Gelişmiş Arama
Ziyaret
16847
Güncellenme Tarihi: 2007/11/01
Soru Özeti
Yaratılışın hedefi nedir? Akli delillerle açıklayın; eğer hedef kemale ermek ise Allah neden insanları kemale ermiş olarak yaratmamıştır?
Soru
Yaratılışın hedefi nedir? Akli delillerle açıklayın; eğer hedef kemale ermek ise Allah neden insanları kemale ermiş olarak yaratmamıştır?
Kısa Cevap

Allah sonsuz bir varlıktır. Bütün kemallere sahiptir. Yaratmak bir çeşit feyiz ve lütuftur; Allah mutlak feyiz ve ihsan sahibi olduğundan O’nun feyiz vermede mutlak oluşu, yaratılmaya layık olan her şeyi yaratmasını gerektirir. Buna göre Allah’ın yaratmasının sebebi Onun mutlak feyiz ve lütuf sahibi oluşudur. Diğer yandan Allah’ın sıfatları zatından ayrı olmadığı için yaratılışın hedefinin Allah’ın kendi zatı olduğu söylenebilir.

Allah insanı iyiliğe ve kötülüğe doğru çeken iki iç eğilimin yanı sıra yine iyilik davetçisi peygamberler ve kötülük çağırıcısı şeytanlardan oluşan iki dış davetçi ile yaratılmıştır. Yaratıklar arasında en yüce kemal aşamalarına ulaşma yeteneğine sahip olduğu gibi yaratılışın en aşağı aşamasına da düşebilir. Eğer insanı hayvansal istek ve eğilimlerine karşı koyarak hayat yolunu katederse meleklerden daha üstün olur. Çünkü onlar hayvansal güdülerden ve şeytani vesveselerden uzaktırlar. Ama batıl yolunu seçerse hayvanlardan daha aşağı olur. Çünkü hayvanlar insandaki manevi yeteneklerden mahrumdurlar.

Allah insanı ilk baştan layık olduğu bütün kemallerle donatılmış olarak yaratılmış olsaydı bu insan için bir ihtiyari kemal sayılmazdı. Allah önceden kemallere sahip yaratıkları zaten yaratmıştı; buna göre insanın yaratılış gayesi ancak onun kemale ulaşma yeteneğine sahip olup kendi çabası ile bu kemale ulaşması ile gerçekleşirdi.

İlahi teşrii iradeyle uyum sağlamadıkları için yaratılışın asıl gayesine ulaşmayan kafirler ve günahkarlar da insanın yaratılışındaki tekvini hedef çerçevesinin dışına çıkmış değillerdir. Çünkü Allah sapıklığın yolunu kapatacak olsaydı o zaman insanin iman ve itaati irade ve seçimine dayanmazdı.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabının açıklığa kavuşması için birkaç konuya değinmemiz gerekir:

1. Allahın Yaratma Hedefi

A) Allah, vacib-ul vücud olduğundan dolayı, onun vücudu sınırlı, eksik ve hiçbir şeye bağlı değildir. O bütün kemallere sahiptir.

B) Mutlak feyiz sahibi ve cömert olması O’nun sahip olduğu kemallerdendir. Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.”(İsra/20) Allah’ın ihsanda bulunmasına kendisi tarafından hiçbir sınırlayıcı yoktur. Bu yüzden birine karşı ihsanda bulunmayışı, ihsanda bulunulan şey veya kimsenin sınırlı olmasından kaynaklanır, Allah’tan değil. O ihsana layık olan her şeye ihsanda bulunulur.

C) Bütün hayır ve kemaller vücuttan ve bütün şer ve eksiklikler de yokluktan kaynaklanmaktadır; örneğin, ilim hayır ve kemaldir; cehalet ise şer ve eksikliktir. Aynı şekilde acizlik ve güçsüzlüğün karşıtı olan kudret kemal ve hayırdır; güçsüzlük ise şerdir. Sonuç olarak varlık hayırdır ve buna karşı bütün şer ve eksiklikler yokluktandır.

D) Üçüncü açıklamaya baktığımızda, Allah’ın mutlak feyiz veren ve cömert olmasının yaratmak ve oluşturmakla sonuçlandığı görülmektedir; yani mutlak feyiz veren olmak, yaratmayı gerektirir. Diğer bir deyişle; eğer bir şey yaratılmaya layık olur da Allah onu yaratmazsa, varlığın hayır olmasına bakarak bu yaratmama, hayrı engelleme ve cimrilik anlamına gelir. Ama Allah’ın cimri olması düşünülemez.

Bu açıklamalardan şu sonuca varmaktayız; eğer “Allah’ın bir şeyi yaratmasına ne sebep olmuştur?” diye sorulursa cevabında “Allah’ın mutlak feyiz veren olması yaratılışa sebep olmuştur” deriz.

