Gelişmiş Arama
Ziyaret
7091
Güncellenme Tarihi: 2012/01/18
Soru Özeti
Ruhlar Âleminde Zamanın Olmayışı
Soru
Ruhlar âleminde zaman mevcut mudur?
Kısa Cevap

Zaman, aklî bir mefhum olup maddi varlıkların ontolojik tarzından elde edilir. Nitekim sebat mefhumu da soyut varlıkların ontolojik tarzından elde edilir. Ruh, soyut varlıklardandır ve soyut varlıklar âleminde zaman mevcut değildir; çünkü zaman tabiat âleminin özelliklerindendir. Elbette ruhlar (soyutlar) âleminde maddi varlıklar için kullanılan “zaman” kelimesinin yerine, soyut varlıklar için kullanılan “dehr” kelimesi yer alır.

Ayrıntılı Cevap

Takriben tüm İslam filozofları, zamanın bir tür birleşik miktar ve nicelik olduğu, geçici ve durmayan bir özelliği kendinde barındırdığı ve hareket vasıtasıyla[1] cisimlere yüklendiği görüşünde hemfikirdir.[2] Molla Sadra önceki filozofların zaman hakkında belirtmiş olduğu iki özelliği genel olarak kabul etmiştir ve bu iki özellik şunlardır:

1. Zaman bölünebilir bir olgu ve nicelik kabilindendir.

2. Zamanın hareket ile ayrılmayan bir ilişkisi vardır.

Molla Sadra, kendinden önceki filozofların belirttiği diğer iki özelliğe ise karşı çıkmıştır:

1. Önceki filozoflar zaman ve hareketi dış arazlardan saymaktaydı. Molla Sadra ise onları sadece zihnin tahlili ile birbirinden ayrılabilen maddi varlıkların tahlilî arazlarından bilmiştir.

2. Filozofların arazi hususlardaki hareketi ve özellikle feleğin dairesel hareketi olarak sandıkları zamanla eşgüdümlü hareketi, o cisimlerin cevhersel hareketi olarak değerlendirdi ve bu şekilde zamanı onların zatî hususlarından biri olarak tanıttı.

Bu nedenle Molla Sadra’nın bakışında zamanın hakikati şudur: Zaman, her cismin kendi zatında sahip olduğu akıcı olmayan boylam, enlem ve kalınlığa ek olarak taşıdığı akıcı bir boyut ve uzamadır. O, zamanı maddi varlıkların ontolojik tarzından elde edilen aklî bir mefhum bilmektedir. Nitekim sebat mefhumu da soyut varlıkların ontolojik tarzından elde edilmektedir.[3] Filozofların literatüründe “dehr” soyut varlıklar için bir kapsam olup maddi varlıklar için kullanılan zamanın karşısında yer alır. Nitekim Yüce Allah hakkında da “sermed” kavramı kullanılmaktadır.[4] Her halükarda evvela, zamansal öncelik ve sonralığın zamansal hususlara özgü olduğunu, zaman ufkundan ötede olan bir varlığın hiçbir fenomenle zamansal bir ilişki kurmayacağını, ona yönelik geçmiş, hal ve geleceğin bir olacağını ve zaman kapsamında bulunan dağınık varlıkların onun açısından toplu görüneceğini bilmek gerekir.[5] İkincisi; mekan ve zaman içinde olmak, değişkenlik ve hareket madde ve tabiat âleminin gereklerinden olan eksiklik ve sınırlamalardandır. Oysaki soyut varlıklar âlemi, tabiat âleminden daha yüksektir, kemaller âlemidir ve bu sınırlamalara sahip değildir. Çünkü araştırmacılar bir sınıflandırmayla, küllî âlemleri üç âleme ayırmaktadır: Birincisi, hem zat ve hem de fiil makamında madde ve maddenin eserlerinden soyut ve arı olan akıl âlemidir. İkincisi, madde âleminden soyut olan, ama şekil, boyut ve durum gibi onun bazı özelliklerini taşıyan misal âlemidir. Üçüncüsü ise madde ve tabiat âlemdir.[6] Bu sınıflandırma esasınca, üçüncü âlem olan madde ve tabiat âleminde bulunan varlıklar, maddeye bir tür ilgi ve yakınlık duyar. Bu, tümünü hareket, değişkenlik, zaman ve mekân içinde olmanın kuşattığı bu âlemin özellik ve hususiyetlerindendir. Madde âleminden daha üstün ve değerli olan diğer iki âlemde ise durum bunun tersinedir. Bu yüzden ruhlar âlemi olan soyut varlıklar âleminde zaman mevcut değildir, bilakis soyut varlıklar için “dehr” bir kapsam olup maddi varlıklar için bir kapsam olan zaman karşısında yer alır. Elbette ruhun soyut oluşu hususunda bir şüphe bulunmamaktadır[7] ve bu konuda birçok delil ileri sürülmüştür.[8] Bu delillerden birisine örnek sıfatıyla işaret etmemiz yerinde olacaktır: Her insan varlığında iki tür idrak mevcuttur. Bunlar cüzî ve külliden ibarettir. Cüzî, beş duyu organıyla (görmek, işitmek, koklamak, tatmak ve dokunmak) idrak edilir ve duyular ile idrak edilen şeylerin tümü bedenin dışındadır. İnsanın diğer idrak türü ise küllî hususlardır. Küllî sadece zihinde yer alır ve onun yeri, insan akıl ve ruhudur; mesela ilim ve apaçık birincil doğrular ve bu kabilden olan bütünün cüzden büyük olması bu türdendir. Elbette zihin, hafıza ve akıl insandaki ruhun boyutlardır. Ruh; külliler, kaideler ve apaçık birincil doğruların yüklendiği yerdir. Bu küllî hususlar dış dünyada mevcut değildir, sadece insan ruhuna yüklenmektedir. Bu nedenle, onların yüklenildiği yer de maddi olamaz. Bu açıklamayla, kapsam ile kapsanılan ve hal ile mahal arasında bir uyum ortaya çıkar ve bir mahzur da doğmaz.[9] Merhum Hacı Nasıruddin Tusi, bu nedenselliği kısa ve açık bir şekilde şöyle beyan etmektedir: “Ruh, maddeden soyut bir cevherdir; çünkü o (külli) maddeden soyuttur.”[10] Netice itibariyle, ruhun soyut ve soyut varlıklar âleminin daha üstün ve değerli olduğunun ispat edilmesiyle ve aynı şekilde zamanın tabiat âlemine özgü özelliklerden sayıldığının ve tabiat âleminin en alçak varlık âlemi olduğunun açıklanmasıyla, zaman kavramının sadece madde ve tabiat âleminde kullanıldığı ve madde ve maddenin özelliklerinden soyut olan ruhlar âleminde zamanın olmadığı açıklığa kavuşmuş oldu.  



