Gelişmiş Arama
Ziyaret
9855
Güncellenme Tarihi: 2011/05/23
Soru Özeti
Acaba İmam Ali’nin (a.s.) Peygamber’den (s.a.a.) soru sorması İmam’ın sahip olmuş olduğu geniş ilmiyle tezat teşkil etmiyor mu? Şia’nın itikat ve inancına göre İmam’ın sahip olduğu ilminin sınırı ve alanı ne kadardır?
Soru
Şiiler, İmamlar geçmişte olmuş bitenlerden haberdar, gelecekte gerçekleşecek olanları biliyorlar. Hiçbir şey onlardan gizli değil, her şey onlar için açıktır. Ali (r.a.) ilmin kalesi ve kapısıdır diyorlar. Gerçekten öyle ise neden Hz. Ali mezi’nin hükmünü bilmiyor ve mezi'nin hükmünü öğrenmek için birisini Peygamberin (s.a.a.) yanına gönderiyor?!
Kısa Cevap

İmam’ın ilminin zarureti hakkında hiç kimsenin şekki ve şüphesi yoktur. Bu bağlamda Müslümanlar arasında her hangi bir ihtilaf da bulunmamaktadır. Ama bu ilmin niceliği ve niteliği hakkında Müslümanlar arasında ihtilaf var olmaktadır. On iki imam inancına sahip olan İmamiye Şia’sı anlayışında imam olan bir kimse en azında imam olabilmesi, insanları saadetine kavuşturulması için ve onların hidayetiyle alakalı ne gerekliyse bilmelidir. Hakeza imam, imam olduğu dönemde insanlar içinde en âlim ve en bilirkişi olmalıdır. Şia inancında imamın ilmi kesbi ve kazanılmış değil, bilakis zatidir. Hakeza Şia inancında imam’ın sahip olduğu ilim ve bilgiler ya Peygamber (s.a.a.) tarafından kedisine verilmiş veya başka yollarla ona ilham edilmiştir. Bu nedenle kendisinin peygamberden sorup ondan bazı şeyleri öğrenmekle Onun ilminin genişliği arasında hiçbir tezat ve tenafi söz konusu değildir ve olamaz.  

Hz. Ali (a.s.) Peygamberden (s.a.a.) sordurup ve ondan öğrenilmesini istemiş olmasında kayda değer bir başka ihtimal de söz konusudur. O da şudur: Hz. Alin’in (a.s.) meselenin hükmünün Peygamberden öğrenilmesini istemiş olmasında öğretici ve eğitici bir durum vardır. Şöyle ki, İmam (a.s.) kendisinden sorulan soruyu Peygamberden (s.a.a.) sorulmasını istemekle diğer insanlara Peygamber (s.a.a.) döneminde Peygamberin ilmi konumunu, merciiyet ve kutsiyetini korumalarını hedeflemiş ve bunu onlara tefhim ettirmek istemiştir.

Ayrıntılı Cevap

İmam olan bir kimsenin ilim sahibi olması gerekir noktasında Müslüman Mütekellimler arasında her hangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Hakkında Mütekellimlerin ihtilaf ettikleri şey imamın sahip olduğu ilmin niceliği ve niteliğidir. Şia dışındaki Müslüman Mütekellimler imam olan bir kimse için içtihatsal ve hatalı olma ihtimalini taşıyan bir ilim türünü yeterli görmüşlerdir. Şeriatın detaylı hükümlerini bilmesini bile gerekli görmemiş / görmemektedirler.  Ama imamiye Şia’sının itikadı ve inancı gereğince imam olan bir kimse için, şeriatın detaylı hükümlerini kapsayan, hatalı olma ihtimalini taşımayan ve fiili niteliklerine haiz olan bir ilim türünü gerekli görmüş ve görmektedirler. Hakeza onların inancı gereğince imam olan bir kimse toplum ve camianın içinde en bilir ve en âlim kişi olmalıdır.  

 

İmamın İlmi Ve Kapsamlılığı:  

İmamın ilminin kapsamlılığı hakkında Şia düşünürleri arasında tek bir görüş söz konusu değildir. Ama imamın imameti için lazım, toplumu mutluluk ve saadetlerine kavuşturmak için ihtiyaç duyulan her ne varsa imam bilmelidir noktasında görüş birliğindedirler.  

