Gelişmiş Arama
Ziyaret
8863
Güncellenme Tarihi: 2011/05/21
Soru Özeti
İmamları (a.s) ziyaret etme felsefesi nedir?
Soru
Temiz imamları (a.s) ziyaret etme felsefesi nedir? Lütfen tamamıyla felsefi bir cevap veriniz.
Kısa Cevap

Saygı ve tazim etme eşliğinde herhangi bir şahıs veya şeye yönelik duyulan içsel bir temayül ve eğilime ziyaret denir. İnsanın hakikati ruhu olduğundan ve o da hiçbir zaman fani olmadığından, bir büyük şahsı öldükten sonra ziyaret eden bir insan gerçekte diri bir varlığı ziyaret etmiş, ona eğilim ve temayül göstermiş ve ona saygı ve tazimde bulunmuş ve de ondan yardım dilemiştir gibidir. O halde ziyaret diri bir varlıkla başka bir diri varlığın ilişkisinden ibarettir. Ziyaretin birçok bireysel ve toplumsal eser ve faydası vardır. Kamil insanla irtibat, imanı ve Allah ile irtibatı dile getirmek, Ehli Beyte saygı ve tazimde bulunmak, yanlış amellerin azalması ve eksilmesi ve düşmanlar karşısında birlik ve beraberlik bunlardan bazılardır.

Ayrıntılı Cevap

Ziyaret Arap dilinde meyil etmek ve temayül manasında kullanılmıştır.[1] Istılahta ise saygı ve tazimde bulunmak için ziyaret edilenin yanında olma anlamındadır.[2] Ziyaret üç öğeden oluşmaktadır:

1.Ziyaretçi: Bir şahıs veya şeye meyil ve eğilimi olan kimseye denir.

