Gelişmiş Arama
Ziyaret
16218
Güncellenme Tarihi: 2007/11/01
Soru Özeti
Yaratılışın hedefi nedir? Akli delillerle açıklayın; eğer hedef kemale ermek ise Allah neden insanları kemale ermiş olarak yaratmamıştır?
Soru
Yaratılışın hedefi nedir? Akli delillerle açıklayın; eğer hedef kemale ermek ise Allah neden insanları kemale ermiş olarak yaratmamıştır?
Kısa Cevap

Allah sonsuz bir varlıktır. Bütün kemallere sahiptir. Yaratmak bir çeşit feyiz ve lütuftur; Allah mutlak feyiz ve ihsan sahibi olduğundan O’nun feyiz vermede mutlak oluşu, yaratılmaya layık olan her şeyi yaratmasını gerektirir. Buna göre Allah’ın yaratmasının sebebi Onun mutlak feyiz ve lütuf sahibi oluşudur. Diğer yandan Allah’ın sıfatları zatından ayrı olmadığı için yaratılışın hedefinin Allah’ın kendi zatı olduğu söylenebilir.

Allah insanı iyiliğe ve kötülüğe doğru çeken iki iç eğilimin yanı sıra yine iyilik davetçisi peygamberler ve kötülük çağırıcısı şeytanlardan oluşan iki dış davetçi ile yaratılmıştır. Yaratıklar arasında en yüce kemal aşamalarına ulaşma yeteneğine sahip olduğu gibi yaratılışın en aşağı aşamasına da düşebilir. Eğer insanı hayvansal istek ve eğilimlerine karşı koyarak hayat yolunu katederse meleklerden daha üstün olur. Çünkü onlar hayvansal güdülerden ve şeytani vesveselerden uzaktırlar. Ama batıl yolunu seçerse hayvanlardan daha aşağı olur. Çünkü hayvanlar insandaki manevi yeteneklerden mahrumdurlar.

Allah insanı ilk baştan layık olduğu bütün kemallerle donatılmış olarak yaratılmış olsaydı bu insan için bir ihtiyari kemal sayılmazdı. Allah önceden kemallere sahip yaratıkları zaten yaratmıştı; buna göre insanın yaratılış gayesi ancak onun kemale ulaşma yeteneğine sahip olup kendi çabası ile bu kemale ulaşması ile gerçekleşirdi.

İlahi teşrii iradeyle uyum sağlamadıkları için yaratılışın asıl gayesine ulaşmayan kafirler ve günahkarlar da insanın yaratılışındaki tekvini hedef çerçevesinin dışına çıkmış değillerdir. Çünkü Allah sapıklığın yolunu kapatacak olsaydı o zaman insanin iman ve itaati irade ve seçimine dayanmazdı.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun cevabının açıklığa kavuşması için birkaç konuya değinmemiz gerekir:

1. Allahın Yaratma Hedefi

A) Allah, vacib-ul vücud olduğundan dolayı, onun vücudu sınırlı, eksik ve hiçbir şeye bağlı değildir. O bütün kemallere sahiptir.

B) Mutlak feyiz sahibi ve cömert olması O’nun sahip olduğu kemallerdendir. Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.”(İsra/20) Allah’ın ihsanda bulunmasına kendisi tarafından hiçbir sınırlayıcı yoktur. Bu yüzden birine karşı ihsanda bulunmayışı, ihsanda bulunulan şey veya kimsenin sınırlı olmasından kaynaklanır, Allah’tan değil. O ihsana layık olan her şeye ihsanda bulunulur.

C) Bütün hayır ve kemaller vücuttan ve bütün şer ve eksiklikler de yokluktan kaynaklanmaktadır; örneğin, ilim hayır ve kemaldir; cehalet ise şer ve eksikliktir. Aynı şekilde acizlik ve güçsüzlüğün karşıtı olan kudret kemal ve hayırdır; güçsüzlük ise şerdir. Sonuç olarak varlık hayırdır ve buna karşı bütün şer ve eksiklikler yokluktandır.

D) Üçüncü açıklamaya baktığımızda, Allah’ın mutlak feyiz veren ve cömert olmasının yaratmak ve oluşturmakla sonuçlandığı görülmektedir; yani mutlak feyiz veren olmak, yaratmayı gerektirir. Diğer bir deyişle; eğer bir şey yaratılmaya layık olur da Allah onu yaratmazsa, varlığın hayır olmasına bakarak bu yaratmama, hayrı engelleme ve cimrilik anlamına gelir. Ama Allah’ın cimri olması düşünülemez.

Bu açıklamalardan şu sonuca varmaktayız; eğer “Allah’ın bir şeyi yaratmasına ne sebep olmuştur?” diye sorulursa cevabında “Allah’ın mutlak feyiz veren olması yaratılışa sebep olmuştur” deriz.

E) Allah’ın sıfatları O’nun zatından ayrı ve farklı değildir, ama insanların ve diğer cisimlerin sıfatları, onların zat ve özlerinden ayrıdır. Örneğin; elmanın bilinen bir zatı vardır; kırmızılığı ve tadı ise onun sıfatları ve özellikleridir; bu kırmızılık ve tatlılık elmanın zatından ayrıdır. Elma, bu sıfat ve özelliklerin yerine, zatı değişmeden, yeşil ve ekşi de olabilir.

Allah’ın zatı ile sıfatlarının bir olması derin itikadi bir konudur. Bu konuyu kelam ilminde “sıfatlarda tevhid” başlığı altında incelenir. Burada bizim için önemli olan nokta, yaratılışın illeti (sebebi) olan Allah’ın feyiz veren sıfatının zatının aynısı olması, yani zatından ayrı bir şey olmamasıdır.

Sonuç olarak; eğer “Allah niye yarattı?” diye sorulursa, “çünkü Allah vardır.” diye cevap veririz, yani asıl illet Allah’ın kendisidir. Bu konu İslam felsefecileri tarafından şöyle söylenir: “Allah’ın fiillerinde İllet-i gai (erkesel neden) ve illet-i faili (var edici neden) birdir.” Bu konu Kur’an’ın bazı ayetlerinden de anlaşılabilir: Allah buyuruyor ki: “Her iş ona döndürülür.” (Hud–123)

2. Allah’ın İnsanları Yaratmasındaki Hedefi:

Şimdiye kadar söylenenler, failin, yaratılıştaki hedefi ile ilgiliydi ancak failin insan gibi belli bir varlığı yaratmasındaki hedefinin anlaşılması için, önemli bir noktanın açıklanması gerekmektedir ve insan hakkındaki bu önemli nokta şudur: Allah insanı var ederek özel bir kemali yaratmak istemiştir.

Açıklama: Allah’ın feyiz vermesindeki kemali, bütün mümkün olan kemalleri yaratmasını gerektirmektedir. O, insanları yaratmadan önce melek adında başka varlıkları yaratmıştı ve onlar yaratılışlarının ilk başından kendileri için mümkün olan bütün kemallere sahiptiler; yani kendilerinin bütün kemalleri bilfiil mevcuttu. Sonuç olarak melekler hiçbir zaman yeni bir kemale ulaşmayacaklardır ve vücutları da ekâmül etmeyecektir.

