Gelişmiş Arama
Ziyaret
9288
Güncellenme Tarihi: 2011/05/23
Soru Özeti
Acaba İmam Ali’nin (a.s.) Peygamber’den (s.a.a.) soru sorması İmam’ın sahip olmuş olduğu geniş ilmiyle tezat teşkil etmiyor mu? Şia’nın itikat ve inancına göre İmam’ın sahip olduğu ilminin sınırı ve alanı ne kadardır?
Soru
Şiiler, İmamlar geçmişte olmuş bitenlerden haberdar, gelecekte gerçekleşecek olanları biliyorlar. Hiçbir şey onlardan gizli değil, her şey onlar için açıktır. Ali (r.a.) ilmin kalesi ve kapısıdır diyorlar. Gerçekten öyle ise neden Hz. Ali mezi’nin hükmünü bilmiyor ve mezi'nin hükmünü öğrenmek için birisini Peygamberin (s.a.a.) yanına gönderiyor?!
Kısa Cevap

İmam’ın ilminin zarureti hakkında hiç kimsenin şekki ve şüphesi yoktur. Bu bağlamda Müslümanlar arasında her hangi bir ihtilaf da bulunmamaktadır. Ama bu ilmin niceliği ve niteliği hakkında Müslümanlar arasında ihtilaf var olmaktadır. On iki imam inancına sahip olan İmamiye Şia’sı anlayışında imam olan bir kimse en azında imam olabilmesi, insanları saadetine kavuşturulması için ve onların hidayetiyle alakalı ne gerekliyse bilmelidir. Hakeza imam, imam olduğu dönemde insanlar içinde en âlim ve en bilirkişi olmalıdır. Şia inancında imamın ilmi kesbi ve kazanılmış değil, bilakis zatidir. Hakeza Şia inancında imam’ın sahip olduğu ilim ve bilgiler ya Peygamber (s.a.a.) tarafından kedisine verilmiş veya başka yollarla ona ilham edilmiştir. Bu nedenle kendisinin peygamberden sorup ondan bazı şeyleri öğrenmekle Onun ilminin genişliği arasında hiçbir tezat ve tenafi söz konusu değildir ve olamaz.  

Hz. Ali (a.s.) Peygamberden (s.a.a.) sordurup ve ondan öğrenilmesini istemiş olmasında kayda değer bir başka ihtimal de söz konusudur. O da şudur: Hz. Alin’in (a.s.) meselenin hükmünün Peygamberden öğrenilmesini istemiş olmasında öğretici ve eğitici bir durum vardır. Şöyle ki, İmam (a.s.) kendisinden sorulan soruyu Peygamberden (s.a.a.) sorulmasını istemekle diğer insanlara Peygamber (s.a.a.) döneminde Peygamberin ilmi konumunu, merciiyet ve kutsiyetini korumalarını hedeflemiş ve bunu onlara tefhim ettirmek istemiştir.

Ayrıntılı Cevap

İmam olan bir kimsenin ilim sahibi olması gerekir noktasında Müslüman Mütekellimler arasında her hangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Hakkında Mütekellimlerin ihtilaf ettikleri şey imamın sahip olduğu ilmin niceliği ve niteliğidir. Şia dışındaki Müslüman Mütekellimler imam olan bir kimse için içtihatsal ve hatalı olma ihtimalini taşıyan bir ilim türünü yeterli görmüşlerdir. Şeriatın detaylı hükümlerini bilmesini bile gerekli görmemiş / görmemektedirler.  Ama imamiye Şia’sının itikadı ve inancı gereğince imam olan bir kimse için, şeriatın detaylı hükümlerini kapsayan, hatalı olma ihtimalini taşımayan ve fiili niteliklerine haiz olan bir ilim türünü gerekli görmüş ve görmektedirler. Hakeza onların inancı gereğince imam olan bir kimse toplum ve camianın içinde en bilir ve en âlim kişi olmalıdır.  

 

İmamın İlmi Ve Kapsamlılığı:  

İmamın ilminin kapsamlılığı hakkında Şia düşünürleri arasında tek bir görüş söz konusu değildir. Ama imamın imameti için lazım, toplumu mutluluk ve saadetlerine kavuşturmak için ihtiyaç duyulan her ne varsa imam bilmelidir noktasında görüş birliğindedirler.  