İbni Meysem-i Behrani Şia Mütekellimlerinden şöyle naklediyor:

İmam, imamet makamını ifa edecek için gerekli olan bütün bilgilere sahip olması gerekir. Bu bilgiler ister dini, ister dünyevi olsun fark etmiyor. Şeriatın, siyasetin, adabın ve çekişmelerin arasını bulma hükümlerini bilmesi gibi.[1]

Araştırmacı Şeyh-i Tusi imamın sıfatlarını sayarken şöyle yazıyor: İmamın üçüncü sıfatı, bütün meselelerle ilgili ve işler ile alakalı bütün bilgileri bilme niteliğidir. Yani aklın hükmü gereğince imam, imamet makamının gerektirdiği konularla alakalı bilgi sahibi olması gerekir. Hükümeti idare etme yöntemi, toplumun siyasi işlerini, onların maslahatlarını ve zararlarını içeren konuları bilmesi lazım. Hakeza imam şeriat ve dinin bütün meselelerini bilmelidir. Zira imamın vereceği hüküm şeraitin düsturlarına uygun olmalıdır”.[2]

Şiaların saygın âlimlerinden seyit Murtaza şöyle yazıyor: "İmam için imamet ve velayetiyle alakalı olan ilimler dışında kalan bilgileri imam için gerekli görmekten ve vacip saymaktan Allaha sığınırım"[3].

 

İmamın İlminin Kaynağı   

Sorulan sorunun cevabını bulmak için dikkate alınması gereken noktalardan birisi imamın sahip olduğu ilmin kaynağının ne olduğudur. Yani imam kendi ilmini hangi kaynaklardan aldığı meselesidir?. Peygamber ve Ehlibeytten nakledilmiş bazı rivayetlere göre imamların sahip oldukları ilim aşağıdaki kaynaklardan sağlanılmıştır:

1-   Peygamber (s.a.a): Hz. Ali (a.s.) Peygamberin (s.a.a.) yanında büyüdü ve Onun yanında eğitim gördü ve eğitildi. O Peygamberin has ve mümtaz öğrencilerinden idi. Hz. Ali'nin kendisi şöyle buyuruyor: “Allahın Resulü bana bin babı öğretti bu bin babın her birisinden bin bab daha benim için açıldı”.[4] İmam Sadık’dan birisi, sana sorulan soruya nasıl cevap veriyorsun diye sorduğunda İmam onun cevabında şöyle buyuruyor: “Sana verdiğim cevap peygamberin (s.a.a.) vermiş olduğu cevabın aynısıdır”.[5]

2-   Melekler ile irtibatlı olmaları: Melekler ile irtibatlı olmak Peygambere has bir durum değildir. Kuranı kerimde Peygamber olmayan; örneğin hz. Meryem gibi bazı kimseler Melekler ile irtibatlı olduğunu söylemektedir. Rivayetlerde imam için zikir edilen bir hususiyet “muhaddes” olmalarıdır. Melekler imamlarla konuşuyor anlamındadır. İmam Sadık (a.s.) “muhaddes” şeklindeki özelik ve hususiyet hakkında şöyle buyuruyor: “imam meleğin sesini işitiyor. Ancak onun şahsiyetini göremiyor”.[6]

3-   Sadece İmamların (a.s.) ihtiyarinde bulunan kaynaklar: İmam Ali'nin kitabı ve Hz. Fatmanın (s.a.) Mushafı gibi.

4-   İlham: İmam Bakır (a.s.) şöyle buyuruyor: "Hz. Ali (a.s.) sürekli Allah'ın kitabı ve Peygamberin sünnetiyle amel ediyordu. Yeni kuran ve sünnette olmayan yeni bir meseleyle karşılaşsaydı Allah u Teâlâ gerçekleşen yeni meselenin hakikatin hükmünü Hz. Ali'ye ilham yoluyla bildiriyordu"[7].

 

 

İmam Ali'nin (a.s.) ilmi:

Hz. Ali'nin herkes den âlim olduğu gün yüzü gibi açık ve herkes tarafından bunun böyle olduğuna itiraf edilmiştir. Hem Şia kaynaklarında ve hem ehlisünnet kaynaklarında Peygamber'den (s.a.a.) şöyle nakl edilmiştir. "ben ilmin şehriyim Ali de onun kapısıdır".[8] İkinci halife defalarca: "Ali olmamış olsaydı Ömer helak olacaktı" demiş.[9]