Allah meleklerin dilinden şöyle buyuruyor: “Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah’ı tespih ederiz.” (Saffat Suresi, Ayet:164 165 166 )

Hz. Ali (a.s.) şöyle buyuruyor: “Sonra yüksek gökleri birbirinden ayırdı ve çeşitli meleklere kanat yarattı. Meleklerin bir grubu rükûa gitmeksizin secde halinde, bir grubu doğrulmaksızın rükû halinde, bir grubu dağılmaksızın saflar halinde durmakta ve bir grubu da yorulmaksızın tespih söylemektedirler.” (Nehc’ül Belaga, 1. hutbe)

Allah’ın meleklere verdiği kemal gereği onlar Allah’a ibadet etmektedirler ve onların Allah’a karşı çıkmaları ve günah işlemeleri mümkün değildir. Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “O’ndan önce konuşmazlar; onlar sadece O’nun emriyle hareket ederler.” (Enbiya,27) “O ateşin başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim-6)

Allah mutlak feyiz veren olmasından dolayı, söz konusu kemale sahip olan meleklerin yanı sıra daha üstün bir kemal yaratmak istemiştir ve o kemal, insandaki serbest olma ve hür irade ve seçme hakkına sahip olama gücüdür; yani bütün kemalleri, kendi irade ve seçimiyle elde edecek bir varlığı yaratmak istemiştir. Bu yüzden, ilk başta layık olduğu bu kemallere sahip olmayan ama kendi çabasıyla o kemallere ulaşabilecek bir insanı yaratmıştır. İnsanın kendi irade ve seçimiyle elde edeceği kemaller meleklere verilmiş kemallerden daha üstün olduğu çok açıktır. Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah melekleri akıllı olarak yarattı ama onlara şehveti vermedi, hayvanları ise şehvet sahibi olarak yaratı ama onlara akıl vermedi ancak Âdemoğullarını hem akıllı hem de şehvet sahibi olarak yarattı. Aklı şehvetine üstün gelecek olan insanlar meleklerden daha üstün olacaklardır ve şehveti aklına üstün gelecek olan insanlar da hayvanlardan daha aşağı olacaklardır.”

Mevlana da bu noktayı şu şiiriyle anlatmıştır:

Hadiste gelmiştir ki yüce yaratıcı

Mahlûkatı üç şekilde yaratmıştır

Bir grubu akıl, ilim ve yücelikten

O melektir ve secdeden başka bir şey bilmez

Yoktur özünde ihtiras ve heva

Mutlak nurdur yaşar Allah aşkıyla

Başka bir grup ilimden yoksun

Hayvan gibi, ot yiyip şişmanlamakta

O görmez ahır ve ottan başka

Bedbahtsızlıktan habersiz ve şereften

Ve o üçüncüsüdür insan ve beşer

Yarısı melek ve yarısı eşekten

Yarısı eşeklik alçalmaya meyilli

Ve diğer yarısı da yücelmeye meyilli

Galip gelene kadar savaşta

Bu ikisinden hangisi savaşı kazanana kadar

Sonuç olarak insanın yaratılışında da failin hedefi ve illet-i gai yine Allahın mutlak feyiz kaynağı olmasıdır. Allah’ın mutlak feyiz kaynağı olması, mümkün ve en üstün olan bu kemali de yaratmasını gerektirmektedir.

3. Allah İnsanı Neden Kemale Ermiş Olarak Yaratmadı?

Yukarıda söylediklerimize dikkat edecek olursak insanın yaratılış hedefinin, insanın kemale ulaşma kabiliyetine sahip olması ve kendi iradesiyle onu elde etmesiyle gerçekleşeceği anlaşılacaktır. Ama eğer o kemale ilk baştan sahip olsaydı, kesinlikle kendi iradesiyle elde ettiği kemal olarak sayılmayacak ve bu yüzdende yaratılmasındaki asıl gaye gerçekleşmiş olmayacaktı. Dikkat etmek gerekir ki insanın kemal merdiveninde bir basamak dahi ilerlemesi, kendi iradesiyle elde ettiği bir kemal sayılmakta ve o ölçüde de yaratılışının asıl hedefine ulaşmış demektir.