İbni Meysem-i Behrani Şia Mütekellimlerinden şöyle naklediyor:

İmam, imamet makamını ifa edecek için gerekli olan bütün bilgilere sahip olması gerekir. Bu bilgiler ister dini, ister dünyevi olsun fark etmiyor. Şeriatın, siyasetin, adabın ve çekişmelerin arasını bulma hükümlerini bilmesi gibi.[1]

Araştırmacı Şeyh-i Tusi imamın sıfatlarını sayarken şöyle yazıyor: İmamın üçüncü sıfatı, bütün meselelerle ilgili ve işler ile alakalı bütün bilgileri bilme niteliğidir. Yani aklın hükmü gereğince imam, imamet makamının gerektirdiği konularla alakalı bilgi sahibi olması gerekir. Hükümeti idare etme yöntemi, toplumun siyasi işlerini, onların maslahatlarını ve zararlarını içeren konuları bilmesi lazım. Hakeza imam şeriat ve dinin bütün meselelerini bilmelidir. Zira imamın vereceği hüküm şeraitin düsturlarına uygun olmalıdır”.[2]

Şiaların saygın âlimlerinden seyit Murtaza şöyle yazıyor: "İmam için imamet ve velayetiyle alakalı olan ilimler dışında kalan bilgileri imam için gerekli görmekten ve vacip saymaktan Allaha sığınırım"[3].

 

İmamın İlminin Kaynağı   

Sorulan sorunun cevabını bulmak için dikkate alınması gereken noktalardan birisi imamın sahip olduğu ilmin kaynağının ne olduğudur. Yani imam kendi ilmini hangi kaynaklardan aldığı meselesidir?. Peygamber ve Ehlibeytten nakledilmiş bazı rivayetlere göre imamların sahip oldukları ilim aşağıdaki kaynaklardan sağlanılmıştır:

1-   Peygamber (s.a.a): Hz. Ali (a.s.) Peygamberin (s.a.a.) yanında büyüdü ve Onun yanında eğitim gördü ve eğitildi. O Peygamberin has ve mümtaz öğrencilerinden idi. Hz. Ali'nin kendisi şöyle buyuruyor: “Allahın Resulü bana bin babı öğretti bu bin babın her birisinden bin bab daha benim için açıldı”.[4] İmam Sadık’dan birisi, sana sorulan soruya nasıl cevap veriyorsun diye sorduğunda İmam onun cevabında şöyle buyuruyor: “Sana verdiğim cevap peygamberin (s.a.a.) vermiş olduğu cevabın aynısıdır”.[5]

2-   Melekler ile irtibatlı olmaları: Melekler ile irtibatlı olmak Peygambere has bir durum değildir. Kuranı kerimde Peygamber olmayan; örneğin hz. Meryem gibi bazı kimseler Melekler ile irtibatlı olduğunu söylemektedir. Rivayetlerde imam için zikir edilen bir hususiyet “muhaddes” olmalarıdır. Melekler imamlarla konuşuyor anlamındadır. İmam Sadık (a.s.) “muhaddes” şeklindeki özelik ve hususiyet hakkında şöyle buyuruyor: “imam meleğin sesini işitiyor. Ancak onun şahsiyetini göremiyor”.[6]

3-   Sadece İmamların (a.s.) ihtiyarinde bulunan kaynaklar: İmam Ali'nin kitabı ve Hz. Fatmanın (s.a.) Mushafı gibi.

4-   İlham: İmam Bakır (a.s.) şöyle buyuruyor: "Hz. Ali (a.s.) sürekli Allah'ın kitabı ve Peygamberin sünnetiyle amel ediyordu. Yeni kuran ve sünnette olmayan yeni bir meseleyle karşılaşsaydı Allah u Teâlâ gerçekleşen yeni meselenin hakikatin hükmünü Hz. Ali'ye ilham yoluyla bildiriyordu"[7].

 

 

İmam Ali'nin (a.s.) ilmi:

Hz. Ali'nin herkes den âlim olduğu gün yüzü gibi açık ve herkes tarafından bunun böyle olduğuna itiraf edilmiştir. Hem Şia kaynaklarında ve hem ehlisünnet kaynaklarında Peygamber'den (s.a.a.) şöyle nakl edilmiştir. "ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısıdır".[8] İkinci halife defalarca: "Ali olmamış olsaydı Ömer helak olacaktı" demiş.[9]