[1] Hareketin sade bir tanımı vardır: Hareket, tedrici değişimden ibarettir. Hareket hakkında başka tanımlar da yapılmıştır ve şeyin tedrici olarak kuvveden fiile geçişi bunlardan biridir. Muhammed Taki Misbah Yezdi, Amuzeş-i Felsefe, s. 266, Sazman-ı Tebliğat, çap-ı dovvom, Tahran, 1366.

[2] Muhammed Taki, Misbah, Amuzeş-i Felsefe, c. 2, s. 148.

[3] a.g.e. s. 139.

[4] Bu iki kavram bazen (Arapça’da) “meta” karşısında ve nispet mefhumu taşıyarak kullanılır; çünkü sabitlerin değişkenlere yönelik nispetinin dehr olduğu söylenmektedir.

[5] a.g.e. s. 149.

[6] Aştiyani, Mirza Ahmed, Teraifü’l-Hikem, c. 1, s. 22, İntişarat-ı Kitabhane-i Saduk, çap-ı sevvom, Tahran, 1362 ş.

[7] Kur’an ayetleri, insana üfürülen ruhun melekût âlemi cinsinden olduğu ve Allah’a isnat edildiği anlamını taşır. Bu, ruhun maddi varlıklardan üstün bir şey olduğunu ve zamanın da içinde olduğu maddi özelliklerin ruhlar âlemiyle bağdaşmadığını gösterir. Bkz: Muminun, 12 – 14, Secde, 7 – 9. «وَ لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسانَ مِنْ سُلالَه مِنْ طِینٍ ثُمَّ جَعَلْناهُ نُطْفَه فِی قَرارٍ مَکِینٍ ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَه عَلَقَه فَخَلَقْنَا الْعَلَقَه مُضْغَه فَخَلَقْنَا الْمُضْغَه عِظاماً فَکَسَوْنَا الْعِظامَ لَحْماً ثُمَّ أَنْشَأْناهُ خَلْقاً آخَرَ فَتَبارَکَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخالِقِینَ»

Marifet, Muhammed Hadi, Ulum-i Kur’an, c. 1, s. 27 – 31, İntişaratu’t-Temhid, Kum, 1378.

[8] Örneğin Allame Hasan Zade ruhun soyut oluşu hakkında yemişten fazla delil ileri sürmektedir. Bkz: Hasan, Hasan Zade Amuli, Talike Be Keşfü’l-Murad, el-Maksadu’s-Sani, s. 278, Müessese-i Neşr-i İslamî, 1417 k.

[9] Hüseyni Cebeli, Seyid Ebu’l-Kasım, s. 84, İntişarat-ı Camia-i Müderrisin, Kum, 1387 ş.

