Gelişmiş Arama
Ziyaret
7811
Güncellenme Tarihi: 2011/06/21
Soru Özeti
Arafat sahrasında durmak (vukuf) nasıl insanın kendini tanımaya neden olu verir?
Soru
Arafat sahrasında durmak (vukuf) nasıl insanın kendini tanımaya neden olu verir?
Kısa Cevap

Arafat Mekke etrafında olan bir yerin ismidir. Hac yapan bir kimsenin zil'hicce ayının dokuzuncu gününde orada vukuf yapması (durması) vaciptir. Arafat kelimesi etimolojik olarak "a-r-f" kökünden gelme ve tanıma anlamındadır. Bu mekân birçok marifetlere ve tanımalara neden oluyor. Kendini ve Allah ı tanımayla alakalı bilgi ve marifette bu bilgiler arasındadır. Bu sebepten dolayıdır ki bu mekân bu ismi almış. Burada vukuf eden bir kimse bir taraftan kendi ihtiyaçlarına ve işlemiş olduğu günahlarına teveccüh eder, diğer taraftan Allah'ın azametine, lütfüne ve ikramlarına vakıf olur ve farkına varır. Dolayısıyla işlemiş olduğu günahlardan ve yapmış olduğu aksaklıklarına itiraf eder ve onlarda ötürü tövbe yapar.

Elbette dikkat edilmelidir ki Arafat'ta durmak ve vukuf yapmak tefekkür ve bilinçle birlikte olursa kendini tanıma bilgisine neden oluverir. Arafat'ta tefekkür ve bilinçsiz vukuf etme eylemi her ne kadar fıkıhsal olarak insan üzerindeki teklif ve yükümlülüğü kaldırıyor ise de ama kişiyi bu marifete ve dolayısıyla kendini tanımaya neden olmuyor.

Ayrıntılı Cevap

Arafat Mekke'nin kuzeyinde ve harem olan mıntıkanın haricinde kalan bir bölgenin ismidir. Zil'hicce'nin dokuzuncu gününün öğle vaktinden akşam vaktine kadar hac-i tamatu (fazr hac) niyetiyle ihrama girmiş olan bir kimsenin orada vukuf yapması vaciptir. Arafat'ta vukuf yapmanın fazileti oldukça fazladır. İmam Sadık (a.s.) Arafat'ın önemliliği hakkında şöyle buyurmuş: "Ramazan ayı gelip geçtikten sonra af edilmemiş bir kimse varsa gelecek ramazan ayına kadar af edilmesine ümit yoktur. Bu ümit sadece Arafat'ı derk eden bir kimse için doğcaktır".

Arafat kelimesi etimolojik olarak "a-r-f" kökünden gelme ve tanıma anlamındadır. Arafat'ta durulmasının nedeni şudur: Burada vukuf eden insan dini ilimler ve öğretilerine vakıf olup varlık âlemine hâkim olan ilahi nizamın sırlarından haberdar olur. İmam Hüseyin'in (a.s.) Arafat'ta okuduğu duasında insan ve kendini tanıma bağlamında kâmil bir şekilde tanımlama müşahede ediyor olduğumuz gibi. Hac farzını yerine getiren bir kimse Arafat'ta vukuf ederken kendine gelir, durumunu ve işlemiş olduğu bütün işlerin muhasebesini yapar. Her hangi bir hata yaptığını fark ederse hemen tövbe eder. Burada hakkında bilgi edilmesi gereken birçok şey var. Ama burada kendini tanımak ve kendi hakkında bilgi edinmek bilgi türlerinden en iyi bilgi türüdür. Zira kendini tanımak Allah'ı tanımak için bir merdiven konumundadır.

Arafat sahrasında vukuf etmenin felsefesi şudur: Dünyevi şeylerden; eşinden, çocuklarından, akrabasından, arkadaşlarından el çekip, mal ve mülkünü bırakıp, rengârenk olan tüm elbiselerini kenara atıp sadece kefen şeklinde olan iki parça bezle yetinmiş bir hacı olarak bu bölgenin mukaddes toprakları arasında bir taraftan kendisini muhtaç, fakir ve çaresizliğe düşmüş bir kimse olarak görmelidir. Diğer taraftan yalnız Allah'ı gani ve mutlak zengin bir varlık olduğunu fark edip bilmeli ve tanımalıdır. Böylece ölümü, kabri, kıyametteki çaresizliği yâd etmeli ve o günde Allah dışında sığınacak hiçbir şeyin var olmadığını fark etmeli ve anlamalıdır. Eğer insan zikredilen bu durumlara dikkat ederek bir gün veya birkaç gün bu mukaddes mekânda kalırsa ve gerçekten kendini unutur ve Rabbine yönelirse kesinlikle marifetin bir mertebesine nail olmuş olur. Dolayısıyla yaşamını yeniden gözden geçirerek yaşam süreci içinde yapmış olduğu günahlardan dönerek sağlıklı bir tövbeyle Allaha yakınlaşma anlamında olan ilahi kurb makamından bir makama ulaşabilir. Buna binaen Arafat'ta, tefekkürsüz, bilinçsiz, gafletten, gururdan ve bencilikten kurtulmadan bir takım zahiri amelleri yerine getirmek ve bazı eylemlerde bulunmakla insan kendisini tanıma marifetine varamaz. Her ne kadar fıkıh açısından bu zahiri amellerin yerine getirilmesi insanın üzerindeki sorumlulukları ve yükümlülükleri kaldırıyor ise de ama insanın kavuşması gereken gerçekten kendini tanıma ve tanıması gereken diğer öğretilerin marifetine nail olamayacaktır.