Ehlisünnetin büyük âlimlerinden olan Fahru Razi Emirulmüminin’in ilmi hakkında şöyle buyuruyor: "Ali bütün ilimlerde söz sahibidi. Bütün âlimler bütün ilimlerde onun öğrencileri konumundadır. Tefsir konusunda herkes ibni Abbasın öğrencisi idi, ibni Abbas da Ali'nin öğrencisiydi. Kelam ilmini başlatan kimse bağlamında hiç kimsenin şüphesi yoktur ki Ali'dir. Ali peygamberden sonra bütün insanların öğretmenidir".[10]   Buna binen Şia ve Sünni kaynak kitaplarında;[11] "Ali (a.s.) "mezi"nin hükmünü öğrenilmesi için Miktad'ı Peygamberin "s.a.a.) yanına gönderdi" şeklinde var olan nakil Hz. Ali'nin sahip olduğu geniş ilmiyle tezat teşkil etmiyor.  Zira ilk olarak bilinmesi gerekir ki, Peygamberin (s.a.a.) kendisi Hz Ali ve diğer imamların ilim kaynaklarından biridir. İkinci olarak bilinmelidir ki, Miktad'ı Peygamberin (s.a.a) yanına göndermesi Kendisinin bu meselenin hükmünü bilmediğine delalet etmiyor. Zira burada başka ihtimaller de var olmaktadır. Onlardan birisi, kendisinin ilmi de Peygamberden (s.a.a.) ve onun söyleyeceği şey de Peygamberin (s.a.a.) söyleyeceği şeyin aynısı oluğunu diğer Müslümanlara tefhim ettirmek olmasıdır. Diğer bir ihtimal de şudur: Hz. Ali insanlara şunu öğretmek istiyordu ki Peygamber (s.a.a.) hayatta olduğu müddetçe Onun (s.a.a.) konumunu, yeri ve ilmi merciiyetinin korunması gerekir. Dolayısıyla her hangi bir mesele söz konusu olduğunda Onun (s.a.a.) dışında başka kimseye müracaat edilmemelidir.

İlgili endex'ler:

İlmi gaybi imaman bı şehadet hud, 631 sayt.

İlmi gaybi eimme, 3259 sayt.

Nakşi ilmi Masum, 2226.            



[1] BAHRNİ, Meysem b. Ali, "kevaidu'l - meram", b. 2, defteri neşri el-kitap, 1362, s. 179.

[2] TUSİ, Muhammed b. Hasan, "el-iktisad - u ila tariki'r - raşad", Kum: menşurat-i mektebet-i çıhıl sutun-i tahran, 1400, s. 192.

[3] ALEMU-L HUDA, Seyit Murtaza, "eş-şafi fil- imame", b. 2, Tahran: müessesei es-sadık, c. s. 164.

[4] RAZİ, Muhammed b. Ömer, "el- arbaine fi usuli'd- din", b. 1, haydar abad dıkon:matbaatu daru'l- mearıf el- Osmaniye, 1353, h. k. s. 475.  

[5] KÜLEYNİ, Muhammed b. Yakub, "usulu'l- kafi", b.  4, Tahran: daru'l- kutubi'l- islamiye, 1365 h. ş. c. 1, s. 58.   

[6] KÜLEYNİ, Muhammed b. Yakub, "usulu'l - kafi", c. 1, s. 271.

[7] FURUH, Muhammed b. Hasan, "besairu'd- deracat", Kum: kitaphanei Meraşi Necefi, 1404, s. 235.

[8] HİNDİ, Muttaki, "kenzu-l ummal", Beyrut: müesesei'r- risale, 1409, c. 13, s. 148; SUYUTİ, Celaluddin, "el-cemiu es-sagir", Beyrut: daru'l- fikr, 1401, c. 1, s. 415. Ve diğer kaynaklar.

[9] EMİNİ, Muhammed Hüseyi, "el-gadir", darul kitabul Arabi, c. 6, s. 93; İCİ, "el-mevakıf", b.  1, Beyrut: darul ceyl, 1417, c. 3, s. 627; ibni ABDUL- BAR, "el-istiab", b.  1, Beyrut: darul ceyl, 1412, c. 3, s. 1103. Bir çok kaynak daha.

[10] "el-arbain fi usulid- din", s. 465.