[10] Allame Hilli, Şerh-i Tecridi’l-İtikadat, el-Kısmu’s-Sani, Maksad-ı Pencom, s. 185.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Allah’ın yeryüzü ve gökyüzündeki kudret nişaneleri nelerdir?
    15244 Eski Kelam İlmi 2010/08/22
    Gökyüzü, yeryüzü, onlarda yer alan ve evrende olan her şey tümüyle Allah’ın kudret nişaneleridir. Bu nişaneler hiç kimsenin tümünü saymaya güç yetiremeyeceği kadar çoktur. Kur’an-ı Kerim defalarca inanları bu ayetleri görmeye davet etmiştir. Galaksiler, sistemler ve onlarda bulunan gezegen ve enteresan oluşumlar, çarpışmalar, ...
  • Müslüman olmayan birisinin kesmiş olduğu hayvandan yararlanıla bilinir mi?
    10175 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/05/13
    Ehl-i Beyt mektebinin fakihlerine göre, İslamî usullere göre kesilmemiş olan hayvanların etleri mundar (leş) hükmündedir. Bu hayvanların etleri haramdır ve yenmesi de caiz değildir. ...
  • Necis bir yerde yatmak bedeni necis eder mi?
    22414 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/19
    Eğer temiz bir şey necis bir şeye değerse ve onların her ikisi veya sadece biri ıslaklığını diğerine sirayet ettirecek şekilde ıslak olursa, temiz şey necis olur. Eğer ıslaklık diğer şeye ulaşmayacak kadar az olursa, temiz olan şey necis olmaz.[1]
  • Günümüz dünyasında kanaatın ölçüsü nedir? Orta halli ve kanaata dayalı bir yaşam nasıl olmalıdır?
    11225 Eski Kelam İlmi 2012/04/15
    Değerli okuycumuz, Yazdığınız şeyler dini öğretilerde maddi ve geçim konularında bir tür tezat ve ikilemin olduğu yönünde olduğundan bize hatırlatma olması, sizin de şüphelerinizin giderilmesi için aşağıda İslamın fakirlik ve zenginlik meselesindeki görüşünü özetle ele alacağız. 1- Bildiğiniz üzere İslam tam ve kapsamlı ...
  • Gaybet döneminde ilahi velayet makamı kime aittir?
    10120 Eski Kelam İlmi 2010/04/07
    Gaybet ve Huzur döneminde ilahi teşrii velayet Masum İmam (a.s) tarafından uygulanır. Bu da ya doğrudan masumun kendisi tarafından ya da İmam tarafından belirlenen fakihler tarafından gerçekleşir. Çünkü Allah’ın itaati bize gerekli olduğundan Allah’ın velisinin itaati de Allah’ın itaati sayıldığından o da bize farzdır. Masum İmam’ın ister gaybet ...
  • İlahi yaşam nasıl bir yaşamdır? Şu andaki yaşamla bir tezaddı var mı?
    8082 Pratik Ahlak 2012/01/05
    Kur’an’a baksak ve ‘’Neden yaratıldık? sorusunu ona sorsak şu cevabı verecektir: ‘Ben, cinleri ve insanları, sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.’ İbadet nedir? İbadet yani Allah’a kulluk etmektir. Yani yaptığımız bütün işler, hatta yemek içmek gibi günlük ve çok normal işlerimiz bile ilahi ve ibadi ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9466 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • Kehf suresinin Muhtevası ve okumasının fazileti nedir?
    55601 Tefsir 2012/04/19
    Kehf suresi kuranı kerimin diğer sureleri gibi faziletlere ve birçok nitelik ve özelliklere haizdir. Bu yücelik ve faziletler peygamberden (s.a.a.) ve İmamlardan (a.s.) nakledilen birçok rivayetlerde beyan edilmiştir. Peygamberden (s.a.a.) nakledilen bir rivayette şöyle denilmektedir: Bu sure nazil olduğunda yetmiş bin melek onunla birlikte imiştir. Her kim ...
  • Ehlisünnetten olan bir bayanın Şia bir kimseyle evlenmesinin hükmü nasıl ve onlardan doğan çocuklar kime aittir?
    8853 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/30
    Değerli taklidi merciler şöyle buyurmaktadırlar: Sünni olan bir bayanın Şia olan bir kimseyle evlenmesinin işkâlı yok.[1]Nikâh akdinin nerede kıyılması hususunda her hangi bir ayrıcalık söz konusu değildir. Bazı yerlerin bazı nedenlerden ötürü ...
  • İmam Ali (a.s) zamanında kimler humus toplamakla görevliydi?
    10908 تاريخ بزرگان 2011/11/13
    Müslümanların tamamı, humusun ilahi farzlardan bir tanesi olduğuna inanmış ve bunu herkesin zorunlu olarak kabul etmeleri gerektiğini söylemişlerdir. Bu hükmün, Bedir savaşından sonra bir kanun haline gelerek sürekli uygulanmıştır. Hz. Ali (a.s)’de bu ilahi farzın uygulanmasında Peygamber (s.a.a)’in yanında yer alıp Peygamberle (s.a.a) gerekli işbirliği içinde olan ve Peygamber (s.a.a)’in ...

En Çok Okunanlar