Gelişmiş Arama
Ziyaret
11819
Güncellenme Tarihi: 2011/01/20
Soru Özeti
Ben kıldığım namazın doğru olup olmadığı hakkında şüphe ediyorum. Doğru ve sahih namaz kılmayı bana öğretir misiniz?
Soru
Ben kıldığım namazın doğru olup olmadığı hakkında şüphe ediyorum. Namaz kılmayı öğrenmek istiyorum ama birinden sormaya utanıyorum. Bu yüzden en çabuk zamanda isteğime cevap vermenizi umuyorum.
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

Sorunuza cevap vermeden önce şu noktaya dikkat etmelisiniz: İnsanın bilmediği bir şeyi sormasının utanılacak bir yanı yoktur; çünkü bilmemek ve sormak hiçbir zaman ayıp değildir. İnsanın ondan utanması gerekmez. Aksine sormak erdemin derecelerinden sayılır; zira sormak hakikati ortaya çıkarır. Soran insan hakikat peşinde olup ilim ve marifete taliptir. Bunlar soran insanın şahsiyetini oluşturan şeylerdir. Alim ve müminlerin yaşam tarzı ve metodu, dini meseleler ve inançlar hakkında sormada mutlu olduklarını ve soran insanı güzel karşıladıklarını göstermektedir. Onlar bu meseleyi tahammül ve güler yüzle karşılamaktaydılar. Kur’an’a müracaat ettiğimiz zaman onun insanı sormaya ve bilgi edinmeye teşvik edip yönelttiğini görmekteyiz. “Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.”[1] Bundan dolayı sormak ve öğrenmek ayıp olmadığı gibi sormamak ayıp ve noksanlıktır. Akıllı insan bu ayıptan kendini uzak tutmalıdır. Bu mukaddimeden sonra namazı öğrenmenin çok rahat ve kolay olduğunu söylemek gerek. Bundan dolayı burada birkaç meselenin yanında onu beyan ediyoruz:

1. Her bireye gece ve gündüz beş defa namaz kılmak farzdır ve bunların tertibe de şöyledir:

1-1- Vakti fecrin doğmasından güneşin doğmasına dek olan iki rekât sabah namazı.

1-2- Her biri dört rekât olan öğle ve ikindi namazları; yani dört rekat öğle namazı ve dört rekat ikindi namazı.

Elbette bu yolcu olmayan kimse içindir. Ama yolcu bir şahıs için dört rekâtlık namazlar iki rekât olur. Öğle ve ikindi namazlarının vakti öğle başından güneşin batmasından önceye kadardır.

1-3- Akşam namazı. Akşam namazı her zaman üç rekâttır; yani yolculukta yarıya inen dört rekâtlık namazlar gibi değildir. Kılınma vakti yaklaşık güneş batımından on beş dakika sonradır; yani doğudaki kızıllık gittikten sonradır. Doğudaki kızıllıktan maksat, yeryüzünün doğusunda bulunan kızıllıktır. Bu kızıllık akşam namazı vaktinde yok olur. Bundan dolayı akşam namazının vakti bu zamandan gece yarısına dört rekâtlık bir yatsı namazı vakti kalıncaya kadardır. Bu zaman yani gece yarısına kalan dört rekâtlık namaz vakti ise yatsı namazını kılma vaktidir.

4. İnsana farz olan beşinci namaz da yatsı namazıdır. Bu namaz dört rekâttır. Elbette insanın vatanında olması ve yolcu olmaması kaydıyla dört rekâttır. Ama yolcu olursa ve on gün kalma niyetinde bulunmamışsa, dört rekâtlık namazlar iki rekât olur. Yatsı namazını kılma vakti, akşam namazından şerî gece yarısına kadardır. Eğer insanın bu beş namazın her birini kendi özel vaktinde kılma imkânı olmazsa, onları başka bir vakitte kılması farzdır. Örneğin insan sabah namazını herhangi bir sebepten dolayı vaktinde kılamamışsa, onu gece yahut ikindi vakti kılmalıdır. Elbette kaza niyetiyle kılmalıdır. Daha açık bir ifadeyle bu namaz insanın başka bir vakte kalsa da üzerindeki bir vazifedir. Zamanın geçmesiyle bu vazife insanın sorumluluğundan çıkmaz. Bu mesele günlük beş namaz hakkındadır.

Buraya kadarki bölümde namazın farz olması kuralı ve onun kılınma vakitleri belirtildi.