2. Ziyaret Edilen: Ziyaretçinin meyil ve eğilim duyduğu şahıs veya şeye denir.

3. Ziyaretçinin saygı ve tazimiyle beraber olan içsel eğilim ve meyil.

Bu üç öğeden birisi eksik olduğu veya gerçek ve hakiki anlamıyla tahakkuk etmediği zaman gerçek ziyaret gerçekleşmez. Ziyaretçi, ziyaret edilen hakkında ne kadar çok marifet ve bilgiye sahip olursa ve ziyaret edilen de ne kadar çok kemal taşırsa, ziyaretin etkisi daha güçlü ve çok olacaktır. İnsan ruhu soyut bir varlık olduğundan ve fena ve yokluk onda geçersiz sayıldığından asla ölüm ile yok olmaz. Ruh küçük bir alemden daha büyük bir aleme göç eder. Gerçekte ruh tenin zindanından kurtuluşa erer. Bundan dolayı, ziyaretçi, bir şahsın bedeninin defnedildiği yer ve defin mahallini ziyaret ettiği ve onunla irtibat kurduğu zaman bile bu irtibat diri iki varlığın irtibatı türündendir. Şeyhü’l-Reis İbn. Sina şöyle söylemektedir: “Maddî ve ruhî varlığıyla ziyaret edilen kimsenin yanına giden ziyaretçi, ziyaret edilenden bir şeyi elde etmek veya bir zararı uzaklaştırmak için yardım dilemektedir. Ziyaret edilen kimsenin nefsi de madde âlemden ayrılması ve soyut akıllara benzemiş olması nedeniyle, çok ve daha kâmil eserlerin kaynağı olacaktır. Ziyaretçi cisim ve can ile ziyaret edilen kimsenin yanına gitmesi sebebiyle de hem maddî ve hem de ruhî faydalar elde edecektir.”[3] Ziyaretin bu manası göz önünde bulundurulduğunda ziyaret edilenin hayat ve ölümü ziyaretçi için bir olacak ve onu hazır ve şahit olarak bilecektir. Birçok rivayet masumun (a.s) hayat ve ölümünün bir olduğu hususunu açıkça veya işaret ile vurgulamaktadır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Öldükten ve vefat ettikten sonra beni ziyaret eden kimse, beni hayattayken ziyaret etmiş kimse gibidir. Ben iki halde de ona tanıklık ederim ve kıyamet günü kendisine şefaat etmek bana aittir.”[4] Aynı şekilde uzak ve yakınlık onun için fark etmeyecektir. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Her kim beni ölümümden sonra ziyaret ederse, hayattayken bana ulaşmış gibidir. Eğer (bunu) yapamazsanız bana salat ve selam gönderin, sizin bu selamlarınız bana ulaşacaktır.”[5] Bazı ziyaret namelerde ziyaret edilenin hayatta olduğunun vurgulanması, ziyaretçinin diri bir insanla konuştuğunu ve diri birini ziyaret ettiğini bilmesi içindir. İmam Hüseyin’in (a.s) ziyaret namesinde şöyle okumaktayız: “Sözümü işittiğine ve cevap verdiğine şehadet ederim.”[6] Ziyaret edilen şahsın soyut ruhunun yer ve mekanı olmadığı doğrudur ve bundan dolayı ziyaretçi her mekan ve zamanda ona yönelebilir ve ondan yardım talebinde bulunabilir. Ama ziyaret edilen şahsın kendi bedenine duyduğu özel ilgi nedeniyle o beden yanında özel bir durum meydana gelmektedir. Bu mekânlarda yakınlaşma ve faydalanma fırsatı daha çoktur; zira bedenden ayrıldıktan sonra ruhun maddî bedene yönelik bir çeşit ilgi ve irtibatı yine bulunur. Bunun için bazen bazı bedenlerin toprak altına girmesinden sonra bile çürümediği görülmektedir. Elbette bu irtibatın şekil ve niteliği hakkında değişik görüşler vardır.[7] Bu nedenle ziyaretgâhlarda insanda daha çok manevi bir hal meydana gelmekte, ruhsal irtibat için zemin oluşmakta, insan zihni günlük alışkanlıklardan temizlenmekte ve meşguliyetler minimum düzeye inmektedir. Bu haldeyken nefis taşıdığı artı güç ve şeref ile ziyaretten faydalanır. Kamil insan ve Allah’ın velileri sıfatıyla masum imamları (a.s) bilinçlice ve marifet ile ziyaret etmenin çok değerli maddî ve manevî faydaları vardır. Bu hususlar ziyaretin felsefesi olabilir. Biz burada onların bazılarına işaret edeceğiz:

1. Allah ile irtibat: İmamlara (a.s) itaat Allah’a itaat ve onlara itaatsizlik de Allah’a itaatsizlik olduğu ve onlara uyan herkesin Allah’a uymuş olması gibi, onları tazim eden herkes Allah’ı tazim edecektir.

2. Ziyaret Allah’a sevgi duymayı ilan etmek ve belirtmektir; çünkü din sevgi dışında başka bir şey değildir. İmamlar Allah’ın sevenler ve Allah’ın sevgilileridirler, Allah’ın sevgililerini sevmek de Allah’ı sevmektir. Ehli Beytin (a.s) temiz marketlerini ziyaret etmek bu aşk, sevgi ve gönül vermenin tecellileridir.[8]

3. Kamil insana saygı ve tazimde bulunmak: Mümkün olan her kemali eksiksiz taşıyan kâmil insan tipinin açık numuneleri temiz imamlardır (a.s). Bu yüzden onlar mütevatir iki emanet hadisinde Kur’an’ın dengi olarak tanıtılmışlardır; çünkü onlar Kur’an’ın amelî örnekledirler. Ehli Beyte saygı ve tazimde bulunmak insaniyet ve halifetullah makamına saygıda bulunmaktır. Onların kabirlerini ziyaret etmek bu saygının göstergelerinden biridir.