Ehlisünnetin büyük âlimlerinden olan Fahru Razi Emirulmüminin’in ilmi hakkında şöyle buyuruyor: "Ali bütün ilimlerde söz sahibidi. Bütün âlimler bütün ilimlerde onun öğrencileri konumundadır. Tefsir konusunda herkes ibni Abbasın öğrencisi idi, ibni Abbas da Ali'nin öğrencisiydi. Kelam ilmini başlatan kimse bağlamında hiç kimsenin şüphesi yoktur ki Ali'dir. Ali peygamberden sonra bütün insanların öğretmenidir".[10]   Buna binen Şia ve Sünni kaynak kitaplarında;[11] "Ali (a.s.) "mezi"nin hükmünü öğrenilmesi için Miktad'ı Peygamberin "s.a.a.) yanına gönderdi" şeklinde var olan nakil Hz. Ali'nin sahip olduğu geniş ilmiyle tezat teşkil etmiyor.  Zira ilk olarak bilinmesi gerekir ki, Peygamberin (s.a.a.) kendisi Hz Ali ve diğer imamların ilim kaynaklarından biridir. İkinci olarak bilinmelidir ki, Miktad'ı Peygamberin (s.a.a) yanına göndermesi Kendisinin bu meselenin hükmünü bilmediğine delalet etmiyor. Zira burada başka ihtimaller de var olmaktadır. Onlardan birisi, kendisinin ilmi de Peygamberden (s.a.a.) ve onun söyleyeceği şey de Peygamberin (s.a.a.) söyleyeceği şeyin aynısı oluğunu diğer Müslümanlara tefhim ettirmek olmasıdır. Diğer bir ihtimal de şudur: Hz. Ali insanlara şunu öğretmek istiyordu ki Peygamber (s.a.a.) hayatta olduğu müddetçe Onun (s.a.a.) konumunu, yeri ve ilmi merciiyetinin korunması gerekir. Dolayısıyla her hangi bir mesele söz konusu olduğunda Onun (s.a.a.) dışında başka kimseye müracaat edilmemelidir.

İlgili endex'ler:

İlmi gaybi imaman bı şehadet hud, 631 sayt.

İlmi gaybi eimme, 3259 sayt.

Nakşi ilmi Masum, 2226.            



[1] BAHRNİ, Meysem b. Ali, "kevaidu'l - meram", b. 2, defteri neşri el-kitap, 1362, s. 179.

[2] TUSİ, Muhammed b. Hasan, "el-iktisad - u ila tariki'r - raşad", Kum: menşurat-i mektebet-i çıhıl sutun-i tahran, 1400, s. 192.

[3] ALEMU-L HUDA, Seyit Murtaza, "eş-şafi fil- imame", b. 2, Tahran: müessesei es-sadık, c. s. 164.

[4] RAZİ, Muhammed b. Ömer, "el- arbaine fi usuli'd- din", b. 1, haydar abad dıkon:matbaatu daru'l- mearıf el- Osmaniye, 1353, h. k. s. 475.  

[5] KÜLEYNİ, Muhammed b. Yakub, "usulu'l- kafi", b.  4, Tahran: daru'l- kutubi'l- islamiye, 1365 h. ş. c. 1, s. 58.   

[6] KÜLEYNİ, Muhammed b. Yakub, "usulu'l - kafi", c. 1, s. 271.

[7] FURUH, Muhammed b. Hasan, "besairu'd- deracat", Kum: kitaphanei Meraşi Necefi, 1404, s. 235.

[8] HİNDİ, Muttaki, "kenzu-l ummal", Beyrut: müesesei'r- risale, 1409, c. 13, s. 148; SUYUTİ, Celaluddin, "el-cemiu es-sagir", Beyrut: daru'l- fikr, 1401, c. 1, s. 415. Ve diğer kaynaklar.

[9] EMİNİ, Muhammed Hüseyi, "el-gadir", darul kitabul Arabi, c. 6, s. 93; İCİ, "el-mevakıf", b.  1, Beyrut: darul ceyl, 1417, c. 3, s. 627; ibni ABDUL- BAR, "el-istiab", b.  1, Beyrut: darul ceyl, 1412, c. 3, s. 1103. Bir çok kaynak daha.

[10] "el-arbain fi usulid- din", s. 465.