4. Kâfir ve Günahkâr İnsan:

Eğer bir insan kemal merdiveninden hatta bir basamak dahi ilerleyemezse ve hayatının hepsi küfür, günah ve isyanla dolu geçerse, yine de yaratılışının hedefinden uzaklaşmamıştır. Çünkü o da kendi kabiliyetlerini fiiliyata geçirmiştir. İnsan en aşağı derecelere ulaşma kabiliyetine de sahiptir ve Allah onu kemal yolu ile bedbahtlık yolunu seçecek bir şekilde yaratmıştır, yani günahkâr ve kâfir bir insan dahi Allah’ın tekvini iradesi çerçevesinden dışarı çıkmış değildir.

Evet; Allah, insanın kemal mertebelerine yükselmesini sevmekte ve sapıklığa doğru gitmesini de sevmemektedir. Diğer bir deyişle, Allah insanın yaratılışında bir tekvini isteği ve bir de teşrii isteği vardır. O’nun tekvini isteği; bütün insanların iyi ya da kötü bütün kabiliyetlerini fiiliyata geçirmeleridir. Teşrii isteği ise; insanın sadece kemal yolunda kabiliyetlerini faaliyete geçirmesidir. Bu anlatılanlara göre şöyle diyebiliriz: Mümin bir insan hem teşrii hedefi elde etmiş ve hem de tekvini hedefin yolunda hareket etmiştir; kafir ve günahkar olan bir insan ise teşrii hedefi elde etmese dahi tekvini hedef çerçevesinde hareket etmiştir.