Bu bölgeye Arafat denilmesinin nedeni hakkında başka yönlerde var olduğu söylenilmektedir. Zikredilen bu neden ve yönler de yukarıda anlattıklarımızla tenafi ve tezat teşkil etmiyor. Bu kelimenin bu mekâna isim olarak konulmasında bütün bu cihet ve yönleri dikkate alınması mümkündür. Örneğin şöyle denilmiştir: Hubut (hz. Âdem'in ve hz. Havanın cennetten atılma) olayı gerçekleştikten sonra Hz. Âdem ve Hz. Hava ilk olarak bu mekânda birbirini tanıdılar.[1] Hz. Âdem ve Hz. Hava bu mekânda günahlarına itiraf etiler.[2] İmam Sadık'ın öğrencilerinden birisi kendisinden şöyle bir soru sorduğu nakledilmiş: Neden bu bölge Arafat diye isimlendirilmiş? İmam Sadık (a.s.) cevabında şöyle buyurmuş: "Cebrail (a.s.) Hz. Halil İbrahim'i (a.s.) Arafat sahrasına yöneltti ve orada Onu hac programlarıyla aşına etti ve tanıştırdı".[3]



[1] CEVDİ AMULİ, Abdullah, "curei ez sehbay-ı hac", baskı 4, Kum: neşri maş'ar, 1386 hicri şemsi, s. 147.

[2] KÜLEYNİ, Muhammed b. Yakup, "usulu'l-kafi", Tahran: daru'l-kutubi'l-islamiye, 2365 hicri şemsi, c. 4, s. 191.

[3] A.g.e. s. 207.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ölen ve cenazesi geç defnedilen bir ferdin ruhu nasıl bir duruma girer?
    31081 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Kur’an-ı Kerim’den istifade edildiği kadarıyla, Yüce Allah ölenlerin ruhunu özel bir âlemde korumaktadır ve geç defnedilme durumunda ruha bir zarar gemlememektedir; bununla birlikte rivayetlere göre, cenazenin çabuk defnedilmesi icap eder. ...
  • Acaba Hz. Masume (s.a) mezarının ziyareti için özel bir gusül mevcut mudur?
    6150 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
     Bazı Taklit Mercileri İmamların Haremlerine girmek ve ziyaret etmek için gusül almayı müstehap bilmektedirler. Diğer bazı taklit mercileri ise bu ziyaretler için gusül’ün müstehap oluşunu rivayet açısından sabit bilmemekte şöyle buyurmaktalar: Eğer bir kimse ziyaret için gusül almak isterse bunu reca (sevap ümidi) ile ...
  • Miraç nedir? Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında da bir peygamber miraca gitmiş midir?
    22418 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimizin (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonrada tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir; sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa ...
  • Şia ile sünninin evlenmesi caiz midir?
    47244 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Continue... ...
  • Şia Hz. Ali(a.s)'ın faziletlerini ispatlamada Ehl-i Sünnet'in mütevatir hadislerine dayanabilir mi?
    7463 Masumların Siresi 2011/06/21
    Tevatür yalan üzere anlaşmaları mümkün olmayan büyük bir kalabalığın bir konuyu nakletmelerine denir. Biz inanıyoruz ki Hz. Ali'nin faziletleri ve onun imameti hakkındaki nas tevatürle sabittir. Bunu Şia'nın hadis ve tarih kaynaklarının yanı sıra Ehl-i sünnetin kitaplarından ve sahabilerin hadislerini nakleden eserlerden istifade ediyoruz. Buna göre bizim bu konuyla ilgili ...
  • hangi sınıra kadar kocasına itaat etmelidir? Erkek onu yolculuğa mecbur edebilir mi?
    10470 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Hadevi Tahrani’nin belirtilen soru hakkındaki cevabının açıklaması şudur:Kadın cinsel doyum konusunda erkeğe itaat etmelidir ve erkek evden çıkmayı yasaklarsa bu durumda kendisi evden çıkamaz. Elbette evlilik hayatının farz ve haramlarla yetinmeyle sorundan yoksun olmasının imkânsız olduğuna dikkat edilmelidir. Ama ahlaka riayet etmek evliliğin pekişmesi ve tatlılığını ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17497 هدیه 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Geçici evlilikte iddet beklemenin felsefesi nedir?
    8946 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/10/18
    Kadın yaise ise iddet beklemesine gerek yoktur. Yaiseden kasıt Kureyişli ise altmış ve Kureyşli değilse elli yaşını doldurmuş olmasıdır. Kısır olan kadın yaise sayılmaz, bu yüzden evlendikten sonra iddet beklemesi gerekir.Bu hükmün felesefesine gelince ayet ve rivayetlerde hükümlerin bütün ...
  • İslam’la Hıristiyanlık arasındaki Allah’ın oğlunun olması ve olmaması meselesindeki tezat ve zıtlık nasıl giderilebilir?
    8453 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Müslümanlar, Tevhid suresi gereğince Allah-u Teala’nın kimseyi doğurmadığına ve kimseden doğmadığına inanmaktalar. Bu inanç bütün tevhidi dinlerde vardır. Hz. İsa’nın (a.s) dinide bu kaidenin dışında değildir; zira bütün semavi dinler akıl ve fıtrat üzerine kuruludur. Allah-u Teala’nın varlık aleminin yaratıcısı ve hiçbir şeye muhtaç olmadığı konusu akıl ...
  • İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
    12515 Masumların Siresi 2011/08/17
    Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. ...

En Çok Okunanlar