4. Kamil insana biat etmeyi yenilemek: Temiz imamlar (a.s) maddî hayatları boyunca kutsal vazifeleri yapmaya ve yüce hedefleri gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Ama bu iş o zaman çok az olan fedakâr yarenlerin yardımına ihtiyaç duyduğundan belirtilen yüce hedeflerin çoğu henüz gerçekleşmemiştir. Onları ziyaret etmek mezkûr hedeflerin gerçekleşmesine biat ve bağlılığın ifadesidir.

5. Ziyaret, kâmil insan ile irtibat ve insaniyetin özüne bağlanmaktır.

6. İmamları ziyaret etmek dine iman duymanın ve tevazu göstermenin ifadesidir.

7. Dünyadan uzaklaşmak, ölümü hatırlamak ve insanı kemal yolundan alıkoyan engelleri kaldırmaktır ziyaret.

8. İslam dini meselelerin toplumsal boyutuna önem atfeder; hac, cemaat namazı ve içtimada yer almak bunlardan sayılır. Bu toplanmaların birçok faydası olduğu apaçıktır. Biz bu meseleyi tahlil ettiğimizde bu meselenin (ziyaret) birçok fayda, eser ve berekete neden teşkil ettiğini gözlemlemekteyiz. Müslüman’ın İslam toplumunun taşıdığı değeri öğrenmesi bu eserlerden biridir. İslam toplumunda inanlar ile birlikte bir müddet yaşadığında İslam toplumuna yönelik itminan hali kendisinde hâsıl olur. Aynı şekilde inanmayan ve Müslüman olmayan bireyler bu toplulukları gözlemleme neticesinde en azından bir süreliğine yanlış işlere girişmekten el çekecektirler. Bu, İslam toplumu için meydana gelebilecek en az faydadır. Cinayet işlerindeki uzmanlar, Ramazan ayı gibi zamanlarda yanlış işlerin en aza düştüğünü bildirmektedir. Burada daha sayılamayacak bu tür birçok yarar vardır. Bu gibi meselelerden kaynaklanan siyasî faydalar ise çok açık ve belirgindir. Bunlardan birisi ittihat ve gönül birliğidir. Bu vahdet ve gönül birlikteliği düşmanlar karşısındaki temel bir etkendir. İkincisi, düşmanlar ziyaretçiler topluluğunu gördüğünde onlar için özel bir hesap açmaktadırlar. Bundan dolayı hatta laik partilerin bile kendi muhaliflerine karşı koymak ve onlar karşısında direnç ve güçlerini göstermek için miting ve gösteri yaptıklarını gözlemlemekteyiz.



[1] İsfahani, Rağıb, Müfredat, Elfazu’l-Kur’an, Tahkik-i Davudi, Sıfvan, Adnan, s. 387, çap-ı evvel, Eddaru’ş-Şamiye, Beyrut, 1416 h.k.

[2] Tarihi, Fahruddin, c. 3, s. 320, çap-ı dovvom, Mektebetü’l-Murtezeviye, 1365.

[3] Resail, İbn. Sina, s. 335, Cevadi, Mürteza, Felsefe-im Ziyaret Ve Ayin-ı An’dan nakledilmiştir.

[4] Kumi, İbn. Kuluye, Kamilu’z-Ziyarat, s. 45, çap-ı evvel, Mürtezeviye, Necef, 1365 h.k.

[5] Kumi, Abbas, Sefinetü’l-Bahar, c. 3, s. 518, çap-ı dovvom, sve, Kum, 1416 h.k.

[6] Kumi, Abbas, Mefatihü’l-Cenan, Ziyaret-i İmam Hüseyin Der Nime-i Mah-ı Receb, s. 798, çap-ı dovvom, Arman, Kum, 1380 h.ş.

[7] Bkz: Felsefe-i Ziyaret Ve Ayin-ı An, s. 27.

[8] Bkz: Cevadi Amuli, Abdullah, Sahbay-ı Hac, s. 489, çap-ı dovvom, İsra, Kum, 1378 h.k.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar