Gelişmiş Arama
Ziyaret
46621
Güncellenme Tarihi: 2009/05/13
Soru Özeti
Acaba Kuran-ı Kerim'de sırat köprüsüne işaret edilmiş midir?
Soru
Kuran-ı Kerim'de “Sırat Köprüsü” anlamına gelen bir kelime yoktur ve “sırat” kelimesi de sadece yol anlamında kullanılmaktadır. “Sırat köprüsü” kelimesinin insanlar arasında çok kullanılmasının sebebi nedir ve “sırat” ile “Sırat köprüsü” arasında nasıl bir ilişki vardır?
Kısa Cevap

“Sırat köprüsü” kelimesi Kuran-ı Kerim'de geçmemesine rağmen bazı rivayetlerde bu kelime açıklanmıştır; örneğin İmam Sadık (a.s), Fecir Suresi’nin 14. ayetindeki “Mirsad” kelimesinin tefsirinde, onu cehennemden geçen bir köprü olarak beyan etmiştir.

Konunun açıklığa kavuşması için, “sırat” kelimesi hakkında bazı noktaları açıklayacağız. “Sırat” yol anlamına gelmektedir ve bazı ayetlerde geçen “sırat-ı müstakim (doğru)” kelimesi, hak yol ve bu dünyadaki hidayet yolu anlamına gelmektedir ve bu doğrultuda olan herkes ahirette de bu yol üzerinde olacaktır. Eğer birisi bu dünyada bu yoldan sapacak olursa, ahirette de onun üzerinden geçemeyecektir.

İmam Sadık (a.s)’dan nakledilen şu rivayeti sözümüze delil olarak getirmekteyiz; İmam (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Sırat, Allah’ı tanıma yoludur ve bu iki tane sırat şeklindedir; dünyada olan sırat ve ahirette olan sırat. Ama dünyadaki sırat, itaati farz olan imamdır ve ahiretteki sırat ise cehennem üzerine kurulmuş olan bir köprüdür. Dünyada, dünya sıratından düzgün bir şekilde geçen herkes; zamanının imamını tanır ve ona itaat ederse, ahirette de sırat köprüsünden rahat bir şekilde geçecektir. Dünyada zamanının imamını tanımayan herkes de, ahirette sırat köprüsünden geçerken ayağı kayarak cehennemin ortasına düşecektir.”

İmam (a.s)’ın bu cümlesinin anlamı, bu iki sıratın birbiriyle ilişkili olduğudur; yani dünyada sırat üzerine olan herkes ahirette de sırat köprüsünden rahatlıkla geçecek ve cehenneme düşmeyecektir. Rivayetlerde sırat köprüsünün imam olarak açıklanması dünyadaki sırat köprüsünün bir tecellisidir ve herkesin bu yolda olması gerekmektedir.

Rivayetlerde kıyamet menzillerinden birisi olan sıratın, sırat köprüsü, cehennem köprüsü vb. olarak tabir edilmesinin nedeni sadece insanların akıllarını bu konuya yaklaştırmak ve anlamayı kolaylaştırmak içindir.

Ayrıntılı Cevap

“Sırat” kelimesi yol anlamına gelmektedir ve “müstakim (doğru)” kelimesiyle de vasıflandırıldığı zaman doru ve hak yol anlamına gelmektedir.

Kuran-ı Kerim’de de bazı ayetlerde “sırat-ı müstakim (doğru)” kelimesi geçmektedir ve aşağıda bu ayetlere işaret edilecektir:

1) “Allah’ım bizleri doğru yola hidayet et.”[1]

2) “Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin. İşte bu doğru yoldur.”[2]

3) “Her kim Allah'a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir.”[3]

4) “İşte Rabbinin doğru yolu budur. Biz, öğüt alanlar için ayetleri geniş geniş açıkladık.”[4]

Bütün bu ayetlerde geçen “sırat-ı müstakim (doğru yol)” kelimesinden maksat, bu dünyadaki hidayettir ve bu dünyada bu yolda olan herkes, ahirette de Sırat-ı müstakim üzerine olacaktır; yani dünyada yapmış olduğu doğru amellerinin neticesini kıyamette görecektir.

Açıktır ki; Kuran-ı Kerim’in bu ayetlerde geçen “sırat-ı müstakim"den kastı, insanların bu dünyadaki yaşantılarının en iyi yol ve yöntemi konumunda olan nurlu ilahî emir ve ahkâmlar mecmuasına amel edilmesidir. Bu emirlere amel etmek, tıpkı insanı hidayete ulaştıran doğru bir yolda hareket etmek gibidir.

Bu yüzden bazı rivayetlerde, masum imamlar (a.s) hakkında “sırat-ı müstakim” tabiri kullanılmaktadır.[5]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Sırat; yani Allah’ı tanımanın yolu, iki sırattan ibarettir; dünyadaki sırat ve ahiretteki sırat. Dünyadaki sırat, ona itaat etmenin vacip olduğu imamdır ve ahiretteki sırat ise, cehennemin üzerindeki köprüdür. Her kim dünyadaki sırattan olması gerektiği gibi geçerse; yani kendi imamını tanır ve ona itaat ederse, ahiretteki sırattan da kolaylıkla geçer ve her kim de dünyada kendi imamını tanımazsa, ahirette de sırattan geçerken ayağı kayar ve cehenneme düşer.”[6]

Aynı şekilde İmam Sadık (a.s) Fecir Suresi’nin 14. ayeti (Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir.)[7] hakkında şöyle buyurmaktadır: “ Mirsad (gözetleme yeri) cehennemin üzerinden geçen köprüdür. Boynunda mazlumun hakkı olan bir kimse bu köprüden geçemeyecektir.”[8]

Elbette İmam Sadık (a.s)’ın bu beyanı, Mirsad’ın (gözetleme yeri) anlamlarından sadece birisinin beyanıdır. Çünkü ilahî gözetleme yeri, sadece kıyamete has bir şey ve meşhur sırat köprüsü değildir. Allah-u Teala, bu dünyada da zalimleri gözetlemektedir.[9]

Buna göre “sırat köprüsü”, hem Kur’an-ı Kerim’de ona işaret edilen[10] ve hem de rivayetlerde özellikleri beyan edilen bir gerçektir.

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Cehennemin üzerinde kıldan daha ince ve kılıçtan daha keskin bir köprü vardır.”[11]

Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “ Sizlerden sırat köprüsünde adımları en sabit olan kimse, benim Ehl-i Beytim’e karşı sevgisi en çok olan kimsedir.”[12]

Sırat köprüsü, kıyamet günündeki duraklardan biridir ve rivayetlerde de onun hakkında köprü, sırat, sırat köprüsü, cehennem köprüsü gibi çeşitli tabirler zikredilmiştir. Ancak bütün bu rivayetlerin kastettiği şey, kıyamet günündeki duraklarından biri olan duraktır ve halkın sade zihinlerinin onu daha iyi tanıması için, onun hakkında köprü tabiri kullanılmıştır. Yoksa dünyadaki, dayanakları olan ve insanların, hayvanların ve nakliye araçlarının geçmeleri için olan köprüler gibi değildir.

Kur’an-ı Kerim’de ve rivayetlerde geçen köprü ve sırattan kasıt, mesir, yol, yöntem ve mekteptir. Diğer bir deyişle, insanların kendilerini gerçek ve ebedî saadete ulaştıracak mektep ve yolun, belirli özelliklere sahip olan mektep ve yol; yani Allah-u Teala’nın dini (hakikî İslam) olduğunu ve yalnızca bu yolda ilerlemekle kurtuluşa ereceklerini bilmeleri gerekmektedir. Diğer bir taraftan ise, bu yolun özellikleri, zarif ve dakik noktalarını gereğince tanımaktan gaflet etmenin, bu yoldan sapmaya ve sapıklığa düşmeye sebep olacağını bilmeleri gerekmektedir.

Buna göre, rivayetlerde “kılıçtan daha keskin” ve “kıldan daha ince” olarak nitelendirilen sırat köprüsü, Allah-u Teala’nın başlangıç noktasını bu dünyada karar kıldığı ve devamını ise ahirete birleştirdiği, oldukça dakik ve hesap edilmiş bir yoldur. Allah’ın belirlediği emirlere hakkınca riayet etmeye çalışan kimse hak yolun gerçekte kıldan ince ve kılıçtan keskin bir yol olduğunu ve bunun kıyametteki sırat köprüsünün bir tecellisi olduğunu rahatlıkla bu dünyada kendi hayatında müşahede eder. Elbette hadislerde de açıklandığı üzere bu yol bu kadar ince ve dar olmasına rağmen takva sahibi olan kimselere hak üzere sebat gösterdikleri takdirde genişlenir. Ancak takva yolundan uzaklaşanlara ise daraldıkça daralır. Buna göre, sırat köprüsünden rahatlıkla geçmek isteyen kimselerin, şu andan itibaren ve bu dünyada bu yolda kalmaları ve ondan dışarı çıkmamak için dikkatli olmaları gerekmektedir. Daha açık bir tabirle; kıyamet günündeki sırat köprüsü, imam vb. olarak tabir edilen dünyadaki sırat köprüsünün bir tecellisidir



[1] Fatiha Sûresi, 6. ayet: “اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِیمَ” 