2. Namaz kılan şahıs namaz kılmaya başlamadan önce kendini abdest veya gusül[2] veyahut teyemmüm vesilesiyle temizlemesi farzdır. Abdest alma şekli şöyledir: 1. İnsan abdest alırken yakınlaşma niyetinde bulunmalıdır. 2. Yakınlaşma niyetinde bulunduktan sonra yüzünü alnından (saçların başlangıç noktasından) çene altına kadar temiz ve mubah (gasp edilmemiş) bir suyla yıkamalıdır. 3. Sonra sağ elini dirsek başından parmak uçlarına kadar yıkamalı ve sonra da sol eli sağ el gibi yıkamalıdır. Elleri yıkadıktan sonra elinde kalan ıslaklık ile alnı düzleminde yer alan başının ön kısmını başın ortasından öne doğru mesh etmelidir. Meshin saç üzerine yapılmasının bir sakıncası yoktur. Ama saç çok uzun olursa ve taradığında yüzüne veya başının bir başka yerine uzuyorsa, bu durumda saçının ayrım noktasını açarak saç derisini veya saçların altını mesh etmelidir. Başını mesh ettikten sonra abdestten sağ elde kalan ıslaklık ile sağ ayağı parmak ucundan ayağın üzerindeki çıkış noktasına kadar mesh etmelidir. Sonra da sol ayağını sol elin avucuyla mesh etmelidir.

Hatırlatılmalıdır ki namaz kılan şahsın bedeni kan, idrar vb. necasetlerden de temiz olmalıdır. Aynı şekilde namaz kılan şahsın namaz kıldığı elbiselerin de temiz olması gerekir. Namaz kılan şahıs bu mukaddimelere riayet ettikten sonra namaz kılmaya hazır hale gelir.

3. Namaz Kılma Şekli

3.1. Sabah Namazı: Namaz kılan şahsın günlük namazları kılmadan önce ezan ve ikame söylemesi müstehaptır. Namaz kılan şahsın yolcu olup olmaması veya namazın eda veya kaza olması fark etmez.

Ezan Okuma Şekli:

Ezan on sekiz cümledir. Dört defa “Allahu Ekber”, iki defa “eşhedu en la ilahe illallah”, iki defa “eşhedu enne Muhammeden resulullah”, iki defa “hayya âla’s-salat”, iki defa “hayya âla’l-felah”, iki defa “hayya âla hayri’l-amel”, iki defa “Allahu Ekber” ve iki defa da “la ilahe illallah” denir. “Eşhedu enne Aliyen veliyullah” ezan ve ikamenin bir cüzü değildir. Ama “eşhedu enne Muhammeden resulullah” cümlesinden sonra yakınlık kastiyle söylenmesi iyidir.[3]  

İkame Söyleme Şekli:

İkame on yedi cümledir. Yani başından iki defa “Allahu Ekber”, sonundan da bir defa “la ilahe illallah” söylemek azalır ve “hayya âla hayri’l-amel” dedikten sonra iki defa “kad kameti’s-salat” söylemek ona eklenir.

Ezan ve ikamenin namazın farzlarından olmadığı hatırlatılmalıdır. Bundan dolayı bir kimse ezan ve ikame söylemeden namazı başlarsa bunun bir sakıncası olmaz. Elbette bunları bilmeyen veya ezberinde bulundurmayan biri kâğıt üzerinden de okuyabilir.

Sabah Namazını Kılma Şekli:

Namaz kılan şahıs evvela kıbleye yüzünü çevirmeli ve sonra da Allah’a yakınlaşma kastıyla niyet etmelidir. İkincisi, niyet ettikten sonra tekbiretü’l-ihram getirmeli yani “Allahu Ekber” demelidir.

Üçüncüsü, tekbiretü’l-ihram’dan sonra Fatiha (Hamd) suresini okumalı ve sonra da Tevhid veya Asır yahut Kevser veyahut herhangi bir sureyi[4] okumalıdır. Eğer biri Hamd ve Tevhid veya diğer sureleri ezberlememişse, onları bir kâğıt üzerine yazabilir veya Kur’an üzerinden okuyabilir.

Dördüncüsü, Hamd ve sureyi okuduktan sonra rükûa gider; yani öne doğru ellerin diz kapakları üzerine gelme miktarınca eğilir. Bu halde rükunun zikrini “sübhane rabbiye’l-azim ve bihamdihi” veya üç defa sübhanallah” diye söyler.

Beşincisi, rükû zikrini söyledikten sonra, rükûdan dik duracak şekilde kalkar. Elbette bu bedeni sağlıklı olan insanlar içindir. Ama eğer bedensel olarak bir noksanlık ve hastalığı olup kalkamayanlar ve dik duramayanlar edebildikleri oranda bunu yapmaları gerekir.