E) Allah’ın sıfatları O’nun zatından ayrı ve farklı değildir, ama insanların ve diğer cisimlerin sıfatları, onların zat ve özlerinden ayrıdır. Örneğin; elmanın bilinen bir zatı vardır; kırmızılığı ve tadı ise onun sıfatları ve özellikleridir; bu kırmızılık ve tatlılık elmanın zatından ayrıdır. Elma, bu sıfat ve özelliklerin yerine, zatı değişmeden, yeşil ve ekşi de olabilir.

Allah’ın zatı ile sıfatlarının bir olması derin itikadi bir konudur. Bu konuyu kelam ilminde “sıfatlarda tevhid” başlığı altında incelenir. Burada bizim için önemli olan nokta, yaratılışın illeti (sebebi) olan Allah’ın feyiz veren sıfatının zatının aynısı olması, yani zatından ayrı bir şey olmamasıdır.

Sonuç olarak; eğer “Allah niye yarattı?” diye sorulursa, “çünkü Allah vardır.” diye cevap veririz, yani asıl illet Allah’ın kendisidir. Bu konu İslam felsefecileri tarafından şöyle söylenir: “Allah’ın fiillerinde İllet-i gai (erkesel neden) ve illet-i faili (var edici neden) birdir.” Bu konu Kur’an’ın bazı ayetlerinden de anlaşılabilir: Allah buyuruyor ki: “Her iş ona döndürülür.” (Hud–123)

2. Allah’ın İnsanları Yaratmasındaki Hedefi:

Şimdiye kadar söylenenler, failin, yaratılıştaki hedefi ile ilgiliydi ancak failin insan gibi belli bir varlığı yaratmasındaki hedefinin anlaşılması için, önemli bir noktanın açıklanması gerekmektedir ve insan hakkındaki bu önemli nokta şudur: Allah insanı var ederek özel bir kemali yaratmak istemiştir.

Açıklama: Allah’ın feyiz vermesindeki kemali, bütün mümkün olan kemalleri yaratmasını gerektirmektedir. O, insanları yaratmadan önce melek adında başka varlıkları yaratmıştı ve onlar yaratılışlarının ilk başından kendileri için mümkün olan bütün kemallere sahiptiler; yani kendilerinin bütün kemalleri bilfiil mevcuttu. Sonuç olarak melekler hiçbir zaman yeni bir kemale ulaşmayacaklardır ve vücutları da ekâmül etmeyecektir.

Allah meleklerin dilinden şöyle buyuruyor: “Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah’ı tespih ederiz.” (Saffat Suresi, Ayet:164 165 166 )

Hz. Ali (a.s.) şöyle buyuruyor: “Sonra yüksek gökleri birbirinden ayırdı ve çeşitli meleklere kanat yarattı. Meleklerin bir grubu rükûa gitmeksizin secde halinde, bir grubu doğrulmaksızın rükû halinde, bir grubu dağılmaksızın saflar halinde durmakta ve bir grubu da yorulmaksızın tespih söylemektedirler.” (Nehc’ül Belaga, 1. hutbe)

Allah’ın meleklere verdiği kemal gereği onlar Allah’a ibadet etmektedirler ve onların Allah’a karşı çıkmaları ve günah işlemeleri mümkün değildir. Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “O’ndan önce konuşmazlar; onlar sadece O’nun emriyle hareket ederler.” (Enbiya,27) “O ateşin başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim-6)

Allah mutlak feyiz veren olmasından dolayı, söz konusu kemale sahip olan meleklerin yanı sıra daha üstün bir kemal yaratmak istemiştir ve o kemal, insandaki serbest olma ve hür irade ve seçme hakkına sahip olama gücüdür; yani bütün kemalleri, kendi irade ve seçimiyle elde edecek bir varlığı yaratmak istemiştir. Bu yüzden, ilk başta layık olduğu bu kemallere sahip olmayan ama kendi çabasıyla o kemallere ulaşabilecek bir insanı yaratmıştır. İnsanın kendi irade ve seçimiyle elde edeceği kemaller meleklere verilmiş kemallerden daha üstün olduğu çok açıktır. Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah melekleri akıllı olarak yarattı ama onlara şehveti vermedi, hayvanları ise şehvet sahibi olarak yaratı ama onlara akıl vermedi ancak Âdemoğullarını hem akıllı hem de şehvet sahibi olarak yarattı. Aklı şehvetine üstün gelecek olan insanlar meleklerden daha üstün olacaklardır ve şehveti aklına üstün gelecek olan insanlar da hayvanlardan daha aşağı olacaklardır.”