Hatırlatma: Konunun önemi ve konuyla ilgili nakli delillerin çokluğu göz önünde bulundurulduğu zaman bu sahada daha geniş inceleme yapılabileceği malumdur. Ancak soru sahibinin isteğini dikkate alarak daha fazla açıklamada bulunmadık.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İnsanın günaha tekrar yönelmemesi için terkettiği günahtan ne kadar uzak kalması gerekiyor?
    7434 Pratik Ahlak 2010/06/12
    Bu konuda herhangi bir ayete ve  rivayete rastlamadık, ancak insan kırk gün amellerini ihlasla yerine getirir ve onları Allah rızası için yaparsa Allah hikmetini onun kalbine yerleştirir, diline akıtır, şeklinde rivayetler vardır.Bu bağlamda şu ...
  • Ayetullah Hamenei’nin Amerika Müslümanlarına mesajı (öğüt ve nasihati) nedir?
    5793 Eski Kelam İlmi 2009/08/20
    Ayetullah Hamenei’nin kaleminin bu soruya cevabı: “Selamu’n Aleykum,Ayetullah Hamenei’nin genele hitap eden konuşma ve mesajlarında yer alan açıklamalarının dışında özel bir mesajları yoktu. (Bu konuşma ve mesajların metni Ayetullah Hamenei’nin ...
  • Ramazan ayında toplardamara enjeksiyon yapılmasının hükmü nedir?
    6229 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/18
    Muhterem taklit mercilerinin bu husustaki görüşleri farklıdır. Tam bir cevap verilmesi için taklit merciinizi belirlemelisiniz. Bununla birlikte muhterem mercilerin görüşlerini aşağıda belirtiyoruz.İmam Humeyni, Ayetullah Behçet ve Ayetullah Hamaney: Eğer iğne besin ve güçlendirici bir özelliğe sahipse, farz ihtiyat gereği bu tür enjeksiyondan sakınılmalıdır. Ama tedavi yönü bulunuyorsa ve ...
  • Yüz güzelliği için bir zikir var mıdır?
    64352 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik maddî güzellik ve manevî güzellik diye iki kısma ayrılır. Yüzün manevî güzelliği namaz gibi manevî hususlar vesilesiyle kazanılır. Yüzün maddî ve zahiri güzelliği ise doğal olarak maddî hususlar vesilesiyle kazınılır. Rivayetler perspektifinden manevî güzellik: Manevî güzellikte değişik amel ve zikirler etkilidir. İmam Sadık (a.s) bu ...
  • Kur’an’ın Allah tarafından geldiği söylenirken bundan maksat nedir? Acaba sadece Kur’an’ın muhtevası mı Allah katındandır yoksa lafız ve sözcükleri de Allah tarafından mıdır?
    7584 Kur’anî İlimler 2007/11/01
    Kur’an’ın Allah tarafından olduğu sözü çeşitli aşamalarda söz konusu edilebilir. Her aşama diğerine göre daha derin bir anlamı ifade etmektedir.A. Kur’an’ın anlam ve içeriği Allah tarafındandır.B. Bununla birlikte Kur’an’ın bütün sözcükleri de Allah tarafındandır.C. Bu sözcüklerle oluşan ayetlerdeki bileşimlerde de Allah katından gelmiştir.D. Sureler halinde tecelli ...
  • Cünüp olan kimse cenabet gülsü yerine yaptığı teyemmümle camiye girip orada bir süre durabilir mi?
    9905 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/12
    Bir kişi cünüp olur ve gusül yerine teyemmüm etmekle görevli olursa cemaat namazına katılmak veya vaizleri dinlemek için camiye gidebilir. İmam Humeyni (r.a) bu konuyla ilgili bir sorunun cevabında şöyle demiştir: “Guslün bütün sonuçları gusül yerine geçerli olan teyemmüm için de söz konusudur. Sadece, zamanın ...
  • Kur’an-ı Kerim ile istihare nasıl yapılmalıdır? Başka bir tabirle istihare zamanında ayetlerin mefhumunu nasıl anlamak gerekir?
    137714 Tefsir 2011/08/21
    1. İstihare türlerinin en yaygın olanlarından birisi, değişik yöntemleri olan Kur’an-ı Kerim ile istiharedir. Birinci Tür: Kur’an’ı alacak ve şu duayı okuyacaksınız: "اَللّهُمَّ اِنّى تَفَأَّلْتُ بِکِتابِکَ، وَ تَوَکَّلْتُ عَلَیْکَ، فَاَرِنى مِنْ کِتابِکَ ما هُوَ مَکْتُومٌ مِنْ ...
  • Üzeri kutlu isimlerle nakşedilmiş bir yüzük kanalizasyona düştüğünde vazife nedir?
    7165 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Üzerinde Allah’ın veya Peygamberin (s.a.a) veyahut bir imamın isminin yazıldığı bir kâğıt veya saygı gösterilmesi gerekli olan herhangi başka bir şey tuvalete bağlı kanalizasyon kuyusuna düşerse, onu dışarıya çıkarmak ve yıkamak her ne kadar zor olsa da farzdır. Dışarı çıkarmak mümkün değilse, tümüyle yok olduğundan emin olmayana ...
  • Gençlerin dinden kaçmalarının nedenleri ve eserleri nedir?
    10142 Pratik Ahlak 2011/04/21
    Din insanın saadet ve kurtuluş reçetesidir. Dindarlık birey ve topluma sayısız eserleri olan tüm hayat boyutlarını içeren dinsel öğreti ve değerleri kurumsallaştırmaktır. Gizli ve açık bir takım etkenler dindarlığı tehdit etmektedir ve bu tehditlerden birisi de dinden kaçmaktır. Elbette hiç kimse tamamıyla din ile ...
  • Niçin Abdulmuttalib oğlunun adını Abduluzza koymuştur?
    23222 تاريخ بزرگان 2008/07/22
    Abdulmuttalibin oğlu Ebu leheb (Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abduluzza) künyesi Ebu utbe’dir, Peygamber (s.a.a) efendimizin amcası ve aynı zamanda onun en katı düşmanlarından biridir. Annesi Beni Huzae kabilesinden Lubna ve eşi Harb ibn-i Umeyye’nin kızı ve Ebu süfyanın kız kardeşi, Ümm-i cemil adıyla tanınan Arvi veya Avra’dır. ...

En Çok Okunanlar