[2] Âli İmran Sûresi, 51. ayet: “إِنَّ اللّهَ رَبِّی وَرَبُّکُمْ فَاعْبُدُوهُ هَـذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِیمٌ   

[3] Âli İmran Sûresi, 101. ayet: “وَمَن یَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِیَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِیمٍ

[4] Enam Sûresi, 126. ayet: “وَهَـذَا صِرَاطُ رَبِّکَ مُسْتَقِیمًا قَدْ فَصَّلْنَا الآیَاتِ لِقَوْمٍ یَذَّکَّرُونَ

[5] Meani’il Ahbar, s: 32

[6] Aynı kaynak, s: 32, Mizan’ul Hikmet, c: 5, s: 346, “sırat maddesi”

[7]إِنَّ رَبَّکَ لَبِالْمِرْصَادِ

[8] Bihar’ul Envar, c: 8, s: 66

[9] Tefsir-i Numûne, c: 26, s: 458

[10] Yukarıda zikredilen ayetlere ilave olarak, Meryem Sûresi’nin 71 ve 72. ayetleri de (“İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra Allah’tan korkup, sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de orada (cehennemde) diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.) sırat köprüsüne işaret edebilir. Daha fazla bilgi için bk. Tefsir-i Numûne, c: 13, s: 117–121

[11] Mizan’ul Hikmet, c: 5, s: 346, “sırat maddesi”

[12] Bihar’ul Envar, c: 8, s: 69

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Acaba içinde humus payı olan veya borç olarak verilen para değer kaybına uğrarsa zaminliğe neden oluyor mu?
    7838 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/04
    Aşağıdaki noktalara dikkat etmek sorulan sorulara cevap verme hususunda bize yardımcı oluyor: 1-   Ukala (akıl sahibi olanlar) nezdinde mal olarak kabul edilen her şey İslam anlayışında mal olarak kabul görülmekte ve şeraitin istisna ettiği yerler ...
  • Misali soyut varlıkların bir hacim ve mekânı var mıdır?
    7468 İslam Felsefesi 2012/08/21
    Her ne kadar boyut ve şekillere sahip olsalar da misal âlemindeki mevcut suretler ve hayali şekillerin maddi mekânları olduğuna inanılamaz; çünkü her varlığın hükümleri kendisine özgüdür ve varlıklara isnat edilen hükümler onların tahakkuk ettikleri kapsama tabidir. Eğer onların tahakkuk ettiği kapsam zihni ise hükümleri de zihni olur. ...
  • Tek başıma (furada) kıldığım farz namazı tekrar cemaatle kılabilir miyim, kılabiliyor isem farz niyetini yapmalıyım yoksa müstahap niyetini mi?
    5277 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/21
    Günümüzdeki fakihler bu bağlamda şöyle buyurmuşlardır: “Cemaat namazı kılındığı zaman namazını tek başına (furada) kılmış olan kimseler tekrar namazlarını cemaatle kılmaları müstahaptır. Eğer daha sonra önceki nazmının batıl olduğunu anlarsa ikinci namazı kendisi için kâfidir”.
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9162 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
    14027 Masumların Siresi 2012/02/18
    Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    9951 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...
  • Niçin network marketing, ve QI İnternational İran’da yasaklanmış ve haramdır?
    13557 Yeni Kelam İlmi 2010/06/12
    Gold quest ve Goldmine gibi piramit sistemiyle sermaye toplayan şirketlerin İran’da yasaklanışı ülkenin ekonomisine vurdukları büyük zararlardan dolayıdır.Bu zararlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:1-     Karşılığında ülkeye eşdeğere ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    12796 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Şia düşüncesine göre imam nasıl her yerde hazırda bulunuyor?
    5668 Eski Kelam İlmi 2010/11/22
    İmam peygamberin (s.a.a.) yerine geçen halifedir. Peygamberin uhdesinde bulunan (vahiy almak hariç) bütün vazifeler imamın da uhdesindedir. Peygamber (s.a.a.) kendi uhdesinde bulunan vazifeleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek olmadığı gibi, imam da kendi uhdesinde bulunan teklifleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek yoktur. ...
  • Zifaf amellerini öğrenmek için şehvet uyandıran filmler izlemek caiz midir?
    34388 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Zifaf gecesi birbiriyle evlilik ahdi imzalayan ve ortak yaşamlarına başlayan karı ve kocanın aynı yastığa baş koydukları ilk gecedir. Bu gece çok önemli ve kutludur. Karı ve kocanın yaşam ve geleceklerine çok etki eder. Bu yüzden İslam geleneği ve de rivayet ve İslamî kitaplarda belirtilenlere göre onun adabı yerine ...

En Çok Okunanlar