Altıncısı, namaz kılan şahıs rükudan kalktıktan sonra secdeye gider. Secde, insanın alnını toprak, taş ve kâğıt gibi secdenin caiz olduğu bir şeyin üzerine koymasıdır. Ondan sonra da iki el avucu, baş, iki diz kapağı ucu ve iki ayağın iki başparmağını yere koymasıdır. Bu yedi yere secde ettikten sonra namaz kılan şahıs secde zikrini “sübhane rabbiye’l-a’la ve bihamdihi” veya üç defa “sübhanallah” veyahut üç defa “Allahu Ekber” diyerek söyleyiverir.

Yedincisi, iki defa secde ettikten sonra ikinci rekât için kalkar ve birinci rekâttaki gibi Hamd ve sure okur. Elbette ikinci rekâtta sure bittikten sonra rükûdan önce namaz kılan şahsın ellerini yüzünün karşısına gelecek şekilde yukarıya kaldırıp bir zikir ve dua okuması (her duayı okuması yeterlidir) müstehaptır. Ama en iyisi şu duayı okumasıdır:

 "لا اله الاّ الله الحلیم الکریم، لا اله الا الله العلیّ العظیم، سبحان الله ربّ السماوات السبع، و رب الارضیین السبع، و ما فیهن و ما بینهنّ ورب العرش العظیم، و الحمد لله رب العالمین"  

Sonra rükûa ve ardından da secdeye gider. Sekizincisi, iki secde bittikten sonra teşehhüdü okumak ve namaz selamı için oturur ve şöyle der: Eşhedu anla ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden resulullah, Allahumme salli âla Muhammed ve âli Muhammed, esselamu aleyke eyyuhannebi ve rahmetullahi ve berakatuhu, esselamu aleyne ve âla ibadllihi’s-salihin, essalamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu.” Bu tertiple iki rekât olan sabah namazı tamamlanmış olur.

Akşam Namazı:

Akşam namazı üç rekâttır. İlk iki rekâtı sabah namazı gibidir. Ancak teşehhütten sonra ve namaz selamı vermeden önce kalkılır ve üçüncü rekât kılınır. Kalktıktan sonra üçüncü rekâtta insan durduğu halde ya sadece Hamd suresini okumada yâ da “sübhanallahi velhamdulillahi ve la ilahe illallah vallahu ekber” demede özgürüdür. En iyisi bu zikri üç defa söylemesidir.[5] Ondan sonra rükû ve secdeye gider. İki defa secde ettikten sonra da ikinci rekâttaki gibi teşehhüdü okur ve ondan sonra da tıpkı sabah namazında olduğu gibi selam verir. Bu şekilde akşam namazı da tamamlanmış olur.

Öğle, ikindi ve yatsı namazlarının her biri dört rekâttır. Tıpkı akşam namazı gibidirler ama üçüncü rekâttan sonra ve iki secde yaptıktan sonra ve de teşehhüt ve selamdan önce namaz kılan şahıs yerinden kalkar ve tıpkı üçüncü rekat gibi bir rekat ekler ve ondan sonra teşehhüt ve namaz selamını yerine getirir. Hatırlatmak gerekir ki öğle ve ikindi namazlarında Hamd ve sure okurken eğer namaz kılan şahıs erkek ise, Hamd ve sureyi alçak sesle okuması farzdır. Ama sabah, akşam ve yatsı namazlarında ise öğle ve ikindi namazlarının aksine Hamd ve sureyi yüksek sesle okuması gerekir. Ama namaz kılan şahız kadın ise sabah, akşam ve yatsı namazlarında Hamd ve sureyi alçak sesle veya yüksek sesle okuma hususunda özgürdür.[6] Lakin öğle ve ikindi namazlarında ise Hamd ve sureyi alçak sesle okuması farzdır.[7] Bu, kılması her Müslüman’a farz olan gece ve gündüz beş vakit farz namazın amelleri ve de çok kısa ve özet açıklamasıdır. Eğer insan namazlarını cemaatle kılabilirse daha iyidir ve sevabı fazladır.


[1] Nahl, 43.

[2] Namaz sadece farz gusülleriyle mi yerine getirilebilir yoksa müstehap gusüllerle de yerine getirilebilir mi? Bu hususta büyük taklit mercileri arasında görüş ayrılığı vardır. Bu meselede her şahıs taklit ettiği merciin görüşüne başvurmalıdır.   

[3] İlmihaller; ezan ve ikame bölümü.

[4] Elbette farz secdesi olan dört sure dışında.

[5] Tahrirü’l-Vesile, c. 1, s. 152, mesele 17.

[6] Elbette namahremin sesini duymaması şartıyladır.