Mevlana da bu noktayı şu şiiriyle anlatmıştır:

Hadiste gelmiştir ki yüce yaratıcı

Mahlûkatı üç şekilde yaratmıştır

Bir grubu akıl, ilim ve yücelikten

O melektir ve secdeden başka bir şey bilmez

Yoktur özünde ihtiras ve heva

Mutlak nurdur yaşar Allah aşkıyla

Başka bir grup ilimden yoksun

Hayvan gibi, ot yiyip şişmanlamakta

O görmez ahır ve ottan başka

Bedbahtsızlıktan habersiz ve şereften

Ve o üçüncüsüdür insan ve beşer

Yarısı melek ve yarısı eşekten

Yarısı eşeklik alçalmaya meyilli

Ve diğer yarısı da yücelmeye meyilli

Galip gelene kadar savaşta

Bu ikisinden hangisi savaşı kazanana kadar

Sonuç olarak insanın yaratılışında da failin hedefi ve illet-i gai yine Allahın mutlak feyiz kaynağı olmasıdır. Allah’ın mutlak feyiz kaynağı olması, mümkün ve en üstün olan bu kemali de yaratmasını gerektirmektedir.

3. Allah İnsanı Neden Kemale Ermiş Olarak Yaratmadı?

Yukarıda söylediklerimize dikkat edecek olursak insanın yaratılış hedefinin, insanın kemale ulaşma kabiliyetine sahip olması ve kendi iradesiyle onu elde etmesiyle gerçekleşeceği anlaşılacaktır. Ama eğer o kemale ilk baştan sahip olsaydı, kesinlikle kendi iradesiyle elde ettiği kemal olarak sayılmayacak ve bu yüzdende yaratılmasındaki asıl gaye gerçekleşmiş olmayacaktı. Dikkat etmek gerekir ki insanın kemal merdiveninde bir basamak dahi ilerlemesi, kendi iradesiyle elde ettiği bir kemal sayılmakta ve o ölçüde de yaratılışının asıl hedefine ulaşmış demektir.

4. Kâfir ve Günahkâr İnsan:

Eğer bir insan kemal merdiveninden hatta bir basamak dahi ilerleyemezse ve hayatının hepsi küfür, günah ve isyanla dolu geçerse, yine de yaratılışının hedefinden uzaklaşmamıştır. Çünkü o da kendi kabiliyetlerini fiiliyata geçirmiştir. İnsan en aşağı derecelere ulaşma kabiliyetine de sahiptir ve Allah onu kemal yolu ile bedbahtlık yolunu seçecek bir şekilde yaratmıştır, yani günahkâr ve kâfir bir insan dahi Allah’ın tekvini iradesi çerçevesinden dışarı çıkmış değildir.

Evet; Allah, insanın kemal mertebelerine yükselmesini sevmekte ve sapıklığa doğru gitmesini de sevmemektedir. Diğer bir deyişle, Allah insanın yaratılışında bir tekvini isteği ve bir de teşrii isteği vardır. O’nun tekvini isteği; bütün insanların iyi ya da kötü bütün kabiliyetlerini fiiliyata geçirmeleridir. Teşrii isteği ise; insanın sadece kemal yolunda kabiliyetlerini faaliyete geçirmesidir. Bu anlatılanlara göre şöyle diyebiliriz: Mümin bir insan hem teşrii hedefi elde etmiş ve hem de tekvini hedefin yolunda hareket etmiştir; kafir ve günahkar olan bir insan ise teşrii hedefi elde etmese dahi tekvini hedef çerçevesinde hareket etmiştir.