[11] MUHAKKİKİ HİLLİ, "el-muteber", Kum: müesesei seyidi eş-şüheda, 1364, ş. k. c. 1, s. 115; ALLAME HİLLİ, "tezkiretul- fukaha", b. 1, Kum: müesesei alulbeyt, 1414, h. k. c. 1, s. 54; İBNİ HACER, "fethul- bari", b. 2, Beyrut: daru'l- marife, c. 1, s. 325.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8366 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • basiret gözüyle Allah-ı görmek, kalp ile Allah-ı müşahede etmekle aynı mıdır?
    13739 Pratik İrfan 2010/12/18
    Hazreti Ali'nin (a.s.) kelamında söz konusu olan basiret gözü ile Allah-ı müşahede etme meselsi kelam ilmince Allah-ı görme meselesiyle ilgili bir konudur. Bu konuyla ilgili hak ve doğru olan görüşe göre kalbi rüyet ve tecelliden farklı olan gözsel rüyet hak Teâlâ hakkında imkânsızdır. Ama Allah ile buluşmak ...
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10642 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...
  • Allah, taklit üzere Müslüman olmayı kabul eder mi?
    7867 Eski Kelam İlmi 2009/08/25
    Ahirette inancımız hakkında sorulan soruya “Atalarımızı taklit edip onları körü körüne takip ettik” demekten başka bir cevabımız yoksa bu cevap geçerli olmaz. Çünkü böyle bir durum insanın fıtrat ve yaratışına da aykırıdır. İnanç, ilim ve yakin üzerine olmalıdır. Elbette bu ilim ve yakini insan bir bilenin ...
  • Sol elin işaret parmağına yüzük takmanın hükmü nedir?
    7937 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Altından olan süs eşyalarını takmak ve altın yüzük kullanmak sadece erkekler için haramdır ve onunla kılınan namaz geçersizdir.[1] Ama kadınların altın yüzük takmasının veya erkeklerin altın olmayan yüzük kullanmasının hiçbir sakıncası yoktur. Bir bayan altın veya altın olmayan bir ...
  • Vaizlerin Sultanı Şirazi kimdir?
    3630 تاريخ بزرگان 2019/06/22
    Yirminci yüzyılın tanınmış meşhur Alim şahsiyetlerinden biriside Vaizlerin Sultanı Merhum Seyit Muhammet Şirazi (1314/1391.k) dir. Minberde, vaiz vermede, hitabette vede münazarada üstad ve yetenekli bir şahsiyettir. ‘Peşaver geçeleri’ adlı eser kendisinin ehlisünnet ulemasından bazı alimlerle peşaver şehrinde yapmış olduğu münazaraların metinleştirilmiş şeklidir. O dönemden günümüze bu eser ...
  • İnsan utangaçlıktan nasıl kurtulabilir?
    58986 Pratik Ahlak 2010/12/05
    Utangaçlığın olumsuz ve istenmeyen sonuçları olup, insanın yaşamda başarılı olmasına engel olmaktadır. İnsan, bu ruhsal özelliktende diğer kötü özellikler gibi kurtulabilir ve onun tedavisi mümkündür. Çocukları sohbetlere katmak ve onları topluma girmeye teşvik etmek çocukların bu hastalığa yakalanmasını önleyen çözümlerdendir.Telkinde bulunmak, kendine ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    14909 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • İslamla Hıristiyanlığın maneviyatları arasındaki farklılıklar nedir?
    10208 Yeni Kelam İlmi 2010/07/17
    Her dinin maneviyatının değer ve itibarı, o dinin kendisinin değer ve itibarıyla direkt olarak ilgilidir. Hıristiyanların kendi itiraflarına görede onların dini akla yatkın olmayan öğretilerle doludur. Dolayısıyla bu gibi kaynaklardan gelen menaviyatta doğal olarak bir sürü yanlışlıklarla dolu olacaktır. İslamın maneviyatıyla Hıristiyanlığın maneviyatı arasındaki temel fark işte buradadır; ...
  • Bismillahirrahamanirrahim’in Kuran ayetlerinden olup olmadığı hakkındaki görşler nelerdir? olAraf suresinin Genel anlamı ve okumasının fazileti nedir?
    6004 Tefsir 2012/04/07
    Bismillahirrahamanirrahim’in Kuran suresinin ayeti olup olmadığı bağlamında Müslümanlar arasında ihtilaf var olmaktadır. İmamiye (Şia),[1] şafi’iye,[2] Mekke ve Küfe karileri ve fakihleri[3] anlayışında hamd ve diğer surelerdeki bismillah surelerin bir ayeti saılmaktadır. Ama Medine, Basra ve Şam fakihleri ve ...

En Çok Okunanlar