[11] MUHAKKİKİ HİLLİ, "el-muteber", Kum: müesesei seyidi eş-şüheda, 1364, ş. k. c. 1, s. 115; ALLAME HİLLİ, "tezkiretul- fukaha", b. 1, Kum: müesesei alulbeyt, 1414, h. k. c. 1, s. 54; İBNİ HACER, "fethul- bari", b. 2, Beyrut: daru'l- marife, c. 1, s. 325.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kabirleri ziyaret etmek belirli bir dönemde geçici olarak yasak idi, hangi yılda bu caiz kılındı?
    22055 زیارت قبور و بنای مراقد 2012/05/16
    İslam’ın başlangıcında kısa bir süreliğine men edilmiş ve yasaklanmış olan hususlardan biri de kabirleri ziyaret etmek idi. Bu yasaklamanın değişik delilleri vardır. İslam toplumunun nicel ve nitel olarak gelişip büyümesiyle bu hususa değinmek için uygun bir atmosfer oluştu. Bunun için Hz Peygamber (s.a.a) bir müddet sonra kabirleri ...
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27822 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • İnsanın kendi zihninde küfür etmesi günah mıdır?
    62670 Teorik Ahlak 2019/09/29
    İnsanın işlediği günahlar bazen zihin dünyamızın dışında dış alemde gerçekleşir. Örneğin: yalan, gıybet, iftira,... bazen ise zihin dünyamızda ve kalbimizde vuku bulur. Örneğin: insanın hakkı gizlemesi, şirk, riya,... insanın iç dünyasında işlediği günahların dışa vuran sonuçları ve etkileri olsada bu etkiler ve sonuçlar günahın kendisi değildir.
  • Eğer birisi oruçluyken eşiyle oynaşır ve bedeni gevşer ama meni gelmez ise görevi nedir? Eğer meni gelirse görevi nedir?
    9933 Cünüpte Şüphe Etmek 2018/12/08
    Meni bedeninizden dışarı çıkmadığı sürece cenabet olmazsınız ve gusül size farz olmaz. Taklit Mercilerin bu konuda fetvaları şöyle: “Eğer meni mecrasından hareket eder ama dışarı çıkmaz ise veya insan dışarı çıkıp çıkmadığından şüphe duyarsa gusül almak vacip olmaz.”[1] Buna göre cenabet olmadığı için orucu ...
  • Hz. Ali’nin (a.s) kaç tane çocuğu vardı? Çocukların ve annelerinin isimleri nedir?
    128911 Masumların Siresi 2011/04/13
    Şeyh Müfid, İrşad adlı eserinde Hz. Ali’nin (a.s) erkek ve kız olmak üzere on yedi çocuğunun olduğunu yazmıştır. O şöyle diyor: ‘Bir kısım Şii alimler diyorlar ki, Fatıma, Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra Peygamberin Muhsin adını verdiği çocuğuna düşük yaptı. Onlara göre İmamın (a.s) on sekiz evladı vardı.’
  • Hz. Mehdi'den gelen tevki'lerin doğru olduğuna nasıl güvenebiliriz?
    7512 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/07/26
    Masumlardan bize ulaşan hadisler sözlü ve yazılı olarak iki kısma ayrılır. Masum İmam'ın yazılı olarak sorulara verdiği cevaba tevki' denir. Buna göre tevki'ler yazılı hadisler sınıfına girer. Bu hadislerin Hz. Mehdi'den geldiğini bilmek için izlenen yol diğer hadislerin doğruluğunu belirlemekle ayınıdır. Aslında rical ve diraye ilimleri hadis ve rivayet kaynaklarında ...
  • Kur’an insanları humus ve zekât vermeleri ve farzlarını yerine getirmeleri için neden efsanevi canlılardan korkutmaktadır?
    7310 Eski Kelam İlmi 2010/07/05
    1.     Kur’an-ı Kerim’de insanların efsanevi varlıklardan korkmaları gerektiğine yahut Kur’an’ın onları korkuttuğuna dair bir örnek bile mevcut değildir.2.     Bazı rivayetlerde bazı günahların cezaları (Kur’an ehli olup şarap içenler gibi) hakkında bin ...
  • Kuran’ı anlamakta aklın hata yapmayacağını nasıl iddia edebiliriz?
    3841 Tefsir 2019/12/03
    Eğer insan temelsiz ön kabuller olmadan, ruhsal açıdan selim bir kalple ve insaf üzere Kuran ayetlerini aklıyla tahlil, analiz ederse ve  gerekli tefekkürü yaparsa Kuran’ı anlamakta hataya duçar olmaz.  Elbette Kuran’da bulunan bazı müteşabih ayetlerde gerekli birikime sahip olmayan veyahut hasta ruhlu şahıslar bilinçli veya bilinçsiz bir ...
  • Baba gaipte veya hapiste olsa, anne, baba tarafından dedenin yerine çocuğuna bakabilir mi?
    6764 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/13
    Hz. Ayetullah-ul Uzma Hamanei’nin bürosunun cevabı: Baba ölürse İslami kanunlara göre çocuğun bakımı ve korunması buluğa kadar anneye aittir. Ama baba kaybolursa çocuğun korunma hakkı kaybolmasa da bu durumda annenin de çocuğa bakmasına bir engel yoktur. Hz. Ayetullah-ul ...
  • İtret kelimesinin manası nedir? Ehlibeyt’in bakışında Sakaleyn hadisindeki manası nedir?
    23484 اهل بیت و ذوی القربی 2014/05/18
    İtret sözlükte yakın akrabalar ve zürriyet anlamına gelir. Ama Şia’nın bakışında rivayetlere binaen Allah Resulü'nün (s.a.a) Sakaleyn hadisindeki itretten kastettiği, müminlerin önderi Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma Zehra (s.a), İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) zürriyetinden biri diğerinin ardınca gelen ve en sonuncusu ...

En Çok Okunanlar