Hatırlatma: Konunun önemi ve konuyla ilgili nakli delillerin çokluğu göz önünde bulundurulduğu zaman bu sahada daha geniş inceleme yapılabileceği malumdur. Ancak soru sahibinin isteğini dikkate alarak daha fazla açıklamada bulunmadık.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kur’an, beşeriyetin bütün sorunlarını halletmiş midir?
    6677 Yeni Kelam İlmi 2011/04/28
    Biz Müslümanlar Kur’an’ın, beşeriyetin her türlü sorununu halledebilen kapsamlı bir kitap olduğuna inanıyoruz. Ama bu sözün manası ‘bütün meseleleri hatta fizik, kimya vs. meseleleri de Kur’an halleder’ demek değildir.Kur’an-ı Kerim bütün insanların hidayet kitabıdır ve bundan da başka bir işi yoktur. Doğal olarak yalnızca bu ...
  • “Abdullah b. Cafer”in kabri Medine’de mi yoksa Dımışk’ta mıdır?
    7525 تاريخ بزرگان 2012/03/10
    Hz. Zeynep (s.a)’in eşi Abdullah b. Cafer’in kabrinin yeri konusunda iki görüş vardır: 1. Medine’de ve Baki mezarlığındadır. 2. Şam’da ve Babu’s Sağir mezarlığındadır. Muteber tarih kaynaklarını ve bu konuda tarihçilerin ortaya koyduğu sözlerini dikkate alarak birinci söz, yani onun kabrinin Baki mezarlığında olması daha ...
  • İnsanların cennet ve cehennemde yaşları ne kadar olacaktır?
    8702 Tefsir 2012/02/22
    İnsanların yaşlarına göre bedende görülen değişiklikler bu dünyaya ait olan konulardandır. Ama ahirette özellikle cennette böyle şeyler söz konusu değildir. Yani öteki dünyada çocuk, orta yaş, yaşlı olmak diye bir şey yoktur. Hatta ahiretin maddi olduğuna inansak bile bugün bizim düşündüğümüz şekliyle yaş meselesi cennetlikler için olmayacaktır. ...
  • Bir kimse, Allah rızası için bir iş yapmaya niyet eder ve niyet ettiği işi yerine getirir getirmez halis niyeti aradan giderse, acaba böyleli bir amelin Allah nezdinde sevabı var mıdır?
    12346 Pratik Ahlak 2011/11/12
    İslam kültüründe amellerin kabul edilmesi için, amelin iyi olmasının (hüsnü fiili) yanında, halisane bir niyetin de (hüsnü faili) olması şart koşulmuştur. Buna izafeten, yalnızca amellerin halisane yapılması yeterli değildir. Amellerin kabulünün bir diğer şartı da, niyetteki ihlâsın devamlılığıdır. Allah-u Teâlâ şöyle buyurur: “Kim kendisiyle birlikte bir iyilik getirirse, ona on ...
  • Kuran’ı Kerim’e göre yöneticiler ve işverenlerin topluma karşı ne görevleri vardır?
    3680 رفتار اجتماعی در حکومت اسلامی 2020/01/20
  • İlahi marifette ilerlemek ve Hz. Mehdi’nin ilgisini kazanmak için ne yapmamız gerekir?
    5990 Pratik Ahlak 2010/06/20
    Size muvaffakiyet diliyoruz, Ehl-i Beyt Mektebiyle onurlanmanız bizi sevindirdi, istediğiniz konular hakkında bilgi edinmeniz için bu sitede önceden cevaplandırılmış bazı soruları cevaplarıyla birlikte size gönderiyoruz.İlgili Sorular:
  • Filistin İsrail’in asıl yeri değil midir?
    11838 tarihi Yerler 2012/08/21
    Yahudiler ve Siyonistler Filistin’in ilk sakinleri değildi. Bilakis onlar bu bölgeye gelmeden uzun bir zaman önce Filistin’de kalanlar vardı. M.Ö. 3500 yılında Sami kavimleri Hicazın merkezinden Filistin gibi bölgelere göç etmiş idi. Kenan Arapları gibi kavimler de Filistin’i kendilerine yurt edinmiş idi. Filistin’i yurt edinen ilk sakinler ...
  • Ehl-i Sünnet ve Şia arasında, Hz. Mehdi (a.f.) hakkında farklılık var mıdır?
    27387 Eski Kelam İlmi 2009/05/17
    Mehdilik inancı ve Hz. Mehdi (a.f.)’nin zuhur edeceği düşüncesi, İslamî inançlardan biri olarak kabul edilir. Bu inancın Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in müjdelemesi sonucu bütün İslamî fırkalar ve mezhepler arasında önemli bir yeri vardır. Ehl-i sünnete göre bu inanç temel inançlar arasında yer almamasına rağmen ama bunun temeli sağlam inançlarda olduğunda da ...
  • Ayakların üstünü mesetme konusunu hadisler ile ispatlayınız?
    8198 بیشتر بدانیم 2012/07/21
    “Vesailu’ş - Ş,a” gibi Şia’nın Muteber Kitaplarında İmamlardan (a.s.) nakledilmiş olan hadislere baktığımızda abdest alınırken başın ön kısmının ve ayakların üstünün Mes edilmesinin vacip olduğunu görürüz. Keza hadislerden istifade ediliyor ki ayaklar Mes edilirken sağ ve sol sırasını dikkate alarak ayakların parmaklarından başlayarak ayaklarda var olan çıkıntıya ...
  • Cansız varlıklar ve bitkiler Allah’ı nasıl tespih ederler?
    11213 بندگی و تسبیح 2012/07/24
    İnsanların âlemdeki varlıklara yönelik ilmi çok az ve naçizdir. Varlıkların yüce Allah’ı nasıl tespih ettikleri meselesi de henüz beşerin niteliğini kavramadığı konulardan biridir. Değişik ayet ve rivayetlerde varlığın tüm cüzlerinin yüce Allah’ı tespih ettiği beyan edilmiştir. Varlığın cüzlerinin tespih şekli hakkında müfessirler arasında iki görüş vardır:

En Çok Okunanlar