[7] İlmihaller, namaz hükümleri; Tahrirü’l-Vesile, Kitabu’s-Salat.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir insanın mürtet olmasının hükmü şeriat hâkiminin hükmüne gerek duyar mı?
    8763 Kâfir 2012/03/12
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarından soruldu ve alınan cevapları aşağıda aktarıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney (ömrü uzun olsun): Mürtetlik şeriat hâkiminin hükmüne gerek duymaz. Eğer dinin gereklerinden birini inkâr etmek peygamberliği veya aziz İslam Peygamberini inkâr etmeyle veyahut şeriata bir noksanlıkta bulunmayla sonuçlanırsa, ...
  • Kuranı kerimde ayetlerin ve konuların tekrarlanması kuran ayetlerinin insicamsızlığına delil değil midir?
    12671 Fasahat & Balaghat 2015/05/04
    Kuranda zikir edilen kıssalardan güdülen hedef, insanların rüştü ve tekâmülüdür. Hedef insanların can ve ruhlarında aydınlığı ve nurlandırmayı icat etmektir. Dik kafalı nefisleri kontrol ve zalimliğe, zulme ve inhirafa karşı koymaktır. Kurandaki konuların dağınıklığının delili kuranın, asaleti muhtevaya ve ibret verici konulara vermesi, insanı ve toplumu yapılandırmaya ...
  • Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
    15366 Masumların Siresi 2012/02/18
    Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ...
  • Niçin Saffat suresinde Muhlesin kelimesi ism-i meful şeklinde kullanılmıştır? Bu kelimenin ism-i meful kipi ism-i fail kipinden daha üstün bir anlamı ifade ediyor mu? Bundan Allah’ın, sadece bizzat kendisinin ihlâslı kıldığı kimseleri mi helak etmeyeceği anlaşılır?
    10746 Tefsir 2009/06/06
    Saffat suresindeki ayetlerin akışı geçmiş ümmetlerin başlarından geçen olaylarla ilgilidir. Bu ayetler Allah’ın onların çoğunu -yalnız Allah ihlaslı kıldığı az bir grup hariç- şirklerinden dolayı azap ettiğini açıklamaktadır.Muhlesler sadece peygamberleri içermiyor. Peygamberler olmayan pak insanları da kapsamına alır. Çünkü bizzat bu ...
  • Neden-Sonuç Konusunda Mutezile İle Şia’nın Bakışı Arasındaki Fark
    7761 Eski Kelam İlmi 2011/04/21
    Allame Tabatabai insanların filleri ve Yüce Allah ile olan irtibatı konusunda Mutezile mensuplarının görüşüne işaret etmiştir. Onlara göre insan muhayyerdir. Bundan ötürü insan fiillerinin öznesi sadece kendidir ve başka bir ilk neden yoktur. Bu grup, insan fillerinin öznesini Allah bilmemiz durumunda bunun cebri gerektireceğini düşünmüştür. Allame ...
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    8158 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Kur’an’daki yedi göğün manası nedir?
    39561 Tefsir 2010/09/22
    Gök ve galaksiler hakkında bilimsel açıdan müphemlikler olması nedeniyle Kur’an’daki yedi göğün manası hakkında kesin bir görüş ileri sürülemez. Sadece ihtimal ve sanı düzeyinde birkaç teori dile getirilebilir. Ama Kur’an’ın hedefinin insanlığın manevî ve terbiye eksenli hidayeti olduğu noktasından gafil olmamalıyız. Kur’an’ın yedi gök ve yer ...
  • Humus yılının sonunda kalan harcama kalemleri humusunun hesap şekli nasıldır?
    6841 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Yüce rehberlik makamı bu husustaki bir sorunun cevabında şöyle buyurmuştur: “Pirinç, yağ vb. günlük kullanılan ihtiyaçlardan artı kalan ve humus yılının başına kadar duran her şeyin humusu vardır.”[1] Humus bizzat kalemlere düşer; mesela humus yılının başında beş kilogram pirinç ...
  • Üç Haslet hadisinin senedi sahih midir?
    7321 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/10/23
    Söz konusu hadisin bazı ravileri hakkında elde herhangi bir bilgi yoksa da birkaç sebepten dolayı ona istinat edilebilir:1-Hadis, çeşitli birinci grup rivayet kaynaklarında gelmiştir. Ve biliyoruz ki bir rivayet değişik kaynaklarda gelmişse ve büyük muhaddisler ona önem vermişlerse bu, onun itibarını ve muhaddislerin ...
  • İlime hakiki anlamda iştiyak kazanmanın yolu nedir?
    7882 Pratik Ahlak 2011/07/23
    Ayetullah Hadevi Tehrani'nin bu konuyla ilgili görüşü şöyledir:İlime duyulan iştiyak ilahi bir lütuftur. Ancak bu hissi bazı yollardan güçlendirmek mümkündür:1- Sırayı gözeterek ve düzenli bir şekilde ders okuma. Bu tür ders alma insanda öğrenme ve ilime ilgi hissini güçlendirir ...

En Çok Okunanlar