmeye muvaffak olamadılar.[3] Ve yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) ashabtan bazılarını Tövbe suresini müşriklere okumak için göndermesi daha sonra da onu bu mesuliyetten alması olayı da buna bir örnektir.[4]

2- Bu iş sebebiyle Hz. Ali'nin (a.s) üstünlüğü ve fazileti diğerlerine ispat oldu. Ve yine Peygamber Efendimizin (s.a.a) yalnız olduğu ve düşmanların muhalefet ve baskılarının yoğun olduğu zamanlarda, kimin açık bir şekilde hiçbir korku ve endişe duymadan Allah'ın Peygamberini savunma cesaretine sahip olduğu belli oldu.

Hayber'in fethi olayında olduğu gibi. Hayber’in fethinde Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştu: “Yarın bayrağı savaştan asla kaçmayan ve sürekli saldırana birine vereceğin.”[5] Peygamber Efendimiz (s.a.a) başlangıçtan beri bu işi sadece Hazreti Ali'nin (a.s) becereceğini biliyordu. Ve yine Hendek savaşında olduğu gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.a) önce gerekli ortamı hazırladı ve sonra da Hazreti Ali'yi (a.s) gönderdi. Neticede onun fazileti diğerlerine açık bir şekilde belli oldu. Ve bu fazileti tamamlamak için Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştu: “Şüphesiz İslam'ın tamamı ile küfrün tamamı karşı karşıya gelmiştir.”[6] Ve yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) Medine'den ayrıldığı her defasında Hz. Ali'yi (a.s) kendi yerine bırakıyordu. Neticede ima yoluyla pratikte onun üstünlüğünü açıklamış oluyordu. Eğer böyle olmasaydı, Müslümanların çoğunluğu Hz. Ali'nin (a.s) diğerlerine karşı üstünlüğünü kabul etmezler ve itaat etmezlerdi. Özellik muhalifler ve münafıklar Peygamber Efendimizin (s.a.a) yaptığı işi etkisiz hale getirmek ve kendi kötü hedeflerine ulaşmak için aleyhte propaganda yapıyorlardı.

3- Peygamber Efendimizin (s.a.a) işi, kendisinden sonra hakikat peşinde olanların yoldan çıkmamaları için toplumu iki konuya hazırlamak için idi: Birisi imamet konusu. Çünkü imamsız ve rehbersiz toplum yok olup gitmeye mahkûmdur. Diğeri ise Hz. Ali'nin (a.s) şahsının kabul edilmesi için gerekli zeminin hazırlanması idi.4- Gelecek topluluklar için Hazreti Ali'nin (a.s) yaşının küçük olmasına rağmen Peygamber Efendimizin (s.a.a) yerine seçilmesinin sebebinin ortaya koymak. Zira imamet makamının ilahi bir makam olmasının yanı sıra başkaldırma ve muhalefet için her türlü bahanenin de ortadan kalkması için ikna edecek bir sebebin de olması gerekirdi.

Zira her hangi bri ön hazırlık olmadan bizzat kendisi onu İmam olarak seçseydi, bu sonraki topluluklar bir yanan bizzat Peygamber Efendimizin (s.a.a) zamanındaki insanlara bile şaşırtıcı bir olay olurdu. Şöyle ki nasıl bir çocuk diğer insanlardan daha öncelikli olabilir? Buna göre Hz. Ali (a.s)’ın diğerlerinden öne geçirilmesi onun diğerlerinden seçkinlik ve üstünlüğünü ortaya koymakla beraber olmalıydı. Eğer böyle olmasaydı muhalifler Peygamber Efendimizin (s.a.a) onlara yetenek ve faziletlerini ortaya koyacak bir görev vermediğini söyler ve bunun onlarda üstünlük ve faziletin olmadığını göstermediğini ileri sürebilirlerdi.

5- Bu iş, insanın ilahi teklifleri yerine getirmede özgür iradeye sahip olduğu konusu ile uyum içindedir. Nasıl ki Şia mezhebi bu inançtadır. Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler [7] ve diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. [8] Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu işlerden ve kendinde oluşturdu hazırlık ve yetenekten dolayı olduğuna işaret etmektedir

5- Bu olayda bir yandan Kureyş'in başları kendi iradeleri ile Peygamber’in davetine icabet etmediler diğer yandan Hz. Ali (a.s) kendi özgür iradesi ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) davetini kabul etti. Başlangıçtan beri her şeyin Levh-i Mahfuz'da belli olduğuna inanmamızla birlikte şu hakikati de göz ardı etmemeliyiz ki ilahi başarıların, hidayet ve dalaletin zeminlerini kendi özgür iradesiyle meydana getiren insanın kendisidir. Nasıl ki birçok ayet, hidayet ve dalaletin, insanın yapmış olduğu ve zeminini kendisinin oluşturduğu işlerden dolayı olduğuna işaret etmektedir

6- İnzar günün olayı, İslam toplumunun özgürlük ve seçme ilkesine ve kişilerin iradelerine dayalı olduğunu ve hiçbir zorlamanın, diktatörlüğün ve ayırımcılığın olmadığını göstermektedir. Hatta kişilerin liyakatleri onların belli bir sorumluk ve görevi üstlenmeleri için gerekli zemini meydana getirir. Bu liyakat da ilahi ölçülerle belli olur sırf akrabalıkla vb. ölçülerle değildir.



[1] Belazi, Ensab'ul Eşraf, c1 s580 İbni Kuteybe Deynevi, s 9 Mesudi, Murucu’z-Zeheb, c2 s30

[2] Subhani, Cafer, Furuğ-i Ebediyet, s545 Biharu’l-Envar, c20 s227 ve…

[3] Tarihi Taberi, c2 s300 Furuğu Ebediyet, s467 İbni Hacer Askalani, el-İsabe, c2 s508 ve…

[4] Bihar'ul Envar, c21 s266 ve sonrası el-Mizan Tefsiri, c9 s162 ve…

[5] Furuğ-i Ebediyet, s647 Sirei Halebi, c3 s41

[6] Age.

[7] Tarihi Taberi, c2 s63 Sirei Halebi, c1 s286 Biharu’l-Envar, c38 Kenzu’l-Ummal, c15 s15 ve…

[8] Age.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İnsanın günaha tekrar yönelmemesi için terkettiği günahtan ne kadar uzak kalması gerekiyor?
    7434 Pratik Ahlak 2010/06/12
    Bu konuda herhangi bir ayete ve  rivayete rastlamadık, ancak insan kırk gün amellerini ihlasla yerine getirir ve onları Allah rızası için yaparsa Allah hikmetini onun kalbine yerleştirir, diline akıtır, şeklinde rivayetler vardır.Bu bağlamda şu ...
  • Ayetullah Hamenei’nin Amerika Müslümanlarına mesajı (öğüt ve nasihati) nedir?
    5793 Eski Kelam İlmi 2009/08/20
    Ayetullah Hamenei’nin kaleminin bu soruya cevabı: “Selamu’n Aleykum,Ayetullah Hamenei’nin genele hitap eden konuşma ve mesajlarında yer alan açıklamalarının dışında özel bir mesajları yoktu. (Bu konuşma ve mesajların metni Ayetullah Hamenei’nin ...
  • Ramazan ayında toplardamara enjeksiyon yapılmasının hükmü nedir?
    6229 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/18
    Muhterem taklit mercilerinin bu husustaki görüşleri farklıdır. Tam bir cevap verilmesi için taklit merciinizi belirlemelisiniz. Bununla birlikte muhterem mercilerin görüşlerini aşağıda belirtiyoruz.İmam Humeyni, Ayetullah Behçet ve Ayetullah Hamaney: Eğer iğne besin ve güçlendirici bir özelliğe sahipse, farz ihtiyat gereği bu tür enjeksiyondan sakınılmalıdır. Ama tedavi yönü bulunuyorsa ve ...
  • Yüz güzelliği için bir zikir var mıdır?
    64352 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik maddî güzellik ve manevî güzellik diye iki kısma ayrılır. Yüzün manevî güzelliği namaz gibi manevî hususlar vesilesiyle kazanılır. Yüzün maddî ve zahiri güzelliği ise doğal olarak maddî hususlar vesilesiyle kazınılır. Rivayetler perspektifinden manevî güzellik: Manevî güzellikte değişik amel ve zikirler etkilidir. İmam Sadık (a.s) bu ...
  • Kur’an’ın Allah tarafından geldiği söylenirken bundan maksat nedir? Acaba sadece Kur’an’ın muhtevası mı Allah katındandır yoksa lafız ve sözcükleri de Allah tarafından mıdır?
    7584 Kur’anî İlimler 2007/11/01
    Kur’an’ın Allah tarafından olduğu sözü çeşitli aşamalarda söz konusu edilebilir. Her aşama diğerine göre daha derin bir anlamı ifade etmektedir.A. Kur’an’ın anlam ve içeriği Allah tarafındandır.B. Bununla birlikte Kur’an’ın bütün sözcükleri de Allah tarafındandır.C. Bu sözcüklerle oluşan ayetlerdeki bileşimlerde de Allah katından gelmiştir.D. Sureler halinde tecelli ...
  • Cünüp olan kimse cenabet gülsü yerine yaptığı teyemmümle camiye girip orada bir süre durabilir mi?
    9905 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/12
    Bir kişi cünüp olur ve gusül yerine teyemmüm etmekle görevli olursa cemaat namazına katılmak veya vaizleri dinlemek için camiye gidebilir. İmam Humeyni (r.a) bu konuyla ilgili bir sorunun cevabında şöyle demiştir: “Guslün bütün sonuçları gusül yerine geçerli olan teyemmüm için de söz konusudur. Sadece, zamanın ...
  • Kur’an-ı Kerim ile istihare nasıl yapılmalıdır? Başka bir tabirle istihare zamanında ayetlerin mefhumunu nasıl anlamak gerekir?
    137714 Tefsir 2011/08/21
    1. İstihare türlerinin en yaygın olanlarından birisi, değişik yöntemleri olan Kur’an-ı Kerim ile istiharedir. Birinci Tür: Kur’an’ı alacak ve şu duayı okuyacaksınız: "اَللّهُمَّ اِنّى تَفَأَّلْتُ بِکِتابِکَ، وَ تَوَکَّلْتُ عَلَیْکَ، فَاَرِنى مِنْ کِتابِکَ ما هُوَ مَکْتُومٌ مِنْ ...
  • Üzeri kutlu isimlerle nakşedilmiş bir yüzük kanalizasyona düştüğünde vazife nedir?
    7165 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Üzerinde Allah’ın veya Peygamberin (s.a.a) veyahut bir imamın isminin yazıldığı bir kâğıt veya saygı gösterilmesi gerekli olan herhangi başka bir şey tuvalete bağlı kanalizasyon kuyusuna düşerse, onu dışarıya çıkarmak ve yıkamak her ne kadar zor olsa da farzdır. Dışarı çıkarmak mümkün değilse, tümüyle yok olduğundan emin olmayana ...
  • Gençlerin dinden kaçmalarının nedenleri ve eserleri nedir?
    10142 Pratik Ahlak 2011/04/21
    Din insanın saadet ve kurtuluş reçetesidir. Dindarlık birey ve topluma sayısız eserleri olan tüm hayat boyutlarını içeren dinsel öğreti ve değerleri kurumsallaştırmaktır. Gizli ve açık bir takım etkenler dindarlığı tehdit etmektedir ve bu tehditlerden birisi de dinden kaçmaktır. Elbette hiç kimse tamamıyla din ile ...
  • Niçin Abdulmuttalib oğlunun adını Abduluzza koymuştur?
    23222 تاريخ بزرگان 2008/07/22
    Abdulmuttalibin oğlu Ebu leheb (Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abduluzza) künyesi Ebu utbe’dir, Peygamber (s.a.a) efendimizin amcası ve aynı zamanda onun en katı düşmanlarından biridir. Annesi Beni Huzae kabilesinden Lubna ve eşi Harb ibn-i Umeyye’nin kızı ve Ebu süfyanın kız kardeşi, Ümm-i cemil adıyla tanınan Arvi veya Avra’dır. ...

En Çok